Adı güzel kendi güzel

Canım, feda olsun senin yoluna Adı güzel, kendi güzel Muhammed Gel şefaat eyle kemter kuluna Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Tabiun ulemasından Said bin Müseyyib “Araplar kendilerinden Muhammed isminde bir peygamber gönderileceğini ehli kitaptan işitmişlerdi” der, “büyük bir ümidle oğullarına Muhammed ismi verirler.” Yani o günlerde Muhammed ismi tek değildir.
Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) annesi Hazreti Âmine bir rüya görür “Sen bu ümmetin seyyidine hâmilesin” denir, “oğlunun adını Muhammed koy!”
Sevgili peygamberimiz buyururlar: Elbette benim birkaç adım vardır. Ben Muhammed’im, Ahmed’im, Mâhi’yim ki, Allahü teala küfrü benimle mahveyler. Hâşir’im ki, Âdemoğulları benim ayağım üzere haşrolurlar. Ve ben Âkib’im (bütün resullerin akabinden gelenim).
“Yahş ru’n-nâse alâ kademi” (insanlar ayağım üzere haşr olurlar) sözünün mânâsı, “halk benim risaletim üzere haşr olur” demektir. (İmâmı Nevevî)
Huzeyfe’nin (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerifte Ahmed, Muhammed, Hâşir, Muttaki ve Nebiyy-i Rahme isimleri de geçer.
Hâşir denilmesi kıyamete yakın gönderildiği içindir, Nezîr azapla korkuttuğu için.
Gün içinde insanın öfkeli ve kederli anları olur. Bu yüzden Türkler Muhammed ismini Mehmed şeklinde telaffuz eder.
Muhammed adlı birine kızmak, azarlamak ha? Allah muhafaza!
KIRK TANE DE OĞLUM OLSA
Seyyid Abdülhakîm Arvasi hazretleri Ahmed ismini çok sever. 40 tane oğlum olsa, hepsinin de ismini Ahmed koyardım buyururlar. Ahmet Mekki, Ahmed Münir gibi...
Bilmiyoruz belki de Vilâyet-i Ahmediyye’ye erişmenin hazzı neşesi...
Efendimizin Kur’ân-ı kerimdeki isimleri: Muhammed, Ahmed, Yâsin, Tâhâ, Müzzemmil, Müddessir ve Abdullah’dır. / Eğer eski kitaplarda ve hadîs-i şeriflerdeki isimleri de toplansa yüzlere erişir. Kaldı ki nice hoş vasıflarla bezenmiştir.
Kafi-i Bedî’de, Kadi lyâz’ın Şifa’sında, İbn-i Arabi’nin Kays ve Ahkâm’ında ve İbn-i Seyyidü’l-Fâs’ın Kelâm’ında dört yüz ismi verilir. Bir kaçını yazıp sayfamızı bereketlendirelim.
Ebü’l-Kasım: Kasım’ın babası
Ahsenü’n-Nâs: İnsanların en güzeli.
Uhiyd Ahyed: (Tevrat’tan) Ümmetini cehennemden koruyan.
Eşcau’n-Nâs: İnsanların en yiğidi.
Ekremü’n-Nâs: İnsanların cömerdi.
İmâmü’r-Rüsul: Resullerin imamı.
İmâmü’l-Müttekîn: Günahtan sakınanların önderi.
El-Emîn: İnanılır.
Evvelü’ş-Şâfi ve Evvelü’l-Müşeffi’: Şefaat edenlerin ve edilenlerin ilki.
El-Barkılît: İncil’deki ismi.
Büşrâ İsa: Hazreti İsa’nın müjdesi.
El-Belîğu: Sözü yerinde kullanan.
El-Beyânu: Açık seçik anlatan.
El-Beyyinetü: Hakikati delillerle ortaya koyan.
Hâmilu Livâi Hamdi: Hamd sancağını taşıyan
El-Hâidu Li’Ummeti ani’n-nâri: Ümmetini ateşten alıkoyan.
Habîbullah: Allah’ın sevgilisi.
Huccetü’l-Bâliğatü: Tam ve kâmil delil. / El’Halîmü: Yumuşak huylu, ince ve zarif.
El-Habîru: Hakikati bilen ve bildiren. Hâtemü’l-enbiya ve’l-mürselin: Son peygamber / El-Hâlisu: Saf, arınmış temizlenmiş.
Hatîbü’l-Enbiyâ: Peygamberlerin hatibi. / Hayru’l-Halkıllahi: Allah’ın yaratıklarının hayırlısı.
Hayrü’n-Nâsi: İnsanların hayırlısı.
Dâru’l-Hikmeti: Hikmet yurdu.
Ed-Dâî ilallahi: Allah’a çağıran.
Da’vetü’n-Nebiyyîne: Nebilerin duası.
Delîlü’l-Hayrâti: Hayırların kılavuzu.
Ez-Zâkiru: Zikredici, Allah’ı anıcı.
Hulûkı’l-Azîmi: Büyük ahlâk sâhibi.
Zü’l-Mu’cizâti: Mu’cizeler sâhibi.
Râkibü’l-Bürâki: Bürak’ın süvarisi.
Rahmeten lil âlemîn: Âlemlere rahmet / Râfiu’d-Derecâti: Dereceleri yükseltici;
Ez-Zâhidü: Mâsivâdan yüz çeviren.
Es-Sâcidü Sebîlullahi: Allah yolunda secde eden. / Es-Sirâcü’l-Münîru: Nur saçan kandil. / Es-Sırâtü’l-Müstakîmü: Doğru yolun rehberi.
Seyyid-i Veled-i Âdem: Âdem oğlunun şereflisi. / Seyyidü’l-Mürselîn: Resullerin efendisi; / Seyyidül-Kevneyn: Dünya ve âhiretin efendisi.
Seyyidü’s-Sekaleyn: İnsanların ve cinlerin efendisi.
Sâhibü’l-Hayrat: Hayır sâhibi.
Sâhibü’ş-Şefâatil’Kübrâ: En büyük şefaatin sâhibi.
Es-Sâdiku: Doğru söyleyen.
Es-Sâlihu: İyi huylu, güzel ahlâklı.
Ed-Dahhûkü: Güleç yüzlü.
Tâb Tâb: Güzel kokan.
Mâzmâz: İbranice; hoş kokulu.
Et-Tâhiru: Temiz.
Et-Tayyibü: Helâl, hoş.
Ez-Zâhiru: Sırları açan, açıklayan.
Ez-Zafûru: Zaferler kazanan.
El-Âbidü: Kul, ibadet yapan
El-Âdilü: Adaletle hükmeden.
El-Urvetü’l’Vüska: Sağlam ip, tutunacak dal
El-Atûfü: Şefkatle davranan
Abdül-Hamîd: Övülen Allah’ın kulu.
Abdü’r-Rahîm: Acıyan, koruyan Allah’ın kulu. / Abdü’l-Hâlikı: Yoktan var eden Allah’ın kulu. / Abdü’l-Kadiri: Kudret sâhibi Allah’ın kulu.
Abdü’r-Rezzâkı: Rızık verici Allah’ın kulu. / Abdü’s-Selâm: Selâm eden, selâmete çıkaran Allah’ın kulu.
Abdü’l-Gaffâr: Setredici Allah’ın kulu.
El-Fâruku: Hakkı ve bâtıldan ayıran.
Kademü sıdkın: Doğrulukta sebat eden, bastığı yerde duran.
El-Kefîlü: Boynuna alan, yüklenen.
El-Müberrâü: Temizlenmiş, arınmış.
El-Mübelliğu: Tebliğ edici; Hak’dan aldığını halka duyuran.
El-Mübînü: Açık delille anlatan.
El-Mütebessimü: Tebessüm eden, rahatlatan. / El-Müttakî: Sakınan; kötülükten kaçınan.
El-Müteheccidü: Geceleri uyanık olan. / El-Mutavassıtu: Aracılık eden; kulu Rabbına kavuşturan.
El-Mütevekkilü: Allah’a güvenip dayanan. / El-Müctebâ: Seçilmiş.
El-Müddessirü: Örtülere bürünen.
El-Medeniyyü: Medeni.
El-Müzekkiru: Zikreden ve zikrettiren.
El-Merhûmü: Allah’ın rahmetiyle bezenmiş. / El’Müzzemmilü: Esvaba, örtülere bürünen.
Miftâhu’l-Cenne: Cennetin anahtarı.
En-Necımü’s-Sâkıbü: Karanlığı yırtıcı yıldız.
Ve sevgili peygamberimiz ayrıca Fahr-i âlem, Server-i Kâinat, Habibi Kibriya, Sultan-ı Enbiya, Burhan-ı Asfiya, Habib-i Hüdâ, Şefi-i ruz-i ceza diye yer alır dualarımızda.