Davutoğlu'ndan Hakan Fidan açıklaması

Davutoğlu'ndan Hakan Fidan açıklaması
GÜNDEM Haberleri

Başbakan Davutoğlu, Hakan Fidan'ın istifasını ve bu istifa üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "doğru bulmadım" yorumunu değerlendirdi.

Başbakan Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hakan Fidan'la ilgili daha sonra ifade ettiği kanaatlerse aslında iki şeyi ortaya koyar. Bir: Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Hakan Fidan'a verdiği önemi, iki: Sayın Cumhurbaşkanımızın MİT Müsteşarlığına verdiği önemi. Yani bu iki makama da kişiye de çok önem vermiş olması dolayısıyla bir önem vermiş olması dolayısıyla bu ifadelerin arkasında esas itibarıyla bu yaklaşım vardır" dedi.

BURADAN BAŞKA ANLAMLAR ÇIKARMAK DOĞRU DEĞİL

Davutoğlu, "Sayın Fidan'ın diğer bütün üst düzey bürokratlar gibi kendisiyle ilgili kararı verme hakkı var. O kendisiyle ilgili kararı ifade ettiğinde ben de bu karara, Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bende olan yetki itibarıyla bu karara saygı duydum ve bu anlamda da gereken adımlar atıldı. Buradan daha başka anlamlar çıkarmak doğru değil" dedi.

Davutoğlu, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı. En öncelikli konularından birinin Çözüm Süreci olduğunu belirten Davutoğlu, sürecin toplumsal birlik ve toplumu geleceğe hazırlamak bakımından büyük önem taşıdığını söyledi. Toplumsal birliğin zemininin kuvvetlenmesi ve demokratik alanın güçlendirilmesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, "Çözüm Süreci ile bir taraftan kültürel sosyal dokuyu pekiştirmeyi düşünürken diğer taraftan da Türkiye'de şiddet dilinin, şiddet kültürünün silahlar ve terör üzerinden konuşarak bir sonuç elde edilmeye dayalı anlayışın tümüyle bütün bu süreçlerin dışına itilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani demokratik siyasetin gereği yapılmalı" diye konuştu. Çözüm Süreci'nde herkesin görüşünü ifade edebilmesi gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Ama kimse de kendi siyasi düşüncesini şiddet kullanarak empoze etmeye kalkmamalı" ifadesini kullandı. Davutoğlu, 2013 Nevruz'unda ivme kazanan Çözüm Süreci'nin iyiliği veya özgünlüğünün tamamıyla yerli ve bu ülkenin aktörleri arasında yürütülen müzakere, görüşme ve istişarelerle yürütülmesinden kaynaklandığını anlattı. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Çok önemli bir aşamadayken, tüm silahlı unsurların yurtdışına çıkması beklenirken Gezi provokasyonu oldu. Daha sonra yine birçok provokasyonlarla karşılaşıldı. Yani Çözüm Süreci'nin olmasını isteyen kadar olmaması için çaba sarf eden taraflar da var. Hem içeride hem dışarıda. Olmasını isteyen taraf, ben şimdi bütün Anadolu'yu geziyorum, Diyarbakır'da sıradan sokaktaki bir vatandaşımız, İzmir'deki ile aslında aynı hissi taşıyor. Kongrelerde de bunu görüyorum. Toplumsal destek çok kuvvetli. Yaptığımız bütün anketlerde Çözüm Süreci'ne destek de var, başarılması halinde çok önemli bir aşamanın geçileceğine dair güçlü bir inanç da var. Dolayısıyla bu konuda hiç tereddüt yok, toplumsal destek çok güçlü. İki yıldır çok ciddi bir çatışma ortamı, yani 'Anneler ağlamasın' dediğimiz şekilde, yüreklere ateş düşmeyen bir dönem yaşanmış olması önemli, yaklaşık iki yıla yakın. Tabii zor süreçler geçti."

"Herkesin üzerine düşeni yapması lazım"-

Davutoğlu, Çözüm Süreci'ne en kritik darbe olabilecek gelişmelerin 6-7 Ekim olayları sebebiyle yaşandığını vurgulayarak "Tekrar bir şiddet ve terör estirerek bütün bu süreci bir anlamda ta en başına döndürecek, sıfırlayacak birkaç günlük stresli dönem yaşandı. Biz, hükümet kanadı olarak 2013 Nevruz'unda, Mart'ında neredeysek şimdi aynı yerdeyiz, ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Çözüm Süreci Kurulu'nu 15 günde bir topladıklarını aktaran Davutoğlu, Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda olağanüstü hamleler yaptıklarını bildirdi. Kamu düzeninin olmadığı hiçbir yerde çözüm veya herhangi bir konunun ele alınamayacağını dile getiren Davutoğlu, Çözüm Süreci'ne destek veren bütün aktörlerin toplumsal tabanının güçlendirilmesi gerektiğini de vurguladı. Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Son günlerde bu anlamda ciddi bir ivme var. Ümit ederiz önümüzdeki günlerde bunun kıymeti doğru anlaşılır. Tabii biz, hükümet olarak zaten kurulları işleterek irademizin gücünü ortaya koyuyoruz. Bizim tarafta açık söylemek gerek, çok güçlü bir irade var. Muhataplarımız anlamında toplumun bütün kesimlerini muhatap görüyoruz. Burada herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Herkes üzerine düşeni yapmalı derken kastettiğimiz temel husus da kimsenin tek taraflı açıklamalarla, emrivakilerle ya da 'şu süreç şöyle işleyecek, yok bu olmazsa olmaz' olmazsa olmaz şartlı refleksle yürümemesi lazım. Çözüm Süreci her şeyden önce terör, şiddet ve silahlı bir mücadele yönteminin terk edilmesi anlamına gelir. Demokratik siyaset içinde her şey konuşulur. Herkes özgürce konuşabilir ama bunun öncelikli olarak atılması gereken adımı Türkiye'de silahlı mücadeleyi kendilerince öngören tarafın kesinlikle bu yöntemi terk ettiklerini ifade etmeleridir."

"Halkın iradesinin sandığa yansıma büyük önem taşıyor"-

Davutoğlu, "Silah bırakma konusunda bir direnç mi var" sorusunu şöyle yanıtladı: "Bunun olmasını istemeyenler var. Olmasını isteyen taraflar olduğu kadar olmasını istemeyenler de var çünkü eğer eller tetikteyse her an provokasyona hazır demektir ortam. Şimdi Türkiye kamu düzeninin olduğu ve HDP milletvekilleri itibarıyla de söylüyorum seçimlerle iş başına gelen bütün milletvekillerinin her türlü görüşü açıkça serdedebildiği bir ülke. Hiçbir sınır, kayıt, yasak bu anlamda yok. Her şey konuşulabiliyor. Bu ortamda özellikle de seçime giderken halkın iradesinin sandığa yansıma büyük önem taşıyor ve böylesi bir baskı ortamının, çatışma ortamının yani 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi şehirlerimizde büyük bir travmaya sebebiyet verecek ortamın doğmaması önemli. Doğmaması yetmez bunun bir daha gündemde olmayacak şekilde güçlü irade sergilenmesi önemli. Bu da silahların terk edilmesi ve bu çerçevede her şeyin hukuk içinde legalite içinde yapılıyor olması, bu noktada adımlar atıldı mı her konu tartışılır, her çerçeve üzerinde konuşulur. Bu yönde de güçlü bir trend, ivme olduğu kanaatindeyim."

Çözüm Süreci Kurulu'nu dün tekrar konuştuklarını, bu kurullarda görevi belirsiz kimse olmadığını anlatan Davutoğlu, 15 günde bir kimin ne yaptığını bizzat dinlediğini, süreci böyle yönettiklerini aktardı. Davutoğlu, "Herhangi bir yerde güvenlik sıkıntısı varsa Çözüm Süreci'ni olumsuz etkileyecek provokasyon varsa bunların ortadan kaldırılması, İçişleri Bakanımızın, MİT Müsteşarlığımızın görevidir, istihbari olarak yürütülen çalışmalar" dedi.

-"Sayın Bahçeli'ye, 'Doğuya da gidin' dediğimizde aslında siyasetin normalleşmesi adına söylüyoruz"-

Siyasal anlamda Başbakan Yardımcısı Akdoğan'ın HDP ile yürüttüğü görüşmeler olduğunu belirten Davutoğlu, HDP dışındaki aktörler ile yürütülen görüşmeleri de Başbakan Yardımcısı Arınç'ın sürdürdüğünü hatırlattı. Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Hepsinin koordinasyonunu da biz 15 günde bir araya gelip yapıyoruz. İrademiz güçlü, neyin yapılacağı konusunda net bir tutumumuz var. Önemli olan herkesin üzerine düşeni yapması. 2013 Nevruz'unda verilen sözün getirilmesi, biz bunu bekliyoruz. 2013 Nevruz'unda verilen söz, Mart'ında, 2015'te Türkiye'de silahlı unsurların çekilmesi ve daha sonra silahlı yöntemlere bir son verilmesi, bunu bekliyoruz ve bunu da bir sürecin ana unsuru, ana ekseni olarak görüyoruz. Aksi takdirde eğer bir silahlı mücadele yürüyecekse devlet bu konuda kendisine bir taraf ya da şerit kabul etmez ama konuşacaksak birlikte bir yola gideceksek ki Sayın Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığı seçiminde kullandığı dil doğru dildi. Ben, kendisine de o dil dolayısıyla beni ziyarete geldiğinde, tebriklerimi ilettim. 'Bu dili sürdürün' demiştim. Ama Kobani'de kullandığı dil, bir şiddet diliydi, tahrik diliydi. Eğer o olmamış olsaydı muhtemelen bugün geldiğimiz noktaya Ekim ayının sonlarında gelmiş olurduk ve şu anda da çok daha ileri aşamada olabilirdik ama o tahrik dili ve kamu düzenine meydan okuyan dil, bugün Kılıçdaroğlu'nun da kullandığı dil ile aynı dil. O dile kapılmamak lazım.

Hukuk düzeni içinde herkes görüşünü serdeder ama halkın huzurunu bozacak hiçbir şeye, açık ve net söylüyorum, fırsat vermeyiz. Bu konuda atılacak adımlarda da ihmal göstermeyiz. Daha sonra tekrar HDP'nin son tartışmalarda değişik toplum kesimlerine açılma çabası var. bunlar güzel, herkesin normalleşmesi lazım. Ben HDP'nin Türkiye'nin her yerinde siyaset yapmasını savunurum, MHP'nin de her yerde siyaset yapmasını savunurum. Bazen üzerimize çok gelindiğinde Sayın Bahçeli'ye, MHP'ye, 'Doğuya da gidin' dediğimizde aslında siyasetin normalleşmesi adına söylüyoruz. Bir şekilde onu zor duruma sokmak için değil."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine 'iç güvenlik paketinden ne kadar haberdar' diye sorduğunu hatırlatarak, "Ben bu paketin her bir cümlesinin yazılımında bulundum, her bir virgülünü biliyorum. O paket bize sunulduğu gibi tümüyle geçmedi. Düzenlemelerin hepsini tek tek ele aldık" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Başbakan'la Özel Yayın"da TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör'ün gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. İç güvelik paketiyle ilgili soru üzerine Davutoğlu, "Ben hükümeti kurma görevini aldıktan sonra hemen kurduk. 1 Eylül'de de programı okuduk. 1 Eylül programını herkes alıp baksın ve okusun. İçinde İç Güvenlik Paketi diye bir şey var mı? Yok. Yani bir gün bir ilham gelip de biz bu iç güvenlik paketini reformunu çıkarmadık. İçinde çok özgürlükçü reformlar da var. Pasaport alımından, jandarmanın İçişleri Bakanlığına bağlanmasına kadar var. Peki niye ihtiyaç hissedildi? Şimdi herkes unutuyor. Bugün İç Güvenlik Paketi'ni eleştirine Kılıçdaroğlu, 6-7 Ekim olayları olduğunda hem tahrik yapıyordu hem de nerede devlet diye soruyordu. Bugün bu terör yanlılarıyla neredeyse aynı safa düşen Bahçeli, devlet nerede diye haykırıyordu. Şimdi 6-7 Ekim olaylarının acı hatıraları yaşanmamış olsaydı bugün bu paket burada olmazdı. Gezi olaylarındaki bazı provokasyonlar yaşanmamış olsaydı bu paket burada olmazdı. Bu paket burada diye bu tecrübelerden hareketle demokrasiden mi sapma var? Hayır" dedi.

"İÇ GÜVENLİK PAKETİNİN HER SATIRINI BİLİYORUM, VİRGİLÜNE KADAR"

"Sayın Kılıçdaroğlu, 'bu paketten ne kadar haberdar' diye soruyor. Ben bu paketin her bir cümlesinin yazılımında bulundum, her bir virgülünü biliyorum" diyen Davutoğlu, "Bakanlar Kurulu'nda saatlerce, İçişleri Bakanlığına bizzat giderek saatlerce brifing aldım tek tek. Emin olmamış olsam, olmadığım yeri de çıkarttım. O paket bize sunulduğu gibi tümüyle geçmedi. Düzenlemelerin hepsini tek tek ele aldık. Hepsinde Avrupa Birliği ülkesinin ve demokratik standartlarda bir karşılığı olan referans istedim. Molotof kokteyli… Bazı yerlerde en ağır ve müebbete kadar verilen cezalar var ABD'de, bunun hepsinin örnekleri var. Gözaltı konusunda 2-3 günü sari kitlesel olaylarda daha fazla olabilecek 2 günden az olmayacak gözaltılar var. Bizde böyle bir uygulamada yok, teklifte etmiyoruz. Ama şu yaşanmışsa, insanlar sokağa çıkıp molotof kokteyliyle dükkanları yakmış, evleri yakmış, insanların üzerine atarak ki bir kızımız otobüste canlı canlı yandı" diye konuştu.

"O GÜNLERİ TBMM'DE TEKRAR GÖSTERİRİZ İSTİYORLARSA"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun "bu maskeler biber gazına karşıymış" sözlerine de atıfta bulunan Başbakan Davutoğlu, "O resimleri herhalde görmüyor. Bu tür uygulamalar ne zaman başlar, sınır aşıldığı zaman, şiddet başladığı zaman. Bunu tekrar hatırlatmak istemem ama isterlerse o günlerin sahnelerini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde gösteririz. Böyle bir Türkiye mi istiyorsun diye sorarız? Böyle bir Türkiye istiyorsa Kılıçdaroğlu, ha bunun karşısına çıksın. Böyle bir Türkiye istiyorsa Bahçeli, bir daha teröre karşı mücadele eden yada şiddete karşı mücadele eden, devletin düzeninden bahsetmesin. HDP içinde geçerli bu. Dikkat edin bu son günlerde üçü aynı dili kullanıyor" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, yıllarca bu milleti JİTEM hikayeleri anlatıldığını anımsattı. Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri ile sivil ilişkisinin mükemmel seviyede gittiğini sözlerine ekleyen Başbakan Davutoğlu, "Çok mükemmel bir işleyiş var. Madem ki geçmişte Jandarma, JİTEM üzerinden bir eleştiri getiriliyordunuz, bu paket Jandarmayı sivil otoriteye bağlayarak daha da güçlü bir bağla bağlıyoruz. Mesele bir kaos ortamı içinde bazı unsurlar için söylüyorum hükümeti karşı bir cephe oluşturmak. İlginç bir şekilde birleriyle hiçbir şekilde birleşemeyen aktörler bugün hükümete karşı birleşiyor. Dün grup toplantısında bir çağrı yaptım Kılıçdaroğlu'na 'insanları sokağa çağıracağına sandığa çağır' Sen siyasi parti liderisin. Eylemci değilsin, olmaman lazım. Ya da provokatör değilsin. Sandığa çağır. 6 ay olmadı bile 50'yi aşkın vilayetimize gittim. Sende git, gidiyor bazı yerlere. Bizim gibi halkla buluşan kongreleri olmuyor ama olsun tamam git. Halkı sandığa çağır. Kendine güveniyorsan sandığa çağır. Tam sandık halkın önüne gelecekken sen gençleri, halkı direnmeye, sokağa çağırırsan biz sana 27 Mayıs öncesini hatırlatırız. O zaman da CHP tam da seçime gidilecekti yani bir yıl sabredilse Adnan Menderes rahmetli şehit edilmeyecekti. Belki de demokratik parti seçimi kaybedecekti bilemiyoruz. Ama Türkiye'de bir darbe geleneği olmayacaktı" dedi.

"SEÇİM ÖNCESİNDE DİKKAT EDİN HEP BÖYLE BİR ÇABA İÇERİSİNE GİRİLİYOR"

"Seçim öncesinde dikkat edin hep böyle bir çaba içerisine giriliyor" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"2007 seçimleri öncesinde Cumhuriyet mitingleri adı altında mitinglerle, başka şeylerle tahrikler yapıldı. Hep bu yolla. Burada bizim İç Güvenlik Paketiyle reformuyla elde etmek istediğimiz, ulaşmak istediğimiz şey, bir daha bu ülkede hiçbir şehrimizde 6-7 Ekim benzeri görüntüler olmasın. Hukuk düzeni içinde herkes gösterisini yapabilsin. Fikrini açıklayabilsin. Pazar günü Kadıköy'de hükümete sert eleştiriler yöneltilen bir gösteri yapıldı. Hiçbir gerilimde olmadı. Biz eleştirilere karışı değiliz. Biz fikir özgürlüğüne karşı değiliz aksine teşvik de ediyoruz. Keşke fikir üretse Kılıçdaroğlu'nu da dinlesek istifade etsek. Fikir üretmiyor ki hareket ediyor, şiddet üretiyor, tahrik üretiyor. Özgürlüklerin korunması güvenlikle birlikte olur. Biz geçmesi gereken uluslararası sözleşmeler bağlamında atılması gereken bazı adımlar vardı, bir hafta içinde herkeste düşünsün. Gelecek hafta pazartesi ve salıdan itibaren bu reform gündemde olacaktır. Türkiye seçime giderken güvenliğinden taviz vererek gidemez. Seçim, sandık güvenliği teminat altına alınacaktır. Hiçbir bir tahrik ve provokasyona izin vermeyeceğiz. Ama özgürlüklerin de en geniş anlamında kullanılmasının da teminatı olacağız. Gecikmenin sebebi bu reformla ilgili herhangi bir şekilde bir belirsizlik ortamına girilmesi değil dediğim gibi acil çıkacak askeri infaz kanunu ve uluslararası sözleşmelerle ilgili birde gensoru verdiler bu hafta bunları temizleyip gelecek hafta inşallah şiddet ve meclise olumsuz görüntüler yansımayacağını ümit ediyorum. Öyle çağrılar yapıyorlar çünkü ama normal Meclis kendine yakışır şekilde bu reformu gerçekleştirir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...