Film afişine Türk bayrağı koydu salonları doldurdu
OZEL

Kıbrıs Türkü, "Kod Adı: Venüs" adlı ilk filmiyle Cannes'te sinemaseverlerin karşısına çıktı. İlgi çok azdı. Yönetmen Tamer Garip, Türk bayrağı, mushaf ve silahın bulunduğu afişi asınca salon doldu taştı.
KKTC'NİN İLK UZUN METRAJLI FİLMİ Arkadaşımız Fatih Selek'in sorularını cevaplayan Yönetmen Tamer Garip "KKTC'nin ilk filmini çektik. İlk ihracımızı Türkiye'ye yaptık. 3 milyon liraya mal oldu. 21 Aralikta gösterilmeye başlayacak. Ankara'nın ilgi göstermesini ümit ediyorum" diye konuştu.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ilk uzun metraj filmiyle Türkiye'deki sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Yönetmenliğini Tamer Garip'in yaptığı, Yakın Doğu Üniversitesi'nin katkılarıyla hazırlanan "Kod Adı: Venüs" isimli film, 21 Aralıkta vizyona girecek. Yapım, bir aşk serüveni üzerinden Kıbrıs Adası'nda 1955 ile 1974 yılları arasında yaşananlara ışık tutuyor. Venüs, Kıbrıs açıklarında denizden çıktığına inanılan Afrodit'in Latince'deki karşılığına verilen isim. Nitekim yönetmen de Kıbrıs'ı, üç erkek arasında kalan bir kız şeklinde tasvir ediyor.62 doğumlu olan Tamer Garip, 74 sonrasında İngiltere'ye gider. 2004 yılına kadar orada yaşar. Uzun yıllar reklam filmleri çeker. On yıl önce İngiltere'nin en önemli 50 iş adamından biri seçilir. Çok sayıda ödülü bulunuyor. Halen Yakın Doğu Üniversitesi'nde İnovasyon ve Teknopark Başkanlığı yürüten Garip, filmin çekim sürecini, yaşadıkları ilginç hadiseleri anlattı.##tgvideo##"Kod Adı: Venüs", Kıbrıs Türkünün ilk filmi. Yola nasıl çıktınız? İngiltere'de uzun yıllar reklam sektöründe çalıştım. 2002 yılında İngiliz parlamentosundaki bir davette, Kıbrıs hakkında bir şey bilinmediğini, bilinenlerin de yalan yanlış olduğunu gördüm. Avrupa'nın bize karşı tavrına, Türkiye'yi işgalci olarak gördüğüne bir defa şahit oldum. Bu yanlışı düzeltmek için bir sinema filmi çekmeliydik. Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat Günsel'in katkılarıyla bunu gerçekleştirdik. Normalde bir üniversitenin uzun metrajlı bir sinema filmi çekmesi çok zor. Herhalde dünyada örneği yok. Günsel'in sosyal sorumluluğu devleti 10 kat aşıyor. Film yaklaşık 3 milyon liraya mal oldu.Neler anlattınız? Biliyorsunuz Barnabas İncili Türkiye'de. Vatikan bunu istiyor. Barnabas, Hazreti İsa'nın yanındaki oniki kişiden biriydi ve Kıbrıslıydı. Mağusa'da yaşıyor. Burada yazıyor sonra Türkiye'ye gidiyor İncil. Kitapta Hazreti İsa'nın Hıristiyanların iddia ettiği ve bildiği gibi Allah'ın oğlu olmadığı ondan sonra ikinci bir peygamberin geleceği, adının da Ahmed olacağını yazıyor. Sözkonusu İncil, 325 yılında yasaklandı. Tarihî gerceği alıp 1940 yılında Kıbrıs'ta bu İncil'i arayan İngiliz bir çiftle başlatıyoruz filmi. 1956'larda, İngilizlerin oyunlarıyla Ada'da çatışmaların başlaması, EOKA'nın kurulması, Denktaş Bey'in TMT'yi kurmasını anlatıyoruz. Olayları da 74'ün 20 Temmuz sabahına kadar getiriyoruz. Zira filmin devamı gelecek. Kesinlikle bir sinema filmi. Belgesel nitelikli değil. Ama 9 yıllık araştırma yaptık. Bütün verilere ulaşmak zorundaydım. Denktaş Bey'le mülakatlar yaptım, 30 yıl sonra açılan İngiliz gizli belgelerine ulaştım. Türkiye'nin bugüne kadar anlatamadığı 'Bu Ada'yı kim işgal etti' sorusunun cevabının çok net bir şekilde Yunanistan olduğunu belgelerle ispatladık. 57 Kasım'da TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) kuruldu. Bunların nasıl yemin ettiğini bulduk. Silahlarını bulduk. O kadar çok şey var ki. Kurtlar Vadisi gibi dizi olur. Rauf Denktaş silahını vermiş... Evet, silahını kullandık. Denktaş Bey filmde oynayacaktı. Ama ömrü yetmedi. Senoryoyu görünce heyecanlandı, desteğini esirgemedi. Sadece Denktaş'ın değil, İsmail Sadıkoğlu'nun (TMT'nin kurucularından) da silahını kullandık. Mavi Köşk'te (Makarios'un avukatı Paulo Paolides'in silah kaçakçılığı yaptığı evi) çekim gerçekleştirdik. Burası Sophia Loren'in süt banyosu yaptığı bir parti evi. Altında Paolides'in kaçması için dizayn edilmiş tüneller bulunuyor. Paolides, Rumların tüm silah kaçakçılığını örgütleyen adam. Makarios'un avukatına kendi hediye ettiği masada, silah satın aldığı odada çekim yaptık. Dekor olayların geçtiği yerler oldu. Sınıra da gidelim dedik. Tam Rumlarla karşılıklı. Açıkçası yasak bölge olduğu için askerin izin vereceğini tahmin etmemiştik. Oyunculara asker üniformaları giydirdik. Savaş sahnesi çekeceğiz. Rum askerlerine kimse haber etmemiş ki. Karşı tarafta bir panik başladı. Koşturuyorlar, BM'ye haber veriyorlar. BM ise Ada'daki bizim komutanı arıyor. Komutan da beni... "Tamer çeksene şu sahneyi, başımı belaya sokacaksın, saklan oraya buraya" diye bağırıyor. Otobüs, silahlar, askerler orada nereye saklanayım? Filmde gördüğümüz kurşun delikleri 1963'ten kalma. Peki bölgeler neredeyse askeri alan. Genelkurmay'dan izin almak zor almadı mı? Kolay oldu. Askerden izin çıktığında Barış Kuvvetleri Komutanı aradı, "Tamer bey, bugüne kadar Ankara'dan bugüne kadar hiçbir şey için bu kadar hızlı onay almadık. Siz kimsiniz? Önemli biriyseniz biz de bilelim" diye sordu. İzin için başvurduğumda pat diye bir cevap geleceğini beklemiyordum. 6 ayı göze almıştım. Senaryo hoşlarına gitti hemen cevap geldi demek ki... Hatta çok büyük destek verdiler. Oyuncular hayatlarında hiç silah tutmamış, onlara silahı öğrettiler. 1963'te babalarımızın, dedelerimizin kullandığı silahları müzeden çıkarıp oyunculara verdiler. 20 silah 4 tabanca aldık.Bir kahramanlık hikayesi mi bulacağız? Bir Rambo filmi yapmadık. Çünkü bu konuda zaten biz haklıyız. Filmi İngilizce çektik. Çünkü 500 milyon Avrupalı görsün istedik. Avrupalı'ya bir belgesel film sunduğunuzda kimse izlemez. Ama bir İngiliz kızın başından geçen aşk hikayesini anlattığınızda izleyenlerin yüzde 90'ı zevkli bir film bulur. Geriye kalan akademisyen, sosyolog ve politikacıların da kafalarında soru işareti doğsun. Bu aslında Kıbrıs adasına tarihi bir yolculuk olacak. Filmin yüzde yüzü bu küçücük adada çekildi. Ama ilginçtir Kıbrıs'takiler, bu film nerede çekildi, diye soruyor. Bu kadar rezil bir durum olabilir mi? Benim gösterdiğim yerleri bilmiyor Kıbrıslı. Gitmiyor. Mesafeyle sorunu var Adalının. Girneli Girne'den, Mağusalı Mağusa'dan çıkmıyor.İstanbul'da bir basın gösterimi olacak. Kimleri çağıracaksınız? Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bakan Egemen Bağış'ın görmesini isterim. Desteğe ihtiyacımız var ama kimseden istemedik. Ankara'dan birilerinin bizleri fark etmesini ümit ediyorum. Ayrıca Hristofyası da davet etmeyi düşünüyorum.Film ilk defa Cannes Film Festivalinde gösterildiği değil mi? Evet. İki afiş hazırlamıştık. Birincisinde Jolie Myatt'in başının üstüne Kıbrıs'ın tarihî yapılarını koyduk. Bunu astık. Ama kimse gelmiyor. Bunun üzerine bir Türk yapımcı, bir TMT'liyi mushaf, bayrak ve silah üzerine yemin ederken gösteren diğer afişi asmamı tavsiye etti. Bastım afişi. Bizim salon birden doldu taşdı. Çok şaşırdık. "Neydi bu heyecan" diye sordum. Bir Amekiralı şöyle cevap verdi: "Ben ABD'de film satın alan büyük bir dağıtımcıyım. Türkiye, Fetih1453 filmi 6 milyon sınırını geçtiği gün bizim radarımıza girdi. Bu demektir ki orada büyük bir pazar var. Artık Türk bayrağı, Türk filmi gördüğümde ilgileniririm satın almak isterim, çünkü orada büyük bir pazar var." Artık Türkiye dünya sinema radarına girdi.



OZEL