Bayramda yapılacak işler

- Güncelleme:
Bayramda yapılacak işler
GÜNDEM Haberleri

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet'e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir.


Mehmet Ali Demirbaş
Sual: Bayramda neler yapmak gerekir?

CEVAP: Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet'e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Bayram gecelerini ihya eden, büyük saadete kavuşur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.) [Taberani]
Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan, [mümin], herkesle iyi geçinir. Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır. Bir kusuru için kimseye darılmamak gerekir.
Dargınlık olsa bile üç günden fazla sürmemeli. Şayet bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalı. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Birbirinizle münasebeti kesmeyin! Birbirinize arka çevirmeyin! Birbirinize kin ve düşmanlık beslemeyin! Birbirinizi kıskanmayın! Ey Allah'ın kulları kardeş olun! Bir Müslümanın diğer kardeşine darılarak üç günden çok uzaklaşması helâl değildir.) [Buhari]
(Müslümana üç günden fazla dargın duran Cehenneme gider.) [Nesai]
(Birbirine dargın iki kişiden, hangisi önce selam verirse, günahları affolur. Verilen selamı öteki almazsa, melekler alır. Selam almayana da şeytan, sevinçle iltifatta bulunur.) [İbni Ebi Şeybe]
(Müminin kardeşine üç günden çok dargın durması caiz değildir. Üç gün sonra, ona selam verip hatırını sormalıdır. Onun selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]
(Din kardeşiyle bir yıl dargın duran, onu öldürmüş gibi günaha girer.) [Beyheki]
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allahü teâlâya arz olunur. Allahü teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu mağfiretten, birbirine kin tutan iki kişi istifade edemez. Allahü teâlâ, "O iki kişi barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin" buyurur.) [İ. Malik]
------------------



M. Said ARVAS

Bugün bayram...

Bayram ziyaretlerini yalnız dirilere yapmayalım. Mevtâlarımızı da unutmayalım. Onların bu ziyarete dirilerden daha çok ihtiyaçları vardır...

Şimdi, dünyanın dört bir yanından binlerce kilometre mesafeyi katederek o mukaddes topraklara giden hacılarımız, gerçekten bayram ediyorlar. Nasıl bayram etmesinler; yeryüzünün Cennetine kavuşmuşlar. Arafat'ta vakfeye durdular... Arafat çok mübarek bir mekândır. İlk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselâm ile Havva annemizin yeryüzünde ilk buluştukları yerdir. Bundan sonradır ki; insanlar dünyada, dünyaya gelmeye başladılar...
O günden beri Peygamberlerin tamamı buraya değer vermişlerdir.
Böylece hacılar, haccın en önemli farzı olan Arafat'ta vakfe yaparak hacı olmak için ilk adımlarını atmış bulunuyorlar. Mübarek olsun...
Bugün ise; bizim yüzümüzden Cennetten kovulan, lânetlenen, bizim amansız düşmanımız olan şeytan taşlanacak. Hem de İbrahim aleyhisselâmın taşladığı yerde. Böylece İbrahim aleyhisselâm'ın sünneti seniyyesi de hatırlanmış olacak.

İKİ AZILI DÜŞMAN!..
Hacca gidemeyen bizler de, kalbimizle şeytanı lânetleyelim, onun hiçbir zaman bize dost olmayacağını, olamayacağını unutmayalım. Kurtuluşun, iki cihan saâdetinin nefis ve şeytan gibi iki azılı düşmanımızın düşmanlığında olduğunu bilelim.
Yine bugün, Peygamberimizden sonra en büyük Peygamber olan İbrahim aleyhisselâmın yaptığını yaparak, kurban kesilir ve o mübarek insanların hatıraları böylece yâd edilmiş olunur.
Kurban kesme işi de sona erince tıraş olunur ve ihrâmdan çıkılabilir.
Daha sonra, yeryüzünün en kıymetli mâbedi ve dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, beş vakit namazda bütün Müslümanların yüzlerini döndükleri, hepimizin kıblesi Kâbe-i muazzama tavâf edilir. Bu tavâf ve sa'yda insanlara melekler de eşlik ediyorlar, onlar da, aynı ibadeti yapıyorlar. Ne büyük saâdet...
Biz de bedenen o mübarek yerlerde olma şerefine nail olamadıysak da, hiç olmazsa zihnen ve hayalen orada olalım, oraları düşünelim, oraların aşkı ile gözyaşı dökmeye çalışalım.
Bayramın faziletinden pay alabilmemiz için dikkat edeceğimiz bazı hususlar var... Günâhlardan sakınacağız, mübarek günlerdeki ibadetler çok sevap kazandırdığı gibi; günahları da büyüktür. Dargınların mutlaka barışmaları gerekir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Bir Müslümanın, üç günden çok dargın kalması helâl değildir." Kimin haklı, kimin haksız olduğuna bakmaksızın barışmak ve sevabın çoğuna sahip olabilmek için daha önce davranmaya önem verelim ve gayret edelim.
Büyüklerimizi ziyaret edelim, dualarını almaya çalışalım. Onların duaları can simidi gibidir. Küçüklere şefkat gösterelim, fakirlere sadaka vermeyi ihmal etmeyelim. Onlara sıkıntılarını hiç olmazsa bu günlerde unutturmaya çalışalım.
Yetim çocukları araştıralım, onlara baba şefkati gösterelim. Yetimleri koruyan, onlara yardım edenler cenette sevgili Peygamberimizle beraber olacaklardır.
Rabbimiz dileseydi, o yetim çocukları değil, bizim çocuklarımızı yetim bırakabilirdi. Bunun için de Rabbimize şükür vesilesi olsun diye onları unutmayalım.
Bayram ziyaretlerini yalnız dirilere yapmayalım. Mevtâlarımızı da unutmayalım. Onların bu ziyarete dirilerden daha çok ihtiyaçları vardır. Bizim yemeye, içmeye olan ihtiyacımızdan daha çok onların duaya ihtiyaçları vardır.

"O ZATIN HÜRMETİNE AFFETTİ"
Bir gün bir hanım, Hasan-ı Basri hazretlerine gelir ve; "Benim bir kızım vardı, üç sene önce öldü, onun halini çok merak ediyorum, bana bir dua öğretseniz de yavrumu rüyamda görebilsem" diye yalvarır. O zat da bir dua öğretir, kadıncağız o gece kızını rüyasında görür. Kızının hali çok perişandır. "Ateşler içinde yanıyorum anne" der. Kadıncağız, ağlayarak uyanır, doğru Hasan-ı Basri hazretlerine gider ve der ki: "Kızımı gördüm ama, keşke hiç görmeseydim, çok sıkıntıdadır!.."
Bu habere Hasan-ı Basri hazretleri çok üzülür. Çünkü, kadının üzülmesine kendisi sebep olmuştur. "Senin kızın hangi kabristandadır?" diye sorar ve o da yerini söyler... Birkaç gün sonra aynı kadın yavrusunu tekrar rüyada görür. Bakar ki kızı çok neşeli. Hayretle sorar: "Nasıl oldu yavrum böyle?" O da şöyle cevap verir: "Geçen gün, salih bir insan geldi, bize okudu. Rabbimiz onun duası hürmetine hepimizi affetti, ben de kurtuldum..."
Mümkündür ki, bizim de okumamız onların affına sebep olabilir...
Hepinizin bayramını en içten duygularla tebrik eder, Yüce Rabbimden, daha nice bayramlara sıhhat ve afiyetle kavuşturmasını dilerim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...