Unutulmaz film Hababam Sınıfı doodle oldu (Ertem Eğrilmez kimdir)

Unutulmaz film Hababam Sınıfı doodle oldu (Ertem Eğrilmez kimdir)

EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ Haberleri

Türk sinemasının akıllara kazınan filmi Hababam Sınıfı'nın yapımcısına Google'dan büyük bir jest yaptı. Google unutulmaz filmi anasayfasına doodle yaptı.

Ertem Eğilmez (d. Trabzon, 18 Şubat 1929 – ö. İstanbul, 21 Eylül 1989), Türk yapımcı ve sinema yönetmeni. Geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken kalabalık kadrolu güldürüleriyle Türk sinemasında bir tarz oluşturmuştur.


Ertem Eğilmez'in Hayatı
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra dükkân açıp bakkallık yaptı. Askerlik sonrasında, 1954'te Refik Erduran ile birlikte Çağlayan Yayınevi'ni kurdu. Aynı yıl gene Erduran ve Haldun Sel'le birlikte, birçok karikatüristin yetiştiği Tef adlı mizah dergisini çıkarmaya başladı. Yayın dünyasında çıkardığı cep kitapları ile bir devrim yaptı. Kemal Tahir'e, Mayk Hammer takma adıyla polisiye romanları yazdırdı. Cep kitapları işinde batınca Türkiye'nin ilk langırt makinelerini getirtti. 1961 yılında Efe ve 1964 yılında Arzu Film şirketini kurarak sinemacılığa başladı. Yaman Gazeteci filmiyle yapımcılığa, 1964'te de Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi ile yönetmenliğe adım attı. Bir Millet Uyanıyor'la 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi tarihsel film ödülünü kazandı. Her türü denediyse de, çoğunlukla kolay izlenen ve geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken güldürüler yönetti. 1960'lı yıllardaki popüler aşk filmlerinin ardından, 1970'li yıllarda sevgi, dostluk ve güncel olayları güldürü öğesiyle kaynaştırdığı duygusal güldürülere yöneldi. 1960 yılların sonuna doğru, genellikle aynı oyuncu kadrosunu kullandığı ve ileride "Arzu Film Güldürüleri" diye adlandırılacak bu filmlerde zaman zaman toplumsal eleştiriye de yer veriyordu. Özellikle 1973'te çektiği Canım Kardeşim, insancıl tavrı, hüzünle güldürüyü kaynaştıran havası ve yer yer ulaştığı şiirsel anlatımıyla dikkati çeker. Karakter oyuncularına başrol veren, Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, İlyas Salman, Halit Akçatepe, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şener Şen ve Ayşen Gruda gibi güldürü oyuncularının sinemada başarı kazanmalarında payı olan Eğilmez, filmleştirilmesi oldukça güç sayılan Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı romanını 1975'te beyaz perdeye aktardı. Hababam Sınıfı'nın başarısı üzerine Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde ve son olarak da Hababam Sınıfı Güle Güle adlı dört devam filmi çekti. 1980-81 sezonunda Kanlı Nigar adlı müzikli oyunu sahneye koyan Eğilmez, bir süre uzak kaldığı sinemaya 1984'te Namuslu filmiyle geri döndü. 1980 yılında yaptığı Banker Bilo ve 1984 yılında yaptığı Namuslu filmleriyle, Türkiye'nin temel sorunlarına bakışı açısını kendi mizah anlayışıyla ele aldı. Geniş ilgi gören Namuslu'yu, ticari açıdan başarısız olan Aşık Oldum (1986) ile gişede büyük bir başarı elde eden Arabesk (1988) izledi.


Ertem Eğilmez, 21 Eylül 1989'da İstanbul'da hayata gözlerini yumdu.
Google bugün büyük usta Ertem Eğilmez'in 85' inci doğum günü sebebiyle özel bir doodle hazırladı. Doodle'da Hababam Sınıfı filmlerinde sık rastlanan bir sahne canlandırılmış. Mahmut Hoca karakterine hayat veren Münir Özkul öğrencilerden birinin kulağını çekiyor.
BİR TÜRK KLASİĞİ OLARAK HABABAM SINIFI
Hababam Sınıfı, Rıfat Ilgaz'ın Dolmuş dergisinde yazmaya başladığı öykülerden bir bölümünü birleştirerek 1957 yılında kitaplaştırdığı eseridir. Rıfat Ilgaz yazılarını o zamanlar Stepne takma adı ile yazmaktadır. Derginin adı Dolmuş olduğu için yolcu taşıyan binek araba anlamına geldiğinde, yedek parçalarından yedek lastik anlamına gelen stepne sözcüğünü bu nedenle kullanmıştır. Dergide olduğu gibi kitapta da yazar olarak Stepne takma adı kullanmıştır. Dergideki öykülerin ve kitabın yazarının Rıfat Ilgaz olduğu 6 Haziran 1957'de Dolmuş'ta yayımlanan Hababam Sınıfı'nın Muharriri başlıklı yazıda açıklanır. Derginin 11 Temmuz 1957'de yayınlanan 79. sayısında Hababam Sınıfı dizisinin bittiği şu şekilde duyurulur. "ekteplerin tatile girmesi münasebetiyle Hababam Sınıfı dağılmış bulunuyor. Rıfat Ilgaz'ın büyük alaka gören bu eserin birinci kısmı, kitap halinde yayınlanmıştır. İkinci kitap hazırlanmaktadır. Yakında 'Dolmuş Mizah Yayınları' serisinden neşredileceğini okuyucularımıza müjdeleriz. " Hababam Sınıfı öykülerinin bir kısmı ise Tan Basımevi tarafından 1959 yılında basılır. Kitabı Turhan Selçuk'un çizimleri süslemiştir. Rıfat Ilgaz artık ünü kendini aşan kitaba sahip çıkabilmek için adını kullanmaya başlar ancak zaman zaman Stepne'nin kendisi olduğuna inandırmakta zorluk çeker. Bu kitabın ardından seri "Hababam Sınıfı Baskında" (1972), "Hababam Sınıfı Uyanıyor (Öykü)" (1972), "Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı " (1975), "Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (roman)" (1987) kitapları ile devam eder. Hababam Sınıfı filmlerinden önce Beyoğlu Küçük Sahne'de 1966'da Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ercan Yazgan, Ahmet Gülhan ve Suzan Uztan, Ali Yalaz, Ulvi Uraz ve Zihni Küçümen gibi zengin bir oyuncu kadrosundan oluşan Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu'nca sahneye konur. 1974'te ilk filmi çekilen Hababam Sınıfı o güne dek görülmemiş bir başarı gösterir ve altı filmi daha çekilir. 2006 Kasım ayında Çınar Yayınları tarafından Hababam Sınıfı kitabının ilk basımının 50. yıldönümü için özel baskısı 2000 adet yayımlanmıştır.


Hababam Sınıfı (film) 1974'teki Ertem Eğilmez'in ve serinin ilk filmidir.
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (film) 1975'teki Ertem Eğilmez'in ve Serinin ikinci filmidir.
Hababam Sınıfı Uyanıyor (film) 1976'daki Ertem Eğilmez'in ve serinin üçüncü filmidir.
Hababam Sınıfı Tatilde 1977'deki Ertem Eğilmez'in son Hababam Sınıfı ve serinin dördüncü filmidir.
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978'deki Kartal Tibet'in ve serinin beşinci filmidir.
Hababam Sınıfı Güle Güle 1981'deki Ertem Eğilmez'in ve serinin altıncı filmidir.


Bir Yeşilçam prototipi olarak Ertem Eğilmez
1929 yılında Trabzon'da doğan Ertem Eğilmez ilk ve orta öğrenimini Konya'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra askere gitti. Askerlik dönüşü Arif Bolat Kitabevi'nde çalıştı ve ardından Moda'da dükkân açıp bakkallık yaptı.


Refik Erduran ve Haldun Sel ile beraber kurdukları Çağlayan Yayınevi ve Tef adlı ünlü gülmece dergisini kurar. Kemal Tahir'e ve Orhan Kemal'in önüne ABD haritaları koyup, çalakalem Mayk Hammer romanları yazdıran Eğilmez, ilk kez editör koltuğuna oturur.


İzleyicinin tanıdığı nadir yönetmenlerden biri olan Eğilmez, adeta sinema aşkıyla doğmuştur. O bir Yeşilçam'ın prototipidir aynı zamanda Yeşilçam'ın hâsılat rekorları kıran pek çok filmine imza atmış rejisördür. Türk sinemasında başarılı bir rejisör olmanın dışında renkli kişiliğiyle de özel bir yeri vardır. Kimine göre kendisinin de iddia ettiği gibi "dahi", kimine göre ise çizginin öte yakasına geçmiş biridir. Kişiliğiyle uyandırdığı ilk etki; karşısındakini hayrete düşürecek bir şeyler söylemekten çekinen ama sizi şaşırtabildiği ölçüde eğlendiği…


"Aslında Ertem Eğilmez nasıl biri?" sorusuna birkaç satırla cevap verebilmek mümkün değil! Ertem Eğilmez geçmiş ile bugün arasındaki bağı oluşturan bir köprüdür… Yaşamı boyunca asla pes etmeyen Eğilmez genelde çok "disiplinli" bir kişiliktir. Başına buyruk bir sinemacıdır. Karşısında kim olursa olsun aklına gelenleri pervasızca insanın yüzüne söyler. Sol görüşlüdür ve bunun örneklerine filmlerinde zaman zaman yer verir.


Gülerken ağlatmak, ağlatırken güldürmek
Ertem Eğilmez sineması hakkında aklınıza ilk gelen nedir? Tabii ki aile yapısı… Filmlerinde müstehzi bir dille aileler arasındaki klan savaşlarını ele alan Eğilmez, melodram ağırlıklı manevralarla filmlerin gidişatını değiştirirken, hem yaşama sevincini hem de kederi aynı potada eriterek mizahi bir anlatım sergiler.


Dramatik biçemi ve yalın anlatımının yanı sıra, Ertem Eğilmez sinemasını kameranın gözünden gören; teknik sinemadan ya da idealist geleneğin bir devamı olmaktan ayıran çok önemli bir görüş vardır: "Gülerken ağlatmak, ağlatırken güldürmek."


Bu görüşü işleyerek insanı tokatlayan filmlerin aslında en belirgin özelliği; zengin bir oğlanın fakir bir kıza olan tutkulu aşkı veyahut tam tersidir. Bu bağlamda Eğilmez'i en üst mertebeye çıkaran unsur; kibirli zenginlerin yaptıkları kötülüklerden dolayı yargılanmaları değil; "iyi olan kazansın" düşüncesinin filmlerine eklemlenmiş olmasıdır. Dahası, herkesçe imrenilen komşuluk ilişkilerinin meydana getirdiği dayanışma ilkesini; tüm çıplaklığıyla beyazperdeye aktaran Eğilmez'in yukarıda da belirttiğimiz gibi, aile ilişkilerine dayanan tezi o dönemin koşullarının bir yansımasıydı belki de.


"Yönetmenin her şeyini filmine vermeli"
Çok büyük bir alanda, sonsuz detayla sayısız geleneğin kaynaştığı bazı durumlarda dramla iç içe geçen güldürü sinemasının arka planında ne vardır? Çok basit: Gerçeklerin tüm çıplaklığıyla beyazperdeye yansıması ve hayatın tozpembe olmadığı! Zaman akıp geçtikçe şartlar değişiyor belki ama değişmeyen tek şey var. O da insanların birbirine karşı olan sonsuz bağlılığı. Tıpkı Eğilmez'in sinemasına olan bağlılığı gibi… Bu konu hakkında kendisinin söylediği bir lafı alıntılayalım.


"Bir yönetmenin her şeyini filmine vermesi gerektiğine inanıyorum. 'Sürtüğün Kızı', 'Canım Kardeşim', 'Mavi Boncuk', 'Bir Millet Uyanıyor' ve 'İngiliz Kemal'e harcadığım emek ve zamanı son dönem filmlerime ('Namuslu', 'Âşık Oldum', 'Arabesk') veremediğimden dolayı üzüntü duyuyorum.''


Özetlemek gerekirse; Eğilmez'in güldürüleri çoğu kez sosyal konularla kaynaşmış bir haldedir. Ama hiçbir zaman güldürü öğesinden hareket edip bir sorunun eleştirisi yapılmaz. Sorunlar, Eğilmez'in sinemasında ancak güldürü dozunu artıracak motif ve mekân olarak kullanılmaktadır. "Canım Kardeşim"de gecekondu semtinin, "Oh Olsun"da fabrikanın ve "Salak Milyoner"de İstanbul'un kullanılması gibi…


Yönetmenliğin püf noktasını kendine sakladı
Türk Sinema külliyatı içerisinde Eğilmez, egemen güldürü türüne kendine özgü bir mizah anlayışı, çok daha gerçeklerden yana bir yaklaşım ve çoğunlukla güncel sorunlara dönük öyküler getirdi. Asıl önemlisi onun mutfağından pek çok oyuncunun yetişmesiydi. Filmlerinde adeta kendi yetiştirdiği ya da yönlendirdiği yedi ustaya rol verdi: Kemal Sunal, İlyas Salman, Şener Şen, Münir Özkul, Ayşen Gruda, Hülya Koçyiğit ve Halit Akçatepe. Oyunculuk bir virüs gibi, Ertem Eğilmez filmleriyle sahne tozu yutan bu isimlerin kananına girdi.


Mayasında bir cevher olan Eğilmez'in eğittiği bazı yönetmenler de oldu. Yavuz Turgul ve Sinan Çetin bunun en iyi örnekleridir. Öğrenciler usta-çırak ilişkisi içerisinde öğrenimlerini sürdürürlerken; Eğilmez ser verip sır vermezdi. Her şeyi anlatırdı ama tek bir şey hariç: yönetmenliğin püf noktası. İşin sırrı sadece Eğilmez'de saklıydı. Belki o sır, filmlerini halka atfetmesiydi.


Toplumun sesini duyan yönetmen
Eğilmez halkın beğenisiyle, halkın değerleriyle bağlantı kurmayı seven biridir. Çektiği filmler bir içim sudur. Ertem Eğilmez sineması hem kurallı, hem de kuralsız bir sinemadır. Yıllarca sinemacılar Eğilmez'in "sol sinemadan devrimci sinemaya göz kırptığını" ima etmişlerdir.


Türk seyircisinin sinemayla olan ilişkisine, kendini teslim etme ihtiyacına ve içindeki karanlığa dair onun bir şeyler söylediği muhakkak. Ne sihirdir ne keramet! Şunu da unutmamak gerekiyor ki; halk sinemasının varlığı bilinmezken onu tereyağından kıl çeker gibi ön plana çıkartan Eğilmez, Frank Capra'nın Türkiye'deki karşılığı olarak tanımlanmaktadır. Çünkü o, her daim yansıtmayı düşündüğü toplumun içinde yaşamış, sesini dinlemiş ve ruhunu keşfetmenin yollarını aramıştı. Eğilmez'in ekolü Batıdaki ekollere hiç benzemezdi. Zira spontane (kendiliğinden) gelişen, ana merkezinde halk kültürü ve oyuncu olan bir ekol.


Hayatı, tüm renkleriyle sinemaya taşımak
Çektiği son film "Arabesk"de, o güne kadar izlediği yolun aksine, sadece dramatik yapıyı baz almış, skeç-vari bir anlatımla, alaycı mı alaycı bir tavırla diğer Türk filmlerini dalgaya alıyordu. Kök öykü yalnızca skeçlerden oluşuyordu. Altını çizmek gerekirse, bu, sinema araştırmacılarının o her şeyi katı bir şekilde değerlendirdikleri 1980 öncesinde hırçın olmayan bir yönetmen bulmak kabil midir? Sanmıyorum. Çünkü bir çok yönetmenin her filmi olumlayan bakış açısı Eğilmez'in filmlerine sirayet etmemiştir.


1980 sonrası sinema toplumsal konulardan uzaklaşarak daha modernize bir hal aldı ve bol paralı, bol eğlenceli hayat anlayışının pompalandığı filmler çekilmeye başlandı. Retro başlığı altında Ertem Eğilmez'i değerlendirdiğimizde; o dönemin sorunlarını beyazperdeye aktarmak çok cesurca bir hareketti. Fakat o dönemi bugüne taşısaydık nasıl olurdu bilinmez!


Ne filmler geldi, ne filmler geçti… "Hababam Sınıfları", "Mavi Boncuk", "Süt Kardeşler", "Sürtük", "Senede Bir Gün", "Gülen Gözler", "Köyden İndim Şehre", "Canım Kardeşim", "Sev Kardeşim", "Banker Bilo", "Şabanoğlu Şaban" ve daha niceleri…


Sinemadaki yerleri çok farklı… Hüzün desen var, mutluluk desen var, komiklik desen var, sıcaklık desen var… Peki, ne yok? Olmayan bir şey yok gerçekten. Filmleri o kadar samimi ki, sanki bir fırça darbesiyle gerçek dünyadan kopup beyaz perdeye taşınmışlar. Yemek yapar gibi filmin içini zengin malzemelerle donattınız mı ortaya çıkan sonuç aşikâr: Ertem Eğilmez sineması.


Yeni kuşağın öncüsü
Eğilmez'in akademik anlamdaki ünü "Hababam Sınıfları"nı çekmesinden sonra oldu. Ardından filmleri daha da çok izlenmeye başlandı. Bir yanda kâh gülüp, kâh ağladığımız hayat kargaşası… Öte yanda daracık bir alanda kayıp duran kameranın başında Ertem Eğilmez'in dokuz doğurduğu anlar…


Değerini, o hayattayken anlamayanlar bile geç de olsa sonunda anladılar. İş işten geçmişti. O artık aramızda yoktu. Öteki dünyaya doğru kanat çırpmıştı. Yönetmenlere, yönetmenlik dalında toz yutturabileceğini kanıtlayan Ertem Eğilmez, bütün bu özellikleriyle devler ringine dahil olarak, yeni kuşağın da öncüsü oldu. Halen onun filmleri gibi filmler yapılmaya çalışılıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...