Mücevherin ışıltısı Osmanlı sarayından

- Güncelleme:
Mücevherin ışıltısı Osmanlı sarayından

Kültür - Sanat Haberleri

Osmanlı sultanlarının mücevherciliğin gelişimine katkılarını anlatan Arsen Yarman “Kanuni, kuyumculara rahat çalışabilecekleri bahçeli bir yer tahsis etmişti. Kendisi için meşhur ‘Bayram Tahtı’ yapılan III. Murad ise kuyumculuğa önem veren bir padişahtı” diyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

Arsen Yarman yıllarca arşivlerde ve mücevher ustalarının atölyelerinde araştırmalar yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nda mücevherciliğin ve kuyumculuğun tarihini aktörleriyle birlikte aydınlatmaya çalıştı. Ortaya çıkardığı bilgi ve vesikaları da Yapı Kredi Yayınlarından çıkan “Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular” adlı hacimli eserle okuyuculara sundu. “Gençlik yıllarımdan beri Ermeni kuyumcuların Osmanlı sarayına yaptığı işlerden ya da Kapalıçarşı’daki etkinliklerinden bahseden sözleri çok sık duyardım. Bunlar bende Osmanlı kuyumculuğunun karakteristik özelliklerini ve Ermenilerin katkılarını araştırma isteği oluşturdu” diyen Yarman, eser vesilesiyle sorularımıza cevap verdi… 

> “Osmanlı Döneminde Mücevher ve Ermeni Kuyumcular” adlı kitabınızın nasıl bir hazırlık aşaması oldu; nerelerde, ne gibi araştırmalar yaptınız?

Kitap birkaç koldan yürüdü diyebilirim. En önemlisi arşiv ve müze çalışmalarıydı. Osmanlı arşivlerinde çok geniş bir belge taramasına giriştik. Kuyumculukla ilgili Ermenice ve yabancı dillerdeki kaynakları araştırdık. Dünya müzelerindeki Osmanlı döneminde üretilmiş objeleri araştırdık. Kuyumcu ailelerle sözlü tarih görüşmeleri yaptık. Bunları bir arada yürütmek zorlu bir süreçti. 

Mücevherin ışıltısı Osmanlı sarayından

> Kaleme aldığınız kitabı sizce önemli kılan unsurlar neler?

Osmanlı kuyumculuk tarihini ve Ermenilerin rollerini arşiv belgeleriyle paralel bir şekilde ele almak, sözlü tarih görüşmeleri ve kuyumcuların atölyelerini, özel arşivlerini de bu tarihin bir parçası olarak açığa çıkarmak diyebilirim. 

> Araştırmalarınızda sizi en çok şaşırtan bilgiler neler oldu?

16. yüzyıldan sonra artan uzun mesafeli kara ve deniz ticaretinde Ermenilerin bu kadar etkin olduklarını bilmiyordum. Sultan III. Selim, II. Mahmud ve Abdülmecid döneminde verilen diplomatik hediyelerin çokluğuna, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra Paris’te satılan mücevherlerinin çok küçük bir kısmı hariç İstanbul’da üretilmiş olmasına da şaşırdığımı söylemeliyim.  

OSMANLI SULTANLARI USTAYDI

> Bu sahada Osmanlı sultanlarının da etkisi olmuş... Peki, Osmanlıda mücevhercilik-kuyumculuğun âdeta bir sanat olarak doğmasının arka planında ne var? 

Osmanlı sultanları ilgi duydukları bazı zanaatlarda ustalık düzeyine ulaşmışlardı. Kanuni Sultan Süleyman, kuyumculara rahat çalışabilecekleri bahçeli bir yer tahsis etmişti. Onun döneminde üretilen yatağan, miğfer gibi örnekler hem malzeme ve işçilikleri hem de günümüze ulaşan ilk örnekler arasında olmaları nedeniyle önemli. Kendisi için meşhur “Bayram Tahtı” yapılan III. Murad ise mücevher ve kuyumculuğa önem veren bir padişahtı. I. Mahmud’un mücevher süslemeleri Hovhannes Düz tarafından yapılan tüfeği çok etkileyicidir. III. Selim, II. Mahmud ve Abdülmecid döneminde imal edilen eserler, parlak örnekler arasındadır. Bütün bunlar mücevher ve kuyum işlerinin en önemli müşterisinin saray olmasıyla birlikte düşünülmeli. 

Mücevherin ışıltısı Osmanlı sarayından

> Osmanlıya has mücevhercilik-kuyumculuk üslubu, nereden beslendi?

Osmanlı hâkimiyet sahasındaki birikimi sahiplenmiş ve kendi özgün üslûbunu oluştururken bundan yararlanmıştır. Bizans ve İran kuyumculuk sanatına aşina, daha az olmakla birlikte Hint sanatından etkiler de almış ve kendi sanatsal-kültürel bileşimini oluşturmuş.

FARKLI MİLLETLERE ESNEKLİK VARDI

> İmparatorluk devrinde saraya yakın pek çok Ermeni sanatçıyla karşılaşıyoruz. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

İmparatorluklar millet ve din farkları konusunda daha esneklerdi. Farklı milletlere ya da dinlere mensup insanlar da imparatorluğun merkezî yönetimine ulaşma imkânı bulabiliyorlardı. Konumuzla ilgili olarak, Mikayel Çelebi Düzyan’ın Darphane yönetiminde görevlendirilmesi, Garabed Babayan’ın kuyumcubaşı unvanına unvanına sahip olması ilk aklıma gelenler arasında.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...