Madenciler çağrı yapıyor, STK'lar geri çeviriyor
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, TEMA ve akademi dünyasına yönelik görüşme taleplerinin sürekli geri çevrildiğini belirterek “Çağrımıza aldığımız tek cevap, ‘dördüncü grup madenciliğin yapılmaması gerektiği’ söylemi oldu. Yenilenebilir enerji ile 2050 yılında lityuma talep tam 40 kat, kobalta 21 kat ve nikele 20 kat artacak. Dördüncü grup madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılında petrole değil, madene bağımlı hâle geliriz” dedi.
ÖMER TEMÜR'ÜN HABERİ - Türkiye ekonomisinin bel kemiği olan maden sektörü ile çevreciler arasında yaşanan kavga iyice gün yüzüne çıktı. Çevreci örgütler geleceğin temiz enerjisi için gerekli olan madenler başta olmak üzere her türlü maden üretimine karşı çıkarken, tesislerinin kapılarını STK’lara açmak isteyen sektör ise sürekli ret cevabı karşısında isyan etti.
Yaklaşık bir yıl önce Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfına (TEMA) sektördeki 17 dernekle açık bir mektup ileterek tesislere davet ettiklerini hatırlatan TİM Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya “Bugüne kadar doğru bilinen yanlışları ve eleştirileri gidermek için her fırsatta bilgi paylaşımına açık olduğumuzu söyledik. Ancak aldığımız tek cevap, madenlerle ilgili bir bilgi alışverişine gerek olmadığı ve altın, gümüş, krom, çinko, alüminyum, kurşun, bakır, nikel, kobalt, grafit ve demir cevherini kapsayan dördüncü grup madencilik faaliyetlerinin her ne şart olursa olsun durdurulması gerektiği oldu. Bugün insan hakları ve iklim değişikliğini korumak adına yapılan faaliyetlerde örnek olarak gösterilen Kuzey Avrupa ülkeleri, en çok madencilik teknolojisi üreten ülkeler. Biz de madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılına geldiğimizde petrole değil, madene bağımlı hâle geliriz. Temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacınız olan dördüncü grup madenler. Kurumlar ya da bireyler endişe duyuyor olabilir. İletişim ve gerekli denetimler artırılsın ki iyi ve kötü madencilik birbirinden ayrılsın” değerlendirmesini yaptı.
2050 YILINA KADAR LİTYUMA TALEP 40 KAT ARTACAK
Türkiye’de beş grup madencilik yapıldığını ve Türkiye’nin gelişimine büyük oranda fayda sağlayacak dördüncü grup madencilik için sunulan ‘Asla yapılmamalı, ülke için bir felakettir’ görüşlerinin gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin maden bağımlısı hâline geleceğini ifade eden Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: Uluslararası Enerji Ajansının bilgilerine göre 2050 yılında lityuma talep tam 40 kat, kobalta talep 21 kat, nikele talep 20 kat ve alüminyuma talep ise 19 kat artacak. Temiz enerjiye geçmek istiyorsanız daha çok maden üreteceksiniz. Çünkü, temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacınız olan dördüncü grup madenler. Bütün faaliyetlerimizde çevreyi, iklimi ve temiz enerjiyi sahiplenen bir madencilik kültürü ön planda olacak. Gerekli denetlemeler yapılsın ki iyi ile kötü madencilik de ayrılsın. Kötü örnekler de şartlarını iyileştirmek için teşvik edilsin.
STK VE AKADEMİSYENLERLE BİR ARAYA GELMEYE HAZIRIZ
Çetinkaya, madencilik tartışmalarına ilişkin başta çevre örgütleri olmak üzere, akademi dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına yaptığı çağrıyı tekrarladı. Çetinkaya “Bizi diğer sektörler için düşmanlaştırmaya çalışan bazı görüşler olduğunu görüyoruz. Türkiye’de çevreci gibi görünen çevre örgütleri maalesef ‘maden çıkarılmasın’ anlayışına kadar gelerek maden karşıtlığı söylemlerini artırıyor. Bizler, bugüne kadar hiçbir şekilde haklarında negatif bir söylem üretmedik. TEMA Vakfı başta olmak üzere bütün kurumlarla bir masa etrafında uzlaşmasak da konuşabileceğimizi, en az onlar kadar çevreci olduğumuzu izah etmeyi sürekli dile getirdik. Endişeleri gidermek ve doğru bilgileri paylaşabileceğimize inandığımız için bir araya gelmek istiyoruz. STK ya da akademisyenlerle her zaman ve her şartta bir araya gelmeye hazırız” dedi.
MADEN İHRACATIMIZI 40 MİLYAR DOLARA ÇIKARABİLİRİZ
Rüstem Çetinkaya Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının madenden geçtiğini belirterek “Ham madde konusunda tam bağımsız olabilmek için madenlerimize sahip çıkmak ve dünyaya satmak zorundayız. Yer altı kaynakları bütün ülkeler için çok değerli. Cari açığın en büyük nedenleri arasında da bu konudaki ithalat geliyor. Ancak, Türkiye madenler konusunda çok zengin bir ülke olmasına rağmen çıkarılan madenler yeterli gelmiyor. Eğer madenlerimizi çıkarmayı başarabilirsek 2022’de 6,5 milyar dolar olan ihracatımızı 30-40 milyar dolar seviyelerine çıkarabiliriz. Buradaki sorun ise madencilerin doğa karşıtı olarak gösterilmesi. Biz de buna karşı çıkıyoruz. Çünkü, doğa ile uyumlu, sürdürülebilir bir madenciliği tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yapabiliyoruz. Sürekli söylediğimiz gibi doğayla birlikte madencilik gayet uyumlu bir şekilde yönetilebilir. Bunu da birçok kez gösterdik. Önemli olan endişenin ne olduğu ve bu endişenin nasıl bertaraf edilebileceği. Ama salt madencilik karşıtlığıyla bunu yapmak mümkün değil” diye konuştu.