Almanya'daki Türkler dönüşü düşünüyor

A -
A +

Son dönemde Türkiye ile Almanya arasında iki ileri bir geri durumunda bir ilişki var. Merkel sonrası biraz ‘rölantide’ giden, son dönemde vize problemleriyle zirve yapan sorunlu ilişkilerde Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in ziyaretiyle gelişme sağlandı. Sağlandı sağlanmasına da birçok soru işareti de bu geziyle ortaya çıktı. Başkan'ın, ziyaretine Ankara yerine İstanbul'dan başlaması; heyetine, Covid-19'a karşı aşı geliştiren ve dünyada büyük ses getiren BioNTech'in CEO'su Uğur Şahin ve Prof. Özlem Türeci yerine, Türk döner ustası Arif Keleş'i dâhil etmesi, yanında döner getirip bunu Alman usulü soslarla misafirlerine ikram etmesi... Farklıydı evet!..

 

Ardından geçtiğimiz gün Avrupa Türk Girişimciler ve Sanayiciler Derneği (ATIAD) Düsseldorf'ta 8. Türk-Alman Ekonomi Günü organizasyonu düzenledi. Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Başbakanı Hendrik Wust, klasik olarak da olsa, Türklerin 1960'lardan bu yana Almanya'ya gelen Türk işçilerin oynadığı önemli role değindi. Almanya Maliye Bakanı Lindner, Cumhurbaşkanı Steinmeier ile geldiği Türkiye için klasik bir ‘Türk misafirperverliği’ vurgusu yaptıktan sonra ‘vizelerin kolaylaşması ve Türk ekonomisine zarar veren mevcut Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi’ konusunda çalıştıklarından söz etti. Söz etti etmesine de her nedense ziyaret bitti, vize randevularının 1 ay ertelendiği haberleri gelmeye başladı. Buna Almanya tarafından "Yok aslında öyle değil de, yoğunluktan” şeklinde anlaşılabilecek bir açıklama geldi, kimse ne olduğunu anlamadı.

 

Aslına bakarsanız epeyce rahatsızlık konusu var. Artık işçilerimiz orada rahat değil. Çünkü geçinemiyorlar.

 

Geçtiğimiz günlerde Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) tarafından organize edilen konferans için kısa bir süre Berlin'de bulundum. Şehrin taksicilerinin önemli bir kısmını Türkler oluşturuyor malum. Onlardan ikisiyle konuşma imkânımız oldu. İlk taksi şoförü Ahmet "Yok, artık geçinemiyorum. Havaalanında maaşlı çalışıyorum ama ücretler asgari ücret seviyesinde. Zaten 1000 avro olmuş maaş. Kalan 700'ünü gıdaya ayırmak zorundayız. Başka bir şey için para kalmıyor. Onun için izin günlerimde ve geceleri taksicilik yapıyorum" dedi ve ekledi: "Ben artık Türkiye'ye döneceğim."

 

Bir diğerinin adı Muhammed... O da geçen yıl 700 avro olan kirasının 1100 avroya çıkarıldığından dert yandı. 400 avro birden artış... "Arkadaşımız Almanya'ya yerleşmek istiyor" diye şaka yaptığımız Muhammed "Aman ablam, ne yerleşmesi... Biz kaçıyoruz. Birçok komşum, arkadaşım Türkiye'ye dönüşe hazırlanıyor" derken bizim Almanya'ya gelmememiz için epeyce dil döktü doğrusu...

 

 

ŞİŞE VE KAPAK MESELESİ

 

 

Pet şişe, cam şişe veya karton kutuda bir içecek aldınız diyelim. Su, meyve suyu ya da başka bir şey. Kapağı açtığınız anda elinizden düşürdünüz. İmkân varsa kapak yıkanır, kapatılır da, sokaktaysanız zor. Kapağı olmayan o içeceği de ya bitireceksiniz, ya da atacaksınız. Tabii bunun bir de çevre faktörü var. Her an her yerde milyonlarca mavi su şişesi kapağı, diğer yanda ise pet şişeler, karton kutular, cam şişeler... Şişe ve kapak bir yerde olsa, sorun biraz daha az olacak. Çünkü şişeler toplanıyor bir şekilde ama ya kapaklar? Mazgalları tıkıyor, görsel kirliliğe sebep oluyor ve en önemlisi doğada yüzlerce yıl çözülmediği için büyük çevre tehdidi oluşturuyor.

 

Almanya'daki Türkler dönüşü düşünüyor

 

Geçtiğimiz günlerde bir ülkede çok güzel bir uygulama gördüm. Plastik kapaklarda küçük bir çentikle çözmüşler bu düşen kapak problemini... Açıyorsunuz ama kapak düşmüyor. Düşmek bir yana, kapağı şişeden ayırmak için epey gayret sarf etmeniz gerekiyor... Şişelerin kapaklarına açma çentikleri açan makineye bir yazılımla 1 milimlik 'tâli yol' yaparak hem kullanım kolaylığı sağlanmış, hem çevre problemine büyük bir katkı... Küçük bir inovasyon, kocaman bir fayda.

 

 

İMALATA HİNTLİ OTELLERE ÖZBEK

 

 

Çoban, kepçe operatörü, kaynakçı sorunlarını çok duyduk da, artık hemen hemen her sektör ithal işçi getirmeye başladı. Geçtiğimiz aylarda bir gıda şirketindeki grevde "Hintli işçiye itiraz" gerekçesi vardı. Ardından ayakkabı üreticileri, madenciler, tekstilciler de ithal işçi izni aldıklarını açıkladı. Turizmde ise uzun süredir var bu durum. Şimdilerde milliyete göre kümeleşme başlamış durumda. Ağır sanayi ve üretimde Hint asıllı, hizmette ise Türkmen ve Özbek işçiler yoğun. Turizm sektörünün Türk cumhuriyetleri tercihi ise hem yerli hem yabancı turiste hitap etme isteğinden. Yabancı işçi de o kadar ucuz değil tabii... 700 dolar aylığı, yemesi-içmesi, kalacak yeri derken maliyet 1000 doları aşıyormuş. Çözüm için artık hızlanmak da yetmeyecek gibi duruyor doğrusu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.