Mirac mucizesi onun evinden başladı

Ümm-i Hânî, Efendimiz için bir hasır serer, leğeni, ibriği önüne koyar. Dahası babasının kılıcını beline takar, sabaha kadar evin etrafında nöbet tutar
Vakti zamanında Kureyşliler de Efendimizi sever, sayar, doğruluğundan zerre kadar şüphe duymazlar. Taa ki İslam'ı yaymakla vazifelendirildiğini açıklayıncaya kadar...Aradan dokuz koca yıl geçer, sadece bir avuç nasipli Müslüman olur, o kadar...
Server-i âlem Zeyd bin Hârise'yi alarak Tâif'e gider, halka nasîhatte bulunurlar. Tam bir ay genç yaşlı demez her rastladıklarına İslam'ı anlatırlar. Biri bile iman etmez, ince ince alaya alır. En acısı da veletler tarafından kuşatılır ve taşa tutulurlar. Zeyd, Efendimize siper olur, başı yarılır, yüzü gözü kana bulanır. Efendimizin mübarek bacakları ona keza...
Taif'ten sıcak bir saatte ayrılıp gece karanlığında Mekke'ye varırlar. Gidilecek emin bir yer yoktur, Efendimiz amcası Ebû Tâlib'in kızı Fahite'nin (Ümm-i Hânî) kapısını çalar. Fahite henüz îmân etmese de amca oğlu Muhammed'in farklı olduğunu bilir ona hizmeti şeref sayar. Ellerini iki yana açıp "geleceğini bilsem yemek hazırlardım" diye fısıldar. Server-i Kâinat, yiyecek, içecek istemez, sadece ibadet edecek bir yer ve abdest alacak kadar su arzular. Ümm-i Hânî, bir hasır serer, leğeni, ibriği önüne koyar. Dahası babasının kılıcını beline takar, sabaha kadar evin etrafında dolanıp nöbet tutar. Değerli misafirini korumak için canını ortaya koyar.
GİT! HABİBİMİ GETİR!
Sonrasını biliyorsunuz... Efendimiz abdestlerini alır, yalvarmağa, af dilemeğe, kulların hidayeti, saâdeti için duaya başlarlar. Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma; Sevgili Peygamberimi çok üzdüm. Git! Habîbimi getir! Cennet'imi, Cehennem'imi göster. O'nu ben teselli edeceğim. Nazik kalbinin yaralarını ben gidereceğim" buyurur. Ve kutlu Mirac vuku bulur.
Efendimiz, bilinmeyen, anlatılamayan bir şekilde Rabbiyle konuşur, hiçbir mahlûka verilmeyen nimetlere kavuşur... Sonra yine Kudüs'e, oradan Mekke-i Mükerreme ve Ümm-i Hânî'nin gösterdiği odaya... Efendimiz, Mîrâcını "ilk kez" amca kızına anlatırlar. Ümm-i Hânî "Ey amcamın oğlu" diye ikaz eder, "sakın bunu Kureyşlilere söyleme! Seni yalanlar, alaya alırlar!"
- Vallahi ben bunu onlara söyleyeceğim.
Söylerler de. Sıddıklar da ortaya çıkar, Ebu Cehiller de...
EN KUTLU ZİYARET
Fahr-i âlem (Sallallahü aleyhi ve sellem) zaman zaman onu ziyaret eder, hatta bir keresinde kuşluk namazını hanesinde kılar. Fahite Hatun bu ziyaretten çok memnun olur, kebaplar yapamadığına, börekler açamadığına yanar. Efendimiz kuru bir somunu su ile yumuşatır, üzerine tuz ekip sirkeye banar ve "Ey Ümmü Hâni, sirke ne iyi yemektir. Sirke bulunan ev fakir olmaz" buyururlar. Bir keresinde de kendisine sunulan şerbet kâsesinden bir miktar içer, kalanını amca kızına uzatırlar. Fahite Hatun o gün nafile oruca niyetlidir ama Efendimizin elini geri çeviremez, alır ve yudumlar.
Fahite'nin (Radıyallahu anha) vefât tarihi belli değilse de bilinen bir şey var, kardeşi Ali'den (Kerremallahü Vecheh) daha fazla yaşar...