15 Temmuz'dan 16 Nisan'a İstiklal Mücadelemiz

Düzenleyen:
15 Temmuz'dan 16 Nisan'a İstiklal Mücadelemiz

GÜNDEM Haberleri

Türkiye Gazetesi'nin misafir kalemi Halil Peçe, makalesinde 15 Temmuz'dan ve 16 Nisan'a İstiklal Mücadelemizi kaleme aldı. İşte yazının detayları...

MİSAFİR KALEM
HALİL PEÇE
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ, ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ

 
Türkiye, 15 Temmuz sonrasında Cumhuriyet tarihinde hiç tecrübe edilmemiş bir şekilde yalnızca millet iradesi odaklı bağımsız kararlar etrafında ülke siyasal gündemini belirlemektedir. Bu sebeple, hem ülke içinden hem de Batı dünyasından başta İslamofobik, Türkofobik ve hatta Erdoğanofobik saldırılara maruz kalmaktadır. 16 Nisan referandumu, bu saldırıların akıbetinin belirleneceği bir tarih olarak karşımıza çıkmaktadır. 
 
FETÖ Üzerinden Çift Yönlü Saldırı
 
Toplumsal gerçekliğin kanun zoruyla yok edilememesinden ötürü çeşitli yollarla (dernek, vakıf vb) faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan dinî gruplar, siyasal, toplumsal ve kültürel değişimlere refleks gösterip kendilerini gelişen şartlara göre yeniden şekillendirmişlerdir. Bu gruplara alerjisi olan bürokrasi içindeki güçlü klikler, dinî grupların kendilerini gerçekleştirmede görece ketum davranmalarının müsebbibi olmuşlardır. Bu ketumluk kriminal bir tutumdan ziyade, kendine hayat alanı açma çabasıdır.
Her dönem darbe korkusu yaşayan dinî grupların, rejime karşı “tehdit” olduğu söylemi 15 Temmuz itibariyle belli kesimler tarafından daha sesli biçimde dillendirilmeye başlandı. FETÖ’nün dinî motifli bir örgüt olması bu iddiaların ciddiyetini arttırdı. Fakat bu yönde söylem üretme çabaları İslamofobi ile harmanlanınca topyekûn dinî gruplara karşı bir savaş hâli ortaya çıkmış oldu.
Türkiye, 15 Temmuz süreci sonrası ülke içinde ve dışında Ankara’nın almış olduğu kararlar karşısında ittifak etmiş olan grupların çift taraflı saldırılarına göğüs germeye çalışmaktadır. FETÖ üzerinden ülke içinde yüksek sesle dillendirilen İslamofobik söylemler bir taraftan yükselirken, diğer taraftan FETÖ avukatlığına soyunmuş olan Avrupa’nın darbe girişiminde bulunan örgütün darbedeki rolünü sorgulayarak Türkiye’ye bir diz çöktürme operasyonuna girmesi yapılan kirli ittifakı gözler önüne sermektedir.
 
Psikolojik Harekât ve Köhnemiş Senaryolar
 
Modern uluslararası sistemde hukukun daha önce görülmemiş şekilde bir silah olarak kullanılması küresel hegemon güçlere avantaj sağlamaktadır. Kanlı darbe girişimi sonrası “endişeli” Batılı dostların FETÖ’ye karşı verilen hukuk mücadelesine karşı, medya üzerinden Türkiye’ye dikte ettirmeye çalıştıkları “rule of law” (hukukun egemenliği)  ilkesi aslında bir adalet çağrısından ziyade, sahada kaybettikleri oyunu masabaşında eşitleme gayretinden başka bir şey değildir.
Sisi darbesi sonrası Mısır ile köprüleri kısa zamanda inşa eden AB, 15 Temmuz gecesini tanklara karşı mücadele ile geçirip muzaffer olmuş Türk Milletini âdeta cezalandırmaya çalışırcasına FETÖ’ye sahip çıkmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinin FETÖ mensuplarının siyasi sığınma taleplerini olumlu değerlendirmesi Avrupa’nın FETÖ’nün arka bahçesi olduğu iddialarını destekler niteliktedir. 
15 Temmuz gecesi sırtı yere çalınamayan Türk Milletinin yakalamış olduğu psikolojik üstünlük hukukun çıkmaz sokaklarına referans verilerek, sosyal medya vasıtasıyla operasyonlar yapılarak manipülasyonlar üzerinden berhava edilmeye çalışılıyor. Daha mühim olan mesele, darbeyi planlayan ve uygulamaya koyan FETÖ’nün dinî grup görünümlü olmasından ötürü İslamofobik tutumları olan çevrelerin darbenin asıl sebebini din üzerinden açıklamaları, sembolik de olsa çeşitli marşlar üzerinden eski kodlara (fabrika ayarlarına) dönmeyi salık vermeleri dikkat edilmesi gereken hayati bir konudur.
Kemalist söylemlerin 16 Temmuz itibariyle seslice söylenmeye başlaması, tarihsel olarak askerî bürokrasi içinde en güçlü grup olan ve ordu-sivil ilişkilerinde periyodik olarak ordunun siyaset üzerindeki ağırlığını artırıcı hamleler (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan) yapan grubun tarihî hatalarını unutturmamalıdır. Aynı zamanda, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi planlayıcılarının sözde konseyinin açıklaması incelendiğinde bile Kemalist vurgulardan medet umdukları, o damardan meşruiyet kazanmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.
 
Sonuç Olarak
 
Darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı, olası senaryolardan hiçbiri iç çatışma ve bölünme tehlikesinden bağımsız düşünülemezdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin FETÖ ve örgütün taşeronluğunu yaptığı hegemon güçlerin saldırılarına karşı bir istiklal mücadelesi verdiği aşikârdır. 15 Temmuz direnişi ve hükûmetin buna karşı göstermiş olduğu refleks Türkiye’nin geri dönülmez bir yola girdiğinin habercisidir. 16 Nisan referandumu, yalnızca hükûmet sistemini değiştirecek bir halk oylaması olmanın ötesinde, yüzyıllık bir hesabın millet lehine kesileceği bir dönemeç olacaktır.

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...