Yönetmen İsmail Güneş'ten seyirciye sitem: Ciddi filmlere milletçe küsüz

Düzenleyen:
Yönetmen İsmail Güneş'ten seyirciye sitem: Ciddi filmlere milletçe küsüz

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Yeni filmi ‘Kervan 1915’te Ermeni tehcirini işleyen yönetmen Güneş “Değerlerimizle ters düşen filmler, halktan inanılmaz beğeni alıyor. Bu filmlere karşı olanlar ise ciddi eserlere sahip çıkmıyor” diyor.

Murat ÖZTEKİN

Yakın tarihimizin en çok tartışılan hadiselerinin başında gelen Ermeni tehciri, uzun yıllar sinemacıların gözünden kaçtı. Ta ki hadisenin yüzüncü yılı gelinceye kadar... Son yıllarda 1915 hadiseleri hakkındaki  filmler peş peşe seyirciyle buluştu. Şimdi de İsmail Güneş meseleyi bir Türk yönetmen olarak ‘Kervan 1915’ isimli filmle ele aldı. Güneş’in ‘Kervan 1915’i, tehcire siyasi bir pencereden bakmak yerine ‘insani bir zemin’den ilerliyor. Murathan Ayşe Akın, İbrahim Kendirci, İpek Tuzcuoğlu ve Roza Hovannisyan gibi oyuncuları bir araya getiren film mevzuunun yanı sıra, bakış açısıyla da çok konuşulacağa benziyor. Biz de yönetmen Güneş’le 6 Ekim’de gösterime girecek filmi hakkında bir sohbet gerçekleştirdik…

¥ 1915 hadiselerini beyazperdeye aktarma düşüncesi ne zaman aklınıza düştü?

ASALA mensubu Ermeni suikastçılar, 80’lerde büyükelçilerimizi şehit ediyordu. Daha o zamanlar, tehcirle alakalı bir şeyler yapmayı düşünmüştüm. Ardından bir senaryo da hazırladım. Ancak nasip 30 sene sonrayaymış...

¥ Nasıl bir hikâye göreceğiz Kervan’da?

Filmim, yüze yakın Ermeni’yi Halep’e taşıyan bir katırcının hikâyesine odaklanıyor. Bu insanları bir eşya gibi gören katırcı Salim, yol ilerledikçe insan taşıdığının farkına varıyor. Filmde bir sürgün hikâyesini anlatırken, bu coğrafyanın kaotik yüzüne temas ediyoruz. 

¥ İki tarafın yaşadığı trajik hadiseler de filme yansıyor mu?

Kervan 1915’te bir ‘kötü adamımız’ yok; savaşın kendisi zaten bir ‘kötü adam’. Dolayısıyla herkesin yaptığı haddi aşan işlere yer veriliyor. 

¥ Ermeni meselesi politik tartışmaların da göbeğinde. Böyle hassas bir mevzuyu işlemek cesaret işi olsa gerek…

Korkuyla bir yere varılamıyor. Hangi gözle bakarsanız bakın 1915’te trajik şeyler yaşanmış. İster Türkiye tezleriyle yola çıkıp, “O zamanki şartlarda 600 bin Türk, buna mukabil de 600 bin Ermeni öldü” deyin; isterse 1,5 milyonluk Ermeni tezlerini dile getirin. Her birinde bir facia var aslında. Çünkü oturup, 600 bine kadar saymaya kalksanız 7 gün 7 gece sürüyor. 1915 hadiselerini kaşıyarak ölen insanları geriye getiremeyeceğiz. Ama bu hadiseyi de yok sayamayız. Bu yüzden ben anlamak üzerine, empatik bir film çekmek istedim.

DİASPORA İSTİSMAR PEŞİNDE

¥ Film politik olarak nerede duruyor?

‘Kervan 1915’, hikâyesi olan gerçek bir film… Gayesi de Türkiye’nin tezlerine uygun gibi gözüküyor. Ermeni diasporası, 1915 tehcirini bir iş hâline getirip, maddi kazanç elde ediyor. Bu ‘Ağlama Duvarı’ ortadan kalkarsa, Diaspora işsiz kalacak. Bizim ‘Kervan’ı çekmekteki maksadımız da bu…

¥ İki sene önce tamamlanan filminiz, vizyon için neden bu kadar çok bekledi?

Rahmetli Erol Olçok vefat etmeden önce “Bu filmi çok beğendim, tanıtım işi bende” demişti. Biliyorsunuz, 15 Temmuz gecesi darbecilerin hedefi oldu. Biz de tanıtım hususunda sıkıntıya düşüp ve beklemek zorunda kaldık. Şimdi gösterime giren filmimizi Erol Olçok’a ithaf ediyoruz...

"TAKLİT DİZİLER ANADOLU'YA İHANET"

¥ Biz, tarihî münakaşalardan hoşlanıyoruz ama tarihî filmlere bakışımız sizce nasıl?

Türk halkı olarak bir hikâye anlatmaya çalışan, ciddi filmlerin tamamına küsüz. Ama içerisinde değerlerimizle ters düşen ne kadar şey varsa barındıran filmler, maalesef halkta inanılmaz beğeni görüyor. Bu filmlere karşı olanlar da sadece buğz etmekle iktifa edip, ciddi filmlere sahip çıkmıyorlar. ‘Kervan 1915’ gibi filmlere, ‘TV’ye gelince seyredelim’ mantığıyla bakıyorlar. Bir müddet daha bu filmlere iltifat edilmezse, sinemaya gelen her şey o beğenmediklerine dönüşecek. Çünkü bu iş büyük maddi emekle yapılıyor.  

¥ Kendi tarihimizi kalite sinema eserleriyle tanıtamadığımız konuşuyoruz hep. Buna katılıyor musunuz?

Katılmayı bir tarafa bırakın, bu hususta çok üzülüyorum. Ekranlardaki televizyon dizilerine bakın, büyük bir kısmının Kore ve Amerikan dizilerinden adaptasyon olduğunu görüyorsunuz.  Binlerce yıllık bu Anadolu’da adaptasyon hikâye peşinde koşmak, kendi coğrafyasına ihanettir. Bu topraklar acılarla yoğrulduğu için hikâye kaynıyor. Ama maalesef sinemada pek bir karşılık göremiyor. 

¥ Daha önce Oscar’a aday adayı da olup, başarılı işlere imza attınız. Sinemada “Bunu yapmadan rahatlamayacağım” dediğiniz bir iş var mı?

Yönetmen asla rahatlamaz. Ancak ‘sıkıldım’ diyerek bir kenara çekilebilir. Ben bir dönem ‘bu işi bırakıyorum’ demiştim. Çok güzel bir hikâyeyle karşılaşınca kararımdan geri döndüm. Allah’a hamdolsun bu coğrafya hikâye cenneti...

 

Düzenleyen:  - KÜLTÜR - SANAT
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...