3 trilyon dolarlık kapışma

Türkiye’yi önümüzdeki dönemde güzel günlerin beklediğini belirten KKTC Cumhurbaşkanlığı Enerji Politikaları Danışmanı Prof. Dr. Salih Saner “Doğu Akdeniz’de maddi değeri 2 trilyon 900 milyar dolar olan 19,5 milyar metreküplük hidrokarbon denizinin ortasındayız. AB, ABD ve diğer bölgesel aktörler bu hazineden pay kapmaya çalışıyor” dedi.
YILMAZ BİLGEN
Karadeniz gazının 2023’ün ilk çeyreğinde karaya ulaştırılması doğrultusunda çalışmalar aralıksız sürerken, Abdülhamid Han sondaj gemisi yeni bir müjde için Akdeniz’deki Yörükler-1 kuyusunda sondaj çalışmalarına devam ediyor. Diğer yandan Libya ile imzalanan hidrokarbon mutabakatı Akdeniz’de Türkiye’ye trilyonlarca dolarlık potansiyel rezerv sunuyor. Türkiye’yi önümüzdeki dönem Doğu Akdeniz’de daha güzel bir geleceğin beklediğini söyleyen KKTC Cumhurbaşkanlığı Enerji Politikaları Danışmanı Prof. Dr. Salih Saner “Şu an maddi değeri 2 trilyon 900 milyar dolar olan 19,5 milyar metreküplük hidrokarbon denizinin ortasındayız’ dedi.
YÜZDE 100 HAK SAHİBİYİZ
Yunanistan’ın adalar dâhil bütün tahriklerinin arka planında enerji konusunda önemli yer tuttuğuna dikkat çeken Salih Saner, “Yapılan jeolojik araştırmalar Nil deltasında 6,3 milyar metreküp, Heredot havzasında 3,5 milyar metreküp, Levant’a 3,45 milyar metreküp, Afrodit havzasında 3,4 milyar metreküp gaz rezervi var. Bunlar jeolojik araştırmalarla ortaya konmuş rakamlar. Bu sahalardan Levant ve Heredot’ta yüzde yüz hak sahibiyiz. Afrodit ile ilgili tartışmalar devam ediyor. İsrail bu alanı kendi münhasır ekeonomik bölgesi olarak görüyor. Diğer yandan Rum tarafı ile de anlaşma girişimleri var. Türkiye’nin bu noktada son derece rasyonel bir teklifi var ancak İsrail Rum kanadında ısrar ederse Afrodit sahası ile ilgili ciddi zarar ve sıkıntılarla karşı karşıya gelecek. Öte yandan Heredot ve Levant başta olmak üzere Doğu Akdeniz’de Rum-Yunan provokasyonları devam ettikçe bütün taraflar zarar edecek. Çünkü uluslararası anlaşmalara göre bu sahalarda kimse mutlak inisiyatif sahibi değil. Rum-Yunan inadı hem kendilerine hem de diğer paydaşlara ciddi anlamda kaybettiriyor” diye konuştu.
PAY KAPMA YARIŞI
Saner, Kıbrıs ve Türkiye’yi Karadeniz’de olduğu gibi Akdeniz’de de müjdeli haberlerin beklediğini belirterek şunları kaydetti: Rum, Yunan, İsrail, Türkiye arasında tartışmalı olan bölgeler dışında Kıbrıs’a müzahir Girne-Mersin, İskenderun, Antalya, sahalarında milyarlarca metreküplük hidrokarbon rezervi var. Bu sahalarda tahminî olarak en az 3,5 milyar metreküplük petrol ve gaz potansiyeli mevcut. Bunlardan bağımsız olarak Antalya önlerinde muazzam gaz hidrat rezervimiz var. Aneksemandır Dağları denilen bölgede araştırmalar sürüyor. Bunlar Türk halkının geleceği adına çok kıymetli hazineler. Ege ve Doğu Akdeniz’in bu denli ısınması bu potansiyelden bağımsız düşünülmemeli. AB, ABD ve diğer bölgesel aktörler bu hazineden en fazla pay kapamaya çalışıyor. Hatta Yunanistan AB’yi de arkasına alarak geçtiğimiz yüzyılda olduğu gibi bu kaynakları hesapsız bir biçimde sömürmek istiyor. Yayılmacı politikalarının gayesi bu. Kıbrıs Türkü’nü bu sömürü çarkının selameti için boyunduruk altına almaya çalışıyorlar. Ancak o eski dünya yok. Şu an muvazaalı alanlarda yaşanan kriz hem Rum hem de Türk tarafının aleyhine. Hukuki açıdan bu mevzuat gereği ne Türk tarafı ne de Rumlar müstakil hareket edemez. Petrol arayamaz, çıkaramaz, satamaz. Bizim iznimiz olmadan gaz yada petrol ürünleri işlemeleri ya da satmalar suçtur. Mevcut statüye göre yer altı kaynakları tasarruf hakları yok. Eşit şartları da kabul etmiyorlar. Bu durumda KKTC, Türkiye’den arama gemisi kiralayabilir ve münhasır bölgede arama faaliyeti yürütebilir. Çünkü biz 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mirasçısıyız, devamıyız. Ayrıca bahse konu alanlar arasında Türkiye’nin münhasır ekonomi bölgesine giren parseller de var. Kıbrıs Türk halkı bu zenginliğe ortaktır. Lütuf değil hakkımız olanı istiyoruz. Bu enerji zenginliği Türkiye’nin olduğu kadar Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de istikbalini olumlu etkileyecektir.