Muhammed'ül Emin'le kutlu yolculuk

Muhammed'ül Emin'le kutlu yolculuk
RAMAZAN 2013 Haberleri

Meysere, hizmetinde bulunduğu Muhammed-ül Emin'in ahir zaman peygamberi olduğunu bir kervan yolunda öğrenir, heyecan ve hayretinden şaşkına döner...

Hüveylid kızı Hadice (radıyallahü anhâ) Mekke'nin en asil ailelerinden birine mensuptur ki nesebi, Kusay'da Aleyhisselatü vesselam Efendimiz ile birleşir. Hazret-i Hadice, Peygamber efendimizle evlenmeden önce ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındır. Resûlullah efendimizin doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece güvenilir bir insan olduğunu öğrenince, ona ticaret ortaklığı önerir. Peygamber efendimizi görür ve konuşur. Tevrat ve İncil'de Hatem-ül Enbiyaya dair ne kadar işaret varsa onda bulur. Bir gece rüyasında gördüğü "Ya Hadice; ahir zaman Peygamberi dünyaya geldi, sen onunla evlenecek ve önce iman etme şerefine erişeceksin" diye tabir edilen kimsenin artık Muhammed'ül Emin'le alakalı olduğunu anlar. Onunla mutlaka evlenmeli, son peygambere hanım olma şerefine erişmelidir…Kervan hazırlanırken Habibullah'a bir elbise gönderir ki benzerleri her yerde satılan alelade bir şeydir.
Ancak bundan başka sultanlara yaraşır bir elbise yaptırır ve gösterişli bir deveyi süsletip donatır. Marifetli kölesini kenara çeker. "Bak Meysere!" der, "Kervan Mekke'den uzaklaşıncaya kadar Muhammed-ül Emin yol elbisesini giyecek ve devesini kendi sürecek. Ama şehirden uzaklaşınca O'na şu elbiseleri hediye ettiğimi söyleyecek, giymesini rica edeceksin. Onu süslediğimiz deveye bindirecek ve yularını kendin çekeceksin. Gözün üzerinde olsun, tehlikelerden kolla.
Meysere, ilk mola yerinde Efendimize değerli elbiseleri uzatır ve "Hanımefendinin ricası" der, "bunları giymenizi arzuluyorlar..." O saatten sonra Fahr-i Âlem'e adım attırmaz, genç ve güçlü deveye bindirir, yularını tutar. Bu imtiyaz, bu iltifat aynı kafilede bulunan Ebu Cehil ve Şeybe'nin gözünden kaçmaz. Felaket kıskanır, hasetlerinden çatlarlar. Hatta dayanamaz Meysere'nin koluna girip kenara alırlar. Tehditkâr bir üslupla, "Şu yetime bu izzet niye?" diye sorarlar, "Git ona eski urbalarını giydir. Zor işler buyur, süründür biraz!"
Meysere, "Siz kendi işinize baksanıza" diye çıkışır: "Karışmayın bana!"
BU, İŞTE O PEYGAMBER
Kervan eski Şam diye de anılan Busra'da Rahip Bahira'nın manastırına yakın bir yerde konaklar... Efendimiz bir ara kurumuş bir zeytin ağacının altına otururlar. Ağaç yeşeriverir, dallar meyveye durur. Çevrede bulunan çalılar da filizlenir, zümrüt zümrüt donanırlar. Suda büyüyen halkalar gibi yayılan bir yeşillik düşünün. Bu fevkaladelik Rahip Nestura'nın gözünden kaçmaz. Efendimize koşar, Meysere'ye, Resûlullah'ın gözündeki kırmızılığı sorar. Hiç kaybolmadığını öğrendiğinde bir elindeki kağıda bakar, bir
Fahr-i Âlemin gül yüzüne dalar. Edeple gelir huzurunda durur ve "İsa aleyhisselama İncil'i gönderen Allah hakkı için söylüyorum ki sen son Peygambersin" der: "Ah, vahiy indiği günlere erişsem de hizmetinde bulunsam..."
Meysere, heyecan ve hayretinden şaşkına döner. Ahir zaman peygamberinin hizmetinde bulunma saadet ve sevinci, vücudunun bütün zerrelerine bir anda yayılır. Meysere, dönüşte Rahip Nestura'nın söylediklerini ve yolda gördüğü fevkaladelikleri bir bir Hazret-i Hadice'ye anlatır.


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...