Akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, 'Uçmak için de iyi insan olmak şart'

Akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, 'Uçmak için de iyi insan olmak şart'

GÜNDEM Haberleri

Akrobasi pilotluğunun Türkiye'deki ilk temsilcilerinden Ali İsmet Öztürk, pilotluk için iyi insan olmanın şart olduğunu söyledi.

Ali İsmet Öztürk, Türkiye'nin en zor mesleklerinden birini yapıyor; akrobasi pilotluğu! Üstelik de bu mesleğin Türkiye'deki ilk temsilcisi. Dünyadaki 13 profesyonel akrobasi ve gösteri pilotundan da birisi. Antalya'nın dışındaki Karain Uçuş Merkezi'ndeki hangarında bir araya geldiğimiz Öztürk, kendi korkusuz olarak gören hemen her pilotun sonunda mutlaka kaza sonucu öldüğünü söylüyor. Ölüm ve yaşam arasındaki en ince çizgide uçtuklarını belirten ve en ufak bir hatanın ölümle sonuçlanacağını anlatan Ali İsmet Öztürk'e göre, iyi insan olmanız da şart: "Bir insanın ahını alarak uçamazsınız!"


Havacılıkla nasıl tanıştınız?
Henüz ilkokula gitmiyordum. Orada Doğan Kardeş dergisiyle tanıştım. O yıllarda o dergide çift kanatlı uçaklarla uçuş yapanların maceralarını anlatan çizgi roman vardı. O dergiyi birilerine okuttururdum, çok etkilenmiştim. İlkokulda model uçakçılığa başladım. O zamanlar Hayat dergisi vardı. Orada, model uçaklar uçuran genç insanların renkli uçaklarını görmüştüm. Beni çok etkilemişti. Ailemin desteğiyle model uçak dünyasında kendimi buldum, 1974'te.


Nerede uçuruyordunuz?
Ayazağa'da. Şimdi Harp Akademileri'nin olduğu yer, çayır çimendi. nbsp;


UÇAKLAR KANUNA AYKIRIYDI


Model uçak var mıydı Türkiye'de?
Yoktu. Çok da pahalıydı. Babam bir Almanya seyahati dönüşünde bana hediye getirmişti. Bizde model uçak uçurmak yasaktı. Telsiz Kanunu'na aykırıydı çünkü. Polis ve jandarma geldi mi kaçardık. (Gülüyor) Sonra Saint Benoit Fransız Erkek Lisesi'ne devam ettim. 8 sene Fransızca öğrenmek için uğraştım. Mezun olduğumda bütün dünya İngilizce konuşuyordu. 80 darbesiyle nbsp;Türkiye içine kapanmıştı. Ben de o içine kapanıklıktan havacılık sayesinde kurtuldum. nbsp;


Nasıl?
O aralar Türkiye'de uçuş okulu vardı. Ultra light'larla uçuluyordu; onlar bugünkülerle mukayese bile edilmez. 32, 38 beygirlik motorları vardı. Haftada bir motor dururdu. O uçaklardan çok şey öğrendim, kafamı gözümü kıra kıra.


Ultra light'larla ne kadar uçtunuz?
2 yıl uçtum. Sonra yurt dışına gittim. Uzun süre ABD'de San Diego'da kaldım. O arada da Almanya'da 4 aylık ciddi bir helikopter kursu gördüm. Vatansever bir insanım. 80'li yılların sonunda Türkiye'ye döndüm ve burada dört elle havacılığa sarıldım. Atatürk Havalimanı'nda business jet ve helikopter üzerine bir şirket kurduk. THY'den ve Onur Air'den sonra, en büyük kapalı alana sahip üçüncü şirkettik. Ama Devlet Hava Meydanları, bizim binaların yıkılması icap eder şekilde, paralel pist yapmaya karar verdi. Biz bunun trafiği rahatlatmayacağını görünce, yapılmaması için müracaat ettik. 12 sene orada kaldık. Canlı yayınlara destek verdik. Bizi "Hangarları yıkılıyor diye itiraz ediyorlar" diye suçladılar. Yılla sonra haklılığımız ortaya çıktı. Şimdi yeni bir havalimanı yapmaya kalkıyoruz. O ara Ulaştırma Bakanı dahil kimle konuştuysak, hepsi "Haklısınız" dedi. Ama hiçbir şey olmadı. Orada işte o meşhur derin devleti gördüm!


Hangi dönemdi bu?
2001-2002 gibi. Hangarlarımız yıkıldı. 120'ye yakın personelimizi işten çıkarmak zorunda kaldık. Oradan Hezarfen'e gittim. 13 sene Hezarfen'de kaldık. O sürede işte akrobasi başladı.


Türkiye'de henüz yoktu değil mi? Nereden geldi aklınıza?
Evet yoktu. 1987'de bir arkadaşımla uçarken, uçağı benden habersiz terse çevirdi. Feci korkmuştum. O zaman 6 yıllık pilottum. Ama terse döndüğün zaman beyin otomatik olarak "Sen öldün" mesajı veriyor. İki gün korkudan ensem ağrımıştı. Hezarfen'de sportif havacılık yapmak zorundaydık. Hava akrobasisine başladık. Ama şunu gördüm. 20 yıllık pilot olabilirsiniz. Akrobasiyle uğraşacaksanız, sanki o yılları hiç yaşamamış gibi, birinci sınıftan başlamak zorundasınız. Eğer o öğrenciliği reddedip, "Benim tecrübem var. Ben bunu yaparım" derseniz, büyük bir ihtimalle ölürsünüz! nbsp;


nbsp;Akrobasi pilotu Ali İsmet Öztürk, 'Uçmak için de iyi insan olmak şart'

ÖLÜMLE HAYAT ARASINDAYSANIZ
Bir insanın ahını nbsp;alarak uçamazsınız



Nedir akrobasi uçuşu?
İleri uçuş tekniği diye düşünebilirsiniz. Otomobillerdeki ileri sürüş tekniği gibi. Herkes otomobil kullanabilir, ama çok karlı bir yolda, yoldan çıkmak üzere olan bir arabayı sadece o tekniğe hakim kişiler tutabilir ya, onun gibi bir şey. Akrobasi uçuşlarında da, uçağın akrobasi kurallarının dışına çıkığı, uçmaktan vazgeçtiği zamanlar vardır. İşte o zamanlarda uçağı kurtarmak zorundasınız. Anormal pozisyonlara girişler ve o girişlerden emniyetle çıkışlar öğretilir. Sadece havada takla atmak olarak görmemek lazım. Bir tekniktir bu.


Bu kadar tecrübeye rağmen korkularınız oluyor mu?
Çoookk... Ben hep korkarım! Havacılıkta, korkusuzluk diye bir şey asla olamaz! Bugün, "Ben korkmuyorum" diye uçan pilotların çoğu öbür dünyada! Korku yoksa, cesaret olmaz.


Bugüne kadar kaç gösteri uçuşu yaptınız?
Türkiye'dekiler hariç, yurt dışında 20 ülkede, 600'den fazla.


Dünyada sizin gibi kaç kişi var?
Bizim gibi profesyonel anlamda ülke ülke dolaşan sadece 13 akrobasi pilotı var. Amatör ise çok. Ama seyircinin huzurunda uçmak bambaşkadır. Türkiye'de buna uygun yönetmelikler hâlâ yok. Bir gösteri akrobasi pilotunun, binlerce insanın huzurunda kendini öldürme hakkı yoktur! Bize çılgın gözüyle bakarlar. Bu yanlış! Birisi yapıyorsa, diğeri de yapabilir! Ama onun kadar çalışmak kaydıyla! Siz neyseniz ben de oyum. Ama öyle bir şeye kalkışıyorsunuz ki, ölümle yaşam arasındaki en ince çizgidesiniz. Herhangi bir insanın ahını alarak uçamazsınız.







Ucuza istiyorlar
Gençler pilot eğitimini dikiş nakış kursu zannediyor


Yaşadığınız en büyük tehlike nedir?
Ben 1990 senesinde bir helikopter kazası geçirdim. Enkazın en büyük parçası bendim. Helikopterin test uçuşunda, kalkışı müteakip öyle bir olay olmuştu. Kurtulmam ve bugün akrobasi uçuşu yapabilmem, tamamen Allah'ın bir lütfudur. Ağır yaralı kurtuldum. Omurgam üç yerinden kırıldı. Bir yıl yatalak kaldım. Belden aşağısı felç oldu. O zaman Türkiye'de engellilerin nasıl bir yalnızlık içinde olduğunu idrak ettim. Biz Omurilik Felçlileri Derneği için de uçuyorduk, sonra bunu istemediler. Ama şu bir gerçek, havacılığın olduğu yerde medeniyet vardı. Onca ülkeyi dolaştım ve hiç aksini görmedim. Havacılık bir medeniyet göstergesidir.


Türkiye'de durum nasıl?
"Türkiye'de kaç tane özel uçak var, genel havacılık nerede, amatör havacılık nerede, sportif havacılık nerede?" derseniz, koca bir sıfır! Oysa muazzam bir potansiyel var. Günde yüze yakın mail alıyorum gençlerden. Öyle düşünmeyenleri tenzih ederim, ama bedavacı bir gençliğimiz de var. Birisi yazmış, "Ali Ağabey, senin gibi en ucuz şekilde ve en hızlı nasıl pilot olabilirim?" Ben 50 yaşındayım. 30 senemi göklerde harcamışım. 5 bin saat uçuşum var. Hadi ucuzunu bulduk diyelim, en çabuğu nasıl yapayım? (Gülüyor) Gençlerin bu tavrından rahatsızım. Pilot olmanın bedelini 50 bin euro görüyorlar. Bankalar size bu parayı veriyor, uçuş okuluna gidiyorsunuz. 18 ay sonra mezun oluyorsunuz, hava yolu pilotu adayı olarak. Bunu nakış-dikiş kursu zannediyorlar. 18 ay sonra uçağın sağ koltuğuna oturacaklarını ve ayda 4 bin euro para alacaklarını düşünüyorlar. Bu adamdan pilot olmaz! Hadiseye parayla yaklaşan adamdan havacı da olmaz! Ben bunlara 'sky driver', 'gökyüzü kullanıcısı' diyorum. Onlardan ne pilot, ne de havacı olur!







NETİCEDE BİR BABAYIM
Pilot kızımı nbsp;izlerken bile nbsp;korkuyorum nbsp;


Aileniz, bu kadar tehlikeli bir iş yapmanızdan tedirgin olmuyor mu?
Kızım da profesyonel bir akrobasi pilotu. Yıllardır bu işle haşır neşiriz ve profesyoneliz. nbsp;


Birlikte uçuyor musunuz kızınızla?
Tabii, zaten uzun yıllar birlikte uçtuk. İki senedir, lisanslı pilot olduğundan beri yalnız uçuyor. Ama itiraf edeyim: Onu izlerken ben de korkuyorum. Neticede bir babayım. 23 yaşında bir kız çocuğu, 400 beygirlik bir uçakla tek başına gökyüzünde. Öte yandan biliyorum ki, kendisine zarar verecek bir şey yapmaz. Şu bir kuraldır: Uçağın ve kendinizin limitlerini asla aşmayacaksınız. Her pilotun bir G performansı vardır. Ben kendi gösterilerimde +9 G'yi ve -6 G'yi geçmiyorum. Geçen hafta +4.5'ta kaldım mesela. Gerek yok! Kendinizi bileceksiniz ve sürekli spor yapacaksınız.


Neden spor?
Çünkü pozitif G'ler sırasında vücudunuzdaki bütün organlar ve kan, aşağıya doğru gidiyor. Beyin, kansız kalıyor. Kansız kalınca, mide üzerindeki, vücudun yerleşik olmayan tek siniri olan vagnus siniri vasıtasıyla kalp hızlı çalışır. Beyin, kalbe "Buraya kan gelmiyor. Hızlan" der. Kalp atışınız 140'lara, tansiyonunuz 18-19'lara fırlar. Biz karın, bacak ve boyun kaslarımızı kasarak, oradan akan kanın damarlarının daralmasını sağlarız. Kanın geçişi azalır. G'ye dayanma süreniz uzar; ama büyük performans demektir bu. 10 dakikalık limitsiz bir akrobasi uçuşu, 10 kilometre koşmakla eşdeğerdir. Negatif G'de beyin kalbe bu defa "Buraya çok kan geliyor. Yavaşla" der. Bu sefer kalp yavaşlar, tansiyon düşer. Bir pozitif, bir negatif manevra yaptığınızda da vücudunuzu serseme çeviriyorsunuz. Vücudun kafası karışıyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...