Yazar Anar Rızayev: Türkiye Türkçesi iletişim dilimiz olmalı

- Güncelleme:
Yazar Anar Rızayev: Türkiye Türkçesi iletişim dilimiz olmalı

Kültür - Sanat Haberleri

Türk dünyasının edebiyat ve sanatla kaynaşacağını söyleyen Azerbaycanlı yazar Anar Rızayev “Türkiye Türkçesi Türk halkları arasında ortak ‘iletişim dili’ olmalıdır” diyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Anar Rızayev ya da daha bilinen ismiyle Anar, Azerbaycan’ın ve Türk dünyasının meşhur yazarlarından biri… Roman ve hikâyeleri 30’den fazla dile tercüme edilen ve beyazperdeye taşınan Anar, geçtiğimiz günlerde 85. yaşını kutlamak için İstanbul’daydı. Anar, Türk Edebiyatı Vakfının tertiplediği çeşitli faaliyetlere okuyucularıyla buluştu ve biz de kendisiyle sohbet etme fırsatı bulduk…  

Yazar Anar Rızayev: Türkiye Türkçesi iletişim dilimiz olmalı

> Hayatınızda 85 yılı geride bıraktınız. Mazide kalan seneler size ne düşündürüyor?

İnsan bu yaşta geçmişe bakıp neyi iyi yaptım, neyi kötü yaptım diye tefekkür ediyor ve muhasebe yapıyor. Elbette pişmanlıklarım var ama az. Öyle düşünüyorum ki düzgün yaşadım. Hayatımda utanç duyduğum şeyler olmadı. 

> Bir insan hayatta pişman olmamak için neler yapmalı?

İnsan düz yani sizin tabirinizle düzgün yaşamalı. Eğri işlere sapmamalı ve düşüncelerine ömrü boyunca sadık kalmalı. Ben çok dindar değilim ama annem çok itikatlı bir kadındı. Bize “Yüreğinizi Allah’a düz edin” derdi. Yani öyle düzgün yaşayın ki Allah sizden razı olsun, derdi. 

SANAT ESARETTE YAŞAR

> Sovyetler Birliği gibi totaliter bir ülkede doğup büyüdünüz. Bir yazar olarak 90 yaşına yaklaşmak daha zordu sanırım…

Edebiyat çok çetin bir saha; elbette kolay değildi. Ancak totaliter ülkelerin de kendi şartları var. Fransız yazar Andre Gide “Sanat hürriyette mahvolur, esarette yaşar” der. Bu bir paradokstur. Esarette sanatın direniş gücü daha fazla olur. Serbest ülkelerde her şeyi yazma şansınız vardır ama yazacak şey bulamayabilirsiniz. Beni de Sovyetler Birliği’ndeki baskılar diri tuttu. Fakat biz onlara boyun eğmedik. Sovyetler zamanında ne yazdıysam bugün de arkasındayım. Çünkü belki tam hakikati yazamadım ama yalan da yazmadım. 

> Anne babanız şair ve şaire… Ebeveynleriniz edebiyatçı olmanızda nasıl bir tesiri oldu? 

Kitaplar ve edebî sohbetler içerisinde büyüdüm. Evimize gelen misafirlerin çoğu edebiyatçılardı. Elbette bunun tesiri oldu. Ancak babam yazar olmamı değil, ayrı bir sahada eğitim almamı istiyordu. “Önce doktor, mühendis ol, sonra istersen yaz!” diyordu. 14 yaşımda elime kalemi aldıktan sonra babam yazı yazmamı altı sene yasakladı. İyi ki de yasaklamış, onlar çok zayıf edebî metinlerdi. Ancak daha sonra bana itiraz etmediler.

TÜRK DÜNYASI MONOLİT GİBİ DİK DURMALI

> Türk dünyasının durumunu nasıl görüyorsunuz? 

Ben Türk dünyasının durumunu çok parlak görüyorum. Türk halklarının birbirine daha çok yaklaşmasını istiyorum. Burada bir Pan Türkizm yok. Diğer Latin ülkelerinin de birbirleriyle kültürel bağları var. Türk halklarının niçin olmasın? 

> Peki ama Avrupa Birliği gibi siyasi tarafı da olan bir birlik kurulamaz mı? 

Herkes müstakil olmalı ama Avrupa Birliği gibi bir birliktelik kurmak elbette mümkün.

> Karabağ Savaşı’ndan itibaren Türkiye ile Azerbaycan arasında yakınlaşma arttı. Bu durum, kültür dünyası açısından ne manaya geliyor?

Bunun doğru olduğunu, daha çok yakınlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Yakınlığın da en büyük vasıtası edebiyat ve sanattır. Mesela ben Türk dünyasının sinema birliği olsun ve bütün filmler Türk dünyası ülkelerinde gösterilsin, ortak sanat festivalleri yapılsın ve kitaplar karşılıklı tercüme edilsin isterim.  

‘MEKTEP’ VARKEN NİÇİN ‘OKUL’ DENİYOR?

> Ancak lisanlarda ortaklık bozuldu. Özellikle Türkiye’de yeni kelimelerin uydurulması buna yol açtı…

Türkiye’deki değişikliklerde müspet şeyler de olduğunu düşünüyorum. Ancak “mektep” varken “okul” niçin deniyor? “Muallim”e de öğretmen diyorsunuz. Bu Arapça kelimeler dilde kalmalıydı. Ve evet, şu an anlaşmakta zorlanıyoruz. Bunun çaresi ise siz bizlerden kelime almalısınız, biz de sizlerden… Böylece Türkiye Türkçesi ise Türk halkları arasında ortak “iletişim dili” olmalıdır. Yine de her halk kendi dil ve lehçesini korumalı. 

> Türk dünyasında Rusya’dan sonra yavaş yavaş Çin’in etkisini artırdığı konuşuluyor. Bu size ne düşündürüyor?

Şimdi öyle bir korku yok ama belki elli sene sonra oluşabilir. Türk âlemi, bütün dünya karşısında birleşip bir monolit gibi olmalı.

NAZIM HİKMET PİŞMAN OLDU

Nazım Hikmet’in evlerine gelip gittiğini söyleyen Anar “Nazım Hikmet, Bakü’ye her geldiğinde bize uğrar, biz de onu Moskova’da ziyaret ederdik. Nazım Hikmet, sosyalizmde aradığını bulamadı; yaptıklarına pişmanlık duyuyordu. Stalin’in ülkesine gittiğinde, hayal ettiğinden tamamen farklı bir ülkeyle karşılaşmıştı. Babama ‘Buranın hürriyetindense, Türkiye’de 15 sene hapis yatmaya razıyım’ demişti” şeklinde konuşuyor. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...