İbrahim Uğurlu: Yeşilçam kanser gibiydi

Düzenleyen:
İbrahim Uğurlu: Yeşilçam kanser gibiydi

MAGAZİN Haberleri

Türk sinemasında 200’den fazla filmde yer alan Deniz Feneri’nin ‘Ramazan Abi’si, Yeşilçam’da geçen günlerini pişmanlıkla yâd ediyor: Hayatımın 35 senesi boşa geçti!

MURAT ÖZTEKİN

Kendisini daha çok, televizyon ekranlarından yardımsever “Ramazan Abi” olarak tanıdık ama İbrahim Uğurlu aslında yıllarını Yeşilçam’a vermiş bir sinema emektarı. Çok gençken adım attığı bu camiada, dile kolay 35 yılı geçmiş. Hem kamera arkasında hem de oyuncu olarak 200’den fazla Yeşilçam filminde vazife almış. Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Kemal Sunal, Şener Şen… Çalışmadığı aktör, film çekmediği yönetmen kalmamış. Türk sinemasının parlak günlerine de şahit olmuş, zorluklarını da bizzat yaşamış. Artık Yeşilçam, ‘yapamayacağı bir yer’ olunca usulca uzaklaşmış oradan. Çorap satmak zorunda kalmış bir ara. Sonrasında Deniz Feneri Derneği’nde insanlara yardım etmeye adamış kendini…
İbrahim Abi’yle yıllarını geçirdiği Yeşilçam Sokağı’nda buluşarak, eski günleri dinledik. Önce uzun seneler çalıştığı mekânları dalgın gözlerle süzen İbrahim Abi, ardından başladı şaşalı zamanları anlatmaya: 
“Sene 1965’ler… Saat 5’te yola çıkar, erkenden Beyoğlu’ndaki Yeşilçam Sokağı’na gelirdik. Her gün 30’a yakın küçük eski Volkswagen minibüsler kalkar, çekimlere gidilirdi. Sokaklar dar olduğu için başka vasıta sığmazdı buraya. İçerisine şaryolar, ışıklar konulur hem set çalışanları hem de Yeşilçam’ın yıldızları binerdi. Şimdi düşünüyorum da hepimiz nasıl sığardık küçücük vasıtaya, akıl alacak iş değil.”
İbrahim Uğurlu: Yeşilçam kanser gibiydi

“76 DEĞİL 41 YAŞINDAYIM”
Sanılanın aksine o yıllarda Yeşilçam’da karın tokluğuna saatlerce çalışıldığını söyleyen İbrahim Uğurlu, bunu biraz kızgınlıkla dile getiriyor: “Beykoz’a, Belgrat Ormanları’nda akşama kadar çekim yapar, sonra tekrar Beyoğlu’na dönerdik. Akşam kahvelerde sonraki gün için oyuncu ve figüran ayarlanırdı. O yıllarda jönler hariç burada kimse iyi paralar kazanamazdı. Böyle olduğu halde insanlar yine çalışmaktan vazgeçmezdi. Zira Yeşilçam kanser gibiydi; bir adımını atan bir daha ayrılamıyordu. Burası kimseye bir şey vermedi. Günde 30 saat çalıştığımız olurdu fakat hiçbir şey kazanmazdık, farkına varır ama uzaklaşamazdık. Bazen piyasa bozulur haftalarca yeni bir film çekilmezdi. İnsanlar bir umutla buradaki kahvelerde bekler, gelecek bir prodüktörü gözlerdi.”
Uğurlu, Yeşilçam’da geçirdiği günler için bin pişman. “Hayatımdan ben bu boşa geçmiş 35 seneyi çıkarıyorum. Benim yaşım 76 değil, 41 aslında…” diyor ve devam ediyor: “Çeşitli vazifelerde 200’ün üzerinde filmde yer aldım. Set amirliği yaparak sinemaya adım attım. Bazen oyunculardan gelmeyen olunca yerlerine oynamaya başladım. Derken oyunculuk yönüm ağır bastı. Birden Yeşilçam’daki ‘kavgacı’ karakterlerden biri olup çıktım. Aslında hiç böyle bir yapım yoktur ama kameranın karşısında başka bir insan oluveriyorsun, bazen de insanlıktan çıkıyorsun. Kamera denilen alet böyle bir şey…” 

İbrahim Uğurlu: Yeşilçam kanser gibiydi

“Dindarların işi zordu”

Yeşilçam’ın ideolojik havasından söz açıldığında ise şöyle konuşuyor: “O zamanlar sol-sağ çatışmasının en alevli olduğu yıllardı. Ben o günlerde hızlı bir sosyalisttim. Yeşilçam’da da dindar arkadaşlar vardı ama zor şartlar altında çalışıyorlardı. Bir kimse namaz kılıyor, ‘cuma’ya gidiyorsa, arkasından laf söz çıkardı. Ardından o şahıs sinema camiasından yavaş yavaş dışlanırdı. Filmlere çağrılmaz, iş verilmezdi. Böyle böyle tek tip bir Yeşilçam meydana getirildi. Malumunuz ‘kötü imam’ karakterinin olduğu tonla film çekildi. Bunların hepsi düşmanlığın eseri bir kurguydu. Ben o yıllarda solcu olmama rağmen kötü niyet taşımadığım için çok garipserdim bu durumu. Yönetmenlere bile “Ya bu imamları neden kötü gösteriyoruz?” diye çok defa sormuşluğum vardır. Cevap olarak “Senaryo öyle yazılmış” der geçerlerdi. Dindar insanların sırtından para kazanıp, onların değerleriyle alay ediliyordu. Şimdi de çok şey değişmedi sinemada.” 
İbrahim Uğurlu’nun Yeşilçam’dan uzaklaşması da enteresan olmuş. O yıllarda Türkiye’ye yabancı müstehcen filmler girmeye başlayınca, Yeşilçam prodüktörleri de bu işe el atmış. Uğurlu da “Bu kadar da olmaz” deyip uzaklaşmış. Ardından Mahmutpaşa’da çorap satmaya başlamış. Sonrasında TGRT’nin kuruluşunda vazife alarak, Enver Abi ile de birlikte çalışma fırsatı bulmuş. En son durağı ise Kanal 7 ve Deniz Feneri olmuş...

İbrahim Uğurlu: Yeşilçam kanser gibiydi

 

 

Düzenleyen:  - MAGAZİN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...