Osmanlı'da Çiçek Akademisi vardı
Abdullah Satoğlu: "Lale, yalnız III. Ahmet devrine has bir çiçek değildir. Biz de ilk laleyi yetiştirenlerin başında Kanuni devrinin ünlü Şeyhülislam'ı Ebussuud Efendi gelir. IV. Mehmet zamanında bir 'Serşüküfecilik'(Çiçekçibaşıcılık) makamı ile dokuz kişiden teşekkül eden Çiçek Akademisi kurulmuştur."
Lale Şairi olarak da tanınan gazeteci-yazar Abdullah Satoğlu, İLESAM Ankara'da, "Türk Edebiyatında ve Şiirinde Lale" konulu bir konuşma yaptı. Satoğlu, konuşmasında, Laleyi 1560 yılında bizden Avrupa'ya götüren yine Kanuni devrinde İstanbul'da bulunan Avusturya Büyükelçisi Busbec olmuştur.Türk zarafetinin sembolü olan bu milli çiçeğe esas rengi kırmızı olduğu içindir ki 'lal' den alınarak 'lale' denilmiştir. Avrupa dillerinde ise tülbent sözünden mülhem olarak 'Tulipe' denilmiştir" dedi.
"Geçtiğimiz hafta İLESAM'ın değerli Yönetim Kurulu Üyesi İlter Yeşilay ve eşiyle birlikte Kıbrıs'taydık. Kıbrıs-Yenierenköy Belediyesi "Medoş" adını verdikleri bir çeşit laleyi tanıtmak amacıyla 9.sunu düzenledikleri Uluslar arası Lale Festivaline daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da davet ettiler. Eski ve yeni Kıbrıs Cumhurbaşkanlarının da katılımıyla son derece renkli geçen Festivalde yaptığım konuşmayı burada da sunmam hususunda değerli Başkan Mehmet Nuri Parmaksız kardeşimizin teklifiyle huzurunuzdayım" diyerek sözlerine başlayan Abdullah Satoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
##tgvideo##
"Arapça yazılı 'Lale' kelimesinin, İsm-i Celal harflerine benzemesinde, yani 'Allah' lafza-i celalindeki (elif, lam, he) harflerinin, 'Lale' kelimesinde de bulunmasından ve belki de, Yaratıcı'nın, yarattıklarında tecelli etmesinin bir tezahürü olarak, 'ebced' hesabında, (Allah, Hilal ve Lale)nin, 66 sayısını vermesinden dolayı, laleye'Cevahir-i huruf' yani (harflerin cevahiri) denilmiştir.
Ayrıca yine Arap harfleriyle yazılı 'lale' tersten okununca 'hilal' çıkmaktadır. Hilal de İslam'ın ve Osmanlı Devletinin sembolü olduğu içindir ki; camilerimizde, türbe, çini ve halılarımızda nbsp; bir sembol olarak nakşedilmiştir.
Edirne'deki Selimiye Camii'nin müezzin mahfilindeki mermer sütunlardan birinde bulunan 'Ters Lale' motifi hakkındaki rivayetlere değinecek olursak; tersten 'Hilal' şeklinde okunması, 'Lale Hatun' adındaki aksi bir kadının arsasını vermemekte ısrar ederek cami inşaatının gecikmesine sebep olması yüzünden, onun hatırasını belirtmek için, Mimar Koca Sinan'ın 'Bu benim ustalık devrimin eseridir.' dediği cami o kadar kusursuz yapılmıştır ki nazar değemesin diye bir sütuna ters laleyi yerleştirmiştir, şeklindedir.
İşte böyle ilahi mana halesi içinde lale, Türk tarihinde müstesna bir safha teşkil eden 'Lale Devri' nin, Sadabad ve Çırağan şenliklerindeki coşkunluğu ile de Türk ruhunun ve lekesiz bir aşkın sembolü olmuştur.
Bizde 'Lale Devri' tabirini ilk defa 40'tan fazla eseri bulunan değerli tarihçi Ahmet Refik (Altınay) kullanmıştır.
Daha sonra ise, Türk edebiyatının dev şairlerinden Yahya Kemal, Mükerrer Gazel'indeki mısralarıyla 'Lale Devri'ni şiirimize sokmuştur.
Bugün İstanbul'da Piyale Paşa, Hekimoğlu Ali Paşa, Rüstem Paşa camileriyle, Eyüp Sultan Türbesi gibi muhtelif tarihi eserlerde 133 çeşit nefis lale motifleri bulunmaktadır.
XIII. asırdan beri Anadolu Selçuklu abideleriyle kitap ve kapaklarında tezyinat olarak gördüğümüz lale motifleri, XV. asırda kumaş motiflerine kadar girmiş ve Osmanlı padişahlarının elbiseleri üzerinde de yer almıştır.
Edebiyatımızda da geniş şekilde yer alan laleye karşı merakın -bizde bir heves halinde gelip geçmesine rağmen- Hollanda da bir gelenek halinde geliştirilmiş hatta devlet bütçesinde önemli bir yer verilerek lale kültürüne dayanan bir turizm sanayi kurulmuştur.
Lale, yalnız III. Ahmet devrine has bir çiçek değildir. Biz de ilk laleyi yetiştirenlerin başında Kanuni devrinin ünlü Şeyhülislam'ı Ebussuud Efendi gelir. IV. Mehmet zamanında bir 'Serşüküfecilik'(Çiçekçibaşıcılık) makamı ile dokuz kişiden teşekkül eden Çiçek Akademisi kurulmuştur.
Laleyi 1560 yılında bizden Avrupa'ya götüren yine Kanuni devrinde İstanbul'da bulunan Avusturya Büyükelçisi Busbec olmuştur.Türk zarafetinin sembolü olan bu milli çiçeğe esas rengi kırmızı olduğu içindir ki 'lal' den alınarak 'lale' denilmiştir. Avrupa dillerinde ise tülbent sözünden mülhem olarak 'Tulipe' denilmiştir.
Franz Roozen adında bir Hollandalı 500 lale tohumunu tam 7 yıl bekleterek değişik bir lale soğanı üretmiş ve 1962 yılında elde edebildiği bu soğana 'Atatürk Lalesi' demiştir.
Edebiyatımızda sayısız şiirlerden başka bu çiçek için 'Gonce-i Lalezar-ı Bağ-ı Kadim, Defter-i İstanbul ve Esma-ı Lale ve Zerrin' gibi başlı başına laleden bahseden kitaplar da yazılmıştır.
12 yıl süren Lale Devri (1718-1730) Pasarofça Antlaşması'ndan hemen sonra Damad İbrahim Paşa'nın sadrazamlığa getirilmesiyle başlar ve Patrona Halil İhtilaliyle sona erer.
Çırağan eğlenceleri Yenisaray'ın bahçelerinde icra olunduğu zaman bu şenliklere hasekiler ve cariyeler de katılırlardı. Çırağan safaları, Ramazan'a denk geldiği zaman, bütün şehrin, bahçelerin ve minarelerin mahyalarla donatıldığı görülürdü. Şair Nedim bir şarkısında Çırağan mevsimini şöyle tasvir eder:
"Yine bezm-i çemene lale Firuzan geldi
Müjdeler gülşene kim vakt-i Çırağan geldi.
Bülbül, aşüftelenüp bezme gazelhan geldi
Müjdeler gülşene kim vak-i Çırağan geldi"
Son yıllarda İstanbul Belediyesi'nin Emirgan Korusu'nda, Sincan Belediyesi'nin Sincan'da ve Yenierenköy Belediyesi'nin Avtepe Köyü ile Yavru Vatanımız Kıbrıs'ta 'Lale Festivali' düzenleyerek Lale Devri'nin gönüllere inşirah veren nefis havasını, yeniden teneffüs eder gibi oluyoruz."sözleriyle konuşmasını sonlandıran Satoğlu, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ercüment Behzad Lav, Molla Cami, Orhan M.Arıburnu, Cemal Kırca, Ertepınar, Baki, Ümit Yaşar Oğuzcan gibi değerli şairlerin lale temalı şiirlerine de konuşması içinde yer vererek kendine ait lale şiirlerinden de örnekler verdi.
Söyleşi sonrasında Lale Şairi Abdullah Satoğlu'na İLESAM Kadın Komitesi Başkanı İlter Yeşilay tarafından bir Teşekkür Belgesi takdim edildi.
Cumartesi günü etkinliğinin ikinci yarısını oluşturan "Şiir Dinletisi" Mahir Ünat'ın sunumu eşliğinde gerçekleştirildi.
Dinletide çocuk gelinlerimiz, aşk, çiçek, lale, yeşil bahar, anne, gitmek, sevgi, gözler, gül fidanı, vatan, ayrılık, güller temalı şiirler adeta bir resmi geçide dönüşerek dinleyenleri ile buluştu.Yaşam vardı dizelerin içinde yüreklere dokunan. Canlılık ve kalıcılıkları ile gönüllere yerleşen birbirinden değerli şiirler seslendirildi şairleri tarafından.
İlter Yeşilay, Melih Baran, Ozan Zebuni, Sevinç Doğan Güven, Hatun Tülin Şenel, Atıf Selçuk, Berran Yalçın, Aşık Mahmudi, Mehmet Sevinç Ergun, Nurettin Gür Ozanoğlu, Abdullah Satoğlu, Turan Durak Düz, Aşık Çoban Hüseyin Çermik, Sibel Unur Özdemir, Selçuk Küçükkalıpçı, Aşık Dudai, Muhammed Pinaloğlu, Necati Aslan, Aşık Sevdai, Murat Duman, Ozan Esnafi, İbrahim Berber, Tuncer Ulusoy, Füheyda Biçer, Rifat Kaya, Orhan Vergili, Vedat Fifanboy, İsmet Bora Binatlı, Cahit Karaç etkinliğe katılan isimler arasındaydı.