Hayattayken cennetle müjdelenen köle

Hayattayken cennetle müjdelenen köle
RAMAZAN 2013 Haberleri

Resulullah efendimiz, 'Annemden sonra annemdir' dedikleri Ümmü Eymen için, 'Cennet ehlinden biriyle evlenmek isteyen Ümmü Eymen'i alsın' buyurdular.

Bilirsiniz bazı kız çocukları merhamet yüklüdürler, onlar hiç çocuk olmazlar, doğuştan abladırlar. Yemez yedirir, içmez içirir, elindekini paylaşmaktan büyük bir zevk alırlar. İşte Abdullah'ın kölesi Bereke de onlardan biridir. Bu siyahî kızcağız adı güzel Muhammed'in hayranıdır, ona bir şey olacak diye ödü kopar, gölge gibi peşinde koşar. Şefkâtli Bereke Peygamberimizin doğuşuna şâhit olur ve küçük yaşta O'na hizmet etmeye başlar. Efendimizin annesi Amine Hâtun Medîne'ye giderken Bereke'yi de yanına alırlar. İyi ki de öyle yaparlar, zira dönüş esnasında (Ebvâ denilen bir mıntıkada) Amine annemiz gözlerini hayata yumarlar. Bereke, gözyaşlarını içine akıtır, nurlu çocuğu bağrına basar. Allah'ın Habibini kâh elinden tutarak, kâh sırtına vurarak, Mekke'ye kadar getirir ve Abdulmuttalib'in kapısını çalar.O günden sonra Bereke bu evin kızı olur ve tabiri caizse ona Efendimiz'e annelik yapar. Zaten Server-i Kâinat onu annesi gibi sever, hatırını hoşça tutar.
Efendimiz eline geçen ilk fırsatta Bereke Hatunu azad eder, kızcağız Mekkelilerden biriyle (Ubeyd bin Zeyd) yuvasını kurar. Bu evlilikten Eymen adında bir oğlu olur ve onu "Ümmü Eymen" adıyla anmaya başlarlar. Ancak dünyanın düzü yoktur, kocası vefât eder. Yine yokluklar, yine sıkıntılar...
Resulullah, İslâm'ı tebliğ etmeye başlayınca Eymen ve Ümmü Eymen tereddütsüz Müslüman olurlar.
CENNET EHLİNDEN BİRİYLE…
Nitekim bir gün, "Cennet ehlinden biriyle evlenmek isteyen Ümmü Eymen'i alsın" buyururlar. Efendimizin azadlı kölesi Zeyd bin Hârise, "Ümmü Eymen'den yaşça küçük olmasına rağmen" öne çıkar. Serveri Kâinatın, "Annemden sonra annemdir" buyurdukları Ümmü Eymen ile "şahit olun ki o benim oğlumdur" dedikleri Zeyd'in evliliğinden pırlanta gibi bir çocuk doğar. Ona "Üsâme" adını koyarlar.
Efendimiz Zeyd'i torunları Hasan ve Hüseyin'den ayırmaz, kucaklarına alırlar. Üsâme, Ehl-i beytin ferdi gibidir, dilediği zaman hane-i saadete girer, çıkar. Hatta bir gün koşarken düşüp, alnını yarar. Hazret-i Aişe (radıyallahü anha) telaşla koşar, yüzünü, gözünü yıkar. Efendimiz yetişir kucaklarına alırlar. Saçlarını okşar, yanaklarından öpüp dua buyururlar.
Üsâme'de büyükleri gibi hicret eder. Kureyş'in müşrikleri silahlanıp pusatlanıp Medine üzerine yürüdüklerinde boyuna posuna bakmadan cenk hazırlığı yapar. Efendimiz o ve onun gibi minik mücahitlerin heveslerini kırmaz, çok önemli bir işmiş gibi Münevver Beldede nöbetçi bırakırlar. Üsâme Radıyallahü anh Mekke'nin fethinde de hazır bulunur. Hem İslâm ordusuyla birlikte mükerrem beldeye girmek ister, hem de "sen kenarda bekle" denilmesinden korkar. İşte bu endişe ile kıvrandığı dakikalarda Server-i kâinat onu elinden tutar ve devesinin terkisine oturturlar. Mahşerî kalabalığı yara yara Kâbe-i Muazzama'ya vasıl olurlar. Allah'ın Resulü, Bilal-i Habeşi ve Osman bin Talha ile Kâbe'ye girer, Üsâme'yi de yanlarına alırlar. O sırada Hazret-i Ömer duvarlardaki tasvirleri silmekle meşguldür, Üsâme de yardımına koşar. Beytullahı, putlardan arındırıp, kapıyı kapatırlar. Düşünebiliyor musunuz böylesine tarihî bir anda, Kâbe-i şerifin içinde ve Alemlerin Efendisi ile bulunabilmek ne büyük bir nimettir. Müminler böyle bir şeref için canlarını vermeye razıdırlar. Lâkin Server-i Kâinat bir kölenin çocuğunu, Yemenli Zeyd bin Harise'nin boynu bükük kuzusunu yanlarına alırlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...