BİTLİS–Tarihin diğer adı

Düzenleyen:
BİTLİS–Tarihin diğer adı

Ramazan Haberleri

Yaklaşık 5000 yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip; Hititler, Asurlular, Persler, Bizanslılar, Moğollar gibi nice milletlere ev sahipliği yapmış ve en son Selçuklu Türk Devleti’nin hâkimiyetine girmiş ve Türk-İslam yurdu hâline gelmiş kadim toprakların adıdır BİTLİS..

SAİT EKEN -  Ahlat, Adilcevaz, Hizan ve Bitlis merkezdeki âdeta açık hava müzesini andıran mimari tarihî ve kültür eserleri, Nemrut Dağı’nın tabii değerleri, Van Gölü ve kıyılarının muhteşem güzellikleri onu turizm yönünden ilgi odağı hâline gatirmiştir.
Bölge insanının temel geçimi  hayvancılık olup, tarım alanında en çok yetiştirilen ürünler arasında ise Antep fıstığı, elma, ceviz ve dut öne çıkmaktadır. Arıcılık ise başka bir geçim kaynağı olup, Bitlis’in  karakovan balı sadece ülkemizde değil dünyada bir hayli meşhurdur. Adilcevaz ilçesinde ceviz ağacından yapılan bastonlar ise oldukça  ünlüdür.
Denizden bir hayli yüksek olması sebebiyle karasal ve sert bir iklime sahiptir, kışın iki metreye varan kar yağışları ile meşhurdur.
Günümüzde Bitlis şehrinin merkezini kalenin hemen eteğindeki dar ve dolambaçlı sokaklar boyunca sıralanmış evlerle çarşıdan meydana gelen sıkışık kesim oluşturur. Şehrin en önemli tarihî eserlerinden olan Ulucami de şehrin bu en alçak kesiminde yer alır.

YÖRESEL YEMEKLER
Bitlis, yemek kültürü zengin olan bir ilimizdir. Yemekleri ağır, masraflı ve zahmetlidir. İçli köfte, halise, lahana dolması, kabak dolması, keşkek, çorti köftesi, gari aşı, yoğurtlu pappar, pişrük, kabak boranisi, murtuğa (ev helvası).
Değişik bölgelerde kuyu tandırı olarak bilinen, etin kuyulara sarkıtılarak hava almadan pişirilmiş şekli olan yöresel et yemeği Büryan, Bitlis ve Siirt bölgesinin en önemli et yemeğidir ve öğleden önce yemeğe başlanırki ikindi vakti nerdeyse bulunmaz..
Bitlisin önemli kültür varlıklarını kısaca size aktaralım:
İl merkezinde bulunan Bitlis Kalesi, Şerefiye Camii, Ulucami ve Kümbetleri oldukça ünlüdür.
El-Aman Hanı:
Anadolu’nun en büyük kervansaraylarından biridir bu han. Dükkânları, cami ve hamamı ile bir külliye oluşturmuştur. 16. yüzyılda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Ahlat Mezar Taşları:
“Anadolu’nun tapusu” olarak bilinen Ahlat ilçesinde bulunan ve Selçuklulara ait olan bir mezarlık, dünyada Müslümanlara ait en büyük mezarlık olarak da bilinmektedir. Mezarlığın yaklaşık 10 bin metrekarelik bir alan kapladığı söylenmektedir. Bölgede 8 bin adet mezar taşı yer almaktadır. Ayrıca kümbetler de çok meşhurdur.
Evliyalar Diyarı;
Özellikle Osmanlı döneminde İslamiyetin yayılması, yöre halkının irşadı ve Ehl-i sünnet itikadının bölgeye hâkim olması, Şiilik  tehlikesine  ve diğer bozuk fırkalara karşı mücadelede, büyük âlim, evliyanın önderi Seyyid Taha-i Hakkâri hazretlerinin yetiştirdiği   talebeleri Seyyid Sıbgatullah-i Hizani, Muhammed Küfrevi ve onların talebeleri Abdurrahman Tagi, Fethullah-i Verkanisi, Ziyaeddin-i Nurşini Tahir-i Kürdi ve Şeyh Hasan hazretleri gibi evliyalar bölgede çok etkili olmuş, büyük hizmetler yapmışlardır...
Ta Hizan’ dan başlayıp, Nurşin’e kadar uzanan gönül sultanlarının beldesinin büyüklerinden söz açılmışken onlardan  bahsetmeden geçmek olmaz.

SEYYİD SIBGATULLAH-İ HİZÂNİ HAZRETLERİ
Osmanlı âlim ve velîlerinden. Büyük âlim ve evliyâ Seyyid Tâhâ-i Hakkârî hazretlerinin talebelerindendir. İsmi Sıbgatullah olup “Gavsü’l-Âzam”, “Gavsu Hizânî” veya “Gavs” lakablarıyla meşhûr olmuştur. “Arvâsî” nisbesiyle bilinir. Peygamber efendimizin neslinden olup seyyiddir. Babası, Seyyid Lütfullah Efendi, dedesi Seyyid Abdurrahmân Kutub’dur hazretleridir. 1870 (H.1287) senesinde vefât etti. Kabri şerifi, Hizân’ın Gayda köyündedir.
Gavs hazretleri, ömrü boyunca İslâmiyeti öğrendi, öğretti. İnsanlara anlatarak onların iki cihân saâdetine kavuşmaları için çalıştı. Bir gün talebelerine şöyle anlattı: “Sırrî-yi Sekatî buyurdu ki: “Korku, küfürden başka kalb hastalıklarını giderir. Muhabbet bunu da siler.” Bunun için biz yolumuzda muhabbeti esas aldık. Talebelerinden Abdurrahmân Tâgi; “Muhabbet ve ihlâstan hangisi üstündür?” diye sorunca; “Bu ikisi yemek ve su gibidir. Yâni bu ikisi olmadan tasavvuf yolculuğu olmaz” buyurdu. Abdurrahmân Tâgî; “Hangisi asıldır?” dedi. Ona cevâben; “İhlâs” buyurdu.

ABDURRAHMAN TÂGÎ HAZRETLERİ
On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden. İsmi Abdurrahmân olup Tâgî, Tâhî ve Nurşînî nisbeleriyle bilinir. Üstâd-ı A’zam ve Seydâ lakaplarıyla meşhûr olmuştur. Seyyid Sıbgattullah-i Hizani hazretlerinin halifelerindendir. 1831 (H.1247) senesinde Şirvân’da doğdu. 1886 (H.1304) senesinde Bitlis vilâyetine bağlı Güroymak (Nurşîn) ilçesinde vefât etti. Kabri Nurşîn’dedir.
Anadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden olan Abdurrahmân Tâgî hazretleri  gençliğinden itibaren ilm öğrenmeye başlayıp birçok alimden ders almıştır. En son olarak Sıbgatullah-i Hizani hazretlerinin sohbetine kavuşmuştur. Dokuz sene müddetle şeyhinin sohbetinde ve hizmetinde bulunduktan sonra evliyâlıktaki en olgun ve en yüksek dereceye ulaştı. Sıbgatullah Arvâsî hazretleri ona icâzet vererek irşâdla, yâni İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmakla vazîfelendirdi.
Tasavvufta insanları yetiştirmeye başlamadan önce bütün arâzisini satarak Allahü teâlânın rızâsı için harcadı. Bu hususta; “İnsanlardan dünyâyı terk etmelerini isterken nefsimin dünyâ malı karşısındaki durumunu öğrenmek istedim. Gasv’ın yâni Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin himmetiyle Allah’a tevekkülümün tamam olduğunu gördüm” dedi.
İrşâd için vazîfelendirildikten sonra talebesi Şeyh Fethullah-ı Verkânîsî’nin dedesi Şeyh Muhammed’in Verkânîs köyündeki türbesini ziyâret etti. Bu ziyâret esnâsında kendine; “Seydâ” adıyla anılması işâret edildi. Bundan sonra Seydâ ismiyle meşhûr oldu. Gittiği yerlerde insanlara İslâm dîninin emir ve yasaklarını anlatmak sûretiyle, onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için çalıştı.

FETHULLAH-İ VERKÂNİSÎ HAZRETLERİ
On dokuzuncu yüzyılda Anadolu’da yetişen evliyâdan. İsmi, Fethullah’tır. Verkânisî diye de meşhur olmuştur. Babası Şeyh Mûsâ el-Mardinî’dir. Siirt’in Minar nâhiyesine bağlı Verkanis köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1899 (H.1317) senesinde Bitlis’te vefât etti. Kabri Bitlis vilâyet merkezindeki türbesindedir.
Fethullah-ı Verkânisî, medreseye giderek zamânın usûlüne göre ilim tahsîl etti. İlimde yükseldikten sonra “Seydâ” ve “Üstâd-ı âzâm” isimleriyle meşhur olan, Nakşibendiyye yolu büyüklerinden, büyük velî Abdurrahmân Tâhî (Tâgî) hazretlerinin sohbetlerine devâm etti. Ona talebe olup ilim meclislerinden ve sohbetlerinden istifâde etti. Uzun seneler hizmetinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi.

ZİYÂEDDÎN-İ NURŞÎNÎ HAZRETLERİ
Osmanlı âlim ve velîlerinden. İsmi Muhammed Ziyâeddîn’dir. Nurşînî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Babası büyük velî Abdurrahmân Tâgî (Tâhî) hazretleridir. 1855 (H.1272) senesinde Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Usba köyünde doğdu. 1923 (H.1342) senesinde Bitlis’in Nurşin köyünde vefât etti. Kabri Nurşin’de babasının türbesinin yanındadır.
Ziyâeddîn Nurşînî’nin âile çevresi ilim ve fazîlet sâhibi dindâr insanlardan meydana geliyordu. Dînî ilimler sâhasında söz sâhibi olmuş büyük âlim ve velîler onun yakın çevresinde yaşıyordu. Zâhirî ve mânevî ilimleri tahsîl etmeye çok müsâit bir ortamda dünyâya gelen Muhammed Ziyâeddîn Efendinin çocukluğu böyle bir çevrede geçti. İlk tahsîlini babası Abdurrahmân Tâgî’den aldı. Zamânında medreselerde okutulan dersleri tamamlayarak ilimde yükseldi ve mollalık pâyesine ulaştı. Babasının ilim meclislerine ve tasavvufî sohbetlerine devâm ederek zâhirî ilimlerde âlim, tasavvuf yolunda yüksek derece sâhibi oldu.
Fethullah-ı Verkânisî hazretleri, hocasının oğlu Muhammed Ziyâeddîn Nurşinî’nin yetişmesi ve olgunlaşması için özel îtinâ gösterdi. Hattâ onu en ağır hizmetlerde kullanarak kınayanların kınamasına aldırmadan onu kâmil (olgun) ve mükemmil (yetiştirebilen) bir zât olarak yetiştirdi.
BİTLİS–Tarihin diğer adı
FEYZULLAH-I ENSARİ HAZRETLERİ
Hazreti Ömer efendimiz zamanında Iyaz bin Ganem hazretleri Anadolu’nun fethi ile görevlendirilmiş ve bu ordu daha sonra Halid bin Velid hazretlerinin ordusuna katılmış önce Diyarbakır’ı sonra Bitlis’i fethetmiştir. İşte bu ordunun içinde bulunanlardan biri de Eyyüp Sultan hazretlerinin kardeşi Eshab-ı kiram efendilerimizden Feyzullah-ı Ensari hazretleri olup, fetih sırasında yaralanmış burada 40 yaşında şehit düşmüştür. Kabr-i şerifi Bitlis merkezdedir.
BİTLİS–Tarihin diğer adı
MUHAMMED KÜFREVİ HAZRETLERİ
Muhammed Küfrevi hazretleri Siirt’e bağlı Küfra (Şirvan) kasabasında doğdu. Medine’den Irak’a, oradan Anadolu’ya göç ederek Küfra’ya yerleşen Şeyh Yûsuf İzzeddin hazretlerinin oğludur. İlim tahsiline babasının yanında başladı ve Kur’ân’ı kerimi ezberledi. Doğubayazıt’taki Şeyh Muhammed Celâlî Medresesi ile diğer bazı medreselere devam ettikten sonra Siirt’te Molla Halil-i Siirdî hazretlerinin yanında öğrenimini tamamladı. Tasavvuf yolunda ilerleyebilmek ve hakiki mürşide kavuşabilmek maksadı ile Sıbgatullah Arvâsî ve Muhammed Hazîn hazretleri ile Seyyid Tâhâ Hakkârî hazretlerine intisap ettiler. Seyyid Taha-i Hakkari hazretlerinin sohbetinde kemale eriştikten,  yüksek makamlara kavuştuktan ve  mübarek hocasından icazet almasının ardından Bitlis’e gidip uzun yıllar irşad faaliyetini sürdürdü. 1250 senesinde Bitlis’te vefat etti ve oraya defnedildi. II. Abdülhamid Han hazretleri tarafından kabrinin üstüne çok güzel bir türbe inşa ettirilmiştir. Türbesi şimdi Bitlis merkezdeki özel bir mülk içerisinde kalmış ve ziyaret  edebilmek için söz konusu mülk sahiplerinden izin alınması gerekmektedir. Mübarek türbesi  sevenleri tarafından ziyaret edilmekte, feyiz ve bereketinden istifade edilmektedir.
Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...