Ardahan Üniversitesi Rektörü: Harvard'la ortaklık yaptık

Ardahan Türkiye'nin Kafkaslar'a açılan kapısı ve kuzey doğunun yıldızıdır. Şimdi bu yıldızı göklerde sürekli tutmak için Ardahan Üniversitesi yükseliyor.
Üniversitelerin acil sorunları, öncelikle vizyon sorunudur. Filoloji alanını uluslararası rekabet edebileceğimiz bir alan olarak seçtik. Ardahan'da gerçekleştirdiğimiz "Tehlike Altındaki Diller Konferansı" dünyada çok büyük yankı uyandırdı ve üniversitemizi Harvard ile partner yaptı.
Prof. Dr. Ramazan Korkmaz
1962'de Çıldır'da doğdu. 1985'te Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi ve aynı yıl Fırat Üniversitesinde Araştırma Görevliliği sınavlarını kazandı. Aynı üniversitede 1991'de doktorasını tamamladı. 1996'da doçent, 2001'de profesör oldu. 4 yıl Doğu Akdeniz Üniversitesi "Konuk Öğretim Üyesi" olarak çalıştı. Yurtiçi ve yurtdışı sempozyumlarda sunulmuş tebliğleri ve alanıyla ilgili 60'ın üzerinde bilimsel makalesi mevcuttur. 2008'de kurulan Ardahan Üniversitesi'ne Kurucu Rektör olarak atanan ve halen bu görevini sürdüren Korkmaz, 2009'da kurucu başkanlığını üstlendiği Kafkasya Üniversiteler Birliği bünyesinde bölge üniversiteleri ile işbirliklerini akademik düzeyde yürütmektedir. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği görevini de sürdüren Korkmaz ayrıca, Europe Business Assembly (EBA) tarafından İngiltere'nin Oxford şehrinde 25-27 Ekim 2012 tarihleri arasında yapılan "Oxford Liderler Zirvesi" toplantısında "Yılın Rektörü" ödülünü almıştır. Prof. Dr. Ramazan Korkmaz evli ve üç çocuk babasıdır.
Ardahan ilimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin Kafkaslar'a açılan kapısı ve kuzey doğunun âdeta yıldızıdır. Şimdi bu yıldızı göklerde sürekli tutmak için Ardahan Üniversitesi yükseliyor. Sosyal bilimler ağırlıklı tematik bir üniversite olma yolunda hızla ilerleyen Ardahan Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Ramazan Korkmaz'ın öncülüğünde; şiir gibi bir kampüs inşa ederken içeriğinde edebiyat, sanat ve kültürle de doldurulmuş. Hele üniversitenin 'koçbaşı' logosu çok büyük anlamlar içeriyor. ARÜ kısa zamanda bölgenin gelişmesi ve kalkınması için sosyal sorumluluk projeleri üretmenin yanı sıra; dış ülkelerle ticaretin gelişmesi için sanayici ve işadamlarımıza seminerler/kurslar vermekte ve proje geliştirmelerine somut katkılar sunmayı başarmış. Rektör Ramazan Korkmaz, çalışkan, dinamik, sempatik ve iyi iletişim kurabilen yönetici. "Dünyadaki 4 milyonu aşan yabancı öğrenci akımının ancak 45 bini ülkemizi tercih etmektedir. Gerçek anlamda üniversite olmak için dünya ile rekabet edebilir bir altyapı oluşturmak gerekir. Ayrıca her üniversitenin her alanda öne çıkması, emek harcaması da gerekmez. Artık uluslararası marka haline gelen tematik üniversitelerimizin olması gerekir" diyor. Rektör Korkmaz'la Ardahan'da ARÜ kampüsünde gerçekleştirdiğim söyleşide emeği geçen Araştırma Görevlisi Gürhan Çopur'a teşekkür ediyor ve siz aziz okurları mülakatla baş başa bırakıyorum. Sayın hocam, kurucu rektör olarak üniversiteyi sıfırdan başlatıp bir yere getirmek nasıl bir şey?
Kurucu olmak, elbette önemli; zira sıfırdan bir düzen kurmak ve ona uluslararası bir boyut kazandırmak çok zor. Öncelikle yetişmiş eleman sorunu var; size KPSS ile eleman veriyorlar; onlar da yeni mezun olmuş deneyimsiz personel. Ama siz bu deneyimsiz personelle çok nitelikli bir yapı inşa etmek zorundasınız; plan yapmak, proje çizmek, ihale dosyası hazırlamak, yeni bölümler ve fakülteler açmak için gerekçeli yazılar yazmak, bir kurumsal kimlik oluşturmak, dünya ile ilişkileri geliştirmek gibi çok mühim işleri aynı anda yürütmek zorundasınız. Yani havuza atılıyorsunuz ve yüzmek zorundasınız; yoksa boğulacaksınız. Bu kutsal görevi çok şükür başarı ile yerine getirdik ve çok önemli tecrübeler edindik. Kurucu rektörlerin bu deneyimlerini kitaplaştırmaları ve geleceğe ışık tutmaları gerekmektedir. Devletimiz için de buradan çıkarılması gereken dersler olduğunu söylemeliyim.
Anadolu'yu yüzlerce yıllık uykusundan uyandıracak olan, bilim kurumlarından bir olan üniversitemiz, daha önce Kafkas Üniversitesi'ne bağlı 750 kişilik bir Meslek Yüksekokulu idi. Binası, yerleşkesi ve üniversite formasyonu yoktu. Yüksek bir lise formatındaki bu yapının üniversiteye dönüşmesi, kimlik kazanması ve bütün yapısıyla yerleşmesi gerekiyordu. Bunun için öncelikle kurumsal bir kimlik çalışması yapmamız gerekti; yerleşkesi, binaları, logosu, amblemi, vizyonu ve misyonu belli olmalıydı. Uzun ve meşakkatli uğraşlardan sonra; büyük üniversitelerin birçoğunda olmayan bir kurumsal kimliğe, harikulade bir yerleşkeye kavuştuk. Bölge ülke üniversiteleriyle ilişkileri daha da geliştirmek için Kafkasya Üniversiteler Birliği'ni kurduk ve Üniversitemizin ev sahipliğinde bölgede büyük bir sinerji oluşturduk.
Üniversiteniz Türkiye için ne ifade ediyor ve Türk bilim alanına yaptığı katılardan kısaca değinir misiniz?
Ardahan Üniversitesi, Anadolu'nun Cumhuriyet'teki yerini ifade ediyor. Ücra ve uzak bir Anadolu kenti olan Ardahan'ın 2000 yıllık tarihindeki en önemli gelişme Üniversitenin açılmış olmasıdır. Ardahan Üniversitesi henüz 6 yaşına yeni girmiş bulunmaktadır. Ancak bölgeyle ilgili ciddi projeler geliştirmiştir. Sözgelimi Ardahan ilinin sözlü kültür geleneği ve folklorik birikimi tam anlamıyla derlenip kayıt altına alınmamış idi. Öğretim elemanlarımız ve öğrencilerimiz, hızla tükenen bu kültür varlığını derlemek üzere durmaksızın çalışmakta ve çok önemli derlemeler yapılmış bulunmaktadırlar.
Ayrıca Harvard Üniversitesi ile birlikte I. Uluslararası Tehlike Altındaki Diller Sempozyumu'nu 13-16 Ekim 2014'te Ardahan Üniversitesi'nde gerçekleştirerek dünyada çok önemli yankılar uyandırmıştır. Ülkemiz için de büyük bir prestij kaynağı olan bu toplantı, bütün insanlık için duyulan bir endişenin dile getirilmesi ve ileriye yönelik dünyanın vicdanını, aklını harekete geçirmeye yönelik bir çalışmadır. Nitekim dünyanın konuyla ilgili en seçkin 40 bilim insanı toplantıya katılmış ve üç gün çok önemli çalışmalar yapmıştır. Dünyada bu büyüklükte ilk toplantı olan konferansımız, yerli ve yabancı basında geniş yer bulmuştur. Toplantının sonunda Tehlike Altındaki Diller Araştırma Merkezi'nin Ardahan'da kurulmasına karar verilmiş ve bir sekretarya oluşturulmuştur. Üniversitemiz ayrıca 3 yıldır Sibirya, Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde yaptığı derleme çalışmalarıyla, büyük bir arşiv oluşturmuş ve bölgenin hafızasını Türkiye'de/Ardahan'da kurmaya çalışmıştır.
Tehlike Altındaki Dilleri neden bu kadar önemsiyorsunuz?
Heidegger'in ifadesiye, dil varlığın evidir. Varlığımız dilin içinde muhafaza olur. Bütün diller, ait oldukları toplumun varlığını koruyan bir işleve sahiptir ve her dil Tanrı'nın ayetleri gibi kutsaldır; korunmalıdır. O dilleri konuşanlar farkında olmasalar bile; biz yaşayanlar, imkânı olanlar, farkında olanların bu dilleri korumak, kayıt altına almak ve insanlığın hafızasına kaydetmek gibi kutsi bir görevleri vardır. Zaman gelir geçer, her türlü korku, her türlü servet kaybolur, gider; ama varlığın ışığını taşıyan diller yaşamalıdır. Bazı dil/lehçe ve şiveleri yaşatmak sosyal, iktisadi ve idari bakımdan yaşatmak zor olabilir. Bugün konuşucuları 55- 60 kişi kalmış diller vardır ve artık o dili konuşanların gençleri o dili artık bilmemektedir. Sözgelimi Karayca, konuşanı 50'yi geçmeyen, kırmızıçizgide bir dildir. Ubıhça, 1992'de son konuşanı Tevfik Esenç'in vefatı ile tarihe karışan ölü bir dile dönüşmüştür. Ancak bizler, bu dilleri, derleyip insanlığın hafızasına kaydedebiliriz. Şu an dünyada konuşulan 7000 dil, şive, lehçe ve diyalektin yaklaşık yüzde 80'i, yüz yıl sonra yok olma tahdidi altındadır.
Yeni Türkiye'nin yeni rektörleri nasıl olmalıdır?
Yeni Türkiye'nin rektörleri, yüksek dünya algısı ve tarihi derinliği ile gelecek yüzyılları kurgulayan bir insan olmalıdır.
Ardahan üniversitesinin diğer üniversitelerden ayıran özellikleri nelerdir?
Başka üniversiteleri bilmem ama: akademik-idari bütün çalışanlarla üniversite arasında bir iş ilişkisinden çok bir aşk ilişkisi var.
Ardahan şehrinin gelişmesine Ardahan üniversitesinin katkısı ne olmuştur ve daha neler olmasını hedefliyorsunuz?
Ülkemizin son on yılda yaptığı büyük hamleye paralel olarak Ardahan, 'son nokta' olmaktan çıkmış, Kafkasya ve Asya'ya açılan bir kapı durumuna gelmiştir. Üniversitemiz, 4 bin öğrencisi, yaklaşık 500 idari-akademik personeli ve 300'e yakın yurtdışından gelmiş öğrenci ve öğretim üyesi 17 bin nüfuslu Ardahan'a büyük bir dinamizm kazandırmıştır. Göç durmuş, hatta geri dönüşler başlamıştır. Ardahan'da 300 yabancı uyruklu insanın yaşaması bile önemli bir değişimin göstergesidir. Aynı aşkla yolumuza devam edeceğiz. Altı yıl önce; 'Bir oda bir rektör!' diye alaycı başlıklar atarak Ardahan'da üniversite açılmasını eleştirenleri, üniversitemize davet ediyorum.
Ardahan Üniversitesinin Kimlik Kartı
"Işığa karışın..."
Kuruluş: 2008
Öğrenci sayısı: 4000
Yabancı öğrenci sayısı: 300
5 fakülteden, 3 yüksek okul, 4 Meslek Yüksek Okulu, 2 Enstitü.
Araştırma merkezi: 5
Akademik personel: 300
İdari personel: 400
Bir ilk: İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde, Devlet Üniversitelerinde ilk defa birleştirilmiş sınıflar programı uygulanmıştır.
Sloganı: Işığa karışın
Gaye: Bilimin ve bilginin izinde, bilgiyi arayarak, öğrenerek, üreterek ve paylaşarak bölgenin ve ülkenin sorunlarıyla birlikte uluslararası toplumun da sorunlarını bir ışık gibi aydınlatmayı gaye edinmiştir.
Bir mühür, bir rektör
Üniversite rektörleri inşaat ve parasal sorunlarla uğraşmakta yorucu yıpratıcı değil mi?
Yeni kurulacak üniversiteler 'Bir oda, bir mühür, bir rektör' mantığı ile yapılmamalı. Ankara'dan ciddi bir planlama ve koordinasyon desteği sağlanarak yürütülmeli. Yeni atanacak rektörün ufku, vizyonu, yetenekleri çok önemli. Eğer uygun insan seçilmez ise, sadece belli sürede inşa edilmiş kötü yapıların olduğu niteliksiz yüksek bir lise gerçeği ile karşılaşmak mümkün. Üniversitelerimizin bir çoğunun –buna gelişmiş büyük üniversitelerimizin bazılarını da ilave ederek söylüyorum- daha kurumsal kimlikleri yok, onların eğitim felsefelerini, misyonlarını yansıtacak logoları yok; logo diye, çoğu yerde bir harften oluşan zevksiz, estetikten ve insaftan yoksun göstergeler var. İnşaatlar, en önemli mesele. Çünkü yeni atanmış yalnız bir insanın bütün bunları düşünmesi, planlaması, teamüllere /kanunlara uygun yapması zor ötesi bir şey; yanlış yaptığınız zaman ise kanunlar kapıda bekliyor. Doğrusu biz bu işleri deneyimsiz ama samimi insanlarla yaptık; söz gelimi yapı dairesinin başına iktisat mezunu bir öğretim görevlisini getirdim; çünkü mühendis yok; kpss ile gelen de deneyimsiz, imza yetkisi bulunmuyor. Ama Türkiye'ye örnek olacak güzel bir yerleşke inşa ettik. Bunun için İTÜ eski rektörü Muhammed Şahin'e, YTÜ rektörü İsmail Yüksek'e ve Atatürk Üniversitesi rektörü Hikmet Koçak'a özellikle teşekkür etmek istiyorum; bu rektörlerimiz teknik ekiplerini, bilgilerini ve deneyimlerini gece gündüz demeden bizimle paylaştılar, yardımcı oldular; doğrusu biz de yakalarını bırakmadık. Sonuçta Türkiye'nin gurur duyacağı bir yerleşke inşa ettik.
Şiir gibi kampüs
Mimarisiyle, rengi ve gece ışıklandırmasıyla tam bir Aksaray yerleşkesi inşa etmişsiniz. "Aşkım" dediğiniz Kampüs'ün hikâyesini anlatır mısınız?
Kampüs yeri daha ben atanmadan belirlenmiş ve ne yazık ki, bir bataklık alan seçilmişti. Bu bataklık alanın iptali için Ankara ile yaklaşık iki yıl uğraştık. Sonunda o belirlenmiş alanı sel bastı ve "Aşkım" dediğimiz, bu yeni yerleşkemizi kurtardık. Yeni yerleşkemiz; üç tarafı ormanla çevrili, zemini sağlam, su kaynakları zengin, şehre 3,5 kilometre yakınlıkta cennet misal bir mekân. Türkiye'nin en iyi kampüslerinden birini inşa etmeye çalışıyoruz. Yerleşkenin temeline, Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin ocağından getirdiğimiz toprağı da kardık.
Ardahan üniversitesin kısa zamanda devlet büyüklerinin mazhariyetini mucip olmasının altında yatan saikler nelerdir?
Akıl ve gönül birlikteliği ile hareket etmemiz; her türlü konjonktür yaklaşımdan uzak durarak stratejik derinliği esas almak. Biz Türkiye'yiz; tarihi ve kültürel dokumuzu muhafaza ederek evrensel değerlerle bütünleşmeliyiz.
Doç. Dr. Süleyman DOĞAN sordu, rektörler cevapladı