Taşı sütunu altın!

Bazıları şehre sembol olan, bir kısmı saklı manalar taşıyan İstanbul’un taşları bir kitapta toplandı. “İstanbul’un Simge Taşları” adlı eser, tehlike altında olan tarihî sütunlara da dikkat çekiyor.
MURAT ÖZTEKİN
Dikili taşlar, binek taşları, sadaka taşları, nişan taşları ve dahası... Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan İstanbul’un harikulade mimari eserlerinin yanı sıra taşı da altın gibiydi… Şehre simge olup asılarca ayakta kalan bu taşların bazıları bir zaferi sembolize ediyor, bazıları yol gösteriyor, bir kısmı da veren elin alan eli görmediği benzersiz hayırseverliğe vasıta oluyordu... İşte payitahtın bu alametifarikaları “İstanbul’un Simge Taşları” adlı eserde okuyucularla buluşuyor. On dokuz farklı akademisyen, araştırmacı, tarihçi ve yazarın kaleme aldığı, İBB Kültür AŞ Yayınları tarafından neşredilen eserde, İstanbul’a has taş unsurların yanında her gün önünden gelip geçtiğimiz ama fark edemediğimiz eserler de inceleniyor. Bazıları korumasız şekilde olan taşların karşı karşıya olduğu tehlikelere de eserde dikkat çekiliyor. Görselliği zengin olan kitaptaki yazılar özel fotoğraflar, tarihî belgeler ve çizimler eşliğinde sunuluyor.
HER BİRİNİN MANASI VAR
Eserin en çok dikkat çeken kısımlardan biri şehrin çeşitli efsanelerine mevzu olmuş, gizli manalar taşıyan taşların ele alındığı bölüm. Bir zamanlar bütün Roma topraklarının merkeze uzaklığının hesaplandığı Million Taşı, Hazreti Hızır kıssalarına mevzu olan Ayasofya’nın içindeki Terleyen Sütun, eski İstanbul’un tam ortasını işaret ettiği kabul edilen Üstüvani Taş gibi yapıların enteresan hikâyeleri var. Lahanacılar ve Bamyacıları simgeleyen taşlar da onlardan. Sultan II. Mahmud, saray bostanlarında yaptığı atışların hatırasına diktirilen taşa bamya figürü koydurmuş, Sultan III. Selim’in ise lahana figürü tercih etmiş. Bu saray bostanlarında çalışan gruplar arasında bir rekabeti doğurmuş.
Şehrin karmaşasında fark etmediğimiz yapılardan biri de binek taşları... Devlet erkânının ve yaşlıların arabalara binmesini kolaylaştırmak için inşa edilen binek taşları, bir zamanlar Üsküdar meydanında bile bulunuyormuş. Ne yazık ki bu taşların ekserisi günümüze ulaşmamış.
26 binden fazla vakfın olduğu bilinen Osmanlıda, muhtaçlara gizlice yardım yapılmasını sağlayan sadaka taşlarına paranın yanı sıra çorap gibi giyim eşyalarının da konuluyormuş. Bir zamanlar sadece İstanbul’da 173 adet sadaka taşı varmış.
ŞEHRİN EN ESKİ SÜTUNU UNUTULDU!
İstanbul’un en eski sütunu olan Rumeli Feneri’ndeki iki bin yıllık Pompei Sütunu (Öreke Taşı) gölgede kalmış eserlerden… A. Sefa Özkaya “İstanbul’un Simge Taşları” kitabında özel fotoğraflarla ele aldığı tarihî sütunun düşen başlığının birkaç sene önce kaçırıldığını aktarıyor. Bir zamanlar denizcilere yol gösteren ve paganların da ibadetgâh olarak kullandığı taşa ulaşmak için Karanlık Kayalar’a tırmanış yapmak gerekiyor. Sütunun restore edilerek, kayalıklara ulaşmak için bir tırmanış yolu yapılması gerekiyor.