Babacan, 'En kapsamlı ajanda bizim'

Kaynak: AA
Babacan, 'En kapsamlı ajanda bizim'
Ekonomi Haberleri  / AA

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin G20 ülkeleri arasında en kapsamlı reform ajandasını açıkladığını bildirdi.

Davos'ta Dünya Ekonomi Forumu (WEF) kapsamında "Yatımcılar için Neden Türkiye? Neden Borsa İstanbul?" başlıklı toplantıda Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeler yapan Babacan, Türkiye'nin son yıllarda büyük bir politik, ekonomik dönüşüm yaşadığını kaydetti.
Türkiye'nin geçen yıllardaki ekonomik performansını değerlendiren Babacan, "Geçen seneki sonuç oldukça iyiydi. Geçen sene bazı yerel sorunlarımız, stratejik meselelerimiz olmasına karşın Türkiye ekonomisi büyümeye devam etti. Bu bence son derece önemli. Geleceğe baktığımızda ise yapısal reform programımız, 25 dönüşüm alanını belirledik. Bu anlamda her birinin tamamlanması için tarihleri saptanmış toplam 1.350 eylem maddesini de belirledik" diye konuştu.
Türkiye'nin son yıllarda demokrasi, insan hakları ve hukuk alanında önemli gelişmeler katettiğini ve daha fazlasının yapılması gerektiğini vurgulayan Ali Babacan, "Makro ekonomik reformlara baktığımızda yapmamız gerekenlerle ilgili bir listemiz var" dedi.
"G20 içinde 2018'e kadar en kapsamlı reform ajandasını açıklayan ülke olduğumuzu düşünüyorum" diyen Babacan, "Her üç ayda bir Başbakanımız ne kadar iyi bir performans sergilediğimizin gözden geçirilmesi konusunda kararlı. Bir anlamda son derece şeffaf ve hesap verebilir şekilde ülkenin yapısal reformları konusunda ne yapacak olduğumuzu vatandaşlarımıza ve piyasaya açıklıyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin üyelik sürecinde AB kriterlerine bağlı olduğunu, Uluslararası Para Fonu (IMF ) ve Dünya Bankası ile yakın çalıştığını belirten Babacan, IMF ile Türkiye'nin ilişkisinin de artık Türkiye'nin finansman sağladığı bir yapıya dönüştüğünün altını çizdi.


Yüzde 5 enflasyon sürpriz olmaz
TRT Haber Televizyonu'na konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Babacan, Davos'ta, Türkiye açısından geçen yıla göre daha rahat bir atmosfer olduğunu belirterek, geçen yıl 17-25 Aralık operasyonları etkisinin altında toplantıların yapıldığını ifade etti.
Kendilerine geçen yıl söz konusu toplantılarda çok sayıda "Türkiye'de neler oluyor" sorularının geldiğine dikkati çeken Babacan, "Biz dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık, 'bu olayların niteliği' nedir, 'bizim hükümet olarak yaklaşımımız nedir?' diye. Bir yıl sonra dediklerimizin hepsinin gerçekleşmiş olduğunun rahatlığıyla buradayız. O günkü ifadelerimiz olayları anlatma tarzımızla daha sonra ortaya çıkan gerçeklerle tam örtüştüğünü gördüğümüz için çok daha rahat bir ortamdayız " diye konuştu.
Babacan, Türkiye'nin, tüm jeopolitik zorluklara ve kendi içinde yaşanan olaylara rağmen ekonomik büyümesini sürdüren ve Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olarak Davos'ta bulunduğunu vurguladı.
Dünya ekonomisiyle ilgili risklerin hala büyük olduğunu dile getiren Babacan, buna ilişkin tartışmaların toplantılarda ele alındığını söyledi.


"Türkiye'nin görünürlüğü daha yüksek"
Dünya Ekonomi Forumu kapsamında G20 dönem başkanlığı ile ilgili çok sayıda etkinliğin yapıldığını anlatan Babacan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve diğer bakanlarla çok sayıda oturuma katılacaklarını söyledi.
"Bu sene geçmiş seneye göre Türkiye'nin görünürlüğü daha yüksek" diyen Babacan, iş dünyasının da geniş şekilde temsil edildiğini ifade etti.
Babacan, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyanın zor bir coğrafya ve içinden geçilen dönemin zor bir dönem olmasına rağmen ülkenin yolunun açık olduğu bir yıla girildiğini belirtti.


"Başbakanımızın burada olması çok önemli"
Başbakan Davutoğlu'nun Davos'ta bulunmasının önemine işaret eden Babacan, "Aslında 2009 yılından bu yana çok arzu ediyorlardı, Türkiye'nin hükümet başkanı, devlet başkanı seviyesinde burada temsil edilmesini. Sayın Başbakanımızın burada olması Türkiye'nin görünümü açısından çok önemli" diye konuştu.
Toplantılarda hem dünya siyasetinin hem de iş dünyasının önemli figürlerinin bulunduğuna dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
"Yılda bir defa görüş alışverişinin, istişarenin yapıldığı bir ortam burası. G20 dönem başkanı olarak bizim burada olmamız son derece önemli. Bu bize ilave bir sorumluluk yüklüyor. Daha önceki yıllardan farklı bir durum bu. Artık sadece Türkiye olarak değil, dünya ekonomisinin yüzde 85'ini yöneten bir platformun başkanı olarak buradayız. Zaten çok görmek istiyorlardı, yoğun temaslar var buG20 konusunda. Burada Sayın Başbakanımızın olmasının sadece Türkiye'ye değil, G20 platformuna da çok büyük katkısı var."
Dünyada ekonomik krizin yaşanmasının ardından G20'nin öneminin ortaya çıktığını anlatan Babacan, G20'nin dünya nüfusunun yüzde 67'sini oluşturduğunu ancak üçte birinin bu yapı dışında bulunduğunu belirtti. Babacan, sadece G20 masasında oturan ülkelerin sorunlarının tartışıldığı bir platform olmasını istemediklerini, G20 dışında kalan ülkelerin sorunlarını da masaya yatırmak istediklerini söyledi.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin de G20 gündeminde yıllardır ihmal edildiğini, ekonomik büyümenin lokomotifini oluşturan KOBİ'leri G20 gündemine taşımak istediklerini vurgulayan Babacan, bunun çok geniş ses getirdiğini söyledi.


"IMF'ye ve OECD'ye görev verdik"
Babacan, uygulamaya yönelik de özel vurgu yaptıklarının altını çizerek, "Sözler veriliyor, ekonomik programlar, reformlar açılıyor ama bunlar gerçekten uygulanıyor mu? Uygulamanın takipçisi olacağımızı söylüyoruz. Ülkelerin verdikleri reform sözlerini de yerine getirip getirmedikleri ile ilgili bir izleme mekanizmasını oluşturuyoruz. IMF'ye ve OECD'ye görev verdik. Onlar çalışıp bizlere getirecekler.O takip mekanizmasını da bu yıl içerisinde başlatacağız" değerlendirmesinde bulundu.
Bir başka öncelikli konunun da "yatırımlar" olduğunu ifade eden Babacan, bütçelerinde imkan olan ülkelerin yatırım harcamalarını artırması ya da yatırım planlarını öne çekmesi, bütçelerinde imkanı olmayan ülkelerin özel sektör yatırımlarını daha çok altyapı yatırımlarına yönlendirmeleri gerektiğine ilişkin özel vurgularının olduğunu kaydetti.
Babacan, bunun için de Dünya Bankası başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara görevler verdiklerini söyledi.


"Net anlamda kazanan ülkeler grubundayız"
Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye ekonomisine nasıl etki oluşturacağına ilişkin soruları da yanıtlayan Babacan, "Petrol fiyatlarını değerlendirirken genel anlamda dünyada kazanan ve kaybeden ülkeler var. Biz net anlamda kazanan, faydalanan ülkeler grubundayız" dedi. Babacan, buradaki en önemli etkinin cari açık olduğuna dikkati çekerek, "Bizim petrol fiyatlarından en büyük istifademiz cari işlemler dengemizin daha düzelmesi yönünde olacak" ifadesini kullandı.
Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından Rusya'nın ekonomisini olumsuz etkilediğine dikkati çeken Babacan, Rusya'ya olan ihracatta bir miktar gerileme olabileceğini ya da Rusya'dan gelen turistlerin harcadığı parada bir miktar düşüş yaşanabileceğini bildirdi.
Babacan, bu süreçte petrol bazlı ürünlerin de fiyatlarının düştüğünü belirterek, "Sadece ihracata bakarsanız ihracat rakamları hedeflerle beki biraz daha uyumsuz olacak, hedeflerin belki biraz daha altında olacak ama nihayetinde baktığınızda net cari dengede sonuçlar hep olumlu olur" dedi.
Genel anlamda petrol ürünleri fiyatlarının gerilemesinin enflasyon üzerinde etkisi olacağını dile getiren Babacan, "Sağdan da baksak soldan da yukarıdan da aşağıdan da hangi perspektiften bakarsak bakalım 2015 yılı Türkiye için 2014 yılından daha iyi olacak. Ama bu sadece petrol fiyatları düştüğü için değil, bizim uyguladığımız politikaların gayet ihtiyatlı, güven odaklı politikalar olması sebebiyle bu gerçekleşecek" diye konuştu.
"Petrol fiyatları ile ilgili her türlü senaryoya hazır hareket ediyoruz" diyen Babacan, fiyat değişimlerine hazır olmak gerektiğini, alacakları tedbirler ve uygulamaların ona göre geliştiğini söyledi.
Babacan, sadece petrol fiyatları değil, genel anlamda emtia fiyatlarında bir gerilemenin söz konusu olduğunu, bunun temel sebebinin dünya ekonomisinin büyümesi ile beklentilerin bir miktar aşağıya doğru revize edilmesinden kaynaklandığını bildirdi.
Dünya ekonomisi büyüme tahminlerinin revize edildiğini dile getiren Babacan, "IMF'nin analizleri yakında açıklanacak, orada da muhtemelen bir düşme olacak diye bekleniyor" dedi.
Babacan, bütün bu şartlarda Türkiye'nin istihdam ve büyümede ortaya koyduğu performansın çok değerli olduğunu belirterek, "Toplam çalışan sayısını en hızlı artıran ülkelerden bir tanesiyiz. Bunun da temelinde güven var. Özel sektör, şirketlerimiz, geleceğe güvendikçe istihdam Türkiye'de artıyor, böyle de olmaya devam edecek" ifadesini kullandı.


"Yüzde 5 seviyelerinde enflasyon sürpriz olmayacak"
Makro ekonomik göstergeler açısından revizyon yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine Babacan, petrol fiyatlarının düşük seyretmesi halinde yüzde 5 seviyelerinde enflasyonun sürpriz olmayacağını dile getirdi.
Hükümetin resmi enflasyon tahmininin yüzde 6 olarak açıklandığını anımsatan Babacan, "Bu resmi tahmini henüz revize etmedik. İleride gerekirse, petrol fiyatlarının seyrini biraz daha izleriz, piyasa oyuncuları ile biraz daha konuşuruz, hissiyatı biraz daha alırız. Ondan sonra da nihai kararları veririz" diye konuştu.
Babacan, büyüme rakamları ile ilgili olarak da 2015 yılı için yüzde 4 büyüme öngördüklerini ifade ederek, söz konusu tahmin yapılırken petrol fiyatlarının yüksek seyredeceğinin beklendiğini söyledi.
Petrol fiyatlarındaki düşüşün büyümeyi destekleyeceğini anlatan Babacan, "Ama Avrupa'daki tablo beklenenden kötü gidiyor. Dolayısıyla Avrupa'ya ihracatımız bu yıl arzu ettiğimiz gibi seyretmeyebilir. Bunun net etkisini ölçmek zor. Bu yıl itibarıyla yine yüzde 4 büyüme tahminimizi değiştirmiş değiliz" değerlendirmesinde bulundu.


"Düşük kurla Avrupa'nın sorunu çözülmez"
Avrupa ekonomisindeki durgunluğa ilişkin soruyu yanıtlarken de Babacan, Avrupa'da en büyük problemin yapısal reformların gerçekleştirilememesi olduğunu vurguladı. Pek çok ülkenin şiddetle reforma ihtiyacı olmasına karşın bunların ertelendiğine dikkati çeken Babacan, Avrupa siyaset sahnesinde popülist trendlerin hakim olduğunu kaydetti.
İtalya Başbakanı Matteo Renzi'nin avro/dolar paritesinin eşitlenmesini istediğine dair açıklamalarının hatırlatılması üzerine Babacan, kurların her ülkede tartışıldığını söyledi.
Kurun herşey olmadığını, rekabet gücünün daha yüksek verimlilik ve teknoloji ile kazanılabileceğini vurgulayan Babacan, "Bugün Avrupa bazı alanlarda iyi. Makine üretimi, otomobil sanayi gibi alanlarda iyi ama daha yüksek teknolojilerde ABD ve Asya üstünlüğü ele geçirmiş durumda. Yani günün gereği olan sektörlerde Avrupa maalesef çok başarılı değil. Bütün bu yapısal sorunları daha ucuz bir avro ile çözebilirler mi? Çok emin değilim" ifadelerini kullandı.
Günlük politikada bu tarz söylemlerin zemin bulabilmesine karşın sorunların yapısal alanlarla ilgili olduğunun görülmesi ve çözümlerin de yapısal alanlardan geleceğinin farkında olunması gerektiğini kaydeden Babacan, sadece düşük kurla Avrupa'nın sorununun çözülmeyeceğini kaydetti.
Türkiye'deki döviz kurlarına ilişkin soru üzerine Babacan, Türk Lirası'nın değerini ölçerken doların yanı sıra avro kuruna da bakılmasının önemine işaret etti. Bunun da piyasa şartlarında oluştuğunu belirten Babacan, Türk Lirası'nın istikrar veya oynaklık açısından 1 yıldaki performansının gelişmekte olan ülkelerin performansının üzerinde olduğunu sözlerine ekledi.


Avrupa'da liderlik açığı
Babacan, Davos'ta CNBC-e ve NTV'nin ortak yayınına da katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Avrupa Merkez Bankasının alacağı karara yönelik soru üzerine Babacan, Avrupa ve Japonya merkez bankalarından güçlerinin üzerinde hareket etmesinin beklendiğini ifade etti. Babacan, "Bütün ekonomik problemleri ya da finans sektörüyle ilgili tüm sorunları merkez bankalarının tek başına çözebileceği gibi yanlış bir beklenti var. Gelişmiş ülkelere baktığımızda problemlerin çoğu yapısal kaynaklı problemler. Avrupa Merkez Bankası ne yaparsa yapsın, belki kısa vadede faydası olacak adımlar olabilir. Ama sorunları kökten çözmek istiyorsak mutlaka yapısal reform diyoruz. Asıl sorun yapısal alanda, çözümde yapısal alandan gelecek" diye konuştu.
Avrupa'daki sorunlara bir süre sadece bütçe açığı olarak bakıldığını anlatan Babacan, "Aslında kredibilite ve bütçe açığıyla, liderlik açığını da mutlaka dikkate almak lazım. Avrupa'daki siyasi trendler çok yanlış yönlere doğru gidiyor, daha çok içe kapanma, popülizm yükseliyor. Bütün bunlar yapısal reformları yapmayı da maalesef güçleştiriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Babacan, Avrupa Merkez Bankasının gevşek para politikası uygulaması halinde, bu durumun Türkiye'ye olumlu yansımasının beklenebileceğini belirterek, "Gevşek para politikası Türkiye'nin işine yarar, ancak bunun verdiği rehavete asla kapılmamak lazım" dedi.


"Amerika'da insanlar düşük maaşa razı"
Babacan, Amerika'daki büyümenin dinamiklerine bakıldığında bazı sorunların gözlendiğini belirterek, işsizliğin düşüyor gibi görünmesine rağmen iş gücüne katılımın da hızla azaldığını ifade etti. Amerika'da insanların daha düşük maaşlara çalışmaya razı olduklarına dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
"Enflasyon beklenenin çok altında. Dolayısıyla bir yandan istihdam piyasasındaki nitelik problemi, bir yandan da enflasyonun hala çok düşük oluşu Amerikan Merkez Bankasının faiz artırma kararını sürekli ertelemesini de beraberinde getiriyor. Bunun ne zaman ve ne miktarda olacağını bilmek açıkçası çok zor. Dolayısıyla biz, farklı zaman ve senaryolarda bu artış gerçekleşirse, bu artışla ilgili kim ne yapar diye bunun hazırlığını yapıyoruz. Burada yine en ön planda olan kuruluşumuz Merkez Bankası, yanı sıra BDDK, Hazine gibi finansal istikrardan sorumlu kurumlarımızın da kuşkusuz yapabileceği işler vardır. Bunlarla ilgili hangi senaryoda, kim, ne yapacak, bunu Finansal İstikrar Komitesinde sürekli değerlendiriyoruz.
Ama şunu da unutmamak lazım ki eğer bir gün bu faiz artışı başlar ise bu normalleşmenin, yani dünya ekonomisindeki toparlanmanın ve iyileşmenin sonucudur. Bir problemden kaynaklanan adım değildir, tam tersine problemlerin ortadan kalkmaya başladığını gösteren bir adımdır, en azından Amerikan ekonomisi açısından. Dolayısıyla buna da tamamen olumsuz bakmamız söz konusu değil, olumlu yanlarını görmemiz lazım. Ancak önemli olan kurumlarımızın doğru zamanda, doğru adımları atmasıdır. Şartlar neyi gerektiriyorsa ilgili kurumlarımızın günün şartını rasyonel bir şekilde yerine getirmesidir. Bu adımlar atıldığı sürece Türkiye için korkulacak bir şey yok."
Kamunun artık tasarruflara çok ciddi destek veren bir yapıya ulaştığına işaret eden Babacan, şirketlerin, finans sektörünün ve hanehalkının borçluluk konusunda çok dikkatli olması gerektiğini ifade etti.


Orta Vadeli Program'da petrol senaryosu 102 dolar
Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye ekonomisine nasıl etkileyeceğine ilişkin değerlendirmede bulunan Babacan, şöyle konuştu:
"Petrol fiyatlarındaki düşüşten hemen önce, ekim ayının ilk haftasında biz Orta Vadeli Programımızı açıkladık. Orta Vadeli Programımızın senaryosu 102 dolar. Yani 2015'in ortalaması 102 dolar gibi program yaptık. 102 dolarlık petrolle bile cari açığımızı düşürecek, yüzde 4 büyüme sağlayacak bir program ortaya koyduk. Petrol fiyatlarındaki düşüş, bu 102 doların ne kadar altında olursa bize toplam etkisi o kadar pozitif."
Babacan, petrol fiyatlarının düşmesinin politika alanında gevşemeye sebep olmayacağını belirterek, "Dünyanın 16. büyük ekonomisini yönetiyoruz. G20 dönem başkanıyız. Ferdi ya da cin fikirlerle, heyecanlarla, farklı atraksiyonlarla bu ekonomiyi yönetemeyiz. Mutlaka istikrarlı gitmemiz lazım" dedi.
Yabancı yatırımların da bu düşüşten etkileneceğini belirten Babacan, Türkiye'nin risk algısının daha olumluya seyrettiğini ve piyasa oyuncularının bu yeni görüntüye göre pozisyon aldığını dile getirdi. Babacan, son 6 aydır cari açığın neredeyse tamamının doğrudan sermaye girişi ve uzun vadeli finansmanla kapandığına işaret ederek, bankaların daha uzun vadeli borçlanmasıyla ilgili Merkez Bankasının 3 ay önce aldığı kararın da çok isabetli olduğunu kaydetti.


"Yargıya olan güveni tekrar inşa etmemiz gerekiyor"
Babacan, 25 öncelikli dönüşüm programının son paketini ocak ayı sonu itibarıyla açıklamış olacaklarını söyledi.
Öncelikli dönüşüm programlarında 1350 eylemin yer aldığını anımsatan Babacan, "Biz bunların yüzde 100'ünü değil, yüzde 70- 80'ini bile 2018'e kadar gerçekleştirirsek Türkiye ekonomisinin çehresi değişir. Türkiye'deki sanayinin, finans sisteminin çehresi değişir" diye konuştu.
Babacan, Türkiye'nin yargıyla ilgili önemli problemleri olduğunu belirterek, "Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olup olmadığı son 1-1,5 yıldır yaşadıklarımızla maalesef sorgulanır hale geldi. Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için tekrar itibarı ve yargıya olan güveni inşa etmemiz gerekiyor. Ciddi bir onarıma, restorasyona ihtiyaç var" dedi.

Kaynak: AA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...