Bakan Ömer Çelik, 'Milli kütüphane iyi durumda değil'

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Milli Kütüphanenin hiç iyi durumda olmadığını ve kararlılıkla el attığını söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, iyi bir durumda görmediği Milli Kütüphaneye büyük bir kararlılıkla el attığını belirterek, "Yaklaşık olarak biri 8 yıl diğer ikisi 10 yıl boyunca açılmamış üç ayrı depo, son bir ay içinde bulunmuştur. Bu depoların birinde 60 bin, diğerinde 250 bin, üçüncü depoda ise 36 bin kitap işlem görmemiş haldeydi. Depoların açılmasıyla bu eserlerin Milli Kütüphane koleksiyonuna kazandırılma çalışmaları başlamıştır" dedi. Çelik, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki sunumunun ardından komisyon üyelerinin sorularını yanıtladı. Kültürü devletin, milletin geleceğini ve tarihini etkileyen bir konu olarak nitelendiren Bakan Çelik, devletin bekası kavramıyla da kültürün ilgili olduğunu söyledi. Bununla ilgili tarihten örnekler veren Çelik, "İstihbaratı, ordusu kuvvetli, ekonomisi büyük, başka açılardan güçlü bir devletiniz olabilir. Yönetim sisteminiz çok gelişmiş bir devletiniz olabilir ama tarih şahittir ki sadece bu unsurlarla ayakta duran devletlerin çoğu yer yüzünden silinmiştir" diye konuştu. Devletin geleceğe yürümesinin kültürle mümkün olduğunu vurgulayan Çelik, bunun yıkılması durumunda tekrar yerine konulamayacağını da belirtti. Turizmin çeşitlendirilmesine yönelik soruların geldiğini hatırlatan Çelik, sağlık turizmi mastır planının yapıldığını kaydetti. Turizmle ilgili çalışmaların sürdüğünü bildiren Çelik, "Çeşitlendirme çalışmaları fevkalade önemlidir, bunun için elimizden geleni yapıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
-"Milli Kütüphaneye el atmayı bir borç bildim"-
Milli Kütüphane'yle ilgili yöneltilen sorulara ise Bakan Çelik, şu yanıtı verdi: "Milli Kütüphane ile ilgili fevkalade, çok fazla şikayet geliyordu. Milli Kütüphane'ye el atmayı bir borç bildim. Açık bir şekilde ifade etmek isterim, Milli Kütüphane'yi hiç iyi bir durumda görmedim. Buna büyük bir kararlılıkla el attım, sadece şu bilgiyi vermek isterim, yaklaşık olarak biri 8 yıl, diğer ikisi 10 yıl boyunca açılmamış üç ayrı depo son bir ay içinde bulunmuştur. Bu depoların birinde 60 bin, diğerinde 250 bin, üçüncü depoda ise 36 bin kitap işlem görmemiş haldeydi. Depoların açılmasıyla bu eserlerin Milli Kütüphane koleksiyonuna kazandırılma çalışmaları başlamıştır. Bu örnek bile Milli Kütüphane'yle ilgili şikayetlerin ne kadar doğru olduğunu, bizim orada yaptığımız kadro değişikliğinin ne kadar gerekli olduğunu açık ve net bir biçimde göstermektedir. Bu depolarda 1960, 1966 ve 1976 yıllarında bağışlanan özel koleksiyonlar, millet adına devlete emanet edilmiş özel koleksiyonlar hiçbir işlem görmeden çürümeye terk edilmiştir."
- Özel tiyatrolara verilen destekler-
Özel tiyatrolara yönelik desteklerle ilgili de soruların geldiğini anımsatan Çelik, Gezi olaylarına katılan bazı tiyatroculara destek verilmediği iddialarına ilişkin, "Doğrusunu söylemek gerekirse gündemimde Gezi diye bir şey yok. Fakat 'Gezi'ye katıldım o yüzden şöyle bir muameleye maruz kaldım' şeklinde bir kimlik oluşturulmaya çalışıldığını dikkatle izliyorum ve görüyorum" diye konuştu. Çelik, ilk defa destek alanların sayısını artırdıklarına vurgu yaparak, 4 milyon liranın üzerinde bir desteği ortaya koyduklarını bildirdi. Oligarşinin hiçbir yerde kabul edilemeyeceğini dile getiren Bakan Çelik, şunları söyledi: "Kültür sanat mahallesinde oligarşi hiçbir şekilde olmamalıdır. Bu sene destek alan bir tiyatronun bunu kendisine verilmiş ebedi, dokunulmaz bir ayrıcalık olarak algılaması hiçbir şekilde mümkün olmaz. Bu desteklerin verilme sebebi, esas olarak bu sanat dallarının gelişmesi olduğu gibi, artık o gelişme aşamasından çıktık, Türkiye'nin geldiği noktada genç sanatçılara,kurumsallaşmasını tamamlamış tiyatro veya başka kurumalara göre bu alana yeni giren tiyatrolara daha çok destek verilmesi temel stratejimiz olacak. Çünkü burada çoğulculaşmayı sağlamak istiyoruz." Dünyanın her yerinde siyasetçilerin mutlaka bazı değerleri gözettiğini ifade eden Çelik, "Tabii ki aile değerlerini gözeteceğiz, tabii ki toplumun genel kabul gösterdiği değerleri gözeteceğiz. Dünyadaki hiçbir kültür bakanlığının da temel stratejisi içinde buna aykırı unsurlar bulamazsınız" dedi. Çelik, millet adına kamu kaynağının kullanıldığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Dolayısıyla bazı ölçülerin, bazı kıstasların olması millet bunun hesabını sorduğu zaman bunun hesap verilebilirlik düzeyinde bir pozisyonda olunması gayet normaldir. Ama 'Tiyatroculara şu sebeple destek verilmedi' diye çıkan haberler, özellikle de maalesef Türkiye'de kültür sanat alanında belirli bir yere gelmiş isimlerin bizim ağzımızdan hiç çıkmayan ifadeleri tırnak içinde 'Bakan tarafından böyle ifade edildi' diyerek kullanmaları doğrusu benim açımdan çok yadırgatıcı olmuştur. Biraz daha özgürlükçü ve çoğulculuğa daha çok sırtını
yaslamış bir yaklaşım beklentisi içindeydim bu bakımdan hayal kırıklığına uğradım."
-Devlet ve sanat üretimi ilişkisi-
Sanat kurumlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili de soruların geldiğini belirten Çelik, tiyatrocuların, opera, bale ve korolardaki sanatçıların kıymetini tartışmadıklarını söyledi. Hepsinin çok kıymetli olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, şunları kaydetti: "Tartıştığımız mesele bu değildir. Bu insanların sanatsal kıymetlerinin yargılanmasına dönük bir tutum içinde olduğumuz şeklindeki algı yanlıştır. Esas mesele, tartışmamız gereken mesele elimizdeki devlet sanat üretimi ilişkisi ilkel ve modası geçmiş bir ilişkidir. Bugün eğer kültür sanat alanında evrensel rekabete açık dinamik, dünya açısından cazibe merkezi oluşturabilecek bir kültür sanat alanı oluşturmak istiyorsak tartışmamız gereken şey, sanatçılarımızla ilgili tartışma yapmıyoruz, hepsini saygıdeğer kabul ediyoruz, devlet sanat ilişkisi bakımından elimizdeki modelin maalesef Rusya'da bile 1995'te terkedilmiş bir sovyetik model olduğunun adı koyulmasıdır. Bu model, bizim elimizdeki devlet sanat üretimi ilişkisi modeli dünyada bir ülkede var bire bir o da Çin'de." Sürekli sanatçıların özgür olması gerektiğinden bahsedildiğini ve bunun yüzde 100 doğru olduğunu söyleyen Bakan Çelik, şöyle devam etti: "Sürekli olarak sanat alanına siyasi alanın dokunmaması gerektiğinden bahsediyoruz. Doğrudur ama buna rağmen sanatçıyı memur yapan ve sanat üretimini, kültür sanat üretimini devletin şemsiyesi altında tutmaya çalışan bu modelin desteklendiğini görüyoruz. Bugün siyasi iktidarın kültür sanat alanına müdahale ettiği söyleyenler devletin şemsiyesi altındaki kültür sanat ilişkisinin devamlılığından yana. Çoğulculuk olması gerektiğini söyleyenler devletin şemsiyesi ve himayesi altındaki kültür sanat ilişkisinin devamından yana. Sanatçının karakteristik özelliklerinin özgürlükçülüğe ve muhalifliğe yakın olduğunu söyleyenler, bunun böyle olması gerektiğini söyleyenler, bu muhalif ve özgürlükçü karakterin memur kavramı içinde kalmasından yana. Bu çelişki ontolojik bir çelişkidir. Bu çelişkiden Türkiye için anlamlı bir kültür ve sanat ortamı çıkmaz." Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı'nın 2014 yılı bütçeleri kabul edildi.