Akdoğan'dan algı operasyonu uyarısı

/ Kaynak: AA
Akdoğan'dan algı operasyonu uyarısı

Politika Haberleri  / AA

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, iç siyasette hakikatin yerine algının kullanılmaya çalışıldığının görüldüğünü bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, algı operasyonlarını iç siyasette de yaşadıklarını belirterek, "Yani özellikle son dönemde yaşanan birçok olay... Çalkantılara, dalgalanmalara sebep olan birçok siyasi olayda medyanın benzer bir fonksiyon üstlendiğini gördük. Hakikatin yerine algının kullanılmaya çalışıldığını gördük. Algı operasyonlarına gerçekliğin kurban edildiğini gördük" dedi.
Akdoğan, RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı ve Radyo Eğilimleri Araştırması-2014 Sonuç Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de özel televizyon ve radyoculuğun 80'lerin sonu ile 90'ların başı itibarıyla geliştiğini anımsatarak, şu anda bin 500'ü aşkın özel radyo ve televizyonun bulunduğunu aktardı.
Sektör gelişince bununla ilgili düzenleme yapan bir kuruma ihtiyaç doğduğunu dile getiren Akdoğan, 1994'te RTÜK'ün kurulduğunu hatırlattı.
RTÜK'ün çok tartışılan kurumlardan biri olduğunu kaydeden Akdoğan, şöyle devam etti:
"Ekran karartan kurum olarak çok gündeme geldi, tartışıldı. Ama doğal olarak elbette RTÜK gibi düzenleyen, denetleyen, sektörün önünü açan, yayıncılık teknolojisini yakından takip eden, bu konuda stratejiler, politikalar üreten bir kuruma da ihtiyaç olduğu şüphesiz. Bu yüzden bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bu alanda düzenleyen, denetleyen rolünü üstlenmek üzere RTÜK kuruldu. Sektör tabii geliştikçe, büyüdükçe mevzuat da değişiyor. Bununla ilgili kurumlar da değişiyor, anlayış değişiyor. Yeni yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor, sorunlar çıkıyor. Bununla ilgili birtakım düzenlemeler yapılması gerekiyor. RTÜK de çok tartışılan bir kurum olmasına rağmen bütün bu dönüşümlere ayak uydurabilen ve gerçekten umumi bir fayda sağlayacak şekilde misyon gören bir kurumumuz ve süreçte çok önemli faaliyetler yürüttüğünü biliyoruz."
Akdoğan, Medya Okur Yazarlığı Dersi, Akıllı İşaretler, İzleyici Temsilciliği, İyi Uykular Çocuklar Projesi, Sayısal Kayıt Arşiv Analiz Teknolojisi gibi projelerin önemine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu alanda uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak, onları zorlamak, onların önünü açmak açısından da katkıları oldu. Karadeniz Yayıncılık Düzenleyici Otoriteler Forumu, İslam İşbirliği Teşkilatı Yayıncılık Düzenleyici Otoriteleri Forumu. Bunun oluşmasında RTÜK'teki arkadaşlarımızın gerçekten önemli katkıları olduğunu biliyoruz. Reyting Yönetmeliğinin oluşturulması, Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Kanunu'nun hayata geçirilmesi, yürürlüğe girmesi gibi birçok konuda RTÜK gerçekten önemli işler yaptı."
Bugün de Kamuoyu İzleyici Dinleyici Eğilimleri Araştırması-2014'ün sonuçlarının alınacağını ifade eden Akdoğan, "Bunlar önemli veriler. Hem bizim için, hem sektördeki arkadaşlarımız için, yayıncı kuruluşlar için" diye konuştu.
RTÜK İletişim Merkezi'nin de önem taşıdığını belirten Akdoğan, "Daha çok başvuru, daha çok görüş, daha çok şikayet. Yani bunu sadece şikayet etmek, şikayetlerden sonra ceza verilmesi gibi düşünmemek lazım. Müşteri memnuniyeti, vatandaşın düşüncelerini ortaya koyması, bunların yansıması, bu katılımcılık açısından da önemli bir durum diye düşünüyorum" dedi.
Yaklaşık 28 milyon kişi mobil internet kullanıyor
Akdoğan, nüfusun üçte birinden fazlasının, yani yaklaşık 28 milyonunun mobil internet kullandığını aktararak, internet üzerinden neredeyse hayatının büyük bir kısmını devam ettiren yeni bir jenerasyonun bulunduğunu dile getirdi.
RTÜK'ün Mobil Akıllı Cihaz uygulamasının, bu açıdan önemli bir boşluğu dolduracağını belirten Akdoğan, "Bu sayede vatandaşlarımız gönüllü birer, yayın içeriğinin de elçisi aslında olacaklar. Hem kişisel görüşlerini, beğenilerini, değerlendirmelerini aktaracaklar ve RTÜK yayıncı kuruluşlarla bunları da paylaşacak. Yani izlenilen programlarla ilgili ne düşünüldü. Şikayetler tabii RTÜK'ün doğal misyonu. Katılımcılık ve sivil inisiyatif açısından önemli. Bu araştırma önemli veriler ortaya koyacak" ifadesini kullandı.
Akdoğan, son döneme etkisi azaldı gibi düşülse de radyonun, Türkiye'de insanların hayatında önemli bir yer tuttuğunu dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Avrupa'da şu anda haftalık radyo dinleme süresi bakımından üçüncü sıradayız, 202 dakikayla. Radyoya güven açısından aynı sırada değiliz, maalesef. Son sırada geliyoruz belki ama radyonun önemini biz özellikle kriz zamanlarında daha iyi anlıyoruz. Çok iyi hatırlıyorum, 99 depreminde herkes can havliyle sokağa atıldığında, telefonlar çekmediğinde, herkesin tek bilgi aldığı yer radyoydu. Ne tür gelişmeler var, yol durumundan birçok yönlendirmeye kadar radyoların gerçekten önemli bir fonksiyon gördüğünü o tür kriz durumlarında daha iyi anlıyoruz."


Artık iç, dış gündem birleşti


Kendisine bağlı birimlerin hep iletişim birimleri olduğunu anımsatan Akdoğan, "Aslında bir İletişim Bakanlığı gibi düşünülebilir. İletişim, kamu diplomasisi. Yani TRT'den, Anadolu Ajansına, Basın Yayın Enformasyon'dan diğer iletişim kurumlarına kadar" dedi.
Kamu diplomasisi kavramının dünyada yeni yeni geliştiğini aktaran Akdoğan, "Bu sadece uluslararası kamuoyu oluşturmak, uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek anlamına gelmiyor. Artık iç, dış birbiriyle bütünleşti. Dışarıda yaşanan bir gelişme aynı zamanda bizim gündemimizi de belirliyor. İşte Rabia Meydanı'nda yaşananlar... Türkiye'de de çok yakından takip edildi veya Suriye'de yaşananlar. Artık iç, dış gündem birleşti" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları kaydetti:
"Bu noktada Türkiye'nin tezlerini anlatabilmek, Türkiye'de yaşananlar konusunda doğru bilgilendirebilmek. Bu noktalarda bütün medya gibi bizim ilgili iletişim birimlerimizin de önemli bir misyon yüklenmesi gerektiğini görüyoruz. Çünkü artık dünyada güç mücadeleleri, çıkar çatışmaları, uluslararası zeminde verilen mücadelelerde medya bir enstrüman olarak kullanılıyor. Yani bir iletişim aracı olmanın ötesinde artık bir mücadelenin enstrümanı, parçası olmuş durumda. Algı operasyonları, psikolojik harekat operasyonları, uluslararası veya ulusal düzeyde siyaset mühendisliği çabaları... Bunların enstrümanı, parçası haline gelmiş bir medya olgusu var. Sadece kamuoyunu bilgilendirmek, hakikatin peşinde koşmak, topluma gerçekleri anlatmak misyonunun ötesinde başka bir senaryonun parçası olan, çoğu zaman da bahsettiğim güç dengelerinde, çıkar çatışmalarında, siyaset mühendisliği çabalarında bir enstrüman olarak kullanılan veya kullanılmak istenen bir medya gerçeği de var önümüzde. Buna karşı kamu diplomasisi faaliyetleri büyük önem taşıyor."
Medya demokraside dördüncü kuvvet
Medyanın umumi menfaat, ulusal çıkar, kamu yararı diye bir sosyal sorumluluk tarafı da bulunduğuna dikkati çeken Akdoğan, "Herkes bunu düşünmelidir. Yoksa herkes çıksın devletin tezlerini anlatsın anlamında söylemiyorum. Medyanın bir boyutuyla böyle bir misyonu da vardır. Ama burada önemli olan öncelikli olarak kamu kurumlarının tabii bu fonksiyonu görmesidir" dedi.
Akdoğan, "Bu algı operasyonlarını biz iç siyasette de yaşıyoruz. Özellikle son dönemde yaşanan birçok olay... Çalkantılara, dalgalanmalara sebep olan birçok siyasi olayda medyanın benzer bir fonksiyon üstlendiğini gördük. Hakikatin yerine algının kullanılmaya çalışıldığını gördük. Algı operasyonlarına gerçekliğin kurban edildiğini gördük" ifadesini kullandı.
Akdoğan, bunların konuşulması ve tartışılması gerektiğini kaydederek, şu görüşleri dile getirdi:
"Basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü tartıştığımız ortamda, medyanın üstlendiği rolü, basın ahlakıyla basın özgürlüğünün nasıl eş zamanlı gelişmesi gerektiğini, bütün bunları da konuşmamız gerekiyor. Çünkü medya demokraside dördüncü kuvvet, demokraside gerçekten dördüncü kuvvettir, önemli bir parçasıdır, mütemmim cüzüdür demokratik toplumların. Ama o enstrümanın sadece kendisi, parçası değil, muhtevasıdır, üstlendiği rol, misyon aslında demokratikleşmenin bir parçası. O enstrümanı siz demokrasinin tam tersi amaçlar için antidemokratik çabaların bir parçası olarak da kullanabiliyorsunuz. Yani demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerde de medya var. Bir fonksiyon görüyor."
"Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır. Algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır. Medya Türkiye'nin sırlarının, devletin en mahrem bilgilerinin ulu orta saçıldığı bir zemin olamaz, olmamalıdır" dedi.
Akdoğan yaptığı konuşmada, "Darbe dönemlerinde maalesef medyanın nasıl bir rol oynadığını gördük. Demokrasiden yana taraf olmak yerine darbeye çanak tuttuğunu, alkış tuttuğunu gördük; 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da. Bu yüzden sadece onun varlığı, o enstrümanın kendisi demokrasinin bir parçası değil. Üstlendiği misyon, gördüğü fonksiyon, demokratik zihniyete sahip olması ve demokrasiye katkıda bulunması biraz da bunu güçlendiriyor diye düşünüyorum ben" değerlendirmesinde bulundu.
Editöryal bağımsızlık, medyanın demokratikleşmesi, basın emekçilerinin meseleleri gibi kavramları son günlerde özellikle tartıştığını belirten Akdoğan, "Bu konuları çünkü tartışmadan ne basın özgürlüğünü ideal noktada geliştirebiliriz, ne de demokrasinin işte o dördüncü kuvveti haline getirebiliriz medyayı. Bu yüzden bunları çok tartışmamız, konuşmamız gerekiyor" diye konuştu.
"Yüzde 100 uydurma senaryolarla haberler üretiliyor"
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle devam etti:
"Siyaset-medya ilişkisi, iktidar-basın ilişkisi elbette bunlar da tartışılması gereken konular. Karşılıklı birbirimizi eleştireceğiz, hakikati bulabilmek için. Şimdi ben son dönemlerde bakıyorum. Bu algı operasyonlarının, siyaset mühendisliği çabalarının bir parçası olarak öyle bir gazetecilik, öyle bir habercilik anlayışı var ki içinde bir gerçeklik kırıntısı yok, gerçeklik kırıntısı... Eskiden şöyle olurdu, eskiden de siyaset mühendisliği çabaları vardı. Birtakım bilgi kırıntıları üzerine bir senaryo uydurulurdu. Yani hakikat çarpıtılarak verilirdi. Hakikat vardı bir tarafında ama çarpıtılırdı. Bilgi kırıntıları üzerine bir senaryo uydurulurdu. Şimdi bunlar bile geride kaldı. Hiçbir bilgi kırıntısı olmadan, hakikat olmadan, gerçeklik olmadan, yüzde 100 uydurma senaryolarla haberler üretiliyor. İçindeki kişiler gerçek kişiler, işte Başbakan var, yardımcısı var. Son günlerde görüyorsunuz işte onla konuşmuyor, birtakım senaryolar, hikayeler bu 'haber' olarak anlatılıyor. Yorum da değil. Sadece kişiler gerçek, olayların hepsi 'fiction', tamamen uydurma, kurgu. Şimdi siz bunu gördüğünüz zaman buna nasıl bir basın muamelesi yapabilirsiniz? Yani yüzde 100 uydurma, hiçbir gerçeklik payı olmayan, hakikatin tuz buz edildiği... Birileri oturuyor ve 'haber' diye bir yalan uyduruyor, yalan dünya üretiyor. Okuyanlar da bakıyorlar, bir sürü ayrıntı var, gerçek kişiler, olaylar, 'Herhalde bu kadar da uydurulmaz' diyor."
"Medya, algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır"
Akdoğan, "Son dönemde bu moda başladı arkadaşlar. Bu çok tehlikeli bir durum. Yani böyle bir illüzyon olamaz, bir yanılsama olamaz. Bunu yapanların, basın ahlakını geçtik, Müslüman ahlakını geçtik, hastalıklı bir ruh halidir bu. Yani birilerini kötülemek için veya yok etmek için bir siyasi anlayışı, yaklaşımı yüzde 100 yalan bir dünya uydurmak, bu gerçekten hastalıklı bir durumdur. Bunun basınla falan da ilgisi yoktur" dedi.
Bunların da konuşulması ve tartışılması gerektiğini vurgulayan Yalçın Akdoğan, şunları kaydetti: nbsp;
"Yani bir yanda hakikatin peşinde koşan, toplumu gerçek bilgiyle buluşturması gereken bir medya anlayışı, öbür tarafta her şeyi yalan olan, yüzde yüz uydurmalarla insanların hayatını karartan, belli kesimleri farklı senaryoların, kurguların içerisine çekmeye çalışan, tertipler, komplolar, kumpaslar uyduran bir anlayış. Bunları tartışmadan, basın özgürlüğünden dem vurmak çok eksik olur diye düşünüyorum ve sosyal medyada özellikle hakikatin tuz buz olmasının sınırı yok. Kimse hakkını savunamıyor, kişisel hak ve özgürlükler yerlerde sürünüyor. Kimse mahkemede de hakkını arayamıyor. O yayılan dezenformasyonu düzeltme ihtimali yok vatandaşların. İnternette onlar hakikat gibi devridaim edip duruyor. İşte bu illüzyondan kurtulmak gerekiyor. Ama bunda herkesin çaba göstermesi gerekiyor. Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır. Algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır. Medya Türkiye'nin sırlarının, devletin en mahrem bilgilerinin ulu orta saçıldığı bir zemin olamaz, olmamalıdır."
Yalçın Akdoğan, "Bütün hak ve özgürlükler birbirinin mütemmim cüzüdür. Eğer vatandaşların en temel hakları çiğnenerek, en mahrem, özel bilgiler ortalıklara yayılıyorsa, yargısız infazlar yapılıyorsa, suçlar atfediliyorsa, hükümler veriliyorsa bunlar bizi doğru bir noktaya çıkarmaz" ifadesini kullandı.
Akdoğan, bu yüzden RTÜK gibi kurumların bir düzenleme, denetleme yaptığını ancak bunun sektörün kendi içinde öncelikle yapılması gerektiğini de kaydetti.
"Kim susturuyor sizi?"
Basın Konseyi gibi birtakım meslek kuruluşlarının artık basın etiği, basın ahlakı kavramının içini yeniden doldurması, yeniden tanımlaması gerektiğini söyleyen Akdoğan, basında da özdenetimin artık gelişmesi gerektiğini ifade etti. nbsp;
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları söyledi:
"Bugün, 'Özgür basın susturulamaz' diyenlerin, 4-5 televizyon kanalından canlı yayın yapıyor olması çok ironiktir. Sadece televizyonları aracılığıyla değil, aynı sloganları kendi gazetelerinden, 9 sütuna manşet atarak yayınlayabilmeleri, internet sitelerinden aynı anda paylaşabilmeleri de ironiktir. Susturuluyorsa bu kadar kanalda siz nasıl bağırıyorsunuz? Bu kadar gazetede bu işi nasıl yapıyorsunuz? Kim susturuyor sizi? On binlerce lira maaşla çalışan bir köşe yazarının bir gazeteden başka bir gazeteye geçmesi büyük bir basın trajedisi olarak sunulurken, yüzlerce basın emekçisi var, kayıt dışı çalıştırılıyor, çok düşük ücretlere çalıştırılıp, kapıya konuluyor. Bunların meselesi niye bir basın sorunu olarak gündeme taşınmıyor."
Yalçın Akdoğan, bütün konuların yeni baştan oturup düşünülmesi, tartışılması gerektiğini belirterek, bu amaçla 3 basın çalıştayı yaptıklarını hatırlattı. Çalıştayın ikisinin yapıldığını, üçüncüsünün de Ocak ayı içinde düzenleneceğini bildiren Akdoğan, bu çalıştaya da söyleyecek sözü olan kim varsa, iletişim fakülteleri, dekanlar, öğretim üyeleri herkesi davet ettiğini belirtti.
Akdoğan, bu alanda gerçekten yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu, hızlı değişen teknolojiye mevzuatın da anlayışın da ayak uydurması gerektiğini vurguladı.
Konuşmaların ardından, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, RTÜK Başkanı Davut Dursun ve Üst Kurul Üyelerinin katılımıyla RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulamasının açılışı gerçekleştirildi.
Akdoğan, mobil uygulamayı kullanarak RTÜK İletişim Merkezine, TRT'de yayınlanan "Ertuğrul" dizisini beğendiğine ilişkin bildirimde bulundu.

Politika
Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...