Mustafa Şentop: 'Pandora'nın kutusu daha yeni açılıyor'

Mustafa Şentop: 'Pandora'nın kutusu daha yeni açılıyor'
GÜNDEM Haberleri

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, telekulak operasyonunu değerlendirdi, paralel yapı ve seçimler konusunda açıklamalar yaptı.

TGRT Haber'e konuşan Şentop, "Operasyonlar, bir uluslararası projenin Türkiye'deki taşeronluğu" dedi.
"DÜNYA TARİHİNİN EN VAHİM DİNLEME OLAYI"
Şentop, 7 bin kişinin yasa dışı olarak dinlendiği 'paralel dinleme' için, "Pandora'nın kutusu daha yeni açılıyor. Bakalım daha neler çıkacak... 'Biz bu kadar dinlemedik' diyen savcılar, haklı olabilirler. Çünkü, 25 Aralık'taki soruşturmayı yürüten savcı, kendisine emniyetten gelen 11 tane çuval hakkında, ağzını bile açmadan karar vermişti. Yani emniyetten, önlerine bir liste konmuş, hakim ve savcılar da bunları okumadan imzalamış olabilir. Bu savcı arkadaşlar da saymamışlardır bile kaç kişiye dinleme kararı verdiklerini... Hatta kendi kullandıkları telefonlar için bile 'dinleme' kararı veren savcı ve hakimler oldu geçmişte. Ancak sadece Türkiye'nin değil, dünya tarihinin en vahim dinleme olayı ile karşı karşıyayız bu kez" değerlendirmesinde bulundu.


"MÜFETTİŞLERE KAPI ALTINDAN İHBAR YAPILIYOR"
Bildiklerinin hepsini kamuoyu ile paylaşabilmelerinin, konuşabilmelerinin mümkün olamayacağına dikkat çeken Şentop, "Bazı şeyleri anlattığınızda sadece kamuoyu değil, bizim yanımızdaki hukukçu arkadaşlar da, 'Yok canım, o kadar da olmaz' diyorlardı. Fakat şu anda gördüklerimiz, 'bu kadar da olmaz' diye düşündüğümüz şeyleri aşan boyutta... Biz bunların benzerlerini duyuyorduk. Bazı hakimler ve savcılarla ilgili yapılan soruşturmalar şöyle gerçekleşiyor. Müfettiş rapolarında var bu... Müfettiş bey, kendisine tahsis edilen odasında otururken, kapısının altından o adliyedeki bir hakimle ilgili ihbar mektup atılıyor. Bu ihbarı esas alarak bir soruşturma yapılıyor ve ceza tayin ediliyor. Bu tür kurgulanmış çok soruşturma var" dedi.


"YARGI, OTURUP SENARYO DAVALAR YAZIYOR"
Türkiye'deki yargı sistemini eleştiren Mustafa Şentop, "Artık şöyle düşünüyorum. Davalarla ilgili olarak bir senaryo yazma ekibi var. Hem ihbar mektubu hazırlıyorlar, hem sorulacak soruları tayin ediyorlar, hem bu işlere kimlerin katılacağını, aktörleri, figüranları, oyuncuları seçiyorlar. Soruşturmaları kimin yürüteceğini de belirliyorlar. İddianameler yazılıyor ve böylelikle davalar sürüyor. Hukuki değer olarak değil belki ama; bizim savcılarımızın yazamayacağı ustalıkta metinler var. Bizimkileri biliyorum çünkü; 'yazın' deseniz, iki sayfayı geçmeyecek iddianameler isnat ederler. Bunların, 500 sayfalık, bin sayfalık iddianameler yazan özel yazım ekipleri var" diye konuştu.


"STATÜKO, HÜKÜMET TAŞERON OLSUN İSTİYOR"
Şentop, 17 Aralık'tan itibaren bir örgütü tartıştığımıza dikkat çekerek, "1960'da darbe yapanlar ve yaptıranlar şunu gördüler ki; Türkiye, uluslararası şartları zorlayarak, 1945'te çok partili, demokratik hayata, serbest seçimlere geçti ve statüko kaybetti. Türkiye'yi seçimsiz, tek partili hayata döndüremezsiniz artık... İki gerçek ortaya çıkıyor artık; çok partili hayat olacak ve seçimler yapılacak. Dolayısıyla, CHP'de sembolik olarak temsil edilen statükonun kazanma artık ihtimali yok. Bunun üzerine kurgulayıcılar, 'Biz bu iki gerçeği esas alarak Türkiye'de bir siyasi hayat kurmalıyız' anlayışı ile çalışıyor. Yani 'seçimler olsun, çok partili hayat olsun; ama Türkiye'nin temel meseleleri ile ilgili kararları yine seçilmemişler, biz verelim' diyorlar. Hükümetler taşeron olarak kullanılsın" ifadelerini kullandı.


17 ARALIK, ANOKRANİK BİR DARBEDİR
17 ARALIK, ARKAİK BİR DARBE OLDU
Yaşanan gelişmeler için 'Bu bir darbe girişimidir' diyen Şentop, "Nasıl 28 Şubat, 12 Eylül'e, 27 Mayıs'a benzemiyen bir darbeydi; darbe teşebbüsüydü, 'post-modern darbe' dendi. Bu da aynen öyle... 27 Mayıs 1960'dan itibaren Türkiye'nin düşük yoğunluklu darbe ortamında olduğu kanaatindeyim. Bunlar yoğunluğun pik yaptığı durumlar... Düşük yoğunluklu darbe dönemi, 2010 referandumuna kadar devam etmiştir. Bu biraz arkaik bir darbe teşebbüsü oldu. 12 Eylül 2010'la beraber Türkiye, siyaseten böyle bir dönemden çıktı. Şu anda yaşadığımız, 17 Aralık'la beraber yaşadığımız şey, 12 Eylül 2010 öncesine ait darbe modellerinin bir uzantısı olarak gözüküyor, anokranik olarak gözüküyor" yorumunda bulundu.


"YARGI VİTRİNDE OLAN BİR GÜÇ"
"VESAYET, YARGI ÜZERİNDEN SÜRÜYOR"
"CHP'NİN RESMİ GÖRÜŞÜ DARBE YANLISI"
"MİLLET, STATÜKOYA KARŞI DESTEK VERİR"
Mustafa Şentop, 17 Aralık ve beraberindeki gelişmeleri de analiz ederek, "Burada statükocu zihniyet diyor ki; mecliste çoğunluğu sağlayamıyoruz. Vesayetçi anlayış, bürokratik oligarşi, parlamentoda hakimiyeti kuramıyor. Hükümet buradan çıkıyor, dolayısıyla yürütmede de yoklar. Ellerinde bir tek güç kalıyor; o da yargı... Yargı, vitrinde olan bir güç... Yargı üzerinden vesayeti devam ettirmek isteyen bir anlayış var Türkiye'de... 27 Mayıs'tan beri; Türkiye'nin yargı ile ilgili sorunları var. Bunları çok vahim şekillerde yaşadık. Siyasi partilerin kapatılması ile yaşadık, anayasa değişikliğinin iptalinde yaşadık, AK Parti'nin kapatılmasında yaşadık, 367'de yaşadık, bunları hep gördü Türkiye... Düşük yoğunluklu darbe girişimlerinde muhalefetin sicili sabıkalı... CHP'nin resmi görüşü, darbeden ve vesayetten yana her zaman. Millet her zaman statükoya karşı olanlara desteğini vermiştir, verecektir" dedi.


"BİRLİKTE ÇALIŞTIKLARIMIZ, CEZA KESMEYE KALKTI"
"SORUŞTURMALAR ETİKETTİR, KAMUFLAJDIR"
2010 referandumu ile Türkiye'de şekli anlamda, darbeci, vesayetçi yapının bozulduğunu anlatan Şentop, "Bu yapıya ve yargıya karşı hep beraber mücadele verirken, bizi de destekleyen bir kitle varken, sonra birkaç senedir fark ettiğimiz bir şey oldu; birlikte hareket ettiğimiz, bizimle çalışan insanlar, Başbakan'a ceza kesmek, ders vermek istiyor. Yani hep beraber bir vesayetçi sisteme karşı mücadele verdiklerimiz, vesayetçilerle mücadele edenlere karşı mücadele ediyormuş aslında, sistem devam etsin istiyorlarmış. Burada da o var. Kanunsuz dinlemeler yapılmış... Bir kurgu söz konusu... Bir dava, bir soruşturmasının senaryosu yazılmış. Bu soruşturma sadece bir etikettir, kamuflajdır. Siyasetin geleceğiyle ilgili çok mühim bir tabloyla karşı karşıyayız. " değerlendirmesinde bulundu.


"STATÜKO İKTİDAR MÜCADELESİ VERİYOR"
Dinleme olayları sonrası böyle bir yapı ile, örgütle yüzleştiğimizi söyleyen Şentop, "Bir işi savcının yapıyor olması, bir kararı hakimin veriyor olması, tek başına bir yargı sürecinin bulunduğunu bize göstermiyor. Yapılanların aynı zamanda hukukla, mantıkla, vicdanla da irtibatlı olması lazım. Asıl mesele, Türkiye'de bir iktidar mücadelesi var. Siyasetle bu mücadeleyi sürdüremiyor Türkiye'deki statüko... O mücadeleyi başka enstrümanlarla, yargı ile siyasi bir netice almak üzere bir operasyon yürütülüyor. Bunu bütün Türkiye'nin görmesi lazım. Güç yargının elinde, hazırlığı emniyet yapıyor. Bu işler için yetişmiş insanlar var. Uluslararası bağlantıları olan bir operasyon yapılıyor. Mesela Adana'daki durdurulan TIR'ların, sadece oradaki bir savcının işgüzarlığıyla, gayretkeşliğiyle yapıldığını hiç kimse söyleyemez. Burada Türkiye'nin bir istihbarat operasyonunun başka bir devletin istihbarat örgütü adına yapıldığı çok açık... Bu neyin karşılığında yapılmıştır?" diye sordu.


"PARALEL YAPI, GERİLLA SAVAŞI YAPIYOR"
"AK PARTİ, 42 BANDINA ÇEKİLMEK İSTENİYOR"
Türkiye'nin uluslararası alanda atacağı adımlar hesaplandığını ve devlet ile örgüt arasındaki farkın da bu olduğunu söyleyen Şentop, "Onlar gerilla savaşı yapıyor. Devlet her şeye rağmen hukuka bağlı kalarak hareket etmek zorunda... Yaşananları bazıları kerhen destekliyor olabilir; bir kısmı da gönüllü olarak... 28 Şubat'ın yanında yer alan iş dünyasının temsilcileri ile medya aktörleri birleşmiş durumda bir operasyon yürütüyorlar. Gezi olaylarından itibaren biliyoruz ki; bu operasyonun dış ayakları da var. Savcı ve hakim kararı kamuflaj olarak konuyor. Türkiye'de, planlanmış bir uluslararası operasyonun taşeronluğu yapılıyor. Bunun nedeni de açık, öncesinde yerel seçim, arkasından Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve daha sonra genel seçim olacak. Bir seçimler zinciri var önümüzde ve bu da AK Parti'nin ve Başbakanımızın zaferi ile sonuçlandığında, onların hesabına göre; halkın seçtiği, halkın iradesi ile iktidara gelen bir siyasi yapının ülkeyi yöneteceği, güçleneceği korkusu var. Siyasi iradeyi, gücü zayıflatmak istiyorlar. AK Parti'yi yüzde 42 bandına kadar indirebilmek hedefleniyor. Daha sonra Türkiye'yi operasyonlar yapılabilir bir ülke konumuna getirmek planlanıyor." dedi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...