Türkiye’ye karşı 'Hibrit savaş' - Kim ve nasıl savaşıyor?

Türkiye’ye karşı terör örgütleriyle yürütülen çirkin oyunları değerlendiren Hacızade, dost bilinen ülkelerin ne denli bir hainlik içinde olduğunu gözler önüne serdi. Yanı sıra PKK ve diğer terör örgütlerinin Türkiye'ye karşı kullanıldığını belirten Hacızade, FETÖ tehdidinin henüz sona ermediğini dile getirdi.

İşte o yazı;

Uzun zamandır, bazı dünya devleri ve bölgesel güç olan devletler “Hibrit savaş” doktrinini uyguluyor. Unutmayalım ki, “Hibrit savaş” çağdaş dünya için yeni bir kavram değil. Teknolojik gelişim, “Hibrit savaş” için durmadan yeni alanlar ve araçlar üretiyor.

“Hibrit savaş” her alanda sürüyor. Diplomasi, ekonomi, harb meydanları, istihbarat kurumları, medya, sosyal paylaşım siteleri, bilim, sinema ve benzeri her işte bu savaşın etkilerini görmek mümkün. Tabii ki, bu oluşumların içerisinde bulunan kişiler de, bazen bilerek bazen de bilmeden bu savaşın bir parçası olabiliyor.

“DÜNYA YÜZYILLARDIR TÜRKLERE KARŞI”

Dünyada bu tür savaşlara dair en iyi örneklerden biri Rusya ile Ukrayna arasında yaşananlar. Rusya bu savaşta “Hibrit savaş”ın tüm özellik ve üstünlüklerini enine boyuna kullandı. Ama Türkiye’ye karşı yapılan savaşla kıyaslanırsa, Ukrayna-Rusya savaşı oldukça basit.

19. yüzyıldan itibaren Avrupa devletleri ve Rusya önce Osmanlı İmparatorluğu’na karşı sonra ise Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik “Hibrit savaş” uyguladı. Taktik zamanla değişip geliştirildi.

Nitekim Avrupa’da Türk düşmanlığının tarihi 19. yüzyıldan daha eski. Dış güçler, Osmanlı’da misyonerlik faaliyetleri ile azınlıkları devlete karşı kışkırtıyor, dünya kamoyunu yanıltmak için organize şekilde devlete saldırıyor, türlü bahanelerle hayasızca Osmanlı topraklarının fiilen veya doğrudan işgalini savunuyordu.

“PKK VE ASALA TÜRKİYE’YE KARŞI KULLANILDI”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile "Hibrit Savaş"ın aktörleri biraz değişsede genel amaç değişmedi. Soğuk savaş döneminde, Türkiye’nin NATO’ya katılması Sovyetler Birliği’ni son derece rahatsız etti. Batılı devletlerden farklı olarak Moskova “yumşak güç”ü pek kullanamazdı (şimdi de kullanamıyor) o yüzden Avrupalılarla kıyaslandığında daha acımasız yöntemlere başvurdu. SSCB, Türkiye içerisinde olan bazı aşırı solcu ve komünist teşkilatlara destek verdi, daha sonra ASALA ve PKK’yı kullandı.

Soğuk savaş döneminde, Türkiye’nin NATO’da müttefiki olan, Fransa ve Yunanistan, ASALA ve diger Ermeni terör örgütleri ile işbirliği yaptı, onlara kolaylıklar sağladı, destek verdi. Bu işbirliği bir çok Türk vatandaşı, diplomat ve onların aile ferdlerinin hayatına mal oldu.

“KÜRESEL GÜÇLER TÜRKİYE’Yİ BİTİRME SENARYOSU YAZDI”

1970-80’li yıllarda SSCB ve Türkiye’nin NATO’daki bazı batılı müttefikleri Türkiye’de iç karmaşa çıkarmanın senaryosunu çizdi ve uyguladı. Türk toplumundaki sorunları kendi pozisyonunu güçlendirmek, kendi çıkarlarını temin etmek için kullandı. 1980’lerin sonlarında ASALA yerini PKK’ya bıraktı. ASALA’yı kovalayan güçler bu kez PKK’nın arkasında yer aldı.

“PKK’YA DESTEK HİÇ KESİLMEDİ”

Soğuk savaş bittiğinde PKK tam gücü ile “çalışıyor” Güneydoğu ve tüm Türkiye’de terör estiriyordu. Bu süreçte PKK’nın silah ve lojistik desteği hiç kesilmedi. Türkiye’ye karşı savaş yürüten aktörler kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’ye karşı bir "Hibrit Savaş" taktiği hazırlayıp uyguluyor.

“KÜRESEL GÜÇLER FETÖ’YÜ TÜRK MAKAMLARINA SIZMAK İÇİN KULLANDI”

Bazı insanlar "Hibrit Savaş"ın sadece terör tarafına odaklanıyor, oysa bu savaşın medya ayağı daha etkili kullanılıyor. Küresel güçler Türkiye’de istediklerini yapmak, devlet makamlarına, iş ve siyaset çevrelerine, medyaya sızmak ve buralarda belirli bir mevkilere gelmek için, senelerce ülke içerisindeki piyonları kullandı. Bu piyonların en etkilisi FETÖ oldu. Örgütün bağlantılarına bakıldığında oluşumun hangi amaçlara hizmet ettiği açıkça görülüyor. Örgüt, MI6 (İngiltere), CIA (ABD) gibi batılı abileriyle çalışarak KGB (Rusya)'nin yapamadığını yapan güzel bir enstrüman oldu.

“GÜLEN, TÜRKİYE’YE KARŞI SAVAŞIN EN YAKIN MÜTTEFİKİ”

FETÖ, iç ve dış bağlantılar sayesinde kendi medya gücünü oluşturdu. İş hayatındaki gücü kullanarak ekonomik çıkarlarını korudu, kazandığı ve kandırdığı insanlardan topğlandığı paralarla gücünü artırdı. Gülen ve örgütü bu kısa sürede Türkiye’ye karşı savaş yürüten güçlerin en yakın müttefiki ve kuklası oldu. 15 Temmuz darbe girişimi FETÖ’nün en az PKK kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi.

“TEHLİKE GEÇMİŞ DEĞİL”

Darbe girişimi ne kadar başarısız olsa ve örgüte yönelik tedbirler FETÖ’nün gücünü azaltıysa da bu yapılanma henüz tam anlamıyla bertaraf edilmiş değil. Yani Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehlike henüz geçmedi.

“ERMENİ LOBİSİ TÜRK DÜŞMANLIĞINI KÖRÜKLÜYOR”

Türkiye’ye karşı kullanılan bir başka kukla da “Ermeni lobisi”. 1980’lerden beri, Türkiye aleyhine propaganda çalışmaları yapan Ermeni lobisi küresel güçler tarafından desteklendi. 1970-80’lerde terör estiren Ermeni teröristlerin yerini, Türk düşmanı “tarihçiler”, “yazarlar”, “gazeteciler”, “aydınlar”, siyasiler ve diaspora öncüleri aldı. Zengin Ermenilerden aldıkları mali destek ve bazı devletlerin onlara sağladıkları siyasi, diplomatik ve lojistik destekle, Ermeni lobisi adeta Türkiye’ye karşı bir savaş açtı. Bu savaşta ünlü Hollywood aktörlerinden tutun da, batılı siyasilere ve bilim adamlarına kadar birçok isim var.

“KENDİ ÇIKARLARI İÇİN ERMENİLERİ KULLANIYORLAR”

Ermeni lobisi Osmanlı imparatorluğundakı 1915 olaylarını, dünyaya soykırım gibi göstermek çabasında. Ermeni lobisinin amacını kısaca “3-T planı” ile özetleyebiliriz. “Tanıtma” (1915 olaylarının soykırım gibi tanıtılması), “Tazminat” (Türkiye’den yüklü mikdarda paranın, uluslararası mahkemeler aracılığı ile tazminat talep edilmesi) ve “Toprak” (Türkiye’den toprak talebi). Rusya’dan Almanya’ya kadar pek çok devlet, Ermeni lobisini ve onların Türkiye aleyhindeki iddialarını kendi siyasi çıkarları doğrultusunda, Türkiye’ye baskı için kullanıyor. Türkiye’nin AB üyeliği yolundaki en büyük sorunlarından biri de bu.

TÜRKİYE ALEYHİNE FAALİYETLER İÇİN DUDAK UÇUKLATAN PARALAR HARCANIYOR

Ermeni lobisi elinde bulundurduğu büyük mali güç ile akademik çevrelerde Türkiye aleyhine propaganda yapılıyor. Satın alınan veya kandırılan ünlü tarihçilere dudak uçuklatan rakamlar karşılığında 1915 olaylarına Ermeni tarafının iddialarıyla bakan kitaplar yazdırılıyor, web siteleri kuruluyor, konferanslar düzenleniliyor, filmler çekiliyor.

“AVRUPA PKK İLE MÜCADELEYİ ÖNEMSEMİYOR”

Dünya kamuoyu ve dünya liderleri terörden, terörle mücadelen konuşurken, Avrupanın gözde şehirlerinde kanlı terör eylemleri yaşanırken Avrupa ülkeleri PKK terörü ve onun Avrupa’daki uzantılarıyla mücadeleyi neden önemsemiyor?

Eylül 2015’te Türkiye'ye gelen Alman heyete, Türk tarafının sunduğu raporda bu ülkede olan 13 bin PKK’lı ve DHKP-C’li terörist başta olmak üzere, diger terör örgütü üyeleri gösterildi. Bu teröristlerin Türkiye aleyhine ciddi faaliyetlerde bulunduğu bilgisi verildi. Peki Almanya bu raporu aldıktan terörist faaliyetleri kısıtladı mı? Hayır kısıtlamadı. Buradan çıkan sonuç nedir? İlk olarak Alman devleti sınırlarında yaşayan terörist oluşumlardan haberder. İkincisi ise muhtemelen bu oluşumları Türkiyeye yönelik politikalarında koz olarak kullanıyor.

“ALMAN VAKIFLARI MERCEK ALTINA ALINMALI”

Almanya’nın "Hibrit Savaş"ta rolü bununla bitmiyor. Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetleri Türk devletinin çıkarları ve Türkiye kanunları ile bağdaşmıyor. Bu nedenle Alman vakıflarının Türkiye’deki faaliyetlerinin daha kapsamlı ele alınması gerekiyor.

“AVRUPA’YA GÖRE TÜRKİYE’DE TERÖR ESTİREN ‘ÖZGÜRLÜK’ İÇİN SAVAŞIYOR”

Diğer Avrupa devletlerinin PKK terörüyle bağlantısı Almanya’dan farklı değil. Avrupa hükümetlerine göre Avrupa’da insanları katledenler katil ve terörist olurken, Türkiye’de aynı suçu işleyenler “özgürlük savaşçısı” gibi sunuluyor.

Türkiye’ye karşı “Hibrit Savaş”, Osmanlı’dan bu yana hiç durmadı. Aktörler değişsede bu savaş sürdü ve sürmeye devam edecek. Şu an bile bu savaşın taşeronluğunu yapanlar Türk devletine karşı yeni senaryolar üretmeye devam ediyor.