Makul ve mutedil olamamak

A -
A +

Türkiye’nin en büyük problemlerinden birinin, belki de en başta geleninin, makul ve mutedil olmaktan genellikle uzak kalmak olduğunu zannediyorum. Makul ve mutedil olmama problemi hemen hemen tüm toplum kesimlerinde boy gösteriyor. İnsanlar, toplumsal kesimler, kendi dediklerinin tek ve mutlak doğru olduğunu düşünmekte, farklı görüşlere hiç değer vermemekte, kimi fikirleri daha en başından ve peşin olarak yanlış görmekte ve onları fikirlerle cevap vererek çürütmeye çalışmak yerine sahiplerini bir şekilde dışlamakta.

 

Bunun örneklerini her gün ve her konuda görmek mümkün. Son örnek 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması meselesi üzerine yazılan çizilen şeylerde, yapılan yorumlarda ve alınan tavırlarda boy gösterdi. Çoğu zaman olduğu gibi toplum iki kutba ayrıldı ve her kesim sadece kendi sesini dinledi. Tabiri caizse iki kesim de kendi yankı odasına kapandı ve sadece kendi sesine kulak verdi. Oysa, her iki kesimin yaklaşımında da bazı doğrular ve yanlışlar vardı.

 

Önce iktidar kanadına bakalım.

 

İktidar İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmasına izin vermedi. Bence bu karar meşru, ama yanlıştı. Gerekçe olarak Taksim’de güvenliğin sağlanmasının zorluğu ve bazı kanun dışı grupların Taksim kutlamaları için hazırlık yaptığına ilişkin istihbarat bilgisi olması gösterildi. Yasağı destekleyen bazıları Taksim’de gösterilerin güvenlik sorununa ilaveten esnaf için de sıkıntılar oluşturduğunu söyledi. Dile getirilmemiş olsa da hükûmetin Taksim merkezli Gezi isyanlarının psikolojik tesiri altında kalmasının da izin çıkmamasında etkili olduğu söylenebilir.

 

Bu yaklaşıma bazı cevaplar vermek mümkün. 1 Mayıs günü o kadar sıkı tedbirler alındı ki, İstanbul’un Avrupa yakasının önemli bir kısmında âdeta hayat durdu. Aynı tedbirler Taksim merkezli alınsaydı güvenlik rahatlıkla sağlanabilirdi. Esnaf hakkındaki endişeler de ancak kısmen doğru olabilir. Bazılarının işi aksarken özellikle yiyecek satan yerlerde işler artabilir. Bir diğer engel, kuşku yok ki, yaklaşık on sene önce yaşanan Gezi kalkışmasıydı. Bu isyanların iktidar kanadında bir travma oluşturduğu ve bunun da yasak kararında etkili olduğu düşünülebilir. Ancak, travmalar onlardan kaçmakla değil onların üzerine gidilmekle aşılabilir. Geçmişte yaşanmış bir olayın aynısıyla tekrarlanması ise nadiren olur.   

 

Şimdi de muhalefetin görüşlerine göz atalım:

 

İstanbul Taksim’de kutlama yapılmasına izin verilmemesi bazı kategorik muhalif çevreler tarafından tüm ülkede 1 Mayıs kutlamaları yasaklanmış gibi sunuldu. Buradan iktidarın işçi ve emek düşmanlığına ve temel hak ve hürriyetleri tanımadığına uzanan yorumlar yapıldı.

 

Her şeyden önce Türkiye’de 1 Mayıs’ı resmî tatil hâline getiren ve 32 yıl sonra 2010 yılında Taksim’de kutlanmasına izin veren bu hükûmet. Ayrıca, kutlamalar sadece Taksim’de engellendi, İstanbul’un başka semtlerinde ve Türkiye’nin her yerinde serbestçe yapıldı. Bu da gösteriyor ki genel bir engelleme veya kısıtlama söz konusu değildi.

 

Saraçhane’de toplanan kalabalıktan radikal sol gruplara mensup olmaları gayet muhtemel bazılarının polise karşı şiddet kullanması yanlıştı. Polisin abartılı bir karşı şiddetle cevap vermemesi ise çok yerinde bir tutumdu. Özel ve İmamoğlu’nun tavrı da gayet makuldü. Özel, Saraçhane’de yaptığı açıklamada kendilerinin iktidara gelmesi hâlinde Taksim yasağının kaldırılacağı mesajını verdi ve alandan ayrıldı. Böylece CHP tabanı ile iktidar arasında lüzumsuz bir gerilimin önüne geçti. Keşke aynı şey Gezi isyanları sırasında da yapılmış olsaydı.

 

Bana öyle geliyor ki makul ve mutedil olmamak veya olamamak bu ülkenin en önemli problemlerinden. Umarım siyasette yaşanan yumuşama toplum katmanlarında makul ve mutedil olmayı teşvik eder.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.