Kuzey'e devlet, Güney'e diktatör

Kuzey'e devlet, Güney'e diktatör

GÜNDEM Haberleri

Bir zamanlar binbir gece masallarının anlatıldığı Bağdat için artık "çöplük" tabiri kullanılıyor. Güneyde diktatörlüğün sinyalleri verilirken, doğuda da Sünniler özerklik için ayaktalar. Petrolün keyfini çıkaran Kürtler ise halay çekiyor...

Gözyaşının dinmediği Irak, tüm geliri petrol üzerine kurulu çok uluslu şirket gibi. Herkes yerel ofisinin çıkarlarını öne alıyor. Artık bu ülkenin birliğine inanç kalmadı... Bu sözler Duhok Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Zirevan Bervari'ye ait. İnsan Hakları ve Demokrasi Merkezi'nin Genel Sekteri Bervari, bu cümleleri 2003'te başlayıp ve bugün 10. yılı geride bırakan Irak Savaşı'nın yıl dönümü sebebiyle sarf etti. Üstelik Bervari, Irak'ın pek çok krize gebe olduğunu da üzülerek hatırlattı. Genç öğretim üyesi hiç de haksız sayılmaz. Zira, Irak'ın içinde bulunduğu durum 'görünen köy kılavuz istemez' mahiyetinde. 2003 yılının 20 Mart'ında başlayan savaş sonunda Baas rejimi yıkıldı ve Saddam'ın asılmasıyla da Irak bir diktatörden kurtuldu. Fakat bunun bedeli hayli ağır oldu. Aradan geçen süre zarfında kaç Iraklının öldüğü hâlâ resmî olarak açıklanmadı. Ama kayıp sivil sayısının bir milyonu geçtiği söyleniyor. Sivillere yönelik bombalı saldırılar halen devam ediyor.


nbsp;Kuzey'e devlet, Güney'e diktatör
nbsp;Kuzey'e devlet, Güney'e diktatör
nbsp;
Kuzey'e devlet, Güney'e diktatör



DEMOKRASİ NE ARAR...
Can kaybına ilişkin istatistiki veriler tartışmalı da olsa, net olan husus artık Irak'ın bütünlüğüne olan inancın sıfır düzeyine inmiş olması. Şiiler, Sünniler ve Kürtler sadece kendi bölgelerinin geleceği üzerinde duruyorlar. Bunun yanı sıra ülkenin geleceğini doğrudan ilgilendiren siyasi krizler varlığını ağır şekilde hissettiriyor. Saddam olmakla suçlanan Irak Başbakanı Nuri El Maliki, önce Tarık El Haşimi, Salih Mutlak ve Maliye Bakanı Rafi El İsavi'nin şahsında Sünni Arapları, ardından da Kerkük sınırları içindeki Hemrin Dağı'na gönderdiği Dicle Grubu birliğiyle Kürtlere gözdağı vermeye çalıştı. Bunun üzerine Sünniler ve Kürtler, Hükümetten ayrılma sinyalleri verdi. Kriz derinleşerek sürüyor.
Sünnilerin ve Kürtlerin 'hükümetten çekilme' söylemlerinin şimdilik bir tehdit ve blöften ibaret olduğu belirtiliyor. Dr. Zirevan Bervari, sözlerini şu çarpcı ifadelerle sürdürüyor: nbsp;"Saddamlaşan Maliki'ye baskı yapmak amacıyla siyasi taktikler sergileniyor. Oysa Sünniler, Usame Nücefi ile Meclis Başkanlığında Kürtler ise Cumhurbaşkanlığı makamıyla temsil ediliyorlar. İstenen durum demokratik bir Irak'tır. Fakat Maliki tam aksini yapıyor. 10. yılına giren Irak savaşı boyunca Kürtler bir devlet, Şii Araplar ise diktatör kazandı." nbsp;
Kürt Federe Hükümetinde faaliyet yürüten bir strateji kurumunda analist olarak görev yapan Mamet Roja de 10 yıl içinde Irak'ta demokrasi kültürünün oluşturulmadığını belirterek bize şu analizde bulunuyor: "Devlet, mezhepçi bir anlayışı günden bir grubun eline geçti. Pek çok makam Maliki'nin kontrolünde. Demokrasinin hiçbir kurumu olmadığı gibi kültürü de yok. Irak'ın tüm geliri petrol kaynakları olduğu için bu gelirde söz sahibi olan zamanla otoriterleşip diktatörleşiyor. Şu anda oraya doğru bir gidişten söz edilebilir. Ciddi tehlikeler var. Ayrıca buradaki sistem dünyadaki nizamın tersinedir. Bütün dünyada devletler, insanlara ihtiyaç duyarlar. Devleti millet yaşatır. Oysa Irak'ta insanlar devlete muhtaçtır. Irak'ta şeytan üçgeni var. Buradaki şeytan üçgenini oluşturan lanetli ayaklar; petrol, ordu ve diktatörleşmeye meyilli siyasetçilerdir."


KÜRTLERİN KOZU ÇOK!
Sünnilerin yaşadığı kentler harabeyi andırırken Kürt bölgesinde ise farklı tablo var. Kuzey'de nispi bir demokrasi bulunuyor. Devletin kurum ve kuruluşları da inşa edilmiş durumda. Bundan dolayı da bölge tüm Irak'ın cazibe merkezi haline gelmiş. İnşaatlar birbiri ardına yükseliyor. Kürtler, yaşanan siyasi kriz nedeniyle Maliki ile karşı karşıya geldikçe "bağımsızlık" kozlarını dillendiriyorlar. Kürtleri "bağımsız Kürdistan" konusunda cesaretlendiren en önemli husus ise hiç kuşkusuz petrol kaynakları. Zira Kürt bölgesi petrol ve doğalgaz kaynakları konusunda oldukça zengin sayılabilir. Konu ile ilgili olarak görüş-
tüğümüz Dr. Baver Hınıs, bölgenin doğal kaynaklarıyla ilgili şu çarpıcı bilgileri veriyor: "Dünyanın petrol devleri burada 46 noktada petrol ve doğalgaz bulmuşlar. 45 milyar dolar petrol işlenebilecek düzeyde. 133 milyar varil ise gerekli çalışmaların ardından çıkartılabilir. Doğalgaz rezervinin haddi hesabı ise yok. Türkiye büyüklüğündeki bir ülkenin 100 yılık tüm doğalgaz ihtiyacını karşılayacak nitelikte. Günde 2, yılda ise 730 milyon varil petrolü ihraç edecek bir noktaya gelecek Kürt yönetimi, doğal olarak ayrı bir devleti hedeflemiş. Irak'taki durum hem bölge ülkelerini hem de küresel güçleri doğrudan ilgilendiriyor. Irak'ta etkili olan üç ilke var. Bunların başında Türkiye gelirken, İran ve Suudi Arabistan ise diğer etkili güçler olarak dikkat çekiyor. Türkiye, Kürtler ve Türkmenlerle ilgiliyken, İran Şiilerin hamisi, Arabistan ise Sünni Arapların geleceğine yönelik planları destekliyor."
Bölgenin en etkili gücü hiç tartışmasız Türkiye. Zira, Irak savaşının bir numaralı kazananı da olarak öne çıkıyor. Çünkü ülkenin yeniden inşasında en önemli rolü Türk iş adamları oynuyor. Irak'ın genelinde 1500'e yakın Türk firması iş yapıyor. Irak ile yapılan ticaret miktarı da her geçen yıl artış gösteriyor. 2012 yılının rakamlarına göre Irak ile 10.8 milyar dolarlık iş yapıldı. Bu miktarın yüzde 80'i Kürt Bölgesel Hükümetiyle gerçekleşti. Bevar Hınıs, "Türkiye'nin demokratik adımlarla Kürt sorununu çözmesi halinde bu ticaret hacmi daha fazla olacak ve Orta Doğu bölgesi için iyi bir model oluşturabilir" diyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...