Sinemada bu hafta: Şefin soğuk ziyafeti!

- Güncelleme:
Sinemada bu hafta: Şefin soğuk ziyafeti!

Kültür - Sanat Haberleri

“Game of Thrones”un yönetmenlerinden Mark Mylod’ın çektiği “The Menu”, abartılı yemek kültürünü yerden yere vuran bir kara komedi.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

Garip yemek şovları, bol köpüklü menüler, mübalağalı fiyatlar ve kibirle gelen israf geleneği… Yemek masaları, sosyal uçurumun hep en görünür olduğu yerlerdi ama son zamanlarda sanki işler zıvanadan çıktı. “Hüzün Üçgeni”nin sinemalarda oynamaya devam ettiği bu günlerde, yine yemek üzerinden sosyal tenkitlerde bulunan bir eser var karşımızda… 

“Game of Thrones” ve “Succession” gibi meşhur dizilerin İngiliz yönetmeni Mark Mylod’ın çektiği “The Menu”, herkesin lezzetlerini tatmak için yarıştığı ultra lüks bir restoranda yaşanan gerilimli akşam yemeğini merkezine alıyor. Filmin oyuncu kadrosunda Ralph Fiennes, Anya Taylor-Joy, Nicholas Hoult, Hong Chau, Janet McTeer, Reed Birney ve Judith Light gibi isimler var. 

YEMEYİN, TADIN!

Meşhur bir şef olan Slovik, müşterilerine bir adada bulunan Hawthorne adlı mekânında hizmet vermektedir. Aralarında Tyler ve Margot adlı genç çiftin de olduğu elit müşteriler özel bir akşam yemeği için tek tek adaya adım atar. Sahneye çıkan şef Slovik “Yemeklerimi yemeyin, tadın!” diye tembihte bulunur. Derken restoranın bütün çalışanları âdeta birer asker gibi hareket ederek yemekleri hazırlarlar. Eserdeki hikâye de bir yemeğin menüsü gibi adlandırılan kısımlar altında gelişir. Çalışanlar sert olsa da "başlangıçlarda" her şey lezzetli ve gösterişlidir. Ancak ekmeksiz yemek yeme fikri, şef Slovik’le müşterilerin arasını açar. Margot ise başından beri bu restorana şüpheyle bakmaktadır. Yemeğin tadını kaçıran hadiseler peş peşe yaşanmaya başladıkça, restoran misafirlerinin orada bulunma sebepleri de açığa çıkar... 

Bundan sonraki anlatacaklarımda biraz spolier olacak... Yönetmen Mark Mylod, toplumun üst tabakasına “sonunda tuvalete gidecek şeyler” üzerinden yüklenerek, kara komediyle sosyal bir hicve girişiyor. İki yüzlü restoran eleştirmeni, kendini gurme sanan bir aptal adam, gösteriş budalası hanımefendiler ve asla doymayan beyefendiler… Hepsi farklı karakterlerle filmdeki hiciv sofrasının unsuru yapılarak, yerden yere vuruluyor. Asıl mesele ise derinden gelen bir intikam oluyor… Bu, müşterilerden biri merkeze konularak gerçekleştiriliyor.

ADALET Mİ BU!

İlk yarısında “iştahla” seyrettiğimiz eser, her yeni dakikada daha çok gerilim ve korku sunuyor. Ancak absürt anlatım tercihiyle abartılı diyaloglar tekrarlanıp, inandırıcı olmayan bir esaretle âdeta filmin içine “sinek” düşürülüyor! Kötü karakterlere kibirli bir üslupla verilen dersler ise zamanla can sıkıyor. Sonra asıl mesele, geri plana konup aksayan bir senaryo ile “Testerevari” korkulu bir yola giriliyor ve final yemeği, adaletten çok uzak kalıyor. Evet, vasatın altına düşülmüyor ama filmin mesajı tesirli şekilde seyirciye aktarılamıyor. 

Oyunculuklar ise üst düzey; Ralph Fiennes zihinlerden kolay silinmeyecek bir şef portresi meydana getiriyor. Anya Taylor-Joy da gizemli karakter içinde başarılı… Peter Deming’in sade görüntü idaresi de maksada matuf… 

Hasılı “The Menu” eksikliklerine rağmen kendisini seyrettiren, ortalama bir film oluyor. Ama İngiliz yönetmen, büyük bir potansiyeli heba etmiş görünüyor ve iki manada ‘soğuk’ bir yemek sunuyor!

BARIŞ AKARSU DRAMI

Yerli sinemada son yıllarda peş peşe beyazperdeye taşınan sanatçı biyografilerine bir yenisi daha ilave oldu… 2007 yılında ölen genç sanatçı Barış Akarsu’nun kısa hayatına odaklanılan “Barış Akarsu: Merhaba” adlı film de yine seyirciye “tanıdık bir dram” vadediyor. Mert Dikmen’in yönetmenliğini yaptığı eserde, Akarsu’yu oyuncu İsmail Ege Şaşmaz canlandırıyor. Hayallerinin peşinden Amasra’daki evinden yola çıkıp Ereğli’ye giden ve orada müzisyen olmak için verdiği uğraşlar sırasında aşkla tanışan, nihayetinde şöhreti yakalamışken acı bir kazayla ölen sanatçının hikâyesi filmde işleniyor… 

Sinemada bu hafta: Şefin soğuk ziyafeti!

HAVUZ PROBLEMİ!

Yönetmenliğini Aydın Orak’ın yaptığı “Sabırsızlık Zamanı”, kenar mahallede yaşayan iki kardeşin, lüks bir sitenin havuzuna girme mücadelesini odağına alan bir eser... Filmin oyuncu kadrosunda Mirza ve Mirhat Zarg’ın yanı sıra Pelin Batu da var. Diyarbakır’ın yazında geçen hikâyede sıcaklardan bunalan Mirat ile Mirza, niçin yanı başlarındaki sitenin çocukları gibi havuza giremediklerini anlamaya çalışıyor ve asabi güvenlikçiyi aşıp lüks sitedeki havuzda yüzme savaşı veriyorlar... Yeterince olgunlaştırılamamış görünen filmde, inandırıcılık problemi olan sekanslar ve “büyük lafların” küçük çocuklara söyletildiği sathi diyaloglar resmigeçit yapıyor. Eser, tatmin edici olmaktan uzak olsa da minik oyuncuları oldukça başarılı…

Sinemada bu hafta: Şefin soğuk ziyafeti!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...