Dışişleri Bakanı Davutoğlu Londra'da

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye rejiminin benzer bir saldırıyı gerçekleştiremeyeceği ciddi bir caydırıcılık oluşturulması gerektiğini belirtti.
Davutoğlu, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ile yaptığı görüşmenin ardından konakladığı otelde basın mensuplarının sorularını cevaplar. Davutoğlu, "Suriye konusunda Avrupa ülkeleriyle ortak eylem planının söz konusu olup olmadığı" sorusuna, şu cevabı verdi:
"Eskiden beri 11 ülkeden oluşan Suriye'nin Dostları çekirdek grubu vardı. 133 ülkeden oluşan Suriye'nin Dostları grubu var. Bunlar hep birlikte hareket etti şu ana kadar. Şimdi de bu yönde hemen istişareleri artırdık, bütün dışişleri bakanları birbirleriyle görüşüyorlar. Ayrıca bu hafta sonu Türkiye'de Suriye'deki gidişatın ele alınacağı planlanmış bir toplantı vardı. Temsilen, diplomatik düzeyde bazı temaslar olacak. Her düzeyde zaten sürmekte olan bu mekanizmalar, kimyasal silah kullanımı sonrasında daha da artırılarak sürdürülecek." Birçok kırmızı çizginin zaten şu ana kadar aşıldığını vurgulayan Davutoğlu, şunları ifade etti:
"Uluslararası toplum yeni eşikler koyarak aslında rejime imkan tanıdı. BM başta olmak üzere uluslararası toplum gerekli, yeterli tepkiyi gereken zamanda vermeyerek, rejimin bu saldırgan tutumunun artmasına zemin hazırlanmıştır. Şimdi artık bu zeminin yok edilmesi lazım. Yani, hiçbir şekilde bir daha rejimin böylesi bir saldırıyı gerçekleştirmeyi düşünmeyeceği ciddi bir caydırıcılık oluşması lazım. Onun için de bütün opsiyonların masada olduğu bir süreçte atılabilecek adımları konuşuyoruz, konuşmaya da devam edeceğiz."
-"Mısır'da rövanş kültürünün hakim olduğunu gösterir"-
"Mısır'da Mursi ile görüşmek için gizli diplomasi sürdürüyoruz" ifadesinin anımsatılması ve bu görüşmelerin sürekliliğinin sorulması üzerine Bakan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"'Mursi ile görüşerek bir çözüm bulunması yönünde gizli bir diplomasi yürüttük, maalesef olumlu tepki alamadık. Şu anda da bu diplomatik çabalarımızı gizli, açık sürdürüyoruz' dedim. Yani sadece Mursi ile görüşme anlamında değil, Mısır'daki gelişmelere bir çözüm bulunması anlamında temaslarımızı ve diplomasimizi sürdürdüğümüz anlamında söyledim. Herhangi bir diplomatik, siyasi çözümün de mutlaka Sayın Mursi'nin seçilmiş cumhurbaşkanı olarak içinde olduğu bir süreçte gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Dolayısıyla çabalarımız bu yönde devam edecek."
Devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in tahliyesiyle ilgili bir soruya da Davutoğlu, şu cevabı verdi:
"Olayın bir siyasi, bir de hukuki veçhesi var. Hukuki süreçle ilgili bir görüş beyan etmemiz doğru değil, ama siyasi anlamda bir yargıda bulunabiliriz. 25 Ocak'ta Tahrir meydanına çıkan kitleler, ki bütün dünyanın özgürlük öncüsü olarak gördüğü, alkışladığı kitlelerin taleplerini karşılamayan bir lider ve 30 yıl memleketini idare etmiş bir lider. Değişik suçlarla yargılanmış bir lider şimdi dışarı çıkıyor, o devrimin talepleri yönünde yapılan objektif ve adil seçimlerle iş başına gelmiş cumhurbaşkanı hapiste tutuluyor.
Bu tablo bile maalesef Mısır'daki darbeye 'darbe' diyerek adını koymaktan çekinen kesimlerin, yol açtığı tablonun ne kadar büyük bir hata oluşturduğunu ortaya koymakta yeterli. Bu tablo Mısır'da bir rövanş kültürünün hakim olduğunu gösterir. Yani Tahrir devrimini 25 Ocak'ta gerçekleştirenlere karşı bir rövanş kültürü intibası doğarsa, ki doğmaktadır, Mısır toplumunun bölünmesine yol açılır. Her şeyden önce Mısır halkının 25 Ocak 2011'de talep edilen ilkeler yönünde, tekrar bütünleşmesi ve bu ilkelere dayalı olarak görev yapmış olan bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması, demokrasi yönünde ortak yürüyüşe devam edilmesidir."
-"Hiçbir daimi üyenin engel çıkarmaması lazım"-
Rusya'nın Suriye ile ilgili tutumuna yönelik bir soruya da Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi üyesi olmanın yetki kadar, sorumluluğu olduğunu söyleyerek, BMGK'nın beş daimi üyesinin ortak bir tavırda anlaşması gerektiğini ifade etti.
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye'nin geleceği konusunda farklı kanaatlere sahip olabiliriz ama hiçbir ülke, hiçbir gerekçeyle kimyasal silah kullanımı iddiaları ortadayken, bu iddiaların araştırılmasını engellememesi lazım, engelleyemez. Kimyasal silah kullanımı siyasal kaygıların ve görüş ayrılıklarının ötesinde bir insanlık suçudur. Bunun derhal incelenmesi lazım ve hiçbir daimi üyenin bunu inceleme yönündeki bir misyona engel çıkarmaması lazım.
Engel çıkarıldığında bu tür suçlar ileride daha çok işlenir ve dün gördüğümüz manzaraları herhangi bir BM üyesinin içine sindirmesi mümkün değil. Bizim Rusya'dan da beklentimiz, Suriye rejimine bir an önce heyetin bölgeye ulaşması yönünde ağırlık koymasıdır. Eğer geçen sene, evvelki sene bu katliamlar olurken, vaktinde doğru tepkiler verilmiş olsaydı, bugün o gördüğümüz çocuklar, kadınlar, hayatta olacaklardı. Bunun sorumluluğu, öncelikle Suriye rejiminin, sonra da bu konuda karar almakta zorlanan BMGK'nın üzerindedir."