"Türkiye bölünme paranoyasından kurtulmalı"

"Türkiye bölünme paranoyasından kurtulmalı"

GÜNDEM Haberleri

İsveç'te yaşayan dilbilimci, yazar ve çevirmen Mustafa Aydoğan, anadil üzerinden "bölünme paranoyası" üretilmesinin şaşırtıcı olduğunu söyledi. Aydoğan, Türkiye'nin artık her açıdan bölünme paranoyasından acilen kurtulması gerektiğini vurguladı. Kürtçe'nin önündeki yasakların kaldırılması için atılan demokratik adımların küçümsenmemesi gerektiğini belirten Aydoğan, "Kazanılmış haklar toplumun yararınadır. Ret etmek mantıklı değil" dedi.

Anadilde savunma hakkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki komisyonda kabul edildi. Ardından tartışmalar başladı. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) daha birçok noktayı da gerekçe göstererek Türkiye'nin bölüneceği propagandası yapıyor. Barış ve Demokrasi Partisi ise atılan hiçbir adımı yeterli bulmuyor. Hatta kazanılmış hakları küçümseyerek hayata geçirilen demokratik adımların birer "aldatmaca" olduğunu iddia ediyor. Tartışmalara bakılırsa Kürtçe üzerinde daha çok polemik çıkacak gibi. Zira anadilde eğitim en fazla gürültü koparacak hususların başında geliyor. İçeriden Türk'ü, Kürt'ü olaya farkı açılardan yaklaşırken, yurt dışındaki aydın Kürtler ise tartışmaları bazen üzülerek bazen de gülerek takip ettiklerini söylüyorlar. Onlardan biri de İsveç'te yaşayan dilbilimci, yazar ve çevirmen Mustafa Aydoğan.

##tgvideo## nbsp;

ORHAN PAMUK'UN KİTABINI KÜRTÇE'YE ÇEVİRDİ
12 Eylül'den bu yana Avrupa'da yaşayan Aydoğan, bugüne kadar birçok ünlü yazarın kitabını Kürtçe'ye çevirmiş biri. Ayrıca yazdığı dikkat çekici kitapları var. Son olarak Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" adlı romanını da Kürtçe'ye tercüme eden Aydoğan, dil konusunda oldukça iddialı. İsveç'te anadil konusunda dersler veren Aydoğan, anadilin ülkeyi bölen bir konu olarak gösterilmesine ve bundan dolayı da yasakların savunulmasına üzüldüğünü söylüyor. Aydoğan, nbsp;"Kürtçenin zayıf dil olduğu" tezine sadece kendisinin değil pek çok dil bilimcinin gülüp geçtiğini vurguladı.
Son yıllarda Kürtçenin önündeki yasakların kaldırılmasına bazı olumlu adımların atıldığını ve bunun küçümsenmemesi gerektiğini hatırlatan Mustafa Aydoğan, "yapılanlar yetmez de olsa görmezden gelinemeyeceğini söyledi. Aydoğan, "Kürt halkının bu küçük adımlarla yetinmeyeceği açıktır. Ancak sözü edilen adımları reddetmek yerine, onları en temel hak ve özgürlüklerin kazanılması doğrultusunda basamak olarak değerlendiren bir yaklaşıma sahip olmanın önemli olduğunu da vurgulamak istiyorum. Atılan adımlar toplumun yararınadır. Toptan retçi olmanın mantıksal bir açıklaması yoktur" dedi.
Dilin kısır siyasi çekişmelere malzeme yapılmasının yanlış bulduğunu anadilin doğuştan gelen temel bir insani hak olduğunun altını çizen Yazar Aydoğan, "Türkiye, anadil de eğitim imkânı sağlamakla hiçbir şey kaybetmez" diyor ve ekliyor: "Hatta böyle yapmakla Kürtleri daha fazla kazanacak bir hamle dahi atmış olur. Kültürel değerleri ve temel hak ve özgürlükleri sunan bir devlet saygıyı hak ediyor. Dolayısıyla da vatandaşlar çatısı altında yaşadıkları devlete zorla değil gönül bağıyla vatandaş olmayı kabul edeceklerdir. Bu da beraberinde bireyle devlet arasındaki sorunları ortadan kaldırmayı getiriyor."

ART NİYETTEN KAYNAKLANIYOR
Dilin bölme nedeni olarak gösterilmesinin art niyetten kaynaklandığını söyleyen Aydoğan, kendisine zorla öğretilen Türkçenin belli bir dönemden sonra şahsi için dünyaya açılan bir pencere görevi yaptığını ardından da anadilini gerçek anlamda öğrenmeye sevk ettiğini vurguladı. İletişim aracı olan dilden "bölünme paranoyası" üretilmesini çok şaşırtıcı bulduğunu belirten Aydoğan, "Kendi ülkesinden göç edip İsveç'te yaşayan tüm topluluklar, kendi anadillerinde eğitim alma hakkına sahipler. Anne ve babalar başvurduktan sonra dilin ne ölçüde ve kaç kişi tarafından konuşulduğuna bakılmaksınız çocuklara anadilde eğitim imkânı sunuluyor. Bu durum İsveç'e özgüven sağladığı gibi buraya gelenlerin bu ülkeyi sevmelerine ve buraya aidiyet duygusuyla bağlanmaya bile yol açıyor" dedi.
Türkiye'deki dil sorunun çözümü için Avrupa'da birçok ülkenin uygulamasının model olarak gösterilebileceğini söyleyen Aydoğan, "Norveç, Belçika ve İsveç modellerinin örnek alınması halinde sorun çözülebilir" şeklinde konuştu. Aydoğan bırakın Avrupa ülkelerini, Irak Anayasa'sının 4. Maddesinin örnek alınması halinde bile problemin çözüleceğini söylüyor. Aydoğan, "Gelişmiş ülkelerden değil de, Irak gibi Türkiye'den daha geri bir ülkeden başlamak daha uygun, belki de daha çarpıcı olur. Irak Anayasasında Arapça ve Kürtçe, ülkenin resmi dilleri olduğu kabul edilmiş. Ayrıca Türkmence, Asurice ve Ermenice gibi anadillerde ve özel eğitim kurumlarında herhangi bir dille eğitim yapma hakları güvence altına alınmıştır. Norveç'te okula giden her çocuk, iki dili birlikte öğreniyor. Türkiye'de de böyle bir durum söz konusu olabilir. Yani hem Türkçe hem Kürtçe tüm okullarda aynı anda öğretilen dil olabilirler. Kürtçe ikinci resmi dil olarak kabul edilirse Türkiye bir şey kaybetmez" diye konuştu.

DİL KİMLİKTİR
"Türklerle Kürtlerin birbirinden ayrılması istenmiyorsa, bunları birbirinden uzaklaştıracak nedenler ortadan kaldırılmalıdır" diyen Aydoğan, sözlerini şöyle noktaladı: "Anadil sorununda çözümün sağlanması halinde Kürt meselesinde büyük mesafe alınabilir. Çünkü dil, kimliktir. Anadil de Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinden biridir. Türkiye, eğer bölünme paranoyasından kurtulmak istiyorsa dil problemini mutlak suretle çözmelidir. Bunun içinde Türkiye'de hiçbir kesimin dışlamayan yeni bir sözleşme(Anayasa) zorunludur. "Aksi hal başka seçenekleri öne çıkarır. Türkiye, güçlü ve özgüveni olan bir ülke olduğunu çok dilli bir toplum olduğunu yasalarla güvence altına alarak gösterebilir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...