Venezuela ve Katar krizlerine derin bakış: Petrolün var, derdin var

Düzenleyen:
Venezuela ve Katar krizlerine derin bakış: Petrolün var, derdin var

DÜNYA Haberleri

“Varlık içinde yokluk sözüne en uygun ülke neresi?” diye merak ediyorsanız Venezuela’ya bakmanız yeterli. Zira dünya petrollerinin yüzde 24,8’ine sahip. İhracatının yüzde 95’e yakını petrol geliri. Ama iflas etmiş durumda.

Osman Sağırlı - Tarih boyunca dünya haritalarını ve ülke yönetimlerini değişiktiren, savaşlara yol açan petrolün varlığı da yokluğu da dert... Aslında petrolü bulunan ülkelerin zenginlik içinde yüzmesi, halkının refah seviyesinin yüksek olması beklenir! Ama ne yazık ki durum ülkesine göre değişir. Mesela Venezuela ya da daha yakınımızdaki Katar... Her ikisi de petrol ve doğal gaz yüzünden zor günler geçiriyor.

KARAKAS’I İÇİN DEĞİL
Demokratik seçimlerle iş başına gelen kesintisiz hükümetlerin idaresindeki Venezuela 1990’lara kadar, müttefiki ABD tarafından Latin Amerika’nın model ülkesi şeklinde sunuldu. Taa ki Başkan Carlos Andrés Pérez hükûmetine karşı o dönem yarbay olan Chavez’in başını çektiği 1992’deki başarısız bir darbe girişimine kadar.
Chavez ve taraftarları (Chavistas) Temmuz 1997’de, Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR-Movimiento Quinta Republica) isimli partiyi kurarak resmen siyaset sahnesine çıktı. Aralık 1998’deki devlet başkanlığı seçimlerini oyların yüzde 56’sını alan Hugo Chavez kazandı. 2 Şubat 1999’da başkent Karakas’ta düzenlenen törenle devlet başkanlığı kemerini kuşanan Chavez, hemen icraata girişti. Millet Meclisindeki Chavistas ağırlığı, petrol ve doğalgaz kaynaklarının işletilmesini devlet şirketi PDVSA (Petroleos de Venezuela, S.A.) bünyesinde kontrol etmek isteyen Chavez’in elini epey güçlendirdi. 1998’den itibaren enerji sektörü haricinde, bankacılık ve medyadan madenciliğe kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteren özel girişimler kamulaştırıldı. Bu haliyle dünyanın en az rekabetçi ekonomilerinden biri olan Venezuela, gelirlerinin yüzde 95’inden fazlasını petrol ihracatından elde etmeye başladı. “21. yüzyıl için sosyalizm” projesiyle Latin Amerika’nın kült siyasi liderler listesine katılan Hugo Chavez, ABD’yi hedef alan söylemleriyle ün kazandı. 
ABD’nin 11 Eylül sonrası başlattığı terörizmle savaşın Afganistan’dan sonraki hedefi olan Irak üzerine odaklandığı 2002 ilkbaharı, Chavez’in dünya çapında tanınmasını sağlayan bir olaya sahne oldu. 

48 SAATLİĞİNE DEVRİLDİ
11 Nisan 2002’de Karakas’ta başlayan hükümet karşıtı gösterilerde, Chavez taraftarları ile karşıtları arasında çatışma çıktı. Bu kargaşayı fırsat bilen bir grup muhalif general, medya patronları ile iş dünyasının önemli bir kısmının desteğini alarak Chavez’i devirmeye çalıştı.
Chavez, Miraflores Sarayı’ndan alınarak Fort Tuina askeri üssüne götürüldü. Darbeci generaller, 12 Nisan’da Chavez’in istifa ettiğini ve devlet başkanlığı görevine işadamı Pedro Carmona’nın getirildiğini ilan etti. Chavez görevi bırakmaya razı olduysa da resmen istifa etmeyi reddetti. ABD, Venezuela’daki yeni yönetimi hemen tanıdı. Ancak Chavez kendisini ziyaret eden kızına bir mektup vererek istifa etmediğini yazdı. Bu mektubun Küba’daki radyolarda yayınlanması üzerine Chavez’e bağlı askerlerle halkın işbirliği sonunda devrik lider, bir karşı darbe ile 14 Nisan 2002’de yeniden ülkesinin başına geçti. 

BUSH KURTARDI
Darbeyi atlatan Chavez’e yönelik girişimlerin ardı arkası kesilmedi. Devlet petrol şirketi PDVSA çalışanlarının 2 Aralık 2002’de greve gitmesi, Chavez tarafından adeta sivil bir darbe girişimi şeklinde algılandı. Sendikalar, iş adamları örgütleri ve refah seviyelerinde bekledikleri değişim hemen gerçekleşmediği için sokağa dökülen bazı yoksul kesimlerin istifa çağrıları, Chavez yönetimini paralize etti. Durumu zor görünen Chavez’in imdadına bu sefer ABD’nin Irak’a savaş açma kararı yetişti.
Toplam petrol ithalatını Venezuela’dan karşılayan ABD, buradaki üretim düşüşünden en çok etkilenen ülkeydi. Irak’a karşı savaşa hazırlandığı bir dönemde, petrol akışında aksaklık yaşamak istemeyen George Bush yönetimi, Venezuela’daki eylemcilere aba altında sopa gösterdi ve olaylar yatıştı. Chavez’in karşılaştığı üçüncü büyük meydan okuma ise, başkanlık seçimlerinin iptal edilip edilmemesine dair referandumdu. Ağustos 2004’te halkın yüzde 59’unun seçimlerin iptaline “hayır” demesi sayesinde görev süresini tamamladı. Ekim 2012’de dördüncü kez başkan seçildi. Küba’da kanser tedavisi gören Chavez, Ocak 2013’teki yemin törenini gerçekleştiremedi; 5 Mart 2013’te hayatını kaybetti.

ŞÖFEEER ŞÖFEEER
14 Nisan 2013 günü yeniden düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerinde, Capriles’in karşısına bu sefer Chavez’in ölmeden önce halefi ilan ettiği Nicolas Maduro çıktı. Çok gergin geçen seçimleri kılpayı farkla Maduro kazandı. Eski bir otobüs şoförü olan Maduro’yu zor günler bekliyordu. Petrol fiyatlarında dünya genelinde yaşanan aşırı düşüş Venezuela’yı derinden sarsıyordu artık. Bir zamanlar büyük tarım üreticisi olan Venezuela’nın petrole dayanan bir ekonomiye geçmesi işleri rayından çıkardı. Hükûmetin tarım alanlarını kamulaştırmasıyla düşen verimliliğe bir de çiftçinin gerekli malzemeleri tek bir elden edinmek zorunda kalması eklenince işler kontrolden çıktı. Yiyecek her şey artık karaborsaydı. Petrol fiyatlarındaki düşüş, krizi daha da akut hale getirdi. Öyle ki, Devlet Başkanı Nicolás Maduro, yardım istemek için Çin ve Suudi Arabistan’ı ziyaret etti. Krizin etkileri, sıradan vatandaş nezdinde giderek daha fazla hissedilir noktaya geldi. Ve 2014’te başkent Karakas’ı sallayan şiddetli protestolar başladı. 

ABD’DEN AMBARGO
Asker ve polisin şiddet uyguladığı sokak gösterilerine Maduro destekçileri de katıldı. 2014 yılında ABD, şiddeti gererekçe göstererek Venezuela’ya ambargo başlattı. Böylece ülkenin en büyük ihracat kapısı kapatıldı. 2015 yılı bütçesini petrol fiyatını varil başına 117 ABD Doları olarak baz alan Venezuela tam bir hayal kırıklığı yaşadı. Zira petrol 50 doların altındaydı. Kredi derecelendirme kuruluşları da ülkenin görünümünü negatife çevirdi. Enflasyon, 2016’da yüzde 525’e ulaştı. Asgari ücreti yüzde 454 artıran Maduro’nun bu girişimi halkı yatıştıramadı. Öyle ki Venezuela içinde dizel ücretsiz, benzin ise 0,3 dolardan satılabiliyor. Nisan ayından bu yana sokaklar kan gölü. Sonuç, dünyanın en zengin yer altı kaynağına sahip olsan da satamadıktan sonra açsın... 

Gaz sıkışması!
Kurtlar sofrasının yeni mezesi Katar, kişi başına düşen milli gelir 129.726 dolar ile dünyanın en zengin ülkesi. Doğal gaz rezervlerinde dünya 3.sü ...
Bir süredir dünyayı sarsan Katar krizinin perde arkası Venezuela’dan farklı değil. Katar’ın karşısında yer alan ülkelere baktığımızda aslında olan bitenin teröre destek ile açıklanamayacağı ortada. Bu ülkeleri ortak paydada buluşturan tek bir nokta var ki; o da gaz... 
Mısır, BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın doğal gaz rezervlerinin toplamı 595,3 trilyon küp. Sadece Katar’ın rezervi; 866 trilyon küp. Neredeyse 1,5 katı. Yıllık üretim, 5.650 milyar küp. Katar karşıtı 4 ülkeden oluşan blokun üretim miktarı, 7.852...
Amerika, Rusya ve İran’ın arkasında dünyanın dördüncü en büyük kuru doğalgaz üreticisi olan Katar’ın büyüklüğü ise, sadece 12 bin kilometrekare. Nüfusu yaklaşık 2,5 milyon.
Dünya Bankası verileri baz alınırsa; kişi başına millî gelir sıralamasında satın alma gücü paritesine (SGP) göre geçen yıl kişi başına milli gelirde 129 bin 726 dolarla Katar dünya birincisi. 67 bin 696 dolarla Birleşik Arap Emirlikleri 7. sırada. 54 bin 78 dolarla Suudi Arabistan 10. sırada. Bahreyn ve Mısır daha alt basamaklarda. 
Hâl böyle olunca adı geçen dört ülkenin Katar’a “Bir avuç nüfusun var, koskoca piyasaya nüfuzun var” diyemedikleri için bir bahane bulmaları kaçınılmazdı. Ki buldular da. Hem de ABD Başkanı Trump’ın Arabistan’ı ziyareti sırasında, kürenin başında. O moda kelimeyi ağızlarından çıkarıverdiler: Teröre destek oluyorsun... Anlamı; bize bu piyasada köstek oluyorsun...
Dert terör olsa El-Kaide ve DEAŞ mensuplarının Suudi kökenli oldukları, İran’ın Suriye’deki eylemleri konuşulur. Ama dert başka!...
Venezuela ve Katar krizlerine derin bakış: Petrolün var, derdin var

 

 

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...