OHAL'de finansal olarak gözden kaçanlar
Ülkemiz kendi iç dinamiklerinde yaşadığı darbe teşebbüsü ile, olağanüstü bir döneme girdi. Halka Arz ve Kurumsal Finansman danışmanı Doğuş Bektaş tarafından yapılan bu analizlerde, ülkemizde şirketlerin %98'ini oluşturan KOBİ'leri ele alındı.
Genel anlamda Devletimiz çoğunlukla darbeye teşebbüs edenleri tespit etmeye çalışılırken, durmak bilmeyen ticari hayat ve onun en önemli enstrümanı Finansal Piyasalar, telafi edilemez değişimler yaşıyor. KOBİ'lerimizin OHAL öncesi yaşadıkları finans sıkıntısı 2 kat artmış görünüyor. Devletimiz ne kadar uyarsa da, karşılık oranlarını ve faiz oranlarını azaltsa da, Bankalarımız maalesef en ufak bir adım atmış değil. Bankalar her zamanki gibi fırtınanın dinmesini ve nakitte kalmayı seçiyor, peki fırtına dindikten sonra ne olacak?
Bunu anlamak için geçmişe gitmekte yarar var, ülke olarak son dönemler dışında hadiseler başımıza geldikten sonra günlük çözümlerle ilerliyor ve belirli bir strateji ile hareket etmiyoruz. Yaklaşık 15 yıldır Küresel Finans sisteminde planlı bir döngü yaşanıyor, özellikle önce gelişmekte olan ülke borsalarına para girişi ile başlayan bu hareket, sonrasında emtia fiyatlarının önlenemez yükselişi ile devam etti ve en son petrol ile birlikte hepsinin çakılması ile 2. evresine geçti.
Piyasa kapitalizasyonu, borsamızın değerinin ölçüsüdür, borsa büyüklüğünü ifade eder. Yani tüm şirketlerin toplam değeri diyebiliriz.
Bu durumda 2001'lerde 10.000 seviyesinde olan endeks 100.000 seviyesine kadar yükseldi. Bizimle paralel olarak tüm gelişmekte olan ülkelerde bu operasyonu yürüten küresel güç, Brezilya Borsası Bovespa'da da 8.000'den başlayarak 70.000'e kadar yükseldi.
Benzer görüntüler, IMF tarafından kategorize edilen "Gelişmekte Olan Ülkeler"in tamamında görülecektir. Gelişmekte olan ülkeler listesi ve IMF'nin takip ettiği detaylar için: http://www.unicef.org/turkey/dcd05/_sum05_2h.html
Borsa dışında, Küresel Politikaları belirleyen IMF ve Dünya Bankasının da koordine yürüttüğü strateji ile, son 15 yılda emtia fiyatları da önce tavan sonra tabana döndü.
Yukardaki grafikte Altın fiyatları, 300 USD'den 1.890 USD ye çıktı.
Kıymetli Metaller, Demir-Bakır-Alüminyum ve Çinko'da da aynı Altın ve Gümüş gibi benzer grafikler mevcut.
2001'de 100 birim iken 1.600'e kadar yükselen emtialar görünüyor
SONUÇ
Görüldüğü üzere, Dünya finans piyasasında programlı bir şekilde ticareti etkileyen unsurlarda dalgalanmalar yaşanıyor, yaşatılıyor. Bu dalgalanmalarla uğraşmak ancak bir devlet görevi olabilir, KOBİ'lerimize de bundan en az etkilenecekleri bir program uygulanabilir. Devletimiz IMF borcunu bitirerek ve belki de dünyada bu sistemden çıkan nadir devletlerden olarak, son yıllarda gözle görülür şekilde Gezi ile başlayan ve devam eden olaylarla başetmeye çalışıyor.
Ancak, burada günlük ticareti etkileyen, her şirketin sabah açılışta ilgilenmek zorunda kaldığı, bu sistemin bir dayatması olan "Bankacılık İşlemlerinde"henüz somut bir adım atılabilmiş değil. Her şirket, Bankalar ile belirli ürünlerde çalışmak zorunda kalıyor ve piyasa koşullarına uymayacak şekilde bedeller ödüyor:
Kobi'lerin her işlemi bankalar üzerinden yürüyor, anahtarı teslim etmesi dışında .
KOBİ'ler bu kadar maliyete katlanarak ve karşılığında hiçbir gelişme kat edemeden ticaret yapıyor. Bir şirket 10 yıl boyunca sürekli bankalarla bu işlemleri yapsa dahi, bugün yeni başlayanlar ile aynı bedelleri ödemek zorunda kalıyor. Şirketi büyütmek bela olmaktan öte gidemiyor. Açıklanan ISO 500 şirketler listesinde neredeyse kar eden yok, ama cirosu 150 Milyonu geçen bu şirketlerin en iyisinde bile 10 Milyon TL üzerinde Finansman Gideri var.
Burada işverenlerimiz de suçsuz sayılmaz, nitelikli personelin hakkını vermemeleri, vefasız oluşları, sürekli daha fazlasına koşmalarını sayabiliriz genele yaymadan. Ülkemizdeki her vatandaşı ilgilendiren bu ilişki, Bankaların insafına bırakılmış vaziyette. 10 sene borcunu aksatmadan bankaya milyonlar kazandırmış bir şirket, 50 bin TL çeki 3 gün ödeyemediği için iflas edebiliyor, çünkü 1 banka operasyona başladığı anda bir şirketin ayakta durma şansı hiç yok. Binlerce örneğini gördük piyasada, nakit akış dengesi bozulan dev şirketler, 1-2 çek yüzünden yok oldu.
Bunun bir çözümü yok mu? Ahlaklı ve dürüst bir iş adamısınız, 10 sene bankalara ve Devlete her görevinizi yerine getirdiniz, genel bir krizde 3-5 ay veya 1 sene nakit akışınızın bozulması çok normal, tek 1 banka kredileriniz nakit akışınıza göre yapılandırsa, buna göre 1 yıl öteleme yapsa onlarca çalışan kurtarılacak.
Tekrarlamakta fayda var, 15 Temmuz sonrası hiçbirşey eskisi gibi olmamalı, ahlaklı çalışan-iş adamı-banka ayrışmalı, bankaya borcunu ödemeyip kaçan ve yapılandıran ile düzenli ödeyen, ömür boyu çek yazdırmış-şirket batırmış-borç takmış ile borcuna sadık vatandaş ayrışmalı.
KOBİ dediğimiz ülkenin %98'ini ilgilendiren kuruluşlarda çalışan ve iş sahibi olanların ticaret derdi yok, Devlet ve Banka arasında sıkışmış iş yapma derdi var, doğru bir sistem ile sürdürülebilir ticaret modeli elzem olmuştur. KOBİ'ler için Para Piyasaları dışında Sermaye Piyasalarında da basit-hızlı finansman çözümleri elzem olmuştur. Devlet, doğru bağımsız denetim ile KOBİ'lere ortak olabilir, ortaklığı teşvik edebilir, tek yapması gereken "exit stratejisi"denen yatırımcının 3-5 yıl sonra nasıl çıkacağının kriterlerini belirlemektir, bu da çok basit 2 yolla olur, ya şirket sahibine geri satarak ya da hisseyi başkasına farklı yollarla devrederek.