Ünlü rehber Saffet Emre Tonguç'tan 'Bu şehrin geceleri'
“Gece yarısından önce, sabaha karşı, gün batarken, doğanın ışıklarının şehrin ışıklarına karıştığı anların izinde geçti son 3 yıl. Fotoğraf makinesinin dondurduğu zamanlara, şehrin hazine sandığında gizli bilgiler, yaşanmışlıklar eşlik etti.”
Canan ERASLAN
İstanbul için ne söylense eksik, ne yazılsa yarım... Binlerce yıllık tarihi olan, her karışında tarih saklayan; kültürlerin ortak mekânı, sevda şehri İstanbul... Bir kere görenin bir daha kopamadığı, gündüzü eşsiz, gecesi gizemli ve sonsuz şehir... Yüzlerce şairin, yazarın, filozofun anlatmaya "en güzelini ben söylerim" diye mısralar, satırlar yarıştırdığı... Üç imparatorluğa başkentlik yapmış, Şair Nedim'in bir taşını İran'a bedel görüp "Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır: Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır" dediği... Fethi kutsal kitabımız Kur’ân-ı kerimde müjdelenen inci tanesi...
Evet, bu güzel şehir için ne söylense eksik, ne yazılsa yarım ama İstanbul'u bir de en iyi bilen, en iyi anlatan, en çok sevenlerden birinden dinleyelim: Saffet Emre Tonguç... O “İstanbul Hakkında Her Şey”i yazdı; Türkçe ve İngilizce olarak. Ardından dünyanın eşsiz güzelliği için, "Boğaz Hakkında Her Şey" dedi iki dilde. A’dan Z'ye İstanbul, İstanbul Camileri, İstanbul'da Bilmeniz Gereken 105 Eser, Saffet Emre Tonguç ile Kapalıçarşı adını taşıyan kitaplarından sonra İstanbul ve Gece ile dünyanın bu incisine gün kararınca ve gün ışırken baktı bu defa. Çirkinlikleri örten, hayal ettiren, hüzünlendiren zamanda...
Her sayfasında İstanbul'a yeniden hayran bırakan, her sayfasında hemen gidip orayı görme isteği uyandıran İstanbul ve Gece'yi şöyle anlatıyor Saffet Emre Tonguç:
Bu kitap, yaklaşık 3 yıl süren bir çalışmanın ürünü. İstanbul'da 40’ı aşkın rotada binlerce tur yapmış, şehri anlatmak için 9 farklı kitap yazmış bir tarihçi-profesyonel rehber ile İstanbul'un sokaklarını karış karış adımlayan, binlerce kare çeken bir fotoğraf sanatçısının ortak çalışması. En büyük pay ise her zaman şaşırtacak bir şeyler saklayan ve kendine hayran bırakmayı iyi bilen İstanbul'a ait. Öyle bir hazinesi var ki bu şehrin; ne vakit yeni bir perde aralasanız, karşınıza yeni bir hikâye çıkarıyor. Bazen yüzlerce kez geçtiğiniz sokakta farklı bir şey keşfediyor bazen sanki ilk kez tanıyor gibi yeniliklerini heyecanla takip ediyorsunuz. Karanlığın içindeki İstanbul'u keşfetmek de tam böyle bir şeydi; hem çok bildik hem çok yeni ama kesinlikle heyecan verici.
Bu kitapta şehrin eski ama eskimeyen ve yeni yüzlerinin fotoğrafları var.
Gece yarısından önce, sabaha karşı, gün batarken, doğanın ışıklarının şehrin ışıklarına karıştığı karelerin izinde geçti son üç yıl. Fotoğraf makinesinin dondurduğu zamanlara, şehrin hazine sandığında gizli bilgiler, hikâyeler, yaşanmışlıklar eşlik etti.
Gecenin tuhaf bir büyüsü var. Çirkinlikleri örten, daha çok düşündüren, eskilere götüren, geleceği hayal ettiren bir yanı. Defoları kapatan bir örtü oldu gece; bize de ışıkların ihtişamını katladığı mimari eserler ve kalabalığın milyonlarca noktaya dönüşümü kaldı...
Bu kitapta, İstanbul'un binlerce noktası gezilerek, en yüksek tepelere çıkılarak çekilmiş yüzlerce fotoğraf var. Üstelik on binlerce kare arasından itinayla seçilmiş olanları. Aydın Sertbaş'ın objektifine, Saffet Emre Tonguç'un tarih ve rehberlik bilgisi eklenerek, her eserin hikâyesi anlatılmış. Üstelik hiç bilmediğimiz ayrıntılarla...
CAMİLERDEKİ GİZEM
Sultanahmet, Süleymaniye, Yeni Cami, Nuruosmaniye ve daha niceleri... Tonguç, İstanbul'un silüetinin en önemli unsurları olan, bütün ihtişamı fotoğrafa yansıyan camilerimizi tek tek anlatmış. Sultanahmet Camii... Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından Sultan I. Ahmed için 1609-1616 yılları arasında inşa edilen cami, 6 minareli olması sebebiyle şehir silüetini belirgin şekilde değiştirmiş. Kâbe'de bulunan caminin de 6 minaresi olması sebebiyle insanlar Sultan’ın mağrur olduğunu söylemeye başlamış. Bunun üzerine Sultan I. Ahmed, Kâbe'deki camiye bir minare daha ekletmiş. Süleymaniye Camii de şu kelimelerle anlatılmış: Dıştan bakıldığında geniş ve heybetli ama bir o kadar da sade bir cami inşa etmiş Koca Sinan. Öte yandan mimariyi konuşturarak çok şey anlatmayı da bilmiş. Dört minare Kanuni'nin İstanbul alındıktan sonra tahta geçen dördüncü padişah olmasını; 10 şerefe ise Kanuni Sultan Süleyman'ın 10'uncu padişah oluşunu temsil eder.
AYASOFYA
Tonguç’un "Foto belgesel gibi bakabilirsiniz" dediği İstanbul ve Gece’de şöyle deniyor Ayasofya için: Ayasofya'nın ilk yapıldığında neye benzediğini tam olarak anlayabilmek için önce Sultanahmet Meydanı'nda durmanız ve yapıyı zihninizde daha sonra eklenen bölümler olmadan canlandırmanız gerek. İşe fetihten sonra inşa edilen 4 minare ve önünde sıralanan sultan türbelerini çıkararak başlayın. Bina yıkılacakmış gibi göründüğünde ilave edilen, Mimar Sinan tarafından yapılan devasa payandaları da kaldırın. Bir de çatıya haç koyun.
HALİÇ
Haliç’in üzerine birçok köprü yapılmış. Bu köprülerin tarih ve hikâyelerini anlatan Saffet Emre Tonguç, şöyle de bir güzelleme yapmış: Haliç XIX. yüzyıla kadar Tarihî Yarımada’yı, Galata ve Pera’dan ayırmış. Çağlar boyu birçok köprü yapmış insanoğlu Haliç’i geçmek için... En tanınmışı taşındı ve şu anda Sütlüce’yi Eyüp’e bağlıyor. Günümüzde kullandığımız ise 5’inci köprü. Galata Köprüsü, geçmişten bugüne sadece geçişi kolaylaştırmamış, İstanbullu onu hep hayatının bir parçası olarak görmüş. Öyle saygı duymuş, öyle sevmiş ki…
ROMANTİK ADACIK
Boğaz'ın İstanbul kıyısındaki Kız Kulesi, İstanbul'a ait birçok resimde bir sembol gibi gösterir kendini. Tarihinin MÖ 2400'lü yıllara kadar ulaştığı söylenir. Kule önce Atinalı General tarafından Persleri durdurmak için yapılmış. Bunun yerine Fatih Sultan Mehmed tarafından küçük bir kale inşa ettirilmiş. Onu I. Selim restore ettirmiş. Başı yangınlarla dertte olan Kız Kulesi, şüphesiz İstanbul fotoğraflarının en gözde objesi olarak önemini hep korumuş.
PIERRE LOTI
Fransız Şair Pierre Loti’nin, İstanbul hayranlığı sebebiyle Eyüp sırtlarındaki tepeye, yazarın ismi verilmiş. Tepedeki kahve, İstanbul’un seyrine doyum olmayan, Altın Boynuz’u yani Haliç’i gözler önüne seriyor. Haliç kıyısında ise bir zamanlar Osmanlı ordusu için fes üreten Feshane ile Haliç Kongre Merkezi, gece manzarasına bambaşka bir güzellik katıyor.
DOLMABAHÇE SAAT KULESİ
Sarkis Balyan tarafından 1890’da yapılmış. 27 metre yüksekliğindeki 4 katlı kulenin köşelerine birer fıskiye, zemin kata ise 2 termometre ve 2 barometre yerleştirilmiş. Süslü ikinci katta Sultan II. Abdülhamid’in tuğrasını görebilirsiniz. Üçüncü ve dördüncü kat süslemelerinin nispeten daha sade olduğu kulenin her yüzünde Fransız yapımı birer saat bulunuyor.
GALATA KULESİ
Tonguç, Galata Kulesi’ni şu cümlelerle göklere çıkarıyor: Öyle bir kurulmuş ki yerine; "Ben İstanbul'un hâkimiyim" dercesine... İstanbul manzaralarının en güzelini ona borçlu olduğumuzun farkında. Bütün İstanbul âşıklarının ona koştuğunun da. Bir kendisi kavuşamamış yüzyıllardır uzaktan bakıp durduğu aşkına. Bedri Rahmi Eyüboğlu'na anlatmış Kız Kulesi'ne sevdasını. O da dizelere aktarmış bu masalı...
İSTANBUL: TÜRKİYE'NİN HAZİNE DAİRESİ
Tarihçi İstanbul elçisi, Yazar Saffet Emre Tonguç, 15'inci kitabını İstanbul severlerle buluşturduğu lansman gecesini, gecenin gizemi ve kitabın ismine uygun bir atmosferde gerçekleştirdi. Tonguç, önce davete katılanlarla birlikte “Ayasofya'da Gece” turu yaptı. Ardından Four Seasons Otel'de, 26 yıl önce İstanbul'a geldiğinde şehre âşık olup kalan piyanist Anjelika Akbar'ın İstanbul aşkını anlatan besteleri eşliğinde İstanbul ve Gece’nin fotoğrafları izlendi. Tanıtım gecesinde genç yazılımcıların eseri olan ve sesli yürüyüş turu uygulaması olan PİRİ de tanıtıldı. Konuklarıyla tek tek ilgilenen Saffet Emre Tonguç, teşekkür konuşmasında "Öyle zor zamanlardan geçiyoruz ki, en büyük umut ışığı, ne büyük zenginliklere sahip olduğumuzu hatırlamak. Türkiye, muhteşem bir ülke. İstanbul da onun hazine dairesi gibi. Anlatmakla bitmeyecek hikâyeler saklayan şehri ve görkemli tarihini tanıtmaya yönelik her girişimin pozitif karşılığı olacaktır" dedi. Tonguç sözlerini, slogan hâline getirdiği ve her turunun sonunda tekrarladığı "İstanbul'da yaşamayın, İstanbul'u yaşayın" diyerek tamamladı.