Harcırah için bir yılı 377 güne çıkardılar

Harcırah için bir yılı 377 güne çıkardılar

GÜNDEM Haberleri

Maliye tarafından ortaya konulan yolsuzluk raporları sendika genel başkan ve yardımcılarının bir yıl içerisinde 377 günlük yolluk parası aldığını belirledi

İşçinin hakkını korumak için mücadele etmesi gerekirken çıkar hesaplarının odağı haline gelen bazı sendikalar şimdi işçi çalıştırıp para basıyor. Üyelerinden topladıkları aidatları bugüne kadar bankalarda biriktiren sendikaların, nbsp;otelcilikten televizyon yayıncılığına, akaryakıt bayiliğinden oto tamirciliğine kadar pek çok sektörde binlerce kişi çalışanı bulunuyor. Hal böyle olunca yolsuzluğun önü de açılmış oluyor. Maliye tarafından ortaya konulan yolsuzluk raporları da bunun en büyük göstergesi niteliğinde. 2010 yılında Maliye denetim elemanlarının incelemeleri sonucunda ortaya çıkan yolsuzluklardan birinde bazı yıllara ait sendika giderlerinin yüzde 66'sının yönetici harcamalarından oluştuğu tespit edildi. Yine maliyeciler genel başkan ve yardımcılarının bir yıl içerisinde 377 günlük yolluk parası aldığını belirledi. Oysa Harcırah Kanunu'na göre bir işçi için yollukta üst sınır 180 gün. Yolsuzluk çarkı sendikadan ayrıldıktan sonra bile işliyor. Türk-İş'in eski genel başkana Bayram Meral, CHP'den milletvekili seçildikten sonra da sendikadan para almış, Yol-İş sendikasında oğlunu 5 bin lira maaşla kendisinin yerine oturtmuştu. Kendisine sendika kasasından 120 bin liralık Mercedes aldıran Meral, "Herkes böyle yapmıyor mu?" diyerek, nasıl bir dolap döndüğünü itiraf etmişti.
Dünkü yazımızın ardından gazetemize arayan çok sayıda eski sendika yöneticisi de iddiaları doğrulayarak, sendikaların içine düştüğü yolsuzluk batağının üzerine gidilmesini istedi. İsminin açıklanmasını istemeyen ve 1990 yılları ile 2005 yılları arasında Türk Metal Sendikası'nda çeşitli mevkilerde görev yapan eski bir yönetici, sendika hakkında yaptığı suç duyurusuna rağmen hâlâ dava açılmamasından yakındı. Adı Ergenekon davasında da geçen Metal Sen'in aylık 7 milyon lirayı bulan kira ve aidat gelirini işçi için değil ideolojik ve ticari amaçlar için kullandığını iddia eden yönetici, Kocaeli Terörle Mücadeleye, Ankara'da savcılığa 8 tane, 3 tane de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na dilekçe verdiğini söyledi. Ankara savcılığının bilirkişi raporlarında da suçların onayladığını belirten yetkili, aradan 6 yıl geçmesine rağmen dava açılmadığını söyledi. Kendisinin birçok defa tehdit ve darp edildiğini anlatan yetkilinin verdiği bilgilere göre sendikanın Ankara, Antalya, Kıbrıs Didim Ereğli'de otelleri bulunuyor. Aynı şekilde sendika, yasal olmadığı halde kasa fişi ile 7 milyon liralık arazisini aile şirketi üzerine geçirerek özel bir televizyon kanalı bile kurmuş. Eski yöneticinin verdiği bilgilere göre yolsuzluklar bunlarla da sınırlı değil. 12 adet Rolex marka saatin her biri için 13 bin lira ödeme yapan sendika, yine saat alımı için tek seferde 320 bin liralık ödeme yapmış. Sendika aynı şekilde kendi ideolojisine yakın gördüğü yazarların da kitaplarını satın alarak desteklemiş. Sendika yetkilisi, yüksek sponsorluk bedelleri ile Çılgın Türkler ve Musa'nın Çocukları adlı kitaplara yüksek bedeller ödendiğini söyledi.

En büyük darbeyi Kenan Evren vurdu
Toplam 1 milyon bin 671 sendikalının 600 bini kamu, yaklaşık 400 bini de özel sektörde. Ülke barajı olan yüzde 1 oranını 44 sendika geçebilir durumda, bu sendikaların 30'u Türk-İş, 8'i Hak-İş, 4'ü DİSK'e bağlı sendikalar olurken bağımsız sendikalardan da 2'si yüzde 1'lik barajı geçer durumda. DİSK'in üye sayısı 100 bin civarında seyrederken Hak-İş'in üye sayısı 166 bin, Türkİş'in üye sayısı ise 702 bin civarında. Bağımsız sendikaların üye sayısı da yaklaşık 32 bin. 1980'de 5 milyon 721 bin 074 olan sendikalı işçi sayısı, 12 Eylül darbesi sonrası hızla düşmeye başladı. 1985'te 1 milyon 711 bin 254'e geriledi. Buna bağlı olarak 1979 yılı ile 1985 yıllarının işçi ücretleri karşılaştırıldığında yarı yarıya bir düşüş oldu. Türkiye'nin dış borç yükü ise 1980-1987 yılları arasında iki katından fazla artmıştı.

'GEZİ PARKI' EN BÜYÜK ÖRNEĞİ
İşçi arka planda kaldı, siyaset hep öncelikleri oldu
Her siyasi olayda sendikaların işçi meselesini bir tarafa bırakarak meydanlara çıkması asli görevlerinden uzaklaştıklarını gösteriyor. Gezi olaylarındaki tutumları da bunun somut bir örneği.
Siyasi akımlara alet olarak asıl amaçlarından sapacağı düşüncesi nedeniyle sendikaların siyasi faaliyet dışı kalmalarına yasada önemle yer verildi. Bu özelliği ile Türk sendikacılığında 1947 sonrasında oluşan "partilerüstü sendikacılık" anlayışının temelleri de atıldı. Ancak varolan iki büyük parti olan CHP ve DP sendikaların kendi kontrolleri altında kurulup faaliyet göstermelerinden yana oldu. Partiler işçi kitlesinin desteğini ve sendikaları ele geçirmek için yoğun bir mücadele içindeyken öte yandan özellikle 1950 ve 1954 seçimleri öncesinde sendikacılar da her hangi bir siyasi partiden milletvekili seçilme yarışına giriştiler. Bu dönemde sendikalar, CHP'yi destekleyen işçi sendikaları ve DP'yi destekleyen işçi sendikaları olarak ikiye bölünmüşlerdi. Her siyasi olayda sendikaların işçi meselesini bir tarafa bırakarak meydanlara çıkması ya da genel grev kozunu göstermesi aradan geçen yarım asırda hala sendikaların asli işlevleri yerine başka işlerle uğraştığını gösteriyor. Gezi olaylarındaki tutumları da bunun somut bir örneği olarak yerini aldı. Dış bağlantıların da tespit edildiği Gezi Parkın'daki eylemlere bazı sendikalar da görevleri arasında bulunmamasına rağmen destek verdi. Hatta işi genel greve kadar götürdü. Oya, Gezi Parkı eylemlerinin ekonomik hiç bir tarafı bulunmuyordu. Görünen konu, Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmemesiydi. nbsp;

GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR
Sendikada araç ve makam odası saltanatı bitiyor

Cemil Yıldız İSTANBUL
Birçok yolsuzlukta adı geçen sendikalarda güzel şeyler de oluyor. THY çalışanları ve havacılık sektörünün umudu haline gelen Gökkuşağı Hareketi sözcülerinden kaptan pilot Bahadır Altan, havacılık sektöründe sendikacılık anlayışını değiştireceklerini söyledi. Aralık ayında yapılacak Hava-İş Sendikası genel kurulu öncesi açıklamalarda bulunan Altan, amaçlarının demokratik, şeffaf ve temiz sendika modeli olduğunu belirterek, nbsp;"Sendikacılık adı altında yeni bir meslek doğuyor. Piramidi tersine çevireceğiz. Makam arabalarını satacağız ve makam odalarını kaldıracağız. Sendikacı makam odasında oturmayacak. İş yerlerinde olacak. Örneğin İzmir'deki bir temsilci odasından çıkıp 4 yıldan beri havalimanına bile gitmemiş. Özel tüm havayolu çalışanlarını da sendika şemsiyesi altına toplayacağız. İşçiler Genel Müdürlük önünde Genel Müdüre ve Yönetim Kurulu Başkanına küfür eden bir sendika istemiyorlar. Aylık toplantılar işçilere açık olarak yapılacak. Adeta bir 'İşçi Meclisi' olacak. Biz işverenden de saklı bir şey yapmayacağız. Şu andaki bütçemizi aramızda imece usulü para toplayarak karşılıyoruz. Bilindiği gibi işveren aidatı kesip sendikaya veriyor. Yani işveren sendikanın gelirini biliyor. Onların harcamalarının hesabını işçilerimiz soracaktır. Bizler eğitim adı altında 5 yıldızlı otellerde kalmayacağız" diye konuştu.
THY'de devam eden grevle ilgili görüşlerini anlatan Altan "15 bin THY işçisi çalışırken çok az bir grup grev yapıyor. Bunun nedeni de ne yazık ki 'ulvi kavram' grevin anlamını aşağı çeken, sendikayı 24 yıl yöneten bu bürokratik yapıdır. İşçinin iradesinden ve olağanüstü genel kuruldan kaçan anlayış, işçilerin desteklemediği ve güvenmediği bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Aslında Hava-İş eskiden sivil bir sendikaydı. Bugün ise sadece THY'de örgütlenebilen bir sendika haline geldi. Oysa sivil havacılık sadece THY'den ibaret değil. Özel şirketlerdeki arkadaşlarımızın da bizden daha fazla mağdur olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar onların örgütlenemeyişinin nedeni bu hiyerarşik örgüt yapısıdır" diye konuştu.
Uğur Küçük

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...