FED'den önce biz düğmeye basıyoruz

Karta 24 ay taksit, 72 ay vadeli ihtiyaç kredileri varken 2012'de yüzde 2.2 büyüdük. bol para, yatırıma değil tüketime gitti.
Hafta boyunca tüketici kredilerine ve kredi kartı taksitlerine getirilen sınırlamaları konuştuk. Cuma günü de ekim ayı dış ticaret verilerini gördük. Hem taksitlere getirilen kısıtlamalara, hem ithalat tablomuza, hem de "yerli ekonomi" oluşturmak için harcanan çabalara baktığımız zaman, aslında alınan kararların nereden kaynaklandığını daha iyi görebiliyoruz. Petrol ve altın ithalatını bir kenara bırakıp dikkate aldığımızda bu yılın ocak-ekim döneminde önceki yılın aynı dönemine göre;- Makine ve mekanik cihaz ithalatı yüzde 15 artarak 25 milyar dolara,
- Elektrikli cihaz ithalatı yüzde 8.7 artarak 15 milyar dolara,
- Motorlu kara taşıtları ithalatı yüzde 18 artarak 14 milyar dolara yaklaşmış durumda. Yani bu 3 faslın ithalatı 10 ayda neredeyse 54 milyar doları buluyor. Aynı fasıllarda yaptığımız ihracat ise 32 milyar dolara yaklaşmış. Fark, 20 milyar doların üzerinde.
Hemen hatırlayalım ekonomi yönetimi özetle ne diyor; "Biz artık borçlanarak ve bireysel tüketimi artırarak değil, üreterek ve ihracat yaparak büyüme modeline geçiyoruz." Bu paralelde yukarıdaki fasıllardan, mesela ithal ağırlıklı elektronikte alınan tedbire baktığımız zaman 6 ay taksit sınırlaması getirildi. Öte yandan içeride "yerli telefon üretimi" konusunda son zamanlarda GSM şirketlerinin atağa geçtiğini biliyoruz. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın, "Artık hamallık yapmayacağız. Yükte hafif, pahada ağır ürünler üretip satacağız" sözlerinin arkasında bu tablo yatıyor. Keza yerli otomobile aranan babayiğitin bulunması için teşviklerin hazırlanmasının temelinde de aynı sebep var. Kısaca üreteceğiz, böylece hem ithal etmeden iç talebi karşılayacağız, hem de dışa satıp para kazanacağız.
İkinci mesele de tüketici kredileri... Bu konuda iki unsur rahatsız edici düzeyde.
1- Bankaların kredi/mevduat oranı yüzde 113 ile tarihî yüksek seviyelerde... Bunun anlamı şu: Bankalardaki mevduat, kredi talebini karşılamamış. Dışarıdan alınan borç paralarla kredi verilmiş.
2- Sık sık üzerinde önemle durulan tasarruf oranı, yüzde 12 ile tarihî düşük seviyelerde. 10 yıl önce yüzde 20'nin üzerindeydi. Bugün gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 30'u geçiyor.
2012 yılının büyüme rakamının yüzde 2.2 olduğunu, bu yıl ise yüzde 3.5-4 beklendiğini, öte yandan cari açığın yüzde 7'nin üzerinde, yani büyümenin neredeyse iki katı gerçekleşeceğini dikkate alırsak; küresel düzeyde "bol ve ucuz para" yıllarında kaynakları üretime aktararak değil tüketimi artırarak geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Tüketici kredileri ve kredi kartları önünde hiçbir engel bulunmazken hem büyümenin düşük çıkması hem de dolar ihtiyacının artması tehlikeli bir tabloya işaret ediyor. Bu sebeple tüketici kredilerine de 36 ay sınırlaması getiriliyor. Ancak 6 ay öncesi kadar olmasa da düşük faiz ortamının devamı sebebiyle bunun yeterli olmayacağı öngörülüyor ki, kişilerin gelirine göre kredi sınırlaması da getirilecek. Görünen o ki, "önce harcayıp sonra kazanacağımız" bir dönemden, "önce kazanıp sonra harcayacağımız" bir döneme doğru geçeceğiz. Bununla birlikte üretim, istihdam ve ihracat odaklı yatırımların her zaman teşvik edilecek olması, şüphesiz "iç dinamiklerle kaliteli büyümeyi yakalamak" için gerekli. Konut kredilerine taksit sınırı getirilmemesi de bireysel tasarrufları artıracak. İstihdamda yüzde 50 olan hizmet sektörünün payı azaldıkça, yüzde 20 civarında bulunan sanayi sektörünün ise payı arttıkça, bu tedbirlerin netice vermeye başladığını söyleyebileceğiz. Ne var ki bu yol, uzun bir yol. Neticeyi görmek de epey zaman alacak.
Bütün bu tedbirlerin temelinde, şüphesiz "bol ve ucuz paranın bitecek olması" da var. Önümüzdeki hafta bu anlamda kritik bir veri gelecek. Cuma günü ABD'de Kasım ayı işsizlik oranını ve tarım dışı istihdam verisini göreceğiz. Her iki verinin de ABD Merkez Bankası (FED) tarafından dikkatle takip edildiğini biliyoruz. FED'in hedefi yüzde 6.5 işsizlik. Son durumda işsizlik yüzde 7.3'te bulunuyor. Eğer tarım dışı istihdam 200 bin ve üzerinde artarsa, işsizlikte de 7'ye doğru yaklaşırsa, artık FED'in tahvil alımlarını azaltmak için düğmeye basacağı vaktin de yaklaştığını anlayacağız.
Ö.Faruk Bingöl - ANALİZ
TÜRKİYE GAZETESİ