Hasan Cem Araptarlı, Boğaz'ın balıkçılarını kadrajına aldı: Oltanın ucundaki enstantaneler

Editör:
- Güncelleme:
Hasan Cem Araptarlı, Boğaz'ın balıkçılarını kadrajına aldı: Oltanın ucundaki enstantaneler
Kültür - Sanat Haberleri

Yaklaşık beş yıldır İstanbul’un balıkçılarını fotoğraflayan Hasan Cem Araptarlı, milletlerarası ödüller alan enstantanelerini sergide buluşturdu. Araptarlı “Boğaz’daki olta balıkçıları bir sembol” diyor.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ

Hasan Cem Araptarlı, iş adamıyken, her şeyi bir kenara itip fotoğraf sanatına kendini verdi. Dünyanın farklı yerlerinde çektiği enstantanelerle kısa sayılabilecek bir zamanda çeşitli ödüller kazanan Araptarlı, açtığı sergilerle de adından söz ettirdi. Fotoğraflarında daha ziyade suyu ve suda yaşayanları merkezine alan sanatçı, son projesinde ise dalgalı kalpleri oltanın ucunda atan İstanbul’un emektar balıkçılarını fotoğrafladı. O enstantaneler “Muse Photography Awards”da “Silver Winner”, “European Photography Awards”da “Gold Winner” ödüllerini kazandı. Şimdi ise Yapı Kredi Bomontiada’da açılan “İstanbul’un Balıkçıları” adlı sergide görülebiliyorlar. Araptarlı, sergi vesilesiyle sorularımıza cevap verdi...

> İş hayatının merkezindeyken fotoğrafa yönelmişsiniz. Şimdi tanınmış bir fotoğrafçısınız. Nasıl gerçekleşti bu serüven?

Hiçbir zaman tek boyutlu bir insan olmak istemedim. Entelektüel açlığımı hep diri tutmaya çalıştım. Fotoğrafla ilk gençlik yıllarımdan beri ilgiliydim. Uzun yıllardır içinde olduğum iş hayatını oturtup kendime hikâyemi anlatabileceğim fotoğraf için yeterli alanı açmaya çabaladım. 2014 yılından beri fotoğrafla profesyonel olarak uğraşıyorum. İnsan, bir şeyin peşine tutkuyla düşüp, gerçekten isterse, her şeye zaman bulabiliyor.

Hasan Cem Araptarlı, Boğaz'ın balıkçılarını kadrajına aldı: Oltanın ucundaki enstantaneler
Küratörlüğünü Ali Kabaş’ın yaptığı “İstanbul Balıkçıları” adlı sergi, 18 Aralık’a kadar Bomontiada’da görülebilecek.

DÜNYAMIN SINIRLARI GENİŞLEDİ

> Fotoğraf sanatında ne buldunuz peki? O beklediğiniz hâl var mıydı?

Ben bir belgesel fotoğrafçısıyım. Ve genelde uzak rotalı yerlerde projeler çekiyorum. Fotoğraf, küçük dünyamın sınırlarını genişletti. Bana hiçbir zaman göremeyeceğim diyarların kapısını araladı. Kendi vadimin ötesinde başka vadiler, başka hayatlar da olduğunu fotoğraf sayesinde öğrendim.

> Fotoğraf projeleriniz daha ziyade uzun seyahatlerin mahsulü... Nasıl gelişiyor her şey?

Hiçbir zaman “Şuraya gideyim de güzel fotoğraflar çekeyim” diye bir seyahate çıkmam. Hikâyesine, sosyolojik altyapısına güvendiğim bir proje ortaya çıkardığımda çekim planlamaları başlar. Bu uzak rotalı yere nasıl ulaşılacak, nerelerde kalınacak, orada çekmek istediğin insan topluluklarıyla ne şekilde bağlantı kurulacak gibi birçok detay var. Düşünsenize, Pasifik Okyanusu’nun batı yakasına gitmişsiniz ve iyi planlanmış bir programınız yok; perişan olursunuz ve eli boş dönersiniz. Bütün bunların dışında da devamlı olarak kafamda çekeceğim fotoğrafların kompozisyonları ve anlatmak istediğim hikâyenin kurgusuyla yaşarım.

> Son olarak “İstanbul Balıkçıları”nı meydana getirdiniz. Balıkçılara sizi çeken şey neydi?

İstanbul Boğazı’ndaki olta balıkçıları bir sembol. Bu insanlar, dünyanın en hareketli deniz trafiğinin ortasında ekmek paralarını çıkarmak için mücadele ediyor. Hemen 50 metre açığından üzerinde milyonlarca avroluk konteyner yüklü bir gemi geçerken birkaç yüz liralık rızkının peşinde olan bir balıkçı fotoğrafı, vahşi kapitalist sistemin çarkları arasında ezilmeden mücadele eden sıradan insanın sudan yansıyan görüntüsü benim için… Arka plana da büyüleyici güzelliğiyle İstanbul’u koyunca her fotoğrafçıyı heyecanlandıracak görüntü çıkıyor ortaya.

SAAT 5’TE YOLA KOYULDUK

> Fotoğrafları çekerken nasıl çalıştınız, neler yaptınız?

Sabahları saat 5 civarında küçük bir teknenin üzerinde suda oluyordum. Teknenin kaptanı Selim kardeşimle o günün planlarını yapıp balıkçıların peşine düşüyorduk. Yakın çekimler için balıkçıların teknelerine de biniyordum. Önce tanışma faslı, sonra buraların hikâyesiyle, biraz kendi hikâyemizle ilgili sohbetler yapıp işimize bakıyorduk. Onlar balığa, ben fotoğrafa... Dört mevsim aynı askerî disiplinle çalıştık.

Hasan Cem Araptarlı, Boğaz'ın balıkçılarını kadrajına aldı: Oltanın ucundaki enstantaneler
Hasan Cem Araptarlı

SU BİR BAŞKA

H. Cem Araptarlı “Sudaki hayat başka, insanı da farklı... Balıkçıların özgürlük anlayışı, denize olan tutkuları ancak onlarla belirli bir zaman geçirince anlaşılıyor. Deniz hem ekmek paralarını çıkardıkları hem de kafayı boşalttıkları bir yer. 30 yıldır her gün balığa çıkan insanların ağzından “Rüyalarıma giriyor denize çıkmak” lafını duydum!” diyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...