Gönül edebiyat ister kıraathane bahane

Düzenleyen:
Gönül edebiyat ister kıraathane bahane

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

İstanbul’da 19. asırdan itibaren açılmaya başlanan edebiyat kıraathaneleri, entelektüel kesimin ateşli münazaralarına ev sahipliği yapıyor, birçok eserin kaleme alınışına şahitlik ediyordu…

KÜLTÜR SANAT SERVİSİ Murat Öztekin - Hikâyesi Habeşistan'da başlayıp Kızıldeniz'i aşıp Yemen'e yayınlan ve en sonunda Osmanlı'ya ulaşan kahve, gittiği yerlere kendisiyle birlikte sohbeti de taşımış bir içecek. Bu sohbetin meclisleri de kahvehane olarak anılan mekânlardı. Osmanlıda ilk defa 1500'lerin ortasında açılan kahvehaneler, satıcılardan, uykusuz şairlere kadar her kesiminin cem olduğu yerlere dönüştü, kültür meclisi hâline geldi. İstanbul'da Beyazıt ve Babıali arasındaki kahvehanelerin sayısı kısa denilebilecek bir zamanda 500'ü geçti. Sonra, esnafın, şairlerin vesair kesimin gittikleri mekânlar ayrışmaya başladı. 19. asırdan itibaren de biraz Avrupai tarz olan ve adına "kıraathane" denilen mekânlar doğdu. Kitapların pahalı olup herkesin kütüphane kurma gücü olmadığı o devirde, okumaya meraklı olanlar buraları hem bir kütüphane gibi kullanır hem de kendileriyle aynı duyguları paylaşan insanlarla sosyalleşme imkanı bulurdu. Sultan Abdülaziz devrinde popülaritesi artan gazeteleri okumak için de bu mekânlara gidilirdi. İşte, edebiyatçıların vazgeçilmez yerleri olan, birçok eserin meydana geldiği ve 1980'lere kadar benzerlerini gördüğümüz o mahfillerden bazıları...

"SARAFİM" BİR İLK
Osmanlıda "kıraathane" olarak anılan bu mekanların ilklerinden biri, Sarafim adlı bir Ermeni’nin Beyazıt Okçularbaşı'nda açtığı mekândı. 1857'nin sonlarında açılan bu kıraathane, devrin elit tabakasının buluşma noktasıydı. Bir kahve dışarıda 20 paraya satılırken bu mekânda 40 para idi. 3 kata sahip uzunca bir mekan olan Sarafim Kıraathanesi’nde, her çeşit gazete ve mecmua yer alıyordu. Basımevlerinin kitap da sattığı mekân, kısa müddet zarfında yazar çizer takımın uğrak yeri hâline geldi. Ahmed Midhat Efendi, Ahmed Rasim, Ebüzziya Tevfik, Halid Ziya Uşaklıgil gibi yazarlar hatta paşalar buraya gelerek edebî sohbetlerde bulunur, şiire dair saatlerce süren münazaralar yaparlardı. Ramazanda hususi faaliyetler tertiplenir; ciddi eğlenceler yapılır, Karagöz ve meddah oynatılırdı. Kıraathane, I. Cihan Harbi öncesine kadar açık kaldı. 

ENTELEKTÜEL "KÜLLÜK"
Bayezid Camii’nin güneye bakan ağaçlıklı kısmında, Emin Efendi Lokantası’nın yanında yer alan Küllük Kıraathanesi ise 20. asrın başlarında kuruldu. Sahibi İsmail Hakkı Beyazıt olan kıraathane; sanatçı ve edebiyatçı zatların yemek yedikten sonra kahve içip birbirleriyle tartıştıkları edebî bir mahfildi.  Yahya Kemal, Abdülhak Hamid, Peyami Safa, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek gibi isimler müdavimleri arasında yer alıyordu. Üniversitenin yakınında olması hasebiyle akademisyenler ve talebeler de uğrardı.  Tarık Buğra gibi çok sayıda yazar, eserlerini burada kaleme alıyordu. Mekân, ismi "Küllük" olan bir derginin çıkarılmasına vesile olmuştu. Kıraathane ise 1950’li yıllarda Beyazıt Meydanı’nın genişletme çalışması esnasında yıkıldı. 
1900'lü yılların başında açılan İkbal Kıraathanesi ise bir diğer kültürel buluşma noktasıydı. Müdavimlerinin “Kahvetü’l-İkbal” isimi taktığı Nuruosmaniye'deki bu mekân, Dergh dergisini çıkaran isimlerin de uğrak yeriydi. İkbal, 1960'larda kapandı. 
Gönül edebiyat ister kıraathane bahane
Az bilinenler de var!
Kültür mahfili olan kıraathanelerin bir kısmının ismi çok az biliniyor. İstanbul’un ilk apartmanlarından Letafet Apartmanı’nın alt katında yer alan Darüttalim, İstiklal Caddesi’nin başındaki Eftalikus, Şehzadebaşı Caddesi’nde tiyatro gösterilerine ve konferanslara ev sahipliği yapan Fevziye Kıraathanesi ve Beyoğlu Asmalımescit Sokağı’nda 1940 kuşağı edebiyatçıları ağırlayan Elit Kıraathanesi bunlardan sadece birkaçı...

Marmara, Acemin, Meserret... 
Marmara Kıraathanesi, Küllük'ün yıkılmasında sonra kurulan mekânlardan biri idi. Daha ziyade muhafazakâr isimlerin takıldığı mekânda, siyasi ve edebî mevzular tartışılırdı. Kıraathaneye hem imparatorluğa şahitlik etmiş isimler, hem de yeni devirde yetişmiş kimseler giderdi ve kendilerine "marmaratör" denilirdi. Bu hâliyle eski ile yeni arasında âdeta bir köprü oldu. Edebî kıraathanelerin son örneklerinden biri olan bu mekân, 1983'te kapandı.  Hakkında kitaplar yazılıp, belgeseller çekilen kıraathane, 2012 yılında temsilî olarak yeniden faaliyete geçti. 
Küllük'ün yıkılmasından sonra ortaya çıkan mekânlardan biri de Acemin Kıraathanesi idi. Acem Hüseyin'in Laleli'de açtığı bu mekâna edebiyatçılar takılırdı.
İlk adı Yıldız olan Sirkeci'deki Meserret Kıraathanesi’nin ise 1800'lü yılların sonunda açıldığı tahmin ediliyor. Birçok kitabını burada kaleme almaya başlayan Orhan Kemal, “Meserret Babıali’den ekmeğimi çıkarmaya çalışmanın başlangıç noktasıdır” demiştir. Gazetecilerin haber alışverişinde de bulunduğu kıraathaneye "Ajans Meserret" de denilirdi. Kıraathane, 1960'larda pastaneye dönüştükten sonra kapandı.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...