Sinemada bu hafta: Karmaşık darbe dersi!

ABD’de darbeye çok yaklaşılan 1933’teki siyasi komployu arka planına alan “Amsterdam”, bol yıldızlı ama karmaşık hikâye örgüsüne sahip, “didaktik” bir dönem filmi.
MURAT ÖZTEKİN
Pek bilinmez ama D. Trump’ın sebep olduklarını saymazsak, ABD’de de vaktizamanında bir darbeye çok yaklaşılmıştı. “Wall Street Darbesi” ya da “Business Plot” diye anılan 1933’teki siyasi komploda, emekli bir general olan Smedley Butler, varlıklı iş adamlarınca darbeye ikna edilmeye çalışılmıştı. Böylece zenginlerin aleyhine politika yürüten ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt devrilip yerine tıpkı o yıllarda İtalya, Almanya ve malum benzerlerinde rastlandığı gibi faşist bir idare kurulacaktı. Ancak General Butler, bu plana dâhil olmayı reddedip durumu ifşa etmiş ve ifade vermişti. Darbe olmamış ama kimseye de dokunulamamıştı!
Yönetmen David O Russell, en başında “Bunların çoğu gerçekten oldu” ibaresinin yer aldığı “Amsterdam” filminde, neredeyse unutulan işte bu hadiseden ilhamla meydana getirilmiş ama mizahi unsurları olan bir dönem hikâyesi anlatıyor. Bol yıldızlı oyuncu kadrosuna sahip eserde; Christian Bale, Margot Robbie, John D. Washington, Anya Taylor-Joy, Chris Rock, Taylor Swift, Rami Malek ve Robert De Niro gibi isimler rol alıyor.
Robert De Niro gibi usta isimler filmi kurtaramıyor.
SAVAŞ SONRASI DOSTLUKLAR
“Amsterdam”, I. Dünya Harbi esnasında birlikte olan kurgusal iki eski asker ve hemşireyi merkezine alıyor. Burt Berendsen (Christian Bale), savaşta gözlerini kaybetmiş, Harold Woodman (John D. Washington) ise yaralanmıştır. İki askeri Voze (M. Robbie) adlı sanatçı bir hemşire iyileştirir ve savaşın ardından Amsterdam’da eğlenceli günler geçirirler. Ancak hemşire Voze ile iki arkadaşının yolları kısa müddet sonra ayrılır. Ve hikâye temelde 1933 yılının New York’unda geçer. (Bütün bunlar tam tersi flashback’lerle gerçekleşir) Burt, eski askerlere yardım eden bir doktordur, Harold ise prestijli bir avukat... İkili, bir gün önde gelen bir ABD generalinin kızının tuhaf ölümüne şahitlik ederler. Fakat kendilerine “cinayet” suçu atılır. İki adam, suçlu olmadıklarını ispat etmek içinse başka bir General olan Gil Dillenbeck’in (Robert De Niro) yardımına ihtiyaç duyar. Bu esnada hemşire Valerie, üzücü bir hâlde ortaya çıkar ve General’in başındaki siyasi dertler aydınlanır…
Yönetmen David O Russell, önce bir savaş hikâyesiyle 20. asrın başının resmini çiziyor, sonra üç arkadaşın yaşadıkları üzerinden esas mesele olan ABD’deki komploya uzanıyor. Fakat filmde oldukça dolambaçlı bir hikâye örgüsü kuruluyor. Doğrusu yönetmen Russell, tam olarak hangi tonda ve janrda ilerleyeceğine emin olamamış gibi görünüyor. Farklı türlerde dolaşılırken, bir odak eksikliği problemi nihayete kadar seyir zevkini baltalıyor.
TESİRLİ DEVİR TASVİRİ
Ancak filmde incelikle işlenmiş kostümler ve dekorlarla, tesirli bir devir tasviri var. Sepya tonlu sinematografi de maksada matuf bir tercih oluyor. Bazı diyaloglar da keskin zekâ mahsulü olarak dikkat çekiyor. Fakat “Dikkat faşizm çıkabilir!” minvalinden yoğun didaktik alt metinler sıkıyor!
KALİTELİ MALZEME, “VASAT” YEMEK
Ezcümle bol yıldızlı oyuncu kadrosuna sahip “Amsterdam”, kaliteli malzemelerle yapılmış “vasat” bir yemek gibi; görüntüsü hoş olsa da, tadı biraz hayal kırıklığı meydana getiriyor…
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
> “Kim Bu Aile?”
> “Komutan”
> “Evrenler Savaşı”
> “Efsane Takım: Bilim Kahramanları”
> “İçimdeki Varlık”
EN ÇOK SEYREDİLENLER
> “Tay” 77 bin 200
> “Avatar” 22 bin 669
> “Gülümse” 15 bin 426
> “Yanlış Anlama 2” 13 bin 425
> “Hızlı Ayaklar” 13 bin 104
*30 Eylül-2 Ekim Box Office Türkiye dataları