Her yerde mim var!
Osmanlı'da farklı yerlerde kullanılan mim harfinin peşine düşen Prof. Dr. İlhami Yurdakul, bu harfin onlarca değişik manasını bugüne taşıdı. Yurdakul “Bu uzun bir yolculuktu. Sonunda algıda seçicilikle ‘Her yer mim, her yerde mim var’ demeye başladım. Her yeri mim görür oldum” diyor.
MURAT ÖZTEKİN
Prof. Dr. İlhami Yurdakul, yirmi senedir bir harfin peşinde. Osmanlı arşivleri, el yazması eserler, matbu kitaplar, camiler ve hatta mezar taşları... Bütün bunlarda eski alfabedeki mim harfini arayan Yurdakul, arkasında taşıdığı farklı manaları araştırıyor. Zira Osmanlıda farklı kişilerin, farklı yerlere koyduğu sembolik mimler enteresan anlamlar taşıyor. Bütün bunlarla Timaş Yayınları’ndan çıkan “Bir Harf Bir Medeniyet” adlı esere imza atan Prof. Yurdakul ile “mim serüvenini” ve bu harfin Osmanlıdaki manalarını konuştuk...
> “Mim” harfine olan yirmi senelik merakınız dikkat çekici. Bunun arkasında nasıl bir hikâye var?
O zamanki adıyla Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde yıllarca çalıştım. Tabii önceleri bir tıkla evrak taraması yapamıyorduk. Oradaki katalogların özetlerini tek tek okurduk. Bu esnada Osmanlı medeniyetine dair enteresan gördüğüm şeyleri not alıyordum. Bu araştırmalarımda rastladığım bir vesikada Sultan II. Abdülhamid, sadrazamın mim harfini imza yerine bir rumuz olarak kullanmamasını ikaz ediyordu. Sadrazam da buna gönül koyuyordu. Demek ki bir mim harfi Osmanlı bürokrasisinde bir makamı ve gücü de temsil ediyordu. Bunu anlamak için bir harfi, bir medeniyet bağlamında izah etmeye koyuldum. Yaklaşık 20 senedir kendimi farklı disiplinlere dair mimler bulmaya ve bunları kompozisyonlara dönüştürüp medeniyetimizi anlatmaya adadım.
“ŞURADA BİR MİM VAR!”
> Zannediyorum bu kolay bir serüven değildi. Nerelerde, ne gibi araştırmalar yaptınız?
Arşivlerin dışında el yazması ve matbu eserleri de araştırdım. Bu uzun bir yolculuktu. Dostlarım da bana mim bulup getirdi. “Şurada bir mim var!” dediklerinde, hemen oraya odaklanıyordum. Sonunda algıda seçicilikle “Her yer mim, her yerde mim var” demeye başladım. Her yeri mim görür oldum. Sadece görmüyordum; divan edebiyatından hat sanatına her yerde mim vardı. Ama tabii ki bu sembollerin farklı yerlerde ne manalara geldiğini de kavramaya çalışıyordum. Bu da ayrı bir işti...
> Konu farklı sahalara yayılınca; şifre çözer, polisiye bir iş yapar gibi araştırma yaptınız sanırım...
Kesinlikle öyle oldu. Bu kolay bir iş değildi. Tarih alanının alt disiplinlerinin hemen hemen hepsinde araştırma yaptım. Bu şekilde bulduğum mimlerin bazen ne manaya geldiğini kolay bir şekilde anlayamıyorum. Malum mu, mühim mi, mucibince mi? Bu sebeple o harfin kullanıldığı alana dair derin okumalar yapmak gerekti.
> Peki, ne manaya geldiğini çözemediğiniz mimler oldu mu?
Bulmuş olduğum bütün mimlerin manasını çözdüm ama mesela Sultan III. Selim’in defterlerini tararken gördüğüm sembolik mim harfinin ne anlama geldiğini bulmak zaman aldı. Sonradan fark ettim ki bu mim, hazinden alınan mevcut malzemeler için kullanıyormuş. Tabii, bunu anlayabilmek için defterlerin tamamını okumam gerekti. Şimdi kitap bittikten sonra da yeni bir mim buldum. Bu araştırmalarım devam edecek.
HER MİMDE BAŞKA BİR MANA
> Peki ne gibi manaları vardı mim’in?
Mim sadrazamın arzının altına konulduğunda “malum”, padişahların iradelerinin altına yazılınca, “mucibince amel oluna” demekti. Divan edebiyatında maşukun ağzı manasına geliyordu. Halkın kullandığı “mimlemek” de, kaçak askerin listedeki isminin üzerine “namevcut” manasında mim işareti konmasını ifade ediyordu. Yazma eserlerin sonuna konan mimler “tamamlandı” demekti. Segâh makamı da mimle ifade edilirdi. Hâsılı hayatın her alanında onlarca farklı manaya gelen mim vardı.
İTTİHATÇILARIN PROVASI DA 'MİM'LİYDİ
> Osmanlıda gizli faaliyetleri olan İttihat Terakki’nin de bir mim harfi merakı varmış. Mimi niçin bu kadar çok kullanmışlar?
Sultan Abdülhamid’e şiddetle muhalefet eden İttihat Terakki mensupları, gizli bir teşkilat olarak faaliyetlerine devam edebilmek için çeşitli yollara başvuruyorlardı. İki İttihatçı karşılaştığında baş harfleri “muin” kelimesini meydana getirecek şekilde karşılıklı beş konuşma yapıyordu. Bunda mim başroldeydi. Böylece iki kişi teşkilatın gizli üyesi olduklarını anlardı. Osmanlıda da kâtiplerin yanında insanlar isimlerini bugün olduğu gibi kısaltarak yazıyordu. Osmanlıda mim rumuzlu pek çok şair ve yazar vardı.