Allah’ın Resûlü Muhammed’den...

Düzenleyen:
Allah’ın Resûlü Muhammed’den...

Ramazan Haberleri

Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kâtiplerini sayar mısınız deseler bocalarız. Hâlbuki onları kısmen tanıyoruz. Bir kere içlerinden dört tanesi, çihar yâr-ı güzin (ilk dört halifemiz) Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (Radıyallahu anhüm)

Resûl-i Ekrem oturduğu zaman Hazreti Ebû Bekir Sıddık sağ yanında, Hazreti Ömer bin Hattâb sol yanında olur. Hazreti Osman Zinnureyn (serkâtibi - başyazıcısı) ise tam karşısında. (İmâm-ı Beyhakî)
Efendimizin kâtiplerinden Talha bin Ubeydullah ve Sa’d bin Ebî Vakkas (radıyallahu anhüm) Aşere-i mübeşşeredendir (cennetle müjdelenen on kişiden) onları da duydunuz mutlaka.
Sonra Âmir bin Füheyr, Abdullah bin el-Erkâm...
Übey bin Kâ’b, ensarın ilklerindendir Fahr-i kâinat zamanında Kur’ân-ı kerîmi en iyi bilen altı kişiden biridir, fetva da verir Müslümanlara.
Kâtiplerden biri de Sâbit bin Kays bin Şemmâs. Şehîd düşer Yemâme gazâsında.
Hanzala bin Rebî’ de bir başka şehîdimiz. Cenazesini melekler yıkar hatta.
Biri de eski Kureyş reisi Ebû Süfyân Sahr bin Harb...
Ve onun oğlu Hazreti Muâviye ile diğer oğlu Yezid bin Ebî Süfyân (radıyallahu anhüm).
Vahy kâtiplerinden Zeyd bin Sâbit eshâbın fakihlerindendir. Hazreti Ebû Bekir zamanında Kur’ân-ı azîmüşşan’ın toplanmasında, Hazreti Osman devrinde de Mushaf-ı şerîfin yazılmasında mühim yeri var.
Alâ bin Hadramî, Mugîre bin Şu’be, Hâlid bin Velîd ve Amr bin Âs da (Allah onlardan razı olsun) Efendimizin huzurunda katiplik yapma şerefine nail olurlar.
Sonra bugünki Ürdün’de medfun bulunan Şurahbil bin Hasene (radıyallahu anh) ve Mute’de şehîd düşen şair: Abdullah bin Revâha…
Biri de ilk müminlerden mücahid Muaykıt’dır. Hem leşker-i gazâdır (bütün gazvelere katılır) hem de leşker-i duâ.
Kâtiplerden Huzeyfe bin Yemân, Efendimizin sırdaşıdır aynı zamanda. Münafıkları bilen bir tek odur sahâbe arasında.

MELİKLERE KRALLARA
Resûlullah Efendimiz o günlerde hüküm süren hükümdarlara mektuplar yollar, davet ederler İslâm’a.
Müslümanlara gönderilen mektuplar ise umumiyetle fıkha dairdir. Mesela Hazreti Ebû Bekir’in kaleme alıp Enes bin Mâlik’in Bahreyn’e götürdüğü mektup, hayvan zekâtını anlatır tafsilatıyla. Diğerleri gibi besmele ve hamdele ile başlar...
Efendimizin şerefli mektuplarından biri de Yemen’e gönderilir. Zekât, diyet, günâh-ı kebair, boşanma, köle âzâd etme, namaz ve mushafa dokunma hakkında hükümler bildirir. (Nesâî)
Hazreti Dıhye bin Halife güçlü bir tacirdir. Beni Kelb kabilesinin reisidir. Hazreti Yusuf gibi cemâl sahibidir. Ticaret için sıkça Şam’a gider ve Rum kızlarının ilgisinden, alakasından kurtulmak için peçe takar. İman etmeden önce de Efendimizi sever, Medine’ye her dönüşünde Habibullah’ı ziyaret eder. Server-i âlem “Yâ Dıhye beni memnun etmek istiyorsan Müslüman ol, cehennem ateşinden kurtul” buyurduklarında susar bu “zamanı gelince” demektir kibarca. Efendimiz onun hidayeti için dua eder ardı sıra.

MELEK YÜZLÜ DIHYE
Bedir gazâsından sonradır, bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelir ve Dıhye’nin imân edeceğini bildirir. Dıhye Huzur-u saadete girince Efendimiz çok sevinir, sırtındaki hırkasını çıkarır, oturacağı yere yayar. Bu çok büyük bir ikramdır Araplar arasında.
Peki Dıhye n’apar? Hırka-i Seâdeti kaldırıp, yüzüne gözüne sürer ve hürmeten başının üstüne koyar.
Hazreti Cebrâil, Resûlullaha çoğu defa Hazreti Dıhye suretinde gelir. Bir keresinde Hazreti Hasen ile Hüseyn (çocukturlar daha), koşar, cübbesinin ceplerine bakarlar. 
Efendimiz; “Ey kardeşim Cebrâil” buyururlar, “Onlar seni Dıhye sandılar. Zira Dıhye ne zaman gelse hediye getirir onlara.”
Cebrâil aleyhisselâm elini uzatır, Cennetten bir salkım üzüm, bir de nar kopartır, nurlu torunlara uzatır. O esnada mescidin kapısında, beli bükük bir ihtiyar peydahlanır, saçı başı toz içinde, “Açım” der, yiyecek ister çocuklardan. Ellerindeki meyveleri uzatıyorlardır ki, Cebrail aleyhisselâm “Sakın ha” der, “Vermeyin mel’una. Gördüğünüz İblistir, cennet nimetleri haram ona!”

HERAKLİUS KUDÜS’TE
Resûlüllah Efendimiz Hudeybiye’den döndüklerinde Rum Kayserine hitaben bir mektup yazdırır. Eshabdan bâzıları: Ya Resûlâllah derler, size bir mühür yaptıralım. Bizans’ta devlet geleneğidir, mühürsüz mektubu okumazlar.
Efendimiz tekliflere açıktır, gümüşten bir yüzük yaptırırlar. Kaşı mühürdür, alttan üste üç satır kazıtırlar “Muhammed Resul Allah”
Mektubu Dıhye-i Kelbî’ye teslim ederler. Fevkalade Rumca bilmektedir zira.
Takdir edersiniz ki Herakl ile görüşebilmek kolay değildir ama Hazret-i Dıhye’nin hatırlı dostları vardır bu coğrafyada. Nitekim Busrâ’daki Gassan emiri Hâris’e başvurur. Hâris de yardımcılarından Adiy bin Hâtem’i katar yanına.
O günlerde Heraklius Kudüs’te bulunmaktadır. Eğer İranlıları yenerse Humus’dan Kudüs’e kadar yürümeyi adamıştır. Sasani ordularını dağıtınca sözünü yerine getirir. Elbette bir imparator yalın ayak başıkabak sahra adımlamaz. Yollarına halılar serilir, çiçekler serpilir. Şerbetler, şemsiyeler, yelpazeler... Alayiş ve şaşaayla.          Devamı yarın

Düzenleyen:  - Ramazan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...