Mezar taşlarında medeniyet var!

Mezar taşlarında medeniyet var!
KÜLTüR - SANAT Haberleri

Osmanlı ve Selçuklu mezar taşlarını yorumlayan heykel sanatçısı Aysun Sandıkçıoğlu “Tarihî mezar taşları o devirlerin güzel sanatlarındaki estetik yüksekliğini bize haber veriyor” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Selçuklu ve Osmanlıdan günümüze yadigâr kalan mezar taşları, bir kabrin nişanesi olmanın yanında yüksek estetik değerleriyle dikkatleri çekmiştir hep... Modern heykel sanatı da başka bir dünyaya açılan kapıların süsleri olan bu mezar taşlarını keşfediyor. Heykel sanatçısı Aysun Sandıkçıoğlu “Benim için geleneksel bir heykel gibi” dediği asırlık mezar taşlarını bugünün bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Daha önce yeniçeri başlıklarını heykel sanatına taşıyan sanatçı, mezar taşlarından yola çıkarak soyut heykeller oluşturuyor. Sandıkçıoğlu, yaklaşık dokuz senede meydana getirdiği eserlerini, şu günlerde “Araf” adlı sergide sanatseverlerle buluşturuyor. Tarihî Şerefiye Sarnıcı’nda açılan sergide otuz iki heykel yer alıyor. Biz de sanatçı Aysun Sandıkçıoğlu ile mezar taşlarını ve sergisini konuştuk...

TAŞLARDA MESAJLAR VAR
*Niçin tarihî mezar taşlarını, modern heykel sanatıyla işlediniz?
Açıkçası mezar taşları hakkında öğrendiğim bazı etkileyici şeyler beni buna itti. Mesela, Osmanlı kadının mezar taşında dal figürlerinin olup çiçeklerin olmaması onun çocuksuz olduğuna işaret ediyordu. Duvak figürü konulan mezar taşları henüz evlenmeden vefat eden kızlara ait olabiliyordu. Bebeğiyle birlikte vefat eden bir kadının mezar taşının ortasına küçük bir mezar taşı daha işlenmişti. Bütün bunlar oldukça çarpıcı şeylerdi. Benim babaannem de doğum esnasında bebeğiyle beraber vefat etmiş. Bu yüzden çalışmaya başladım. Sergimi de babaanneme ithaf ettim.

*Eski mezar taşlarının zarafetinden çok etkileniriz. Onlara ‘sanat eseri’ desek yanlış olmaz herhâlde?
Elbette olmaz. Mezar taşları, eski devirlerde vefat eden insanların bütün kimliğini ortaya koyan şeyler. Ancak bununla birlikte, zamanının sanat anlayışlarını da yansıtıyorlar. Mesela ben Ahlat taşlarını geleneksel bir heykel olarak görüyorum. Estetik değeri yüksek bu taşları yorumlarken de bir hayli strese giriyorum. Çünkü bunlar saygı duyulması gerek sanat yapıları. Osmanlı mezar taşları da o devrin güzel sanatlarındaki estetik yüksekliği bize haber veriyor...

TARİHİMİZ ÇOK ZENGİN
*Peki, niçin gelenekleri merkezinize alıyorsunuz?

Bu toprakların tarihi çok zengin. Ben daha önce Orta Asya’yı da işlemiştim. Şimdi Selçuklu ve Osmanlı odağımda… Yakında Ege’nin efelerini işlemeyi planlıyorum. Tarihten yola çıkan şeylerin ayağının yere sağlam bastığını düşünüyorum. Ancak günümüzde sanat dallarını farklı yönlerde yorumlama şansımız var.

*Yeni serginize nasıl hazırlandınız?
Dokuz sene boyunca, üç sergi açacak kadar eser çalıştım. Fakat önceleri bir türlü tatmin olmadım. Bu yüzden serginin ortaya çıkışı uzun sürdü. Her gittiğim yerde mezar taşlarını inceledim. Enteresan olanları ve beni duygulandıranları içlerinden çekip, yaşanmışlıklarımla bütünleştirdim.

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK İYİ GELİYOR
*Mezar taşları, estetik değerlerinin yanı sıra ölümü de çağrıştıran şeyler. Ne kadar ihtiyacımız var ölümü hatırlamaya?

Ölüm biz yaşayanlar için… Bence her yaşayanın ölüm gerçeğini unutmaması lazım. Para ve mevki dâhil hiçbir şey ölümden kaçmaya imkân tanımıyor. Ölüm, eğer yeterli olgunluğa ulaşamadıysak endişe verici bir şey. Ancak herkes ölümü daha çok hatırlarsa, hayatta daha az kötülük olur diye düşünüyorum. Ölümün ayırt etmemek gibi bir gerçeği olduğunu düşünürsek şayet; dünya malı dünyada kalır şuuru ile sarılacağız bu taşların dibine. Gözümüzü açtığımız andan itibaren ölüme irtica eden bedeni fonksiyonları hesaba katarsak, anlayacağız ki ölüm karşısında her beşer birdir. Her nefes eşittir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...