Türkiye Gazetesi'nde değişim

Gazeteci-Yazar Mehmet Nuri Yardım, Türkiye Gazetesi'ndeki değişimi yazdı. İşte o yazı...
Gazeteler zaman zaman yeniliğe ihtiyaç duyar. Bu keyfiyet, son derece tabiî bir hâldir, hatta olması gerekir. Yıllar önce Hürriyet Gazetesi logosunu değiştirdiği zaman bir çok kişi şaşırmış ve yeni logoyu yadırgamıştı. Daha sonra bütün okuyucuları alıştı, kanıksadı, hatta benimsedi. Demek istediğim şudur ki, yenilikler ilk başta bizleri yadırgatabilir, şaşırtabilir. Hayır, hiç gerek yok bu tepkiye. Yenilikler olmalı. Evimizde bile eşyaların yerlerini bazen değiştirmiyor muyuz, masamızın üstündeki aksesuarlara bile müdahale etmiyor muyuz? Elbette çok radikal değişiklikler benimsenemez. Meselâ yenilik yapacağım diye masayı normal şekilde değil de yanlamasına iğreti yere koyamazsınız. Yine bir düzen dahilinde o farklılıklar olmalı.
Türkiye Gazetesi'ndeki değişim haberlerini ilk duyduğumda doğrusu merak etmiştim, ama ümitlenmiştim de. Çünkü yıllardan beri gerek haberciliği, gerekse köşe yazarları hemen hemen aynıydı. Bir değişim, gazeteye taze kan getirebilirdi. Çünkü Türkiye, bir denge unsuruydu, önemliydi ve ailelerde en çok okunan gazetelerdendi. Bir de ülke olarak 'Türkiye' vurgusu yapılıyordu tanıtımlarda. Ülkedeki olumlu değişimin gazeteye de yansıyacağı ifade ediliyordu. İşte bu durum, bana göre çok önemliydi. Çünkü karamsar, kötümser ve hep bedbin kişiler sürekli olarak ülkemizin felâkete gittiğini, uçurumdan yuvarlandığımızı, battığımızı, bölündüğümüzü, parçalandığımızı iddia ediyorlar. Bu vehim, yüz kere, bin kere yanlış, hatta art niyetli bir iddia, bir saptırma. Aksine Türkiye, son on yılda tarihinin en güzel, en aydınlık, en temiz, en iyi dönemini yaşıyor. Sancılı da olsa demokrasi yerleşiyor, darbecilerden kurtulduk. Fikir hürriyeti ülkeye hâkim. Düşünce özgürlüğü olmadığını iddia edenler bile ağızlarına gelen her şeyi söylüyor, en tepedeki yetkililer hakkında utanmadan arlanmadan hakaretler ediyor, hatta küfürler savuruyor. Ondan sonra da arsızca, ahlâksızca ülkede hürriyet olmadığını öne sürüyorlar. Allah akıl, fikir, insaf, iz'an versin. Başka ne diyebilirim ki… Ülkedeki olumlu değişim esas alınıyorsa gazete de iyi olacak demekti. Bu ümitlerle o günü bekledim.
Yalnız açık söyleyeyim, TGRT televizyonundaki o bütün milleti, hepimizi şaşırtan değişimden de korkmadım değil. Onun gibi olmasın diye endişelendim. Ama bir yandan da gazetenin omurgasının değişmeyeceğine olan inancımı da hep koruyordum. Velhâsıl gün geldi ve o tanıtım gecesinden sonra yeniliklerden haberdar olduk, en azından yeni yazarların ismini gördük.
Türkiye hakkındaki düşüncelerimi ve kanaatlerimi belirtmeye hakkım var. Çünkü yaklaşık on sene bu müessesede çalıştım. Kültür Sanat Servisi, Dış Baskılar, Yazıişleri ve Çocuk Dergisi'nde bulundum. Öncelikle hiçbir beklenti içine girmeden şunu söyleyebilirim ki ben gazeteyi hep sevdim. Bu sevginin temelinde belki de çocukluğumda gazeteye ve dağıtımcılarına olan âşinalığım ve sempatim de etkili olmuş olabilir. Bir de sivriliklerden, aşırılıklardan törpülenmiş bir yayın anlayışı vardır gazetenin.
Siirt'te Çetin abimiz vardı, hâlâ var. Öğretmendi. Ama öğretmenliğin yanı sıra Türkiye gazetesinin tanıtımını, dağıtımını da yapıyordu. Bunu canü gönülden üstlenmişti. İdealistti, mefkure sahibiydi. O samimiyet, o yürekten bağlılık ve ihlas beni etkilemişti. Sonra Ali Tatlı abimiz, ardından İzzettin İçin… Her biri birer gönüllü nefer gibi çalışıyordu. Gece demiyor, gündüz demiyor çalışıyorlardı. Hâlâ memlekete gittiğimde o ağabeyleri arar bulur, hasret gidermeye çalışırım. Bugün gazete bu yüksek noktaya çıktıysa, o gönüllü kahramanların alınteriyle, samimiyetiyle, hizmetiyle, himmetiyle ve sahiplenmesiyle gelmiştir.
Benim Türkiye gazetesine geçmemde Rahim Er Beyefendi'nin dahli var. 1984 yılında haftalık Doğuş Gazetesini çıkarıyorduk. Bu arada Yeşilay İşhanı'nda daha önce komşuluk ettiğimiz Rahim Er ağabeyle de zaman zaman görüşüyordum. Gürbüz Azak ve beni Türkiye'ye dâvet etti. Gürbüz ağabey köşe yazarlığına başladı, ben de kültür sanat servisini yönetmeye ve sayfa hazırlamaya başladım. Rahmetli Olcay Yazıcı ile iyi işler yaptık, bugün o 'entelektüel çalışmalar' hâlâ konuşuluyor, bazı dostlar o yıllarda Türkiye gazetesini kültür sanat sayfası için aldığını belirtiyorlar. Yüzlerce sanatkâr, akademisyen, edebiyatçı, aydın ve kültür tarihçisiyle röportajlar gerçekleşti. Gayret gösteriyor, iyi bir sayfa hazırlıyorduk. Türkiye Gazetesi'nin Kültür Sanat Sayfası'nı hep iyi isimler başarıyla yönetti. Hurşit Akyıl'ın temelini attığı o köşe büyümüştü. Benden ve rahmetli Olcay Yazıcı'dan sonra sayfaya emek verenler Hüseyin Sarıkoç, Murat Başaran, Nazif Tunç, İsmail Selim, Özcan Ünlü, Ekrem Kaftan, Mehmet Göze, Beşir Ayvazoğlu, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Sefa Koyuncu… Şimdi de Esra Demirkıran güzel sayfalar hazırlıyor. Kadroyu görüyorsunuz değil mi?
Esasen bana sorarsanız Türkiye'nin altın yılları efsane gazete Tercüman Gazetesi'nin ekibinin gelişi ile oldu. Tarık Buğra, Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Sevinç Çokum, Vedat Zeydanlı, Ayhan Songar, Sabahat Emir, Kenan Akın, Ünal Sakman, Servet Kabaklı, Kâmuran Abacıoğlu, Ömer Lütfi Mete ve daha pek çok isim… hepsi Türkiye'ye güç kattılar, gazeteyi büyüttüler. Bu ekipten vefat edenlere Allah'tan rahmet diliyorum.
Gün oldu, ayrılık vakti geldi. 2001 yılındaki o ayrılıktan sonra ben gazetedeki dostlarımı hiçbir zaman ihmal etmedim, hiç biriyle irtibatımı kesmedim, onlar da himmetleri bol olsun, gözden ırak olsam da beni gönüllerinden çıkarmadılar. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Gelelim yeni Türkiye Gazetesi'ne. Ben kestirmeden, açık, net ve baştan söyleyeyim, beğendim. Daha rahat bir sayfa mizanpajı var. Habercilik ağırlıklı ve yeni yazarları ile daha demokrat bir çizgiye geldi. Çok seslilik hâkim oldu. Şüphesiz gazeteden ayrılan ve artık yazmayan yakın dostlarım var, onlar adına elbette üzüldüm, ama sonuç itibariyle gazete sahiplerinin ve yöneticinin böyle bir tasarruf hakları var. Bir gazete çalışanı istediği zaman kurumdan ayrılmak isteyeceği gibi, idareciler de farklı elemanlarla, basın mensuplarıyla çalışmayı tercih edebilir. Bunu yadırgamamak lâzım. Bu konuda hissîlikten uzak olunmalı, profesyonelce düşünülmelidir.
Bir çok kişi şu eleştiriyi yaptı: "Nasıl olur da eski Taraf yazarları Türkiye'de yazabilir?" Yazabilir efendim, niçin yazmasın? Eski ülkücülerden, MHP kadrosundan Taha Akyol, bugün Hürriyet'te yazmıyor mu? Kanal 7'nin sunucusu Ahmet Hakan ve AKP çizgisinden Akif Beki Hürriyet'te köşe sahibi değil mi bugün? Nâzım Hikmet'i yurtdışına kaçırdığı öne sürülen Refik Erduran Sabah gazetesinde köşe sahibi değil mi? Hürriyet'in eski yazarı Bekir Coşkun Cumhuriyet ekibine dahil olmadı mı? Zaman Gazetesinin eski muhabiri Eyüp Can şimdi Radikal Gazetesi'nin Yayın Yönetmeni değil mi? Bir zamanlar Ataol Behramoğlu ile birlikte komünist bir anlayışla Halkın Dostları dergisini yayımlayan İsmet Özel, bugün 'İslâmcı' kimliğiyle tanınmıyor mu?
Değişim insan içindir. Zaman değişiyor, hayat değişiyor, insanlar da değişiyor. Vücudumuzdaki hücreler her gün başkalaşıyor. Köyler, kasabalar, kazalar, şehirler değişiyor. Toprak değişiyor, ağaçlar, hayvanlar değişiyor. Dağlar, ovalar, vadiler, nehirler değişiyor. Kâinatta her gün bir yenilenme, bir değişme var. Biz de değişiyoruz, şöyle bir albümleri karıştıralım ve eski fotoğraflarımıza bakalım ne kadar büyük değişime uğramışız. Çocukken genç, gençken olgun yaşa gelmişiz, sonra yaşlılık merdivenlerinden yavaş yavaş ineceğiz.
Türkiye gazetesindeki değişimi, basit izahlarla, peşin hükümlerle ve art niyetlerle eleştirmeye kimsenin hakkı yok. Gazetenin yeni hâli hakkındaki nihai sözü şüphesiz okuyucu verecek. Türkiye Gazetesi'nin tirajı yükselirse okuyucu bu değişimden memnun kalmış demektir, yok tirajı azalırsa bir memnuniyetsizlik söz konusudur.
Ben Türkiye gemisinin usta kaptanı Nuh Albayrak'a güveniyorum. İnsanî ilişkileri, sempatik tavırları, kararlı duruşu, bana güven veriyor. Mesleğe bu gazetede başlayan Albayrak, Bâbıâli'nin sevilen ve sayılan bir ismi artık. Geçen akşam CNN Türk'te kendisiyle yapılan röportajı sonuna kadar dikkatle takip ettim. Sorulara büyük bir özgüven içinde cevap verdi. İtimadımın yersiz olmadığına bir kez daha inandım.
Birkaç yazar hariç, köşe yazarlarının çoğu yazmaya devam ediyor. Üstelik yeni yazarlarla gazete, renkliliğini, çeşitliliğini ve zenginliğini arttırdı. Mizanpaj da fena değil, zaman içinde belki ufak tefek değişiklikler yine yapılacak. Zaten monotonluk iyi bir şey değil ki…
Sözün kısası ülkemiz Türkiye son on yılda çok değişti, çok iyi hizmetler oldu. Her anlamda olumlu gelişmelere tanık oluyoruz. Türkiye Gazetesi de bu değişime ayak uydurdu ve bünyesinde yenilikler yaptı. Bir örnek vereceğim sadece. Kendisiyle yüzyüze hiç görüşmediğim halde Taraf'ta yazarken de beğenerek okuduğum, konuşmalarını dikkatle takip ettiğim Yıldıray Oğur Türkiye'ye, çizgisini zerre kadar değiştirmeden yazmaya devam ediyor, yine takdir ederek okuyorum. Çünkü vicdanına danışarak yazılarını kaleme alıyor. Peşin hükümlerden uzak durmakta, meselelere geniş bakmaktadır. Böyle mert aydınlara ihtiyacımız var. CNN Türk'te, Habertürk'te konuşmalarını büyük bir zevkle takip ettiğimiz Dursun Gürlek yarın öbür gün Habertürk Gazetesi'nde veya Sabah gazetesinde yazabilir, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli Star'a transfer edilebilir. Niçin olmasın? Artık bunlara alışmak lâzım.
Peki eksiği yok mu hiç gazetenin? Olmaz olur mu, bütün gazetelerin eksiği var. Ben gazetenin aylık bir Türkiye Kitap eki vererek daha mükemmel hâle geleceğini düşünüyorum. Bu de nâçizane benim bir okuyucu olarak talebim olsun. Belli mi olur belki de Kasım ayında kitap fuarına yetiştirilmek üzere bir kitap eki hazırlanıyordur, ben o günü de heyecanla ve sabırla bekleyeceğim.
Türkiye Gazetesi'ne hayırlı, bereketli, uzun ömürlü yayınlar diliyorum. O gazetede 'huzur'la on yıl boyunca çalıştım. Gönül dostlarım oldu, o 'abi'lerle hâlâ görüşüyor, sohbet ve muhabbet ediyoruz. "Vira Bismillah" kaptan Nuh Albayrak, yolunuz ve bahtınız açık olsun Mustafa Bilim, her dem 'haber ola' Ercan Seki.
Türkiye Gazetesi'nin ilk nüshası 22 Nisan 1970 tarihini taşıyor. Benim doğum tarihim 23 Nisan 1960. Aramızda tam on yıl bir gün var. İlk sayı çıkarken on yaşımdan bir gün almışım. Yıllar sonra İstanbul'a gelip bu gazetede yine bir on yıl çalıştım. Ben Türkiye'yi dün sevmiştim. Yeni hâliyle, yeni yüzüyle de çok sevdim. Hayırlı uğurlu olsun.
Mehmet Nuri Yardım