Killigil'e kirli darbe

Düzenleyen:
Killigil'e kirli darbe

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

2 Mart 1949... Killigil tesislerinde üç büyük patlama yaşanır. Mermi, roket, havan imal eden fabrika âdeta ortadan kalkar. O gün fabrikadaki Yahudi işçilerin izinli olması tesadüf olabilir mi acaba?

İrfan Özfatura

Şirket-i Hayriye ile ilgili bir yazı okuyordum: Haliç vapuru paça dikişi gibi zikzak gider, iskele iskele dolanırmış zamanında. Şimdi onların çoğu yok. Yağ iskelesi yok, Azakkapı yok, Cibali yok. Camialtı, Halıcıoğlu, Defterdar, Silahtarağa, Kâğıthane’yi hiç arama...  Kaybolanlardan biri de fişek fabrikası. Kısa bir not var altında. “1949 yılında fabrika berhava olunca…” 
Nasıl yani? 
Efendim bu ciddi bir tesis, henüz1940’lı yıllarda havan ve havan mermisi imal ediyor, roket üzerinde çalışıyor hatta. Sahibi eski bir Osmanlı subayı. Nuri Paşa!  
Aile, Tuna’nın Karadeniz’e açıldığı yerden, Kastamonu’ya göçmüş. Gelmiş yerleşmişler Bozkurt Abana arasında Killi mıntıkasına. Lakapları bu yüzden Killigil oluyor. 
Dikkat buyrun, Nuri Bey, Enver Paşa’nın biraderidir ayrıca. İkisi de İstanbul’da doğuyor. Askerî mektebe gidiyorlar. 
KAFKASYA DAĞLARINDA... 
Nuri, gözü kara bir subay, gayrinizami harbi iyi biliyor, nitekim 1911-12’de Trablus’ta işgalci İtalyanlara kök söktürüyor. Cihan Harbi sonlarına doğru Ruslar ve Ermeniler Bakü’de sivil halka saldırıyor (Mart Katliamı). Müsavat Partisi ve Kafkas Süvari Tümeni (Dikaya Diviziya) direnmeye çalışsa da 3 bin (bazı kaynaklarda 12 bin) Müslüman, şehit düşüyor. İngilizler de şer cephesinin içinde yer alınca bıçak kemiğe dayanıyor. Nuri Paşa bölgeye gidiyor ve “Kafkas İslam Ordusu”nu kuruyor kısa zamanda. Ki içlerinde Azeriler, Dağıstanlılar ve Anadolu çocukları bulunuyor. Modern silahlarla mücehhez düşmanı, kahredip kovuyorlar (15 Eylül 1918). 
Azeriler “Nuru Pasha’nın” dirayetine cesaretine hayran. Hatta millî şairleri Ahmed Cevad, aşka gelip “Çırpınırdı Karadeniz”i yazıyor. 
Bir başka Azeri İzzettin Hümayi Elçioğlu ise “Kafkasya Dağlarında çiçekler açar” marşını besteliyor.  
Kafkasya dağlarında çiçekler açar  
Altın güneş orda, sırmalar saçar.  
Bozulmuş düşmanlar, yel gibi kaçar  
Kader böyle imiş ey garip ana  
Kanım helal olsun güzel vatana.   (Kemalistler tarafından İzmir Marşı diye sunulacaktır ilerleyen yıllarda)  
YENİLİNCE YENİLDİ SAYILDIK  
Nuri Paşa, Bakü’yü kurtardıktan sonra Dağıstan’a dönüyor, yolladığı müfreze ile bölgeyi Rus askerlerinden ve Taşnak militanlarından temizliyor. 
Ne var ki, Suriye cephesinde işler iyi gitmiyor. Liman von Sanders ve bilahare M.Kemal Paşa komutasındaki Yıldırım Orduları, General Allenby karşısında tutunamıyor. Çanakkale’de ölmeyi emredenler, hattı da sathı da terkediyor.  
Gazze’den Toroslara kadar 800 km çekiliyoruz, düşünebiliyor musunuz, İngilizler 5 ülkeye (Filistin, Ürdün, Lübnan, Irak ve Suriye) sahip oluyor. 
Efendim dayanamazdık, direnemezdik... 
Orasını bilemem, lakin Halil Paşa’nın (o da Enver Paşa’nın amcası olur) bir yıl evvel aynı bölgede İngilizleri rezil rüsva ettiği ortada. Kutü’l-Amare’de öyle çaresiz kalıyorlar ki, rüşvet teklif edecek kadar alçalıyorlar.  Kim bilir belki de böyle bir kıyas yapılmasın diye Kut Zaferi ders kitaplarına konmuyor.  
Kışlaya siyaset girerse olacağı bu... Hata, hata, hata, Mondros’u buluveriyoruz kucağımızda. Bilahare Enver Paşa ülkeyi terk ediyor, Nuri Paşa Bakü’de himayesiz kalıyor. Kafkas İslam Ordusu da (maalesef) dağılıp gidiyor.  
 

Killigil'e kirli darbe

MÜTEŞEBBİS PAŞA 
 Nuri Paşa TBMM tarafından istiklal madalyasına layık bulunsa da “sakıncalı” muamelesi görüyor. N’apsın Almanya’ya gidiyor, gurbet elde çile çekiyor. 
Türkiye’ye ancak 1938’de (M. Kemal’in ölümü üzerine) dönebiliyor. Zeytinburnu’nda bir kok kömürü imalathanesini satın alıyor, madenî eşya imaline başlıyor. 
Tencere, tava ile başlıyor ve ufak ufak silaha dönüyor. 
Mermi, gaz maskesi, matara gibi ordumuzun ihtiyacı olan mamulleri yapsa da Tek Parti iktidarından tek ihale alamıyor. Buna rağmen 25 ülkeye ihracatı başarıyor. Fiyatı ve kalitesiyle rakiplerini zorluyor. Tabancaları (bk. Killigil) dünyanın en iyi 20 silahı arasında sayılıyor hâlâ.  
Kafkasyalıları da unutabilmiş değil, sanki çığlıkları çınlıyor kulaklarında. Onlar için ne yapılabilir? Ruslarla konuşmak anlaşmak mümkün olmadığına göre... Almanlarla çalışılır mı acaba? Hani “düşmanımın düşmanı” hesabıyla…  
Türkiye henüz yaralarını saramamış, yeni bir maceranın bedeli ortada. Bunu o da biliyor. Ama kendi adına da mücadele verebilir, Teşkilat-ı Mahsusa tecrübelerini geçirebilir hayata... 
Bunlar İsmet Paşa’nın hiiiç hazzetmediği mevzular. Türkçü ve Turancı diye yaftalanıyor, takibe alınıyor. 

Silah yaparsın ha!

Gel zaman git zaman Nuri Paşa işleri büyütüyor. Zeytinburnu tesisleri dar gelmeye başlıyor. Gidip Sütlüce’de muhteşem bir fabrika kuruyor. Yeni tezgâhlarla hızına hız katıyor. 
II. Cihan Harbi’nden sonra İngiltere Filistin’i siyonistlere bağışlıyor. Yetmiyor ağır silahlarını da bırakıyor onlara. Yahudileri sevdiğinden mi? Yooo. Ortalık karışsın ki, petrolü rahat aparsınlar. Balığı nerede arıyor? Bulanık suda!
Nuri Killigil de o sıralar hayli silah satıyor Araplara. 
2 Mart 1949...  Saat 17.10...  
Killigil tesislerinde art arda üç patlama yaşanıyor. Sabotajcılar önce kimyahaneyi uçuruyor. Ardından cephane parlıyor, az buz mühimmat yok, düşünün Galata ve Eminönü bile barut kokuyor. 
Etrafa saçılan mermiler müessir bir hadiseye mahal vermesin diye havali kordon altına alınıyor. İçişleri Bakanı Mehmet Emin Erişirgil bizzat gelip tedbirleri deruhte ediyor. Ama vaka hakkında tek kelime konuşmuyor. O gün fabrikadaki Yahudi elemanlar işbaşı yapmamışlar. Neden acaba?
Bu menfur saldırıda 27 kardeşimiz şehit oluyor. Nuri Killigil’in naaşı bulunamıyor. Onca insandan geriye kalan parçalar 3 tabuta sığıyor. Bayezid Camii’nde kılınan cenaze namazını müteakip Edirnekapı Şehitliğine defnediliyor. 
MUHALEFET DERDİ OLMAYINCA...
Olacak bu ya, Nuri Paşa’nın gövdesi tam 20 gün sonra Haliç’te su yüzüne çıkıyor. Namazı kılınmadan gömülüyor.
Hadise Meclis’te (23 Mart) kapalı celsede ele alınıyor, bazı mebusların “Örtbas etmeye çalışmayın” diye bağırdıkları işitiliyor.
Tek parti iktidarının muhalefet gibi bir derdi yok, kimseye hesap verme ihtiyacı da hissetmiyor. Meclis tutanaklarını kilitliyor ki, açılmadı hâlâ.
Akabinde ne oluyor biliyor musunuz? 
28 Mart 1949 (yani hadiseden sadece 5 gün sonra). Türkiye İsrail’i tanıyan ilk İslam ülkesi oluyor. Kardeşlerini sırtından vuruyor. 
Buna “teröre boyun eğmek” derler kısaca!
CHP’li olmak gerçekten zor. Şimdi nasıl izah edeceksin halka?  

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...