Gittiğin yol yol değil

Kaynak: AA
- Güncelleme:
Gittiğin yol yol değil
Politika Haberleri  / AA

AK Parti Grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı uyararak, "Gittiğin yol yol değil. Bu yol çıkmaz sokaktır" dedi



AK Parti Grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ı uyararak, "Gittiğin yol yol değil. Bu yol çıkmaz sokaktır. Daha fazla kan akıtmadan, daha fazla masum sivilin canını almadan bu yoldan dönmesini bir kere daha tavsiye ediyorum. AK Parti Grubundan bir kere daha sesleniyorum: Ey Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur" dedi. İBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün babasının izinden gidenlerin mutlaka hakkettiklerini mutlaka bulacaklarını belirterek, "Ne diyor Beşar Esad; 'Ölene kadar savaşırım' diyor. Daha önce de söyledik, madem ölene kadar savaşacak bir kahramansın, neden Golan Tepeleri için ölene kadar savaşmadın? Senin kahramanlığın kendi mazlum, kendi masum halkına mı?" dedi.

Partisinin Meclis'teki grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, konuşmasını n başında Suriye'deki çatışmalardan dolayı Beşar Esad yönetimini eleştirdi. Tarihten de örnekler veren Başbakan Erdoğan, "Bundan tam 30 yıl önce 2 Şubat 1982'de yanı başımızdaki sınır komşumuz Suriye'nin Hama şehrinde çok acı bir katliam yaşandı. Ağır silahlarla Hama kentini kuşatan Suriye ordusu adeta şehri haritadan silercesine bir saldırı gerçekleştirdi" dedi.
HAMA KATLİAMI
Hama'da gerçekleşen saldırıda kadın-erkek, çocuk-yaşlı, hasta demeden yaklaşık 30 bin masumun katledildiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, "Bugün bile Hama'da kaç kişinin katledildiği tam olarak bilinmiyor. Dönemin Suriye yönetimi şehre gazetecilerin, gözlemcilerin girmesini şehirden haber alınmasını engelledi ve bu katliamın üzerini çok hızlı bir şekilde örtme gayreti içine girdi. Hama katliamının öncesinde ve sonrasında Suriye'de hapishaneler ve hastaneler başta olmak üzere yüzlerce insan sorgusuz sualsiz ve işkenceyle katledildi. Maalesef uluslararası toplum meselenin üzerine gitmedi, olayın üzeri kapatıldı" diye konuştu.
Hama'da, Sabra ve Şatilla'da gerçekleştirilen katliamlara uluslararası toplumun sessiz kaldığın ı belirten Başbakan Erdoğan konuşmasında şunları kaydetti:
"Aynı yıl, Sabra ve Şatilla kampında 4 bine yakın masum Filistinli'nin katledilmesine seyirci kalan uluslararası toplum Suriye'de Hama'da 30 bin insanın katledilmesine de seyirci, sessiz ve tepkisiz kaldı. Neden? Çünk ü ölenler Müslüman'dı. Ölenler Filistinli'ydi, Sureyli'ydi, Ortadoğulu'ydu. Lübnan'da Sabra ve Şatilla'da, Suriye Hama'da emzikleri ağızlarında katledilmiş çocukları terörist diye yaftalayıp, akıttıkları kanın üzerini örttüler. Katliam kadar acı olan hadise, katliama seyirci kalınmasıydı, hatta sessiz şekilde desteklenmesiydi.
Bu daha büyük bir insanlık ayıbıydı. Daha büyük bir canilikti. İnsanlık adına verilmesi gereken tepkinin verilmemesi, vicdanların daha fazla kanamasına sebep oldu. Hama'da 1982 yılında gerçekleştirilen bu katliam İslam coğrafyasında bütün Müslümanların kalplerinde çok ağır bir keder bıraktı. Ağır bir yara açtı. Ne yazık ki o katillerden, o diktatörlerden hesap sorulmadı. O katliamı yapanlar dünyada yargı önüne çıkmasalar da, tüm insanlığın, tüm Müslümanların vicdanında yargılandılar. Bir zalim olarak damgalandılar ve tarihe de isimlerini zalim, diktatör olarak yazdırd ılar."

"HAMA'DAKİ KATLİAMI GAYRİMÜSLİMLER Mİ YAPTI?"
Başbakan Erdoğan, diktatörlerin kendi halklarına karşı kahraman ve kabadayı olduklarını, kendi halklarını katlettiklerini belirterek, "Irak'ta, Mısır'da Libya'da, Suriye'de kendi halkları na karşı kahraman kesilen, kaplan kesilen bu diktatörler topraklarına kasteden yabancılara çıtlarını bile çıkaramadılar. Güçleri sadece kendi masum halklarına yetti, silahları kendi halklarına doğrulttular, işgal altındaki toprakların istismarını yaptılar ama işgal edilmiş topraklarını değil, kendi şehirlerini kuşattılar" diye konuştu.
"Kabadayı misali sağa sola efelendiler ama döndüler tankların namlularının önüne kendi kardeşlerini koydular" diyen Erdoğan, "Soruyorum onlara şimdi ben; İran-Irak savaşı nda 1 milyon askeri, 1 milyon Müslüman'ı kim öldürdü? Batılılar mı gelip öldürdü? Halepçe'de Kürtleri kimyasal silahla kim katletti? Siyonistler mi katletti? Hama'daki katliamı kim yaptı? Gayrimüslimler mi yaptı?" şeklinde konuştu.

"BABALARININ İZİNDEN GİDENLER HAKETTİKLERİNİ MUTLAKA BULACAK"
Başbakan Erdoğan, kendi halkına zulmeden diktatörlerin hakkettiklerini elbet bulacaklarını s öyleyerek, Esad'a babası Hafız Esad üzerinden yüklendiği konuşmasında şunları söyledi:
"Tamamını Müslüman olarak nitelendiren ama demir yumruğunu sadece kendi kardeşlerinin kafasına indiren zalimler, diktatörler, tiranlar, modern firavunlar bunu yaptı. Neyle yaptılar? Yeri geldi, dış arıdan gelenlerle beraber yaptılar. İşte bu zorbada, bu zalimler hakkettiklerini, layıklarını da buldular. Bu işbirlikçi rejimlerin zalimliklerine ses çıkarmayan, zorbaların halkına zulmetmesine 'dur' demeyen kimi bat ılı ülkeler ise, insanlık adına kılını bile kıpırdatmadılar. Şundan hiç kimsenin şüphesi bile olmasın. Bugün babalarının izinden gidenler, o diktatörlerin, o firavunların izinden gidenler de hakkettiklerini mutlaka bulacaklardır. Evet Hama'da 30 bin masumu hunharca öldüren baba Esad, işlediği cinayetlerin hesabını bu dünyada vermedi.
ESAD SURİYE HALKININ VİCDANINDA YARGILANDI
Ama o Esad, bütün Suriye halkının, bütün İslam dünyasının, bütün insanlığın hafızasında, kalbinde, vicdanında yargılandı ve acımasız bir dikdatör olarak tarihe adını yazdırdı. İnanıyorum ki, bugün onun izinden gidenler, bugün Humus'ta yüzlerce masum sivili katledenler Adli-İlahi'den önce kendi halklarının önünde hesap verecekler. Hama'nın hesabı sorulmadı, ama emin olunuz ki, er yada geç bunun hesabı sorulacaktır. Ne diyor Beşar Esad; 'Ölene kadar savaşırım' diyor. Daha önce de söyledik, madem ölene kadar savaşacak bir kahramansın, neden Golan Tepeleri için ölene kadar savaşmadın? Senin kahramanlığın kendi mazlum, kendi masum halkına mı? Bu mu kahramanlık? Bu kahramanlık değil, bu korkaklıktır, bu her zalimin kalbine sinmiş acziyettir, zavallılıktdkinin verilmemesi,
vicdanların daır. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Zulm ile abad, zulm ile payidar alınmaz. Mazlumun ahı er yada geç mutlaka ama mutlaka çıkar. Irak'ta mazlumun ahı çıktı, Libya'da çıktı, Mısır'da çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye'de de mazlumun ahı çıkar."

"CHP GİTSİN BAAS PARTİSİ'NE DESTEK VERSİN"
Suriye'nin Türkiye için sıradan bir komşu, Suriye halkının da Türkiye için sıradan bir halk olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, her kilometrede ortak medeniyetin, ortak kardeşliğin izlerinin görülebileceğini söyledi. "Her metrekarede bizim ortak tarihimizin izlerini gö rürsünüz" diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları dile getirdi:
"Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik tarihe kanla yazılmış bir kardeşliktir. Biz Suriye'de olup bitene karşı sessiz kalmayız, kalamayız. Biz Suriye halkına sırtımızı dönemeyiz. Biz anamuhalefet partisinin, diğer muhalefet partisinin yaptığı gibi gidip kendi halkını katleden zalimlerin sırtını sıvazlamayız. CHP gitsin, aynı kafayı, aynı zihniyeti paylaştığı Baas partisine destek versin. Biz Baas partisiyle değil, mazlum Suriye halkıyla dayanışma içinde olacağız."

DİNDAR NESİL TARTIŞMASINA ŞİİRLE CEVAP VERDİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün, dindar nesil kavramı üzerinde kopartılan fırtına işte 31 Mart'ta İstiklal Mahkemeleri öncesinde, Menemen hadisesinde, 27 Mayıs öncesinde, 28 Şubat'ta, AK Parti'nin kapatılma davası öncesinde yürütülen kampanyan ın tıpkısının aynısıdır" dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında, 'dindar nesil', 'dindar gençlik' kavramları üzerinden bir kampanya yürütüldüğünü belirterek, bu kampanyanın son derece bayat bir kampanya olduğunu söyledi. Bu kampanyanın 13 Nisan 1930'dan beri 31 Mart Vakası'ndan bu yana 103 yıldır temcit pilavı gibi bu milletin önüne getirildiğini ifade eden Erdoğan, "31 Mart vakasıyla başlayan irtica kampanyaları Türkiye'de periyodik aralıklarla milli iradenin gasp edilmesinde araç olarak kullanıldı. İrtica diyerek partiler kapatıldı, irtica diyerek demokrasi askıya alındı, irtica diyerek insanlar idam edildi, irtica diyerek hükümetlerin eli kolu bağlandı, irtica diyerek bu milletin dini değerledi, milli, manevi değerleri ayaklar altına alındı" diye konuştu.
Erdoğan, İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un bir şiirini de 'ondan da bir irticayı dinleyelim' diyerek okudu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı,hatta boğarım!...
Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticanın şu sizin lehçede manası bu mu?

İşte biz bunları yapıyoruz. Akif'in dediği gibi 'irticanın şu sizin lehçede manası bu mu?' işte bunlar bize utanmadan, sıkılmadan mürteci yaftası yapıştırmaya kalkıyor. Açıkça söylüyorum, Türkiye hiçbir zaman irticaya prim vermedi. Ama Türkiye bu irtica kampanyalarına, bu sanal irtica korkularına çok ama çok ağır bedeller ödedi. Kimi susturmak istedilerse mürteci dediler, kimi dışlamak istedilerse gerici dediler, kimi aşağılamak istedilerse yobaz dediler. Bugün, dindar nesil kavramı üzerinde kopartılan fırtına işte 31 Mart'ta İstiklal Mahkemeleri öncesinde, Menemen hadisesinde, 27 Mayıs öncesinde, 28 Şubat'ta AK Parti'nin kapatılma davası öncesinde yürütülen kampanyanın tıpkısının aynısıdır. Kusura bakmayın biz bunları yutmayız.

"AKILLI TAHTA KARŞISINDA YETİŞEN BİR NESİL ÜNİVERSİTELERE GİDECEK"
Bir insanın hem dindar hem çağdaş olabileceğine yönelik sözlerini tekrarlayan Erdoğan, "Anayasa'nın 24. maddesini açın okuyun, Anayasa'yı kabul etmiyorsunuz. O zaman da dindar bir insanın çağdaş olabileceğini niçin düşünmüyorsunuz, dindar insandan çağda ş olmaz mı? Hem dindar ham çağdaş olamaz mı bir insan? Bunlar dindarlığı ne zannediyorlar acaba? Bunların dindarlık anlayışı da bu. Bunlar maalesef çağdaşlığı da anlamış değiller" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, FATİH Projesi ile böyle konuşanlara yeni bir ders verdiklerini belirterek, FATİH Projesinin, dindarlığı savunan bir Başbakan'ın kadrosuyla beraber ortaya koyduğu bir proje olduğunu kaydetti. Erdoğan, "İnternet, bilgisayar yeni mi icat oldu? AK Parti iktidarından önce bunlar yok muydu? Niçin sizler bunları yapamadınız? Niçin okullarda yavrularınızın önüne bunları koyamadınız?" dedi.
Bir televizyon kanalında birilerinin, 'Anadolu çocuğu, yoksul kesim üniversiteye gidemiyor' dediğini anlatan Erdoğan, "Sen öyle zannediyorsun, şimdi Anadolu'nun o yoksul yavrularının eline, tablet bilgisayarları vereceğiz, bunlarla beraber akıllı tahta karşısında yetişen bir nesil üniversitelere gidecek" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, 'Bu Hükümetin gizli ajandası, gizli niyetleri var, bu hükümet takiye yapıyor' diyerek enselerinde boza pişirilmesine asla ve asla müsaade etmeyeceklerin ide belirterek, "Zira bizim iktidarı mızda ikna odaları yok Sayın Kılıçdaroğlu. Bu ülkede on yıllar boyunca dindarlara ikinci sınıf muamelesi yapıldı. Namaz kılanlar, oruç tutanlar, sakallılar, başörtülüler, hatta 'selamün aleyküm' diyenler aşağılandı, dışlandı, ötelendi. Dini eserler yasaklandı, camiler kapatıldı, Kuran-ı öğrenmek
isteyenlerin, imam hatip okullarına gitmek isteyenlerin yolları kesildi, orta kısımlar kapatıldı" diye konuştu.

CHP'Lİ TARHAN'A YANIT
Yıllar boyunca CHP tarafından zararlı alışkanlıklar özendirilirken, gençliğ in dinini öğrenmesinin yasaklandığını, gençlerin kendi değerlerine yabancı hale getirildiğini ifade eden Erdoğan, "1940'lardan söz etmiyorum, 1990'larda, 2000'li yıllarda ikna odalarında başörtülü kızlara işkence edenler CHP tarafından korundu ve milletvekili yapılarak ödüllendirildi" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan'ın 'Elinizde dindarlığı ölçecek alet mi var?' sözlerine de yanıt veren Erdoğan, "Siz bu ülkede yıllarca laikliği nasıl ölçtünüz? Hangi cihazı kullandınız, önce bunu anlatın. Başörtülü kızların laikliğini nasıl ölçtünüz? İkna odalarında kızlara hangi araçlarla işkence yaptınız bunları anlatın. Başörtülü düzenlemeyi ey Kılıçdaroğlu neden Anayasa Mahkemesi'ne götürdünüz. Siz önce millete onu anlatın. Şimdi 'dindar bir nesil' derken neyi kastettiğimi anlıyor musun? Ey
köşelerinde yazanlar, bunu niçin söylediğimi anlıyor musunuz?" diye konuştu.

"OLSA OLSA BİLGİSAYARLARI FORMATLARSINIZ, ZİHİNLERİ DEĞİL"
Sadece AK Parti'ye oy verenlere değil, 75 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına seslendiğini belirten Erdoğan, "Biz 9 yıldır hiçbir dayatmanın içinde olmadık. Bugün de değiliz, yarın da olmayacağız. Biz birilerin geçmişte yaptığı gibi, öğrenci formatlama gayretinde de ğiliz" dedi.
Erdoğan, dün FATİH projesini 17 ilde, 52 okulda başlattıklarını da hatı rlatarak, "Orada olanların büyük bir çoğunluğu yoksul ailelerin çocukları. Asla istisnası, zengin fakir ayırımı yok. Bunu bilmeyen profesörlere de sesleniyorum: Bakıyorum koskoca prof, akşam bunu söylüyor. 'AK Parti iktidarı yoksullara eğilmedi' diyor. Vah zavallı. Önce bunları öğren. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Tabii her dinleyen de zannediyor ki bunun önünde profes ör var, her şeyi bilir, her şeyi bilmez. Bildiğini bilir. Onun
bildiği de ne- İşte FATİH Projesi ile ilgili hangi adımların atıldığından haberi yok. Peyami Safa'yı okumalarını özellikle tavsiye ederim" dedi.
9 yılda okullara 1 milyona yakın bilgisayar gönderdiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Haberin var mı hoca? 1 milyon. 29 bin 812 bilişim teknolojisi sınıfı açtı k. Haberin var mı hoca? Bilgisayarın, internetin olduğu bir okulda dayatma olabilir mi? İşte onun için bizden önce okullara bilgisayar göndermediler, internet bağlamadılar. Böyle okullarda ve sın ıflarda, olsa olsa bilgisayarları formatlarsınız ama zihinleri asla formatlayamazsınız. Elbette her siyasi partinin gelecek, nesil tasavvuru vardır. Dini, milli ve manevi değerlerle yetişen bir nesil arzulamanın neresi yanlıştır? AK Parti
değil midir modern olanla, geleneksel olanı harmanlayan; medeniyet değerlerimizle evrensel değerleri bir arada götürmeye çalışan. İktidara talip olan her partinin bir toplum ve birey tasavvuru vardır. İnsanlar ona göre oy verirler. Biz meydanlarda böyle dolaştık, bunları anlattık ama hiç bir parti kendi tasavvurunu topluma dayatmaz, dayatamaz. İşte biz bunun idraki içindeyiz. Toplumu zorla devlet marifetiyle dönüştürmeye çalışmaz. Ama sizler de lütfen, köşe yazarları ve konuş macılar, zorla işi buralara kaydırmaya çalışmayın. Biz toplum mühendisliğine de karşıyız, siyaset mühendisliğine de. Sorun AK Parti'nin nasıl bir toplum ve siyaset tasavvuruna sahip olduğunda değil, sorun diğer partilerin böyle bir tasavvuru, böyle bir vizyonu olmamasıdır. Bizler, milletimizin rızası çerçevesinde, Anayasa ve yasalar çerçevesinde 9 yıldır ne yaptıysak onu yapmaya, millete hizmet üretmeye devam edeceğiz. Engelleri kaldırarak; dayatmaları, yasakları tek tek kaldırarak, yolları açarak, gençlerin ve ailelerin önüne seçenekler, imkanlar, fırsatlar koyarak bu yolda yürüyeceğiz. Biz devletin zihinleri tek tipleştirmesine, şekillendirmesine de karşıyız. Çocuğunu ateist olarak yetiştirmek isteyenlerin, çocuklarına yaptığı dayatmaya da karşıyız. Bu, AK Parti'ye ve Hükümetine yönelik bayat bir kampanyadır. Kimlik bunalımı içindeki, modası geçmiş, çağa ayak uyduramayan yazarların, 103 yıl ö nceki modaya uyarak, irtica yaygarası çıkarması artık bu ülkede... Milletim müsterih olsun. Bize oy verenler kadar vermeyenler de müsterih olsun. Bu hükümet 75 milyonun hükümetidir. bu Hükümet 75 milyonun tercihlerine saygılı bir Hükümettir. Geride bıraktığımız 9 yıl, 75 milyonun tercihlerine nas ıl saygı gösterdiğimizin en büyük ispatıdır. Milletimiz bize inansın, bize güvenmeye devam etsin; biz bu yolda milletimizle yürüyecek sadece ve sadece milletin rotasında ilerleyeceğiz."
Öte yandan, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır'ın grup salonunda çıkarken ayağı kayarak düştüğü ve başını çarparak yaralandığı öğrenildi.
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...