Prof. Dr. Mehmet Duman: 'Yüzümüzü Kafkaslar'a döndük'

Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman: Yabancı öğrenciler açısından da tercih edilen bir üniversite olmayı hedeflemekteyiz.
Rektörler konuşuyor -18- Doç. Dr. Süleyman DOĞAN sordu, rektörler cevapladı
Prof. Dr. Mehmet Duman
1960 yılında Sakarya/Akyazı'da doğdu. Orta Öğrenimini İstanbul-Bayrampaşa Ortaokulu ve Tuna Lisesinde 1978 yılında tamamladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden 1983'de mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İktisat Anabilim Dalında 1985 yılında Yüksek Lisans ve 1992 yılında doktoramı tamamladı. 1997 yıllında İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalında doçent, 2003 yılında profesör oldu.
1992 yılında Akdeniz Üniversitesine bağlı Yalvaç Meslek Yüksekokulunda Dr. Öğretim Görevlisi ve Müdür Yardımcısı olarak başladı. 1993–2000 yılları arasında Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalında, 2000–2007 yılları arasında Kocaeli Üniversitesinde aynı fakülte ve aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalıştı. İki üniversitede de dekan yardımcılığı ve bölüm başkanlığı gibi idari görevlerde bulundu. 2008 yılında Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğüne atanmış olup, halen bu görevi sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.
'YÜZÜMÜZÜ KAFKASLAR'A DÖNDÜK'
Artvin'de bir tarafta deniz, diğer yanda yemyeşil sarp dağlar ve tam ortasında barajlar ve merhum Barış Manço'nun deyimiyle "Dağa tırmanan bir şehir" Artvin'i görüyorsunuz. Artvin Çoruh Üniversitesinin sempatik, çalışkan, genç ve dinamik rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman, üniversitenin ilin sosyal ve kültürel yapısına büyük katkı sağladığının altını çiziyor. Vizyon sahibi Rektör Profesör Duman kısa zamanda genç rektör yardımcıları ile nitelikli ve iyi bir kadro oluşturmuş. Üniversite şehre ciddi bir hareket ve istihdam sağlıyor. Artvinli işadamı A.Nihat Gökyiğit'in Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı tarafından Artvin Çoruh üniversitesindeki öğrencilere de burs veriyor. Rektör Prof. Dr. Mehmet Duman, üniversitelerini tercih edecek öğrencilere burs ve yurt, öğretim üyelerine de lojman desteği verdiklerini, Artvin ve çevresini ilim ve irfanla kalkındırmak için var güçleriyle çalıştıklarını söyledi. Söyleşinin gerçekleşmesine katkıda bulunan rektör yardımcısı Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu ve öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Gümüş'e teşekkür ediyor ve mülakatla baş başa bırakıyorum.
gt; Sayın rektörüm üniversiteniz Türkiye için ne ifade ediyor?
Üniversitemiz öğretim elemanları tarafından hazırlanan "Tek Makine ile Kereste Kurutma, Koruma ve Buharlama İşlemlerinin Yapılması" projesi, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca genç girişimcilerin desteklenmesine yönelik oluşturulan Teknogirişim Sermayesi Desteği'ni almaya hak kazanmıştır. 2014 yılında Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğüne sunulan ve devam eden proje sayısı 48, toplam yayın sayısı ise 205 olarak gerçekleştirdik. TİKA ile "Gürcistan'da ormanların korunması" üzerine, JICA ve OGM ile "Çoruh havzasında havza rehabilitasyonu ve erozyonun önlenmesi" üzerine, 110 milyon TL bütçeli projenin, 2.3 milyon TL'lik izleme ve değerlendirmesi Orman Fakültesi öğretim üyelerince yürütülmektedir. AB'nin desteği ve Yunanistan, Romanya, Ukrayna, Ermenistan ve Moldova ile "Orman Yangınlarının Önlenmesinde Yeni Teknolojilerin Kullanımı" üzerine 2.5 milyon TL bütçeli projede Orman Fakültesi öğretim üyelerince yürütülmektedir.
gt; Sizce üniversitelerin temel acil sorunları ve çözüm yolları neler olabilir?
Bu konuda ilk olarak öğrencilerin barınma (yurt), ulaşım sorunu, taşradaki üniversitelerin yeterli sayıda ve vasıfta akademisyen bulamaması gibi sorunlar akla gelmektedir. Bunlara son yıllarda temel bilimler ve bazı mühendislik alanlarında görülen kontenjan açıkları eklenebilir.
Üniversitelerin bilim ve teknik geliştirme merkezleri olmanın ötesinde birer felsefi tartışma ortamı olarak çevrelerini bilinçlendirme ve bu yönüyle bulundukları bölgenin bilinç ve kültür düzeyini yükseltme sorumlulukları da bulunmaktadır. Bilimin gelişmesi ve düşüncenin yeşermesi açısından üniversitenin kurumsal açıdan özerk, öğretim üyelerinin ise akademik açıdan özgür olması gerekmektedir.
gt; Üniversitenizin yakın ve uzak hedef olarak Türk bilimindeki vizyonunu ve yerinin nerede olmasını hedefliyorsunuz?
Türkiye'de yükseköğretimin gelişme seyrine bakarak, üniversitemizin yer aldığı şehir ve bölgenin ihtiyaç ve kaynaklarına bakarak üniversitemizin misyonunu ve vizyonunu belirledik ve yirmi yıllık gelişme planını hazırlayıp kalkınma bakanlığına sunduk. Bu çerçevede üniversitemiz genellikle eğitim-öğretim odaklı planlanmasına rağmen, Artvin'in doğal koşullarına dayalı olarak ormancılık, çevre ve hidroloji gibi sınırlı araştırma alanları belirleyerek bu alanlara yönelik bilimsel alt-yapıyı oluşturduk.
gt; Yükseköğretim kurumlarında görmek istediğiniz öğrenci profili sizce nasıl olmalıdır?
Üniversite öğrencisi araştıran, sorgulayan, bilimsel düşünce yetisine sahip olmalıdır. Önceden öğrendiklerini ve önyargılarını yerleşkeye girerken dışarıda bırakmalı, yeni ve farklı olana saygı duymalı, onu anlamaya anlamlandırmaya çalışmalıdır. Girişimci ve sosyal sorumluluk bilinci gelişmiş, aynı zamanda farklı düşünce ve fikirlere açık, farklı kültürlere hoşgörü ile bakabilen, sanat ve sporla ilgilenen bir öğrenci profili oluşturmayı amaçlıyoruz.
gt; Türkiye'deki üniversitelerin bilim, teknik ve üretime katkı bakımından dünya üniversiteleri ile rekabet edebilecek düzeye gelmeleri için neler yapılmalıdır?
Öncelikle "bilgi"nin önemi devletçe ve milletçe kavranmalıdır. O zaman bilim insanları saygı görebilir ve rekabetçi bir bilim piyasası geliştirilebilir. Rekabetçi bilim piyasası gerçekten bilim ve teknoloji üretenlerle gününü gün edenleri ayıracaktır. Bilim ve teknoloji sektörünün GSMH'dan aldığı payın yaklaşık %1'den %3 seviyelerine çıkartılması, sanayi alanındaki çalışmalarının özel sektörle birlikte yapılmasını sağlayacak imkânların geliştirilmesi, proje ve performansa dayalı ücretlendirme sisteminin getirilmesi önemlidir.
gt; Üniversite rektörü olmak nasıl bir duygu, hissiyatınızı paylaşır mısınız?
Üniversite rektörü olmak gurur verici bir duygu. Yaptığınız işin öneminin bilincinde olmak insana bedii bir zevk veriyor ve işini kolaylaştırıyor. Ancak görevin ağırlığı altında ezilmek de var.
gt; Öğrencilerin üniversite tercih ve yerleşmesinde sizce üniversitenin yeri ve rolü ne olmalıdır?
Bugün yapıldığı gibi merkezi bir sınavla öğrencilerin nispi başarısının belirlenmesi çok yerindedir. Sınav sistemi açık uçlu sorularla geliştirilebilir, ancak merkezi sınavın kaldırılması kesinlikle düşünülmemelidir. Ayrıca yabancı öğrenciler için de YÖS tekrar getirilmelidir. Öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmesinde sistem esnetilebilir. Günümüzde genişletilen yatay geçiş hakları zaten sistemi yeterince esnetmektedir. Üniversitelerin aday öğrencilere doğru bir şekilde tanıtılması için "Study in Turkey" benzeri bir tanıtım çalışmasının Türk vatandaşları için de yapılması gereklidir.
gt; Bir üniversiteyi sıfırdan başlatıp belli bir duruma getirmek nasıl bir şey?
Size önemli maddi ve beşeri kaynakları emanet edip, sizden yerleşkesinden mimarisine, araştırma görevlisinden profesörüne kadar kendinizin şekillendireceği bir üniversiteyi yeni baştan oluşturmanızın istenmesi hem şerefli görev hem de bu sorumluluğu yerine getirmek büyük bir özveri istiyor. Bugün geldiğimiz aşamada kurduğumuz her fakülte, açtığımız her bölüm ve mezun ettiğimiz her öğrenci, Artvin Çoruh Üniversitesi adresli yayınlanmış her makale, gerçekleştirilmiş her proje, yazılmış her rapor, yapılmış her kongre ve sempozyum beni ziyadesiyle gururlandırıyor.
gt; Üniversite rektörleri inşaat ve parasal durumdan azade tutulmalı mı?
Üniversitenin büyüklüğünün ve fiziki ve beşeri ihtiyaçlarının üniversite yönetimi tarafından belirlenmesi elzemdir. Ancak her üniversitenin bir yapı işleri dairesi kurup kendi inşaatlarını kendisinin yapmasını doğru bulmuyorum. İnşaat alanında uzmanlaşmış TOKİ gibi kuruluşların bu işi üstlenmesi gerekir. Böylece rektör ve üniversite yönetimi baştan itibaren bütün dikkatlerini akademik alana verebileceği gibi, üniversite yönetimince belirlenmiş ihtiyaçlar çerçevesinde uzman kuruluşlar tarafından projelendirilecek ve yapılacak inşaatlar hem daha kaliteli, hem de daha ekonomik olacaktır.
gt; Yeni Türkiye'nin yeni rektörü nasıl olmalıdır?
Ben Eski ve Yeni Türkiye ayırımını, siyaseten anlamlı olmasına karşılık, yeni bir kırılma oluşturacağı, henüz Osmanlı/Cumhuriyet kırılmasının travmatik etkilerini telafi edememiş bir ülkenin vatandaşı olarak anlamlı bulmuyorum. Ancak bu soruyu 2023 Vizyonu çerçevesinde düşündüğümde; rektörler üniversitenin beşeri ve mali kaynaklarını yönetirler. Bunu yaparken demokratik ve katılımcı yönetim anlayışına sahip olmalıdırlar. Maalesef kültürümüz her şeyi liderden bekleyen bir yapı sunmakta, akademi de kısmen bu etki altında işlemektedir. Bu yüzden rektörler, sadece akademik birimlerden gelecek teklifleri beklemek yerine, dünyada yükseköğretimin gelişimine paralel bir şekilde yeni bölüm ve programların kurulması, eskimiş olanların yürürlükten kaldırılması, araştırma ve yayın faaliyetlerinin desteklenmesi ve yeni araştırma alanlarının açılması konusunda aktif olmalıdırlar.

Güzel ve şirin bir kampüs
Kuruluş: 2007
Akademik persomel: 442
İdari personel: 214
Öğrenci sayısı: 7 bin
Fakülte sayısı: 7, meslek yüksekokulu: 6, yüksekokul: 1
Uygulama ve araştırma merkezi: 5, enstitü: 2
Misyon: Uluslararası standartlarda eğitim almış, yaparak-yaşayarak öğrenen, iş dünyasının tercih ettiği, değişime yön veren, girişimci, bilinçli, disiplinli ve meslek etiğine sahip uzman bireyler yetiştirmek.
Vizyon: Bilimsel çalışmalarda, bilgi ve teknoloji üretiminde, kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif etkinliklerde Türkiye'de önde gelen ve dünyada saygın; mezunları tercih edilen ve aranan; uluslararası nitelikte öğrenci ve öğretim elemanı yapısına sahip; paydaşların gereksinimlerini hızlı, kaliteli ve etkili çözümlerle karşılayan öncü bir üniversite olmaktır.

İNSAN TASAVVURU
İnsan hiçbir zaman olmuş-bitmiş bir varlık değildir. O, "beşer" olarak doğar ama zamanla "insan" olur.
İnsanlaşma bir süreçtir ve bu süreç doğumdan ölüme kadar kesintisiz bir şekilde sürer.
Kendi iç dünyasında insan, iyilik ve kötülük gibi iki nokta arasında gidip gelmeye müsaittir.
İnsan tasavvuru, idraki, olgusu ve fenomeni; fizik ve metafiziğin toplamı müstesna bir varlıktır.
Alet yapan ve kullanan insan; bilim, sanat ve düşünce gibi etkinlik alanlarının da kâşifidir.
Tasavvufta insan, Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi (halîfe) olarak görülmüş, onun maddî yönleri bile manevi boyutunun tecellisi sayılmıştır.
"Varlıklar içerisinde, Allah'ın bütün sıfatlarına mazhar olan yegâne varlık, insandır" diyen Mevlana, "Kâmil insan"ı Mesnevî'de "ney" metaforuyla anlatılır: "Dinle neyi, bak neler anlatıyor; ayrılıklardan şikâyet ediyor." Mevlâna, enâniyetinden, inadından, heves ve havâsından soyunmuş gönülden anlayan insan-ı kâmili "dinle!" demektedir. Mevlâna'nın idealize ettiği bu insan tasavvuru, kendisini Allah'ı anmaktan alıkoyacak her türlü bağı koparmış insandır. İnsan; "küçük bir âlem, ama hakikatte en büyük âlemdir" diyen Mevlâna, "insan zayıf yaratılmıştır" ayetine atıfla, bu zayıf ateş mesabesinde olan insanın, ilâhî aşk ateşiyle beslendiği takdirde bütün bir cihanı gönülden süzülerek gelen düşüncelerle ısıtacağını söyler.
Batılı filozoflara göre "güçlü insan", "üstün insan" başarısından ve kişisel kabiliyetinden dolayı yücelir, modern hayat da "insan ne kadar tüketirse o kadar mutlu olur" fikrini aşılamaktadır. İslâm'a göre ise insan-ı kâmil; iktisat, fazilet, ahlâk, irfan, cömertlik, marifet gibi özelliklere sahip olan insandır.
Beşer, sosyalleşme süreçlerinden geçerek insanlaşmaktadır. Sosyalleşme, beşeri varlığın, içinde bulunduğu topluma uyum sürecidir. İbn Haldun "Mukaddime" adlı eserinde "insan tabiatı itibariyle medenidir" der. Kendisi olmayan insan yabancılaşmış insandır. (İnsan fenomeni, K.Canatan, 2014).
Temel insani ve İslami değerler olarak, ahlak, adalet ve sulh yolunu benimsiyorum. "Bismillah" diyerek başladığım Türkiye Gazetesi'ndeki bu ilk köşe yazımda siz aziz okurlara "Merhaba" derken, gayem bireyin ve toplumun doğru ve nitelikli iletişimi içerisinde irfan hazinesinden gereği gibi zevk alması, ruhen aydınlanması, manen huzura kavuşmasıdır.
"İnsanın değeri" nedir diye soranlara Mevlana "Aradığı şeydir" der. Biz de, yitirdiğimiz güzel değerlerin peşine düşmek ve yeniden bulmak için onları aramada geç kalmayalım.
Süleyman DOĞAN / İZDÜŞÜMÜ
@suleymandogan68
Prof. Dr. Mehmet Duman
1960 yılında Sakarya/Akyazı'da doğdu. Orta Öğrenimini İstanbul-Bayrampaşa Ortaokulu ve Tuna Lisesinde 1978 yılında tamamladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden 1983'de mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İktisat Anabilim Dalında 1985 yılında Yüksek Lisans ve 1992 yılında doktoramı tamamladı. 1997 yıllında İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalında doçent, 2003 yılında profesör oldu.
1992 yılında Akdeniz Üniversitesine bağlı Yalvaç Meslek Yüksekokulunda Dr. Öğretim Görevlisi ve Müdür Yardımcısı olarak başladı. 1993–2000 yılları arasında Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalında, 2000–2007 yılları arasında Kocaeli Üniversitesinde aynı fakülte ve aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalıştı. İki üniversitede de dekan yardımcılığı ve bölüm başkanlığı gibi idari görevlerde bulundu. 2008 yılında Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörlüğüne atanmış olup, halen bu görevi sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.
'YÜZÜMÜZÜ KAFKASLAR'A DÖNDÜK'
Artvin'de bir tarafta deniz, diğer yanda yemyeşil sarp dağlar ve tam ortasında barajlar ve merhum Barış Manço'nun deyimiyle "Dağa tırmanan bir şehir" Artvin'i görüyorsunuz. Artvin Çoruh Üniversitesinin sempatik, çalışkan, genç ve dinamik rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman, üniversitenin ilin sosyal ve kültürel yapısına büyük katkı sağladığının altını çiziyor. Vizyon sahibi Rektör Profesör Duman kısa zamanda genç rektör yardımcıları ile nitelikli ve iyi bir kadro oluşturmuş. Üniversite şehre ciddi bir hareket ve istihdam sağlıyor. Artvinli işadamı A.Nihat Gökyiğit'in Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı tarafından Artvin Çoruh üniversitesindeki öğrencilere de burs veriyor. Rektör Prof. Dr. Mehmet Duman, üniversitelerini tercih edecek öğrencilere burs ve yurt, öğretim üyelerine de lojman desteği verdiklerini, Artvin ve çevresini ilim ve irfanla kalkındırmak için var güçleriyle çalıştıklarını söyledi. Söyleşinin gerçekleşmesine katkıda bulunan rektör yardımcısı Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu ve öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Gümüş'e teşekkür ediyor ve mülakatla baş başa bırakıyorum.
gt; Sayın rektörüm üniversiteniz Türkiye için ne ifade ediyor?
Üniversitemiz öğretim elemanları tarafından hazırlanan "Tek Makine ile Kereste Kurutma, Koruma ve Buharlama İşlemlerinin Yapılması" projesi, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca genç girişimcilerin desteklenmesine yönelik oluşturulan Teknogirişim Sermayesi Desteği'ni almaya hak kazanmıştır. 2014 yılında Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğüne sunulan ve devam eden proje sayısı 48, toplam yayın sayısı ise 205 olarak gerçekleştirdik. TİKA ile "Gürcistan'da ormanların korunması" üzerine, JICA ve OGM ile "Çoruh havzasında havza rehabilitasyonu ve erozyonun önlenmesi" üzerine, 110 milyon TL bütçeli projenin, 2.3 milyon TL'lik izleme ve değerlendirmesi Orman Fakültesi öğretim üyelerince yürütülmektedir. AB'nin desteği ve Yunanistan, Romanya, Ukrayna, Ermenistan ve Moldova ile "Orman Yangınlarının Önlenmesinde Yeni Teknolojilerin Kullanımı" üzerine 2.5 milyon TL bütçeli projede Orman Fakültesi öğretim üyelerince yürütülmektedir.
gt; Sizce üniversitelerin temel acil sorunları ve çözüm yolları neler olabilir?
Bu konuda ilk olarak öğrencilerin barınma (yurt), ulaşım sorunu, taşradaki üniversitelerin yeterli sayıda ve vasıfta akademisyen bulamaması gibi sorunlar akla gelmektedir. Bunlara son yıllarda temel bilimler ve bazı mühendislik alanlarında görülen kontenjan açıkları eklenebilir.
Üniversitelerin bilim ve teknik geliştirme merkezleri olmanın ötesinde birer felsefi tartışma ortamı olarak çevrelerini bilinçlendirme ve bu yönüyle bulundukları bölgenin bilinç ve kültür düzeyini yükseltme sorumlulukları da bulunmaktadır. Bilimin gelişmesi ve düşüncenin yeşermesi açısından üniversitenin kurumsal açıdan özerk, öğretim üyelerinin ise akademik açıdan özgür olması gerekmektedir.
gt; Üniversitenizin yakın ve uzak hedef olarak Türk bilimindeki vizyonunu ve yerinin nerede olmasını hedefliyorsunuz?
Türkiye'de yükseköğretimin gelişme seyrine bakarak, üniversitemizin yer aldığı şehir ve bölgenin ihtiyaç ve kaynaklarına bakarak üniversitemizin misyonunu ve vizyonunu belirledik ve yirmi yıllık gelişme planını hazırlayıp kalkınma bakanlığına sunduk. Bu çerçevede üniversitemiz genellikle eğitim-öğretim odaklı planlanmasına rağmen, Artvin'in doğal koşullarına dayalı olarak ormancılık, çevre ve hidroloji gibi sınırlı araştırma alanları belirleyerek bu alanlara yönelik bilimsel alt-yapıyı oluşturduk.
gt; Yükseköğretim kurumlarında görmek istediğiniz öğrenci profili sizce nasıl olmalıdır?
Üniversite öğrencisi araştıran, sorgulayan, bilimsel düşünce yetisine sahip olmalıdır. Önceden öğrendiklerini ve önyargılarını yerleşkeye girerken dışarıda bırakmalı, yeni ve farklı olana saygı duymalı, onu anlamaya anlamlandırmaya çalışmalıdır. Girişimci ve sosyal sorumluluk bilinci gelişmiş, aynı zamanda farklı düşünce ve fikirlere açık, farklı kültürlere hoşgörü ile bakabilen, sanat ve sporla ilgilenen bir öğrenci profili oluşturmayı amaçlıyoruz.
gt; Türkiye'deki üniversitelerin bilim, teknik ve üretime katkı bakımından dünya üniversiteleri ile rekabet edebilecek düzeye gelmeleri için neler yapılmalıdır?
Öncelikle "bilgi"nin önemi devletçe ve milletçe kavranmalıdır. O zaman bilim insanları saygı görebilir ve rekabetçi bir bilim piyasası geliştirilebilir. Rekabetçi bilim piyasası gerçekten bilim ve teknoloji üretenlerle gününü gün edenleri ayıracaktır. Bilim ve teknoloji sektörünün GSMH'dan aldığı payın yaklaşık %1'den %3 seviyelerine çıkartılması, sanayi alanındaki çalışmalarının özel sektörle birlikte yapılmasını sağlayacak imkânların geliştirilmesi, proje ve performansa dayalı ücretlendirme sisteminin getirilmesi önemlidir.
gt; Üniversite rektörü olmak nasıl bir duygu, hissiyatınızı paylaşır mısınız?
Üniversite rektörü olmak gurur verici bir duygu. Yaptığınız işin öneminin bilincinde olmak insana bedii bir zevk veriyor ve işini kolaylaştırıyor. Ancak görevin ağırlığı altında ezilmek de var.
gt; Öğrencilerin üniversite tercih ve yerleşmesinde sizce üniversitenin yeri ve rolü ne olmalıdır?
Bugün yapıldığı gibi merkezi bir sınavla öğrencilerin nispi başarısının belirlenmesi çok yerindedir. Sınav sistemi açık uçlu sorularla geliştirilebilir, ancak merkezi sınavın kaldırılması kesinlikle düşünülmemelidir. Ayrıca yabancı öğrenciler için de YÖS tekrar getirilmelidir. Öğrencilerin üniversitelere yerleştirilmesinde sistem esnetilebilir. Günümüzde genişletilen yatay geçiş hakları zaten sistemi yeterince esnetmektedir. Üniversitelerin aday öğrencilere doğru bir şekilde tanıtılması için "Study in Turkey" benzeri bir tanıtım çalışmasının Türk vatandaşları için de yapılması gereklidir.
gt; Bir üniversiteyi sıfırdan başlatıp belli bir duruma getirmek nasıl bir şey?
Size önemli maddi ve beşeri kaynakları emanet edip, sizden yerleşkesinden mimarisine, araştırma görevlisinden profesörüne kadar kendinizin şekillendireceği bir üniversiteyi yeni baştan oluşturmanızın istenmesi hem şerefli görev hem de bu sorumluluğu yerine getirmek büyük bir özveri istiyor. Bugün geldiğimiz aşamada kurduğumuz her fakülte, açtığımız her bölüm ve mezun ettiğimiz her öğrenci, Artvin Çoruh Üniversitesi adresli yayınlanmış her makale, gerçekleştirilmiş her proje, yazılmış her rapor, yapılmış her kongre ve sempozyum beni ziyadesiyle gururlandırıyor.
gt; Üniversite rektörleri inşaat ve parasal durumdan azade tutulmalı mı?
Üniversitenin büyüklüğünün ve fiziki ve beşeri ihtiyaçlarının üniversite yönetimi tarafından belirlenmesi elzemdir. Ancak her üniversitenin bir yapı işleri dairesi kurup kendi inşaatlarını kendisinin yapmasını doğru bulmuyorum. İnşaat alanında uzmanlaşmış TOKİ gibi kuruluşların bu işi üstlenmesi gerekir. Böylece rektör ve üniversite yönetimi baştan itibaren bütün dikkatlerini akademik alana verebileceği gibi, üniversite yönetimince belirlenmiş ihtiyaçlar çerçevesinde uzman kuruluşlar tarafından projelendirilecek ve yapılacak inşaatlar hem daha kaliteli, hem de daha ekonomik olacaktır.
gt; Yeni Türkiye'nin yeni rektörü nasıl olmalıdır?
Ben Eski ve Yeni Türkiye ayırımını, siyaseten anlamlı olmasına karşılık, yeni bir kırılma oluşturacağı, henüz Osmanlı/Cumhuriyet kırılmasının travmatik etkilerini telafi edememiş bir ülkenin vatandaşı olarak anlamlı bulmuyorum. Ancak bu soruyu 2023 Vizyonu çerçevesinde düşündüğümde; rektörler üniversitenin beşeri ve mali kaynaklarını yönetirler. Bunu yaparken demokratik ve katılımcı yönetim anlayışına sahip olmalıdırlar. Maalesef kültürümüz her şeyi liderden bekleyen bir yapı sunmakta, akademi de kısmen bu etki altında işlemektedir. Bu yüzden rektörler, sadece akademik birimlerden gelecek teklifleri beklemek yerine, dünyada yükseköğretimin gelişimine paralel bir şekilde yeni bölüm ve programların kurulması, eskimiş olanların yürürlükten kaldırılması, araştırma ve yayın faaliyetlerinin desteklenmesi ve yeni araştırma alanlarının açılması konusunda aktif olmalıdırlar.

Güzel ve şirin bir kampüs
Kuruluş: 2007
Akademik persomel: 442
İdari personel: 214
Öğrenci sayısı: 7 bin
Fakülte sayısı: 7, meslek yüksekokulu: 6, yüksekokul: 1
Uygulama ve araştırma merkezi: 5, enstitü: 2
Misyon: Uluslararası standartlarda eğitim almış, yaparak-yaşayarak öğrenen, iş dünyasının tercih ettiği, değişime yön veren, girişimci, bilinçli, disiplinli ve meslek etiğine sahip uzman bireyler yetiştirmek.
Vizyon: Bilimsel çalışmalarda, bilgi ve teknoloji üretiminde, kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif etkinliklerde Türkiye'de önde gelen ve dünyada saygın; mezunları tercih edilen ve aranan; uluslararası nitelikte öğrenci ve öğretim elemanı yapısına sahip; paydaşların gereksinimlerini hızlı, kaliteli ve etkili çözümlerle karşılayan öncü bir üniversite olmaktır.

İNSAN TASAVVURU
İnsan hiçbir zaman olmuş-bitmiş bir varlık değildir. O, "beşer" olarak doğar ama zamanla "insan" olur.
İnsanlaşma bir süreçtir ve bu süreç doğumdan ölüme kadar kesintisiz bir şekilde sürer.
Kendi iç dünyasında insan, iyilik ve kötülük gibi iki nokta arasında gidip gelmeye müsaittir.
İnsan tasavvuru, idraki, olgusu ve fenomeni; fizik ve metafiziğin toplamı müstesna bir varlıktır.
Alet yapan ve kullanan insan; bilim, sanat ve düşünce gibi etkinlik alanlarının da kâşifidir.
Tasavvufta insan, Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi (halîfe) olarak görülmüş, onun maddî yönleri bile manevi boyutunun tecellisi sayılmıştır.
"Varlıklar içerisinde, Allah'ın bütün sıfatlarına mazhar olan yegâne varlık, insandır" diyen Mevlana, "Kâmil insan"ı Mesnevî'de "ney" metaforuyla anlatılır: "Dinle neyi, bak neler anlatıyor; ayrılıklardan şikâyet ediyor." Mevlâna, enâniyetinden, inadından, heves ve havâsından soyunmuş gönülden anlayan insan-ı kâmili "dinle!" demektedir. Mevlâna'nın idealize ettiği bu insan tasavvuru, kendisini Allah'ı anmaktan alıkoyacak her türlü bağı koparmış insandır. İnsan; "küçük bir âlem, ama hakikatte en büyük âlemdir" diyen Mevlâna, "insan zayıf yaratılmıştır" ayetine atıfla, bu zayıf ateş mesabesinde olan insanın, ilâhî aşk ateşiyle beslendiği takdirde bütün bir cihanı gönülden süzülerek gelen düşüncelerle ısıtacağını söyler.
Batılı filozoflara göre "güçlü insan", "üstün insan" başarısından ve kişisel kabiliyetinden dolayı yücelir, modern hayat da "insan ne kadar tüketirse o kadar mutlu olur" fikrini aşılamaktadır. İslâm'a göre ise insan-ı kâmil; iktisat, fazilet, ahlâk, irfan, cömertlik, marifet gibi özelliklere sahip olan insandır.
Beşer, sosyalleşme süreçlerinden geçerek insanlaşmaktadır. Sosyalleşme, beşeri varlığın, içinde bulunduğu topluma uyum sürecidir. İbn Haldun "Mukaddime" adlı eserinde "insan tabiatı itibariyle medenidir" der. Kendisi olmayan insan yabancılaşmış insandır. (İnsan fenomeni, K.Canatan, 2014).
Temel insani ve İslami değerler olarak, ahlak, adalet ve sulh yolunu benimsiyorum. "Bismillah" diyerek başladığım Türkiye Gazetesi'ndeki bu ilk köşe yazımda siz aziz okurlara "Merhaba" derken, gayem bireyin ve toplumun doğru ve nitelikli iletişimi içerisinde irfan hazinesinden gereği gibi zevk alması, ruhen aydınlanması, manen huzura kavuşmasıdır.
"İnsanın değeri" nedir diye soranlara Mevlana "Aradığı şeydir" der. Biz de, yitirdiğimiz güzel değerlerin peşine düşmek ve yeniden bulmak için onları aramada geç kalmayalım.
Süleyman DOĞAN / İZDÜŞÜMÜ
@suleymandogan68