Yönetmen Hakan Kerim Karademir: Türk sineması iki ayrı uca çekildi

- Güncelleme:
Yönetmen Hakan Kerim Karademir: Türk sineması iki ayrı uca çekildi
Kültür - Sanat Haberleri

“Uçuş 811” filminde farklı bir yoldan giderek ilk yerli uçak gerilimine imza atan yönetmen Hakan Kerim Karademir: Artık sinemada iki ayrı uç var: Festival filmleri ile romantik komediler… İster istemez bunun sonucunda bir tekdüzelik meydana geliyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - 6 Şubat depremlerinin yaraları sarılmaya devam ederken vizyona yeni yerli filmler de misafir olmaya başladı. Türkiye’nin ilk uçak gerilim filmi olan “Uçuş 811” de cuma günü itibarıyla seyirciyle buluşacak. Bir mücevherin taşındığı uçakta meydana gelen cinayet ve peşinden yaşananları merkezine alan eserde; psikolojik gerilim ile polisiye unsurlar harmanlanıyor. Biz de filmin yönetmeni Hakan Kerim Karademir’le konuştuk...

SİNEMADA TEKDÜZELİK OLUŞTU

> Uçuş 811’de Türk sinemasında daha az tercih edilen türler olan gerilim ve polisiye etrafında dolaşıyorsunuz. Niçin bu yolu tercih ettiniz?

Eseri daha ziyade psikolojik gerilim olarak kodladık ama işin içerisinde bir cinayet soruşturması üzerinden gelişen polisiye de var. Kendi türünde farklı bir film oldu. Evet, Türk sinemasında bazı refleksler oluşmuş durumda. Artık sinemada iki ayrı uç var: “Arthouse” denilen festival filmleri ile romantik komediler… İster istemez bunun sonucunda bir tekdüzelik meydana geliyor. Festival filmlerinde seyirciyle bağ kuranlar var ama bunu başaramayanlar daha çok.

Yönetmen Hakan Kerim Karademir: Türk sineması iki ayrı uca çekildi
“Ucuş 811” filminde Burcu Kara, Emre Karayel ve Yosi Mizrahi, başrolleri paylaşıyor.

> Peki, Türk edebiyatındaki güçlü polisiye eserlere rağmen, yerli sinema bu potansiyeli yeterince kullanabiliyor mu?

Yeterince kullanıldığını söylemek zor. Fakat bu refleksin de bazı rasyonel temelleri var. Blockbuster dediğimiz gişe filmlerinde polisiye iş, seyircide çok fazla karşılık bulamıyor. Ya seyirci yerli polisiye seyretmek istemiyor ya da yapılan polisiye işlerde beklediğini bulamıyor. Ben yapılan işlerin seyirci yakalamaktaki başarısının sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü dijital platformlarda en çok seyredilen türlerden biri polisiye...

TEK UÇAK GERİLİMİ

> “Uçuş 811” sizin ilk uzun metrajlı filminiz. Türk sinemasında bir ilke de imza atıyorsunuz…

Evet, sadece uçakta geçen ilk yerli film. Türk sinemasının tek uçak gerilimi… Onur Özcan, Ahmet Saatçioğlu’nun hikâyesinden böyle bir senaryo ortaya çıkardı. Filmde ana karakterimiz Azra, eşi Cengiz’le birlikte 2 milyon dolarlık bir mücevheri ABD’ye müzayedeye götürmek için uçağa biniyor. Ancak uçakta ani ve şüpheli ölümle birlikte Hitchcockvari gerilimli bir atmosfer meydana geliyor.

> Yeni bir şey denediğiniz bu filmin çekimleri nasıl bir ortamda yapıldı?

Yenilik yapmak ve bir ilke imza atmak için bunu yapmadık. “Uçuş 811” için özel bir platoda biri yarım olan iki ayrı uçağın içerisinde çekimler yaptık. Üç haftaya yakın gece çekimleri gerçekleştirdik. Oyuncular ve sanat departmanı için hiç kolay değildi. Çekimlerde kendimi o uçakta bir yolcu olarak düşündüğüm zaman ben de gerildim. Doğrusu ortama alışana kadar anksiyete yaşadım.

ÇARESİZLİK HİSLERİNE ODAKLANDIK

> Emre Karayel ve Burcu Kara gibi oyuncularla birlikte çalıştınız. Aranızdaki kimya nasıldı?

Burcu projeye en erken dâhil olan isimlerden biriydi ve hikâyeyi çok beğenmişti. Set boyunca çok disiplinliydi ve çok yoruldu. İstediğimiz polis karakterini çok geç bulduk. Bu yüzden Emre çekimlerin son günlerinde projeye dâhil oldu. Sonunda çok memnun ve mutlu oldum. Onu herkes komedi rollerinden hatırlıyor ama burada hiç olmadığı bir rolü var.

> Eseriniz daha önce Boğaziçi Film Festivali’nde de gösterilmişti. Seyirciye hangi duyguları aktarmak istediniz?

Aslında çaresizliğini göstermek istedim. Bu yüzden ana karakterimiz Azra, uçaktaki çaresizlik esnasında kendisine yardım ettiği insanlarca yalnız bırakılıyor. Zaten felaket durumlarında insanlar kendi dertleriyle boğuşuyor. Mesela 6 Şubat’taki depremlerindeki afetzedelerin hâli… Ben de eşimin yakınlarını kaybettim ama bölgedeki insanların yaşadıklarını tam olarak anlayamayacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...