Türkiye Afet Kanunu 1959 yılından kalma

İstanbul, Manisa ve Elâzığ’da kısa aralıklarla yaşanan deprem sonrası afet kanunu tartışmaları tekrar gündeme geldi. Deprem alanında uzman öğretim üyeleri, 1959’da çıkarılan 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”un günün şartlarına göre yenilenmesi gerektiğini savundu. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, bu görüşü destekleyenlerden. Kadıoğlu’nun düşüncesi Türkiye’de afet hukuku çok zayıf ve bu konuda yeterli bir çalışma yok. 7269 sayılı Kanun’un 1959’da çıkarıldığını dile getiren Kadıoğlu “Kanun çok eski. Bu sebeple herkes farklı yorumluyor. Bir yerin afet bölgesi ilan edilmesi meselesi yeniden görüşülmeli. Bir an önce kanun koyucular ve teknik adamlar bir araya gelmeli. Bu konunun dünyadaki örnekleri incelenmeli ve düzenlenmeli. Kafa karışıklığı ortadan kaldırılmalı. Afet bölgesi ilan edilmesi durumu, deprem, çığ düşmesi, sel gibi büyük/küçük her afet için aynı derecede olmamalı. Mesela ‘Afet Bölgesi 1’, ‘Afet Bölgesi 2’ şeklinde derecelendirilebilir. Ayrıca afetzedelerin bazı yasal hak talepleri oluyor, bu gibi konularda da sıkıntı çıkıyor. Bunlar da yeni düzenleme içinde olmalı” dedi.

HARİTA GÜNCEL, KANUN DEĞİL
Bu görüşle aynı fikirde olan Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezinden Doç. Dr. Bülent Özmen de şunları söyledi: 1996’da yayımlanan deprem bölgeleri haritası, bilimsel gelişmeler ışığında yürürlükten kaldırılmış, yerine 2019’da yeni harita yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla Kanun’un da mutlaka günümüz şartlarına göre yenilenmesi gerekir.