Budist Tibet'te Müslüman Türkler

Dr. Gülsün Mehmet, İLESAM Kültür Evi'nde. "Budist Tibet'in Müslüman Türkleri: Salarlar" hakkında geçmişten günümüze, dünden bugüne ulaşan bilgileri katılımcılar ile paylaştı. Mehemt, "Salarlar Sünni-Müslüman, Hanefi bir topluluktur. Salarların hayatında din çok önemlidir. Her köyde bir camileri vardır. Nakşi geleneği halen devam etmektedir.
İLESAM Cumartesi toplantılarında geçen hafta "Budist Tibet'in Müslüman Türklerii: Salarlar" temasına yer verildi. Her cumartesi günü üyelerini buluşturmaya devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM), birbirinden değişik, dikkat çekici konu ve konuklarını özenle seçmeye devam ediyor. Söyleşinin yanı sıra edebiyata, sanata, şiire, kültüre de kucak açıyor. Ankara'daki İLESAM Kültür Evi'nde konuşan Dr. Gülsün Mehmet, "Budist Tibet'in Müslüman Türkleri: Salarlar" hakkında geçmişten günümüze, dünden bugüne ulaşan bilgileri katılımcılar ile paylaştı.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız işlenecek konunun içeriğine yönelik yaptığı kısa konuşmanın ardından Dr. Gülsün Mehmet'i kürsüye davet etti. Gülsün Mehmet konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
##tgvideo##
"Sarı Uygurlar Budist, Salarlar Sünni-Müslüman, Hanefi, Nakşi bir topluluktur. Salarların hayatında din çok önemlidir. Her köyde bir camileri vardır. Nakşi geleneği halen devam etmektedir. Tibetli yada Çinli Müslüman kadınlarla evlenirler. Doğan ilk çocuk iki dilli olur. Türkçe'nin yapısından farklı olan özellikler, o dilin içine girer.
Salar okulu yoktur yaşadıkları bölgede. 35 yaş üzeri akıcı bir şekilde Salarca konuşur. 60 yaş üstü (özellikle bayanlar) Salarca konuşurlar. Çocuklar ise bilmez. Şöyle de ifade edebiliriz; nüfusun yaklaşık üçte biri Türkmence'ye yakın bir Türk dili olan Salarca'yı, bir kısmı ise Tibet dilini ve hemen hemen hepsi devlet dili olan Çince'yi konuşur. Salarca'nın iki lehçesi mevcut olup biri Tibet dili ve Çince'den etkilenmiş, diğeri Uygurca ve Kazakça'dan etkilenmiştir. Salarlar günümüzde Latin alfabesini kullanma isteği içerisindedirler.
Yazılı millî dilleri yoktur
Otonom statülerini nasıl aldıklarına gelirsek Moğol ve Tibetlerle beraber hareket ederler. Çin Halk Cumhuriyetinin sınırları içinde yaşayan Salarlar, 54 milli azınlık arasında yer alırlar. Yazılı millî dilleri yoktur. Şu an için milli dile sahip olmayan Salarlar türlü işlevlere sahip dillik üretimlerini sözlü gelenekle yaşatıp sonraki kuşaklara sözlü olarak aktarırlar. Böylece, dini, ahlaki, tarihi veriler diğer kuşaklara taşınabilirken sosyo-kültürel ve eğlence gibi işlevleri de icra edebilmektedir. Yazı dili olmayan topluluklarda toplumsal belleğin canlı tutulmasında geleneksel törenlerin, sözlü kültüre ait üretimlerin öneli bir yere sahip olduğu görülür.
Salar edebiyatında türler
Sağış ve Orıh, söz Salar edebiyatında iki yaygın türdür. Kadınlar tarafından söylenen sağışlar, bir tür ağıttır ve düğünlerde söylenir. Belli bir kafiyeye sahiptir ve türkü formatındadır. Orıh ise düğün töreninin son aşamasında icra edilen, Salarlar'ın göç hikayesinin canlandırıldığı deve oyunuyla birleştirilen methiye, pendname içerikli bir üretimdir. Dini, tarihi, etnik bileşenler içeren didaktik bir türdür Orıh. Allah insanları kavim kavim yaratmıştır. Onlar da birbirleriyle mücadele etmişler ve güçlü olan ayakta kalmıştır. Müslüman coğrafyada bu durum mevcut. Kardeşlik, insanlık dünyanın gerçekleri var, süreçler var." diyerek konuşmasını tamamladı.
Dr. Gülsün Mehmet konu hakkında katılımcılarla karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak kendisine yöneltilen soruları cevapladı ve dinleyicilerden gelen katkıları da dinledi.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız ise, " Elbette bireysel farklılıklar mevcuttur. Okuma yazma bilmeseniz bile dinlediklerinizden, duyduklarınızdan, gördüklerinizden feyiz alabilirsiniz. Bazı kelimeler dilimize girdikten sonra sanatçılar tarafından eserlerde kullanıldığında, artık bizim olmuş, demektir" dedi.