"TRT'nin Şeş'i bile büyük kazanç"

Kaynak: OZEL
"TRT'nin Şeş'i bile büyük kazanç"
GÜNDEM Haberleri  / OZEL

K.Irak'ta önemli işlere imza atan Türk vatandaşı, ünlü Kürt iş kadını Ferda Cemiloğlu "Açılım"ları değerlendirdi: "Atılan adımları küçümsemek hata. Devlet kanalında 24 saat Kürtçe yayın yapılması, adının da "ŞEŞ" olması benim için rüyaydı."

ERBİL'DE KONUŞTUK Kuzey Irak yönetiminin başkenti Erbil'deki ofisinde görüştüğümüz Ferda Cemiloğlu, bir şeyin mücadelesini çok iyi vermeyen insanların atılan adımların kıymetini bilmediklerini söyledi. Eninde sonunda meselenin çözüleceğine inandığını ifade eden Cemiloğlu, "Gençlerin ölümü vicdan sahibi herkesi kahrediyor" dedi.HİÇBİRİNİ KÜÇÜMSEMEYİN 800 yıllık aile geçmişi olan Diyarbakırlı ünlü Kürt Miri Cemil Paşa'nın torunu iş kadını Ferda Cemiloğlu, Kürt meselesinde çözüm niyetlerini ve atılan adımları küçümsemenin doğru olmadığını ifade ediyor. HER ADIM BİR KAZANIMDIR Cemiloğlu, "Devlet kanalında 24 saat Kürtçe yayın yapılacağı ve adının 'ŞEŞ' olacağı benim için rüyaydı. Bir tek 'ŞEŞ' kelimesinin kullanılması dahi bir artıdır. Her küçük adım büyük bir kazanımdır" diyor.Ferda Cemiloğlu, Irak'ın kuzeyinde önemli işlere imza atan Türkiye vatandaşı başarılı bir iş kadını. Birçok kimlik ve sıfatı var. Ama en önemlisi çok ünlü ve köklü bir ailenin mensubu olması. Bu özelliğinden dolayı Türkiye, İran, Irak ve Suriye'de, yani dört farklı ülkede, yaşayan Kürtler arasında oldukça popüler.Ünlü Kürt Miri Cemil Paşa'nın torunu olan Ferda Cemiloğlu'nun hayat hikayesi filmlere taş çıkartacak türden.Dedesi Cemil Paşa, 17 yıl Yemen'i idare ediyor. Ardından aile pek çok defa sürgünle tanışıyor. Bu sürgünlerden Ferda Hanım da payına düşeni fazlasıyla ödüyor. 16 yaşında tek kelime Türkçe bilmeden Suriye'den Diyarbakır'a geliyor ve ailesinin diğer fertleri gibi yeni bir hayata başlıyor. Ancak öyle bir azim ve inançla hayata sarılıyor ki, parmak ısırtacak başarılara imza atıyor. 8 dil öğreniyor. Siyaset yapıyor. Birçok firma kurup zengin oluyor. Ferda Hanım şimdi ağırlıklı olarak Kürt Federe Bölgesi'nin başkenti Erbil'de yaşıyor. Ama Türkiye'yi yakından takip ediyor.VARLIKLARINA EL KOYDULAR En çok bedel ödeyen Kürt ailelerden birinin ferdi olan Cemiloğlu, "Demokratik Açılım" çerçevesinde atılan adımları çok önemsediğini söylüyor. Öyle ki; "Bir arpa boyu yol alınmasını bile, dökülen kanın durmasına vesile olabilecek büyük bir kazanç" olarak görüyor.Cemiloğlu ile Erbil'deki ofisinde, Türkiye'yi ve Kürt sorununda gelinen aşamaları konuştuk. İşte söyleşiden bölümler:Sürgün hayatı sebebiyle nelerden mahrum kaldınız? Sürgün, bizim ailenin kaderi ve hayat tarzı sanki. Osmanlı döneminde en az 5-6 defa sürgüne gönderilmişler bizimkiler. Cumhuriyet tarihinde de iki defa. Suriye'de yaşarken yine sürgünle tanışmış ailem. Dolayısıyla her bir nesil yetişmeden bir sürgün hayatı yaşamış Cemil Paşa'nın ailesi. Ben Şam doğumluyum. Ailem o zaman Şam'daydı. Çok varlıklıydı. Devlet içinde devlet gibiydi. 1962 yılında Baas Partisi yönetime el koyduktan sonra ailemin hayatı yine değişime uğruyor. Bir gecede çıkarılan kanunla, Suriye'deki bütün varlıklarımıza el konuldu. O varlıklı aile, bir gecede sıfıra indi. Bu çok acı bir durumdu. Bir iki yıl bu acıya dayandık. O süreç çok sancılıydı. Bize, "Burada kalmaya devam ederseniz, başınıza neler geleceğini kimse tahmin bile edemez" denildi. Bunun üzerine çareyi tekrar Türkiye'ye gelmekte bulduk. Zira annem hâlâ Türk uyrukluydu. Biz de Türk vatandaşı olarak kayıtlıydık. Ama birçoğu, vatandaşlıktan çıkarılmış, "vatan haini" damgası yemişti. Bunlardan daha sonra dönenler oldu. Bu sefer de mahkemelerle uğraştılar. 20-30 yıldır devam eden arazi davalarımız var. Zira dedemlere ait olup da el konulmuş arazilerimizi hâlâ alamadık. AĞLAMAYI BİLMİYORUZBu hayat, size kazanımlar da getirdi mi? Ne olursa olsun artık ağlamayı bilmiyoruz. Ne olursa olsun mağdur ve bedel ödeme edebiyatı yapmıyoruz. Bir şey yapmışsak severek ve isteyerek yapmışızdır. Kürt kimliğimizle onur duyuyoruz ama kimliğimizle kimseyi rahatsız etmiyoruz. Girdiğimiz topluma çok hızlı uyum sağlıyoruz. Hem hizmetkâr hem de lideri olabiliyoruz. Aile içinde gerçek aristokratız ve başka bir dünya yaşıyoruz. Ama dışarıda halkımızla aynı seviyeyi yaşayabiliyoruz. Cemilpaşazadeler, hem köylü hem de kentli olmayı başarmış bir ailedir.Sizin için "Kürt Prensesi", "Hanım Ağa" gibi birçok sıfat kullanılıyor. Böyle denildiğinde neler hissediyorsunuz? Hayatın her aşamasını yaşamış görmüş geçirmiş bir insanım. Açıkçası hiçbirisi beni etkilemiyor. Evet, 800 yıllık geçmişi olan bir hanedandan geliyorum. Ailem hem Diyarbakır gibi bir kenti yönetmiş hem de Yemen'i idare etmiştir. "Burası Muş'tur Yolu Yokuştur" türküsü dedem Cemil Paşa dönemine yakılmıştır ve onlara ithaf edilmiştir. Türküdeki "Muş" değil, "Huş'tur". Zira Muş'un yolu yokuş değildi.Kürt meselesinin çözümü için başlatılan "demokratik açılım" projesiyle ilgili sorulara hep olumlu cevaplar vermişsiniz. Hâlâ ümitli misiniz? Hiçbir şeye sahip değilken kaybetmek insana çok acı vermez. Ama çok varlıklı iken sahip olduğunuz her şeyden mahrum bırakılmak çok büyük elem verir. Sohbetin başında ifade etmeye çalıştım. Negatife değil pozitif olanı görmeye çalışırım. Doğru yanlış, fazla eksik, geçmişin hatalarının üzerine sünger çekmeye niyetli birileri, çözüm için girişimde bulunurlarsa ben bunu her zaman önemserim. "Kürt realitesi var", "Kürt sorunu benim sorunumdur" ve "Kürtçe konuşulabilinir" denildiği zaman ben bunu bir adım olarak algılarım. Ciddiye alır ve önemserim. CHP başta olmak üzere farklı parti ve organizasyonlara siyaset yaptım. Siyaset yapmakla, bir toplumun ve milletin iyiliğini istemek farklıdır. Onun için sorunun çözümü vesilesiyle bir arpa boyu adım atılmasına bile olumlu bakarım. NİYETİ ZEDELEYENLER VAR Mehter takımı gibi iki adım ileri bir adım geri gelinse bile ben yine de atılanı kazanç olarak görürüm. Çünkü ben coğrafyanın gerçeğini biliyorum. Yüzyılları getirdiği ön yargılar var. Şimdi bu ön yargılar varken ve Türkiye bütün gerçeğini olduğu gibi bilmiyorken ve düzgün empati kurulmamışken birden bire her şey düzelmez. Zira kimsenin elinde sihirli asa yok ki toplumun bakış açısını bir anda değiştirsin. Toplumun olup bitenleri hazmetmesi için zamana ihtiyacı var. Çok tutucu ve milliyetçi Kürtlerle, aşırı milliyetçi Türkleri işin dışında tutalım. Geri kalan yüzde 80 civarındaki insanlara gelişmeleri iyi anlatmak lazım. Bu da bir süreç gerektiriyor. Bunun içinde doğru politikalar, diyalog ve iletişim gerekiyor.Sorun çözmek için bir irade görüyor musunuz? Çözüm için en önemlisi de niyettir. Onun içinde "açılımın" adı ne olursa olsun, önemli olan sorunun çözümü için niyetini belli etmektir. Eğer problemden kurtulmak için bir niyet varsa illaki bir yol bulunur. Bu konuda herkese önemli görevler düşüyor. Çözümsüzlükten nemalanan ve güç alan odaklar var. Bu kesimler, zaman zaman çözüm iradesi gösterenlerin niyetini zedelemeye çalışıyorlar. Kürt açılımı 2009'da başladı. O tarihten bu yana atılan adımları değerlendirdiğinizde neler söylersiniz? Yasaları değiştirme irade ve çoğunluğuna sahip olan siyasi partilerin çok daha cesur olması gerekir. Olumlu adımlar atılmıştır. Bu inkâr edilemez. Ama A partisi veya B partisi fark etmez. İktidar, med-cezirlere fazla kulak asmamalıdır. Her iki tarafın marjinal kesimlerinin ekmeğine yağ sürülmemelidir. Barışın gelmesini istemeyen taraflar var. Bu hem Kürt kesiminde hem de Türklerde mevcuttur. Öyle adımlar atılmalı ki, bu kesimlerin elindeki argümanlar boşa çıkartılsın. Dolayısıyla barış kendiliğinden gelir. Bu topraklara barışı gelmesi konusunda hiç karamsar değilim. Ümitlerimi ve inancımı yitirmiş değilim. Sağduyulu insanların, kanı durdurmak için gösterdikleri çabalar eninde sonunda sonuç verecektir. Ekonomik kulvarda en çok büyüyen ülkeler listesine giren ve Polonya ile birlikte "Ekonominin Aslanları" olarak gösterilen Türkiye'nin siyasal alanda da önemli bir depar atacağına dair inancım güçlü ve diridir.HER ŞEY YERİNE OTURUYOR Türkiye'de bir değişim ve dönüşümün yaşandığına inanlardanım. İster kabul edelim ister etmeyeyim birçok politika yerine oturuyor. Her şeyi çok rahatlıkla konuşuyor ve tartışıyoruz. Doğu ve Güneydoğu'da insanlar kimliklerine rahatlıkla vurgu yapabiliyorlar. Her ne kadar Kürtlerin genelinde kabul görmüyorsa da TRT Şeş (TRT?6) gibi bir devlet kanalı var. Bir devlet kanalında 24 saat Kürtçe yayın yapılacağı ve adının "ŞEŞ" olacağı bile benim için rüyaydı. Bir tek "ŞEŞ" kelimesinin kullanılması dahi benim için bir artıdır. Bir şeyin mücadelesini çok vermeyen insanlar, o minik minik atılan adımların kıymetini bilemezler. Benim için her küçük adım büyük bir kazanımdır. Çünkü yıllarca bunun mücadelesini verip de bu kazanımların binde birini almadığımız çok dönemler oldu.Kürtler, Türkiye'nin inanılmaz bir güç olduğunun farkında Ferda Cemiloğlu'na K. Irak Kürt Federe bölgesindeki halkın Türkiye'ye nasıl baktığını sorduk. Cemiloğlu, şöyle cevap verdi: Kürt Federe Bölgesi'ndeki Kürtler, Türkiye'nin güçlenmesinden rahatsız olmuyorlar. Kürtler, Türkiye'nin inanılmaz bir güç olduğunun farkında. Türkiye ile Kürt Federe bölgesi arasındaki ticaret hacmi her geçen gün büyüyor. Geçen yıl sadece bu bölge ile yapılan ticaret hacmi 7 milyar doları aştı. Bu bölge ile petrol anlaşmaları yapılıyor. Bana göre hem Amerika, hem Türkiye hem de diğer uluslar arası güçler, Irak konusunda ortak yolu bulacaklar. Eğer gerekiyorsa belki de Irak merkezi hükümetini de zorlayarak bu krizi çözecekler. Zira buradaki hadise öyle küçük değil. Hiçbir güç paranın önünde durmaz. Onun için Irak ve bölgenin geleceği için doğru politikalar oluşturulacaktır. Kürt bölgesi bunun farkında. İnsanlar yaşamak istiyor Enerji Konferansı'na Türkiye'den Bakan Taner Yıldız katıldı. Ortaklaşa bir karar alındığı tablosu var. Karşılıklı birbirini kabul etme durumu var. Burada kötüye gidişin olacağını sanmıyorum. İşaretler iyiye doğru. İnsanlar çok güzel giyinmek ve yaşamak istiyorlar. İnsanlar ve dünya çok değişti. Huzurlu ve mutlu olmanın tek yöntemi, insanın kendini özgür hissetmesidir. Bunun için herkes bir gün çaba harcayacaktır. Bugün olmazsa yarın. Baskıyla hiçbir şey sonuna kadar gitmez. Baas partisi gibi, 60 yıl yaşasa bile sonu hüsrandır baskı ve dayatmanın.
Kaynak: OZEL
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...